H. Yücel Koç
Tutku
Dünya kupasını en fazla kazanan ülke Brezilya. Bugüne kadar 7 kez final oynadılar ve 5 kez şampiyon oldular. Brezilya için futbol, spordan öte bir konu. Carlos Alberto Parreira BBC’ye verdiği röportajda ''Brezilya ulusunu bir araya getiren tek ve nadir olaydır futbol.'' ve ''Brezilya milli takımı bu ulusun sembolüdür'' diyor. Futbola hiç ilgisi olmayan insanlar bile Brezilyalılar’ın futbol tutkusunu bilir. Mutlaka Brezilyalı bir futbolcunun adını duymuştur. Parreira sözlerini “Dünya Kupası'ndan sonra Avrupalılar işlerine güçlerine geri döner. Ama biz Brezilya'da günde 24 saat futbolla yatıp kalkmaya devam ederiz.'' diye bitiriyor. Futbolun iyi oynandığı ülkelerde futbola gönül veren çocuklar haftada 4 saat antrenman yaparken Brezilya’da çocuklar haftada en az 20 saat antrenman yapıyorlar. Brezilyalılar’ın kız olsun, erkek olsun, genci, yaşlısı, zengini, fakiri için futbol bir keyif, eşsiz bir eğlencedir. Futbol Brezilya’da plajlarda, sokak aralarında, yollarda, salonlarda, okul bahçelerinde, aklınıza gelebilecek her yerde karşınıza çıkabilir. Her okulun mutlaka bir futbol sahası vardır. Fotoğrafçı Caio Vilela, "Formalara ya da resmi bir sahaya ihtiyaçları yok. Herkes tarafından oynanabilen spontane bir oyun. Tek kuralı var, eğlenmek!" diyor. Her babanın yeni doğan çocuğuna ilk hediyesi tuttuğu takımın formasıdır. Bu ülkede her çocuğun hayalinde Pele, Ronaldinho, Kaka, Zico, Neymar, Ronaldo olmak yatar.
Tutkular çalışmayla birleşince başarıya dönüşüyor. Futbol Brezilya’nın tutkusu. Öyle bir tutku ki, elde ettikleri başarıya başka ülkelerin yaklaşması mümkün değil. Bu başarılarıyla da gurur duymakta haklılar. Futbol tüm dünya için önemli bir olgu ve dünyanın en iyisi onlar.
Almanya Dünya’nın en yıkıcı savaşı kabul edilen ikinci dünya savaşından çıktığında yerle bir olmuştu. Asker, sivil 7,5 Milyon kayıp verdikleri düşünülürse konunun vahameti daha iyi anlaşılabilir. Ama hemen sonrasında tutkuyla bağlandıkları sanayileşmeyle dünyanın en güçlü devletlerinden birisi olmayı başardılar.
Yine 6 Ağustos 1945’de Hiroşima’ya, 9 Ağustos 1945’de Nagazaki’ye atılan atom bombalarıyla yerle bir olan Japonya da köklerine duyduğu inançla sarıldığı kalkınma tutkusuyla Dünya’nın imrendiği ülkelerden birisi olmayı başardı.
Başka bir büyük yıkım mağduru Güney Kore de eğitime olan tutkusuyla Dünya’yı kendisine hayran bırakıyor. Eğitimin getirdiği kazanımlar ülkenin ve Güney Koreliler’in geleceğe daha umutla bakmalarını sağlıyor.
Bu başarıların hepsinin altında büyük tutkular gizli.
Geleneklerini ve geçmişlerini doğru anlayan, yüzlerini bilime dönen ve bıkmadan usanmadan çalışan toplumlar başarıyı yakalamakla kalmıyor, gelecek nesillere de umut dolu yarınlar bırakıyorlar.
İki bin yılı aşkın devlet kültürü olan, köklü bir medeniyetin devamı bizlerin hangi tutku veya tutkularından bahsedebiliriz? Atlara binip uzak ülkeleri fethetme döneminin sona erdiğini içselleştirmekten ve unutmaktan başka çaremiz yok. Zaman tutkuya sarılmamız gereken evrensel olguların zamanıdır.
Tarım neden tutkumuz olmasın, dijitalleşme neden tutkumuz olmasın, turizm neden tutkumuz olmasın, tıp neden tutkumuz olmasın ve daha aklıma gelmeyen birçok alan?
Konya kadar yüzölçümüne sahip ve topraklarının yarısı deniz seviyesinin bir metre altında olan Hollanda Amerika’dan sonra en büyük tarım ihracatçısı olmayı nasıl başarmış? Hollanda’yı böylesine muhteşem bir başarıya götüren tutkuyu bizim yakalamamız neden mümkün olmuyor? Onlarda olup bizde olmayan nedir? Ya dijitalleşme ve yazılımda inanılmaz başarılar yaratan Hindistan? Yaklaşık aynı nüfusa ve yüzölçümüne sahip olduğumuz ve tek bir şehrine bizim ülkemize çekebildiğimiz toplam turist sayısından fazla turist çekebilen Fransa. 2018 yılında ülkemize gelen turist sayısı 46 milyonken, Paris’e gelen turist sayısı 50 milyon…
Toplumları bitiren en önemli kaygı, gelecek kaygısıdır. Her gün geç, her gün kayıp. Bir an bile beklemeden tutkuyla bağlanacağımız konuları milli mesele olarak görüp, uzun vadeli planlarla onlara gönül vermeliyiz ve yüreklerimizi koyup çalışmalıyız. Siyasetin orta düzey çukuruna düşmüş ve buradan çıkmayı başaramamış toplumların geleceğe dair söz hakları da olamaz.
Ülkeyi kurtarıp, geleceği aydınlık kılacak olan siyaset değil, eğitim, bilim, adalet, tutkuyla topyekûn bağlanacağımız değerler ve samimi çalışma azmimizdir.
Aklın galip gelmesi dileklerimle…