Müjgan Çetin
20 Yılda Ne değişti?
2021’e girdiğimiz bu ilk günlerde, öncelikle 2020’de yaşadığımız sağlık ve ekonomik zorluklar ve sorunlarımızın bu yıl bitmesi dileğiyle, bu yazımda; son 20 yılda yönetim bilimleri ve teknoloji alanında neler değiştiğini yazayım istedim.
Tabi ki, bu değişimi anlamak için; 2000’li yılların başında iş dünyasını, kavramlarını, teknolojinin yayılımını ve kullanımını ve yönetim yaklaşımlarını hatırlamak ve özetlemek gerekti. Öncelikle; Dünya ekonomik formu[1] raporuna göre; teknoloji alanında değişenlere bir göz atmak istiyorum. Geçtiğimiz 18-20 yıl içerisinde; hayatımıza giren teknolojiler ve güncel yaşamımıza yansıyan etkilerine bakarsak;
Teknoloji taşınabilir ve kişiselleştirilebilir hale geldi. Böylece artık sabit telefonlardan vazgeçtik ve bireyselleşmemizi inşa etmeye başladık. Ekonomiklik kaygısı ile birbirine benzeyen seri üretim çıktılarından vaz geçip, kendi tarzımızı aramaya ve bulmaya başladık. Bu kişiselleştirme serüvenimiz, burada yazdığım kadar kolay ve kısa zamanda gerçekleşmedi tabi ki… Halen de kendimizi arayışımız devam ediyor.
Akıllı telefonlar, sosyal medya ile radikal biçimde hayatımıza nüfus etti. Giderek küçülen tuşlu telefonlar, akıllandıkça büyümeye başladılar. Her biri, birer bilgisayara dönüştükçe sosyal medya uygulamaları, olmaz ise olmazımız oldu. Facebook öncelikle lise aşklarımızı bulmamıza yardımcı olurken, sonrasında yapay zekanın yardımı ile ruhlarımıza nüfus ederek, bizleri manüple etti. Anneler, dedeler facebook a girip bizi izlemeye başlayınca; gençler İnstagrama taşındı. Selfi – özçekim gençleri ruh hastalığına sürükledi. Twitter üzerinden arap baharında habercilik oynadık. Youtube üzerinden zengin olan youtuber’lara ve sosyal medya şöhretlerine hayran olduk.
Medya üretimimiz ve tüketim alışkanlığımız değişti. Konvansiyonel medya el değiştirdi ve tekelleşti. Gazeteler, dergiler ve basılı şeyler satmamaya başladı. Hatta müzik dinlediğimiz plaklar, CD’lere dönüştü. Sonra CD’ler de bitti ve digital ortamlarda albüm değil, single dinlemeye başladık. Spotify benzeri uygulamalar, abonelik modeli ile bizlere radyo ve poadcast imkanı sundular. Arabalardaki kasetçalarlar, CD magazine dönüştü, şimdi ise tablet oldu hepsi.
İklim değişikliği ve yeşil enerji kavramının önemi arttı. Kasım 2020 gelmemize rağmen yağmur yağmadığı için İstanbul barajlarının kaç gün bize yeteceğini konuşmaya başladık. Sadece Amerikan filmlerinde izlediğimiz hortum oluşup, yumruk büyüklüğünde dolu yağınca arabalarımıza battaniyeli korumalar yaptık. Bütün nehirler ve dereler, hem de birden fazla baraja dönüştü, köylüler eylem yaptı ve rüzgar gülleri vazgeçilmemiz oldu. Almanya’nın 2 katı güneşlenme süresi olan bir coğrafyada yaşarken, nasıl olup ta Almanya’nın 10 kat daha fazla güneş enerjisinden faydalandığını bir türlü anlamadık.
Biyoteknoloji ve sağlık alanında teknolojinin kullanımı değişti. Tomografi cihazları her hastaneye girdi, daha çok robotik ve kapalı ameliyat olmaya başladık. DNA’nın sırrı çözülünce; DNA’nın kesilip genetik hastalıklardan kurtulmamız çok ucuza evde dahi yapılabilir hale dönüştü.
