Beyaz Eşya Sektörü 2018’in İlk Yarısında %0,9 Küçüldü
Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) Türkiye’nin en önde gelen firmalarını bünyesinde barındıran ve dünyanın en büyük ikinci üreticisi olan beyaz eşya sektörünü temsil etmektedir. Dernek bir basın toplantısı ile sektördeki ilk altı aylık gelişmeleri ve yıl sonu beklentilerindeki revizyonu açıklamıştır.
TÜRKBESD Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Güler “sektörün 4 beyaz eşyada (buzdolabı, çamaşır makinası, bulaşık makinası, fırın) 2017’de iç satışların itici gücüyle %7,3 büyüdüğünü, ancak 2018’in ilk yarısında ihracattaki %5,4 büyümeye karşın iç satışlardaki %15 daralma sebebiyle toplamda %1’e yakın oranda küçülme olduğunu” belirterek, üretim rakamlarının da küçülme gösterdiğini vurgulamıştır.
İç piyasadaki daralma uluslararası rekabet gücümüzü etkileyecektir…
“Büyüklük olarak 30 Milyar TL’lik bir sektör olan beyaz eşya sektörünün cirosunun %75'inin ihracat kaynaklı olduğu ve dünyada 100’ü aşkın ülkeye çoğunluğu AB pazarı olmak üzere ihracat yapıldığını” vurgulayan Güler “Doğrudan istihdamın 60.000 kişi olduğunu, ancak sektör olarak geniş bir ekosisteme sahip olduklarını, 500 tane KOBİ büyüklüğünde yan sanayi ve 15.000 tane perakende satış noktaları bulunduğunu, 3500 tane satış sonrası hizmet yerine getiren servis ağı bulunduğunu, dolayısıyla istihdamda 600.000 kişi civarında çok büyük bir rakamdan söz ettiklerini” dile getirmiştir.
Çin’den sonra üretim kapasitesi olarak dünyada en büyük ikinci beyaz eşya sektörü olduklarını söyleyen Güler “Böylelikle Avrupa birliğindeki pek çok büyük ülkeyi geride bırakmış oluyoruz. Sektörümüzün büyüklüğü sadece üretim kapasitesinden meydana gelmiyor; Ar-Ge, patent, uluslararası marka yönetimi, tedarik zinciri yönetimi anlamında da Türkiye ortalamasının üzerindeyiz. Ancak, Türkiye’nin bu avantajlı durumunun devam etmesi garanti bir durum değildir. Gerek gelişen teknolojinin bir parçası olmak için yapılan sanayi 4.0 yatırımları, gerekse dünyadaki ticari konjonktür kaynaklı girdi maliyetlerinde sürekli artış baskısı, uluslararası rekabet gücümüzün azalması endişesi oluşturmaktadır. ” dedi.
2017’de 630.000 adet ortalama iç satış gerçekleştiği ancak bu yıl ilk 6 ayda henüz ortalama 530.000 seviyelerinde olunduğu belirtilmiştir. Ergün Güler “Teknolojik gelişmeler sektörün omurgasını oluşturmaya başladı. Rekabet gücü, maliyet avantajından ziyade teknolojik başarıya dayanıyor. Bu durum mevcut istihdam yapısının ciddi şekilde gözden geçirilmesini de gerekli kılıyor. Zira, bizim ekosistemimiz aynı zamanda bizim müşterimizdir. Müşterilerimizin alım gücünü yitirmesi asla istemediğimiz gibi sosyal anlamda hiç kimsenin olumsuzluk yaşamasını da dilemeyiz.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Türkiye’de satılan beyaz eşyanın %95’inin Türkiye’de üretildiğini söyleyen Güler, Türk sanayisine yapılan katkının dış ticaret rakamları ile gözler önüne serildiğini belirtti. Güler “Beyaz eşya sektörü net ihracat fazlası veren bir sektördür. Ülkemizin cari açığına yapılan katkı ortadadır. 2018 ilk 6 ayda yukarı giden tek rakam ihracattır. Burada en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliğinde, tüketici güven endeksinin yüksek seyretmesinin önemli etkisi olduğunu düşünüyoruz.” dedi ve “Üretim rakamı ise negatif seyretmektedir. 2018 itibariyle dayanıklı tüketim malları sanayi üretim endeksi, genel sanayi üretim endeksinin 10-12 puan altında seyretmektedir. Bu durum orta vadede istihdam açısından endişe vericidir. ” diyerek sözlerine devam etti.
Beyaz eşyanın enflasyon üzerinde %1,5-2 puan gibi bir etkisi olduğu, tüketici enflasyonunun endeksinin %15 ancak üretici enflasyon endeksinin %23 seviyelerinde olduğu, bunun kısa bir süre sonra tüketici enflasyonunu artırıcı etki yapacağı, beyaz eşya kaynaklı enflasyon artışının sektör tarafından hiç arzu edilmediği belirtilmiştir. “Bu durumda iç pazar verilerinde düzelme değil daha da bozulma beklenebilir. Bir de, %30 seviyesinde olan ithal enflasyon endeksini de dikkate almalıyız. Beyaz eşya sektörü başta çelik sac olmak üzere çeşitli hammaddeleri ithal etmektedir. Dolayısıyla büyük oranda döviz kuru ve kredi maliyetlerindeki artış sebebiyle oluşan ithal enflasyonu önümüzdeki günlerde fiyatlar üzerinde baskı oluşturmaya devam edebilir. Bunların sonucunda talep daralması yaşanması olasıdır. Ancak bu iki yönlü bir bıçaktır. Talep ister istemez üretim birim maliyetlerini etkilemektedir. Üretim birim maliyetleri ise sektörün en önemli gücü olan ihracat rekabeti açısından bizi çok yakından ilgilendirmektedir. Tüm bu bulgular bizi, beyaz eşya sektörünün ihracat gücