H. Yücel Koç
Arı “Osmia Avosetta”
Geçtiğimiz günlerde gazetelerde bir haber vardı. Haberi okuyan ülkemin güzide insanları, eminim ki habere bir anlam veremeyip, onlarca yorumda bulunmuşlardır. Bu da haber mi, Avrupalılarda da hiç akıl yok, bu adamların başka işi yok mu, bir arıdan ne olur ki, verin arımızı geri, en büyük arı bizim arı, bir minik arı ekosistemi nasıl bozsun ki ve benzeri yorumlar. Haberden kısaca bahsedeyim, az önce yazdıklarımı düşünmüşler midir, düşünmemişler midir siz karar verin.
İnanması zor ama bu haber günlerdir İngiltere gündeminin en üst sıralarında yer buluyor. Sayemizde İngilizlerin (onlara göre) çılgın bir gündemleri oldu. Yediden yetmişe İngilizlerin büyük çoğunluğu bu haberi konuşuyor ve bu önemli sorun hakkında fikir üretiyor. Bizde milyonlarca arı 100 adamı öldürse gündemde bu kadar yer bulamaz.
Dalaman’da tatil yapan bir İngiliz aile, evlerine dönüp valizlerini açtıklarında gördüklerine inanamıyorlar. (Buna inanamamalarına inanmak da bizim için anlaşılması zor bir durum.) Havluların arasına gizlenmiş bir minik arı, tüm zorlukları aşıp, İngiltere’ye iltica girişiminde bulunmuş. Muhtemeldir ki uzun valiz yolculuğundan sıkılan ve acıkan arıcık ilk fırsatta uçmuş ve gözden kaybolmuş. Büyük tedirginlik yaşayan (nasıl bir tedirginlik yaşadıkları da anlayamayacağımız bir durum) aile bireyleri arının kaçışı karşısında çaresiz kalmışlar. Konunun kapandığını düşünüyor ve yanılıyorsunuz. Yurdumun güzel insanları gibi sıcakkanlı arısı, kendisini İngiltere’ye getiren aile ile duygusal bir bağ kurmuş olacak ki, ertesi gün gelip pencereye konmuş. Arıyı gören evin afacan kızı Amelia, bu işte bir gariplik olduğunu düşünmüş ve arıyla ilgili araştırmalara başlamış. İşte tam bu konuda da haberi okuyan halkımızın hayrete düştüğünü düşünüyorum. Elin kızı nelere şaşırıyor, neleri merak ediyor ve araştırıyor, bir de bizim afacanlara bak. Amelia araştırmalarının sonucunda bir kez daha hayrete düşmüş. Bu arı “osmia avosetta” isimli bir türdür. İşte şimdi de biz düştük hayrete. Sen sadece Türkiye ve İran’da yaşa, ama adın “osmia avosetta” olsun. Arı bizim, isim Latince, ortalığın karıştığı yer İngiltere. Çok bilinmeyenli denklem. Amelia sayesinde de bu müthiş arımızı tanıma şansına ulaştık. Yaşadığı coğrafyada bugüne kadar neredeyse hiç merak edilmemiş olan “osmia avosetta” bu uzun seyahatle meşhur oldu. Yalnız yaşamayı seven “osmia avosetta” aslında olağanüstü yetenekli bir sanatçıymış. Çiçeklerin taç yapraklarını kullanarak yaptığı muhteşem estetik, minik yuvaları görmelisiniz.
Amelia araştırmalarını, yine büyük bir hayretle yetkililerle paylaşıyor. İngiliz Arıcılar Derneği yetkilileri olaya el koyuyorlar. Dernek sözcüsü bu arının kendi coğrafyalarında yaşayan bir tür olmadığını, bu nedenle ekosistemi olumsuz etkileyebileceğini ve virüs taşıma riski nedeniyle de hastalık yayabileceğini söylüyor ve sıkı durun, yakalanıp öldürülmesi için girişimlere başlandığını söylüyor.
Evet haber doğru, bir tek arı ve potansiyel riskleri İngiltere’yi ayağa kaldırmış durumda. Bir açıdan bakıp “hiç mi işleri yokmuş” diyebilirsiniz, başka bir açıdan bakıp “helal olsun adamlara” olması gereken bu diyebilirsiniz. Kimisi medeniyet de nereye kadar diye düşünebilirken, kimisi medeniyetsizlik tam da bu diye düşünebilir.
“Olacak O kadar” programını ve jenerik müziğini hatırlar mısınız? “Bir manzara koydum, tam yerine denk geldi” diye bir bölümü vardı jeneriğin. Bu haber de biraz öyle. Haberi okuyunca bizi ve onları kıyasladım. Ne farklı dertlerimiz ve beklentilerimiz var. Toplumlar birbirinden ne kadar da ayrıştı. Bir kısmı başka bir yöne koşarken, çoğunluğu oluşturan diğer kısmı tam ters istikamette doludizgin uzaklaşıyor diğerinden.
Son birkaç yılda 5 milyon Suriyeli göçmen tüm acıları ve kederleriyle, şu an tahmin bile edemeyeceğimiz potansiyel sorunlarıyla ülkemizin her yanındalar. Ne yüce gönüllü bir milletiz, ya da ne kadar plansız, programsız ve öngörüsüz. Gelecekte çocuklarına, torunlarına iyi bir gelecek bırakacak toplumlar duygularıyla geleceği planlayanlar mı olacak, yoksa akıl ve mantıkla planlayanlar mı? Bu planlamaların en acı yanının, tarihsel yargı günü geldiğinde hesap verecek olanların, bugünün planlayıcıları olmaması olduğunu düşünüyorum. Ne acıdır ki, tarihsel yargı hüküm verdiğinde hükmün muhatapları bugün neler yaşandığını hiç bilmeyen gelecek nesiller olacaktır.
Günümüz büyük terör örgütlerinin hemen hemen hepsinin çıkış noktaları büyük göç hareketleridir. Dünyanın en acımasız teröristleri göç hareketine maruz kalan masum çocuklardan çıkıyor. Göçlerle büyük travmalar yaşayan bu insanlar için, başta eğitim planlamaları olmak üzere, siyaset üstü, akılcı ve evrensel politikalar üretemezseniz, yanarsınız. Siz yanmazsanız, emanetinizde olan geleceğinizi yakarsınız. Kendi çocuklarınızı kurtarmanız toplumu ve geleceği kurtarmaya yetmez. Kendi çocuklarınızın yaşayacağı mutlu geleceğin yolu, diğer çocukları da kurtarabilmekten geçiyor.
İster inanın, ister inanmayın, ama gelecek nesillerimizin kaderi minik “osmia avosetta” arımızın potansiyel risklerinin İngilizlere yaşattığı kaygıyı anladığımızda değişecek. O kaygıyı anlarsak, bu dünyadan huzurla demir alacağız, o kaygıyı anlarsak gelecek nesillerimiz medeniyetin keyfini sürebilecek ve bizleri hayırla anacak.
Sevgiyle kalın.
H. Yücel Koç
31.Temmuz.2019
MANİSA