Sosyal alanda ise; nüfus patladı, şehirleşme arttı ve beton gökdelenler yükseldi. 1950’li yıllarda ülkemizin şehirleşme oranı %30 iken, 2018’de %55 oldu ve böyle yığılmaya devam edersek 2050’de %86 olacağı tahmin ediliyor. Bütün bu dönüşümler; sadece güzel ülkemizde yaşanmadı. Bütün Dünya böylesine hovardaca şekilde doğayı tahrip ettik ve salgının başlaması ile ne yaptığımızı fark ettik. Anladık diyemiyorum henüz, ancak fark ettiğimizden eminim.
Dünya küresel bir köye dönüştü ve 2005’de Çin’in dünya ekonomisine girmesi ile artık her şeyi Çin’den 1 Milyon TL’ye almaya başladık. Sonra paramızdan 6 sıfır atınca 1 TL ye her şeyi alır olduk. Dünya tedarik zinciri şekil ve yol değiştirdi. İpek yolu gündeme yeniden gelirken, uzay yolu ve marsa giden özel şirketler ile tanıştık. TESLA’ya aşık olduk.
Yönetim yaklaşımı ve sistemlerinde neler değişti diye baktığımızda ise, yukarıda sıraladığım dönüşümlerin büyük etkisini görüyoruz. Kitlesel üretimin, özelleştirilmiş ve siparişe dayalı hale dönüşmesi, teknolojinin yardımıyla akıllı fabrikalar oluşunca, kalite algımız değişti. Kalite tanımı, kalitenin kontrol ile sağlanamayacağı, güvence altına alınıp yönetilebileceği öğrenildi. 1990 yılların sonu 2000’li yılların başı itibariyle, ISO-9001 Kalite Yönetim Sistemi standartları ile ‘Kalite; MÜŞTERİ İstek ve beklentilerinin karşılanmasıdır.’ diyerek sürekli iyileştirilebilen yönetim sistemlerini kurduk.
2020’lere geldiğimizde ise, artık sadece kalitenin yetmeyeceğini, iş sağlığı ve güvenliğinin, çevrenin, bilgi güvenliğinin de yönetilebilecek sistemlere ihtiyacı olduğunu öğrendik. Bu entegre yönetim sistemleri de durgunlaşan ekonomiyi küresel köyün de kurtaramayacağını anladık ve yenilik ve İnovasyon hayatımıza girdi. 2020 itibariyle içerisinde eş-yazar olarak yer aldığım uluslararası referans dokümanlar (ISO-56000-2-3-4 İnovasyon yönetimi serisi standartlar) yayınlandı. Böylece, inovasyonun tanımına ve prensiplerinde lisan birliği sağlamaya başlandı. Başlandı diyorum, sağlandı diyemiyorum henüz. İnovasyonun sadece ürüne yönelik bir özellik olmadığını, kurulacak yönetim sistemi ile sunduğumuz ürün-hizmetin, iş modelinin, süreçleriniz v.b unsurların tamamının yenilik yönetimi ile sunulabileceğinin farkettik. Bu farkındalığın, hayatımıza nüfüs etmesi için çalışır iken, büyük bir kırılma oldu ve bütün dünya salgın ile yüzleşti. İşte bu yüzleşmenin, bizleri konfor alanlarımızdan çıkararak, eski bildiklerimiz ile geldiğimiz bu kırılmadan çıkmamız gerektiğini anladık. Henüz anlayamamış olanlar için; ikinci dalga sanıyorum daha öğretici olacak.
Geçtiğimiz 20 yılda öğrendiklerimize güvenerek, salgının ikinci darbesinde, sağlıklarımızı ve sevdiklerimizi kaybetmeden öğrenebilenlerden olalım diyorum.
Sağlıklı kalın…
[1] WEForumun web sayfası : Erişim Tarihi Kasım 2020, https://www.weforum.org/agenda/2020/11/heres-how-technology-has-changed-and-changed-us-over-the-past-20-years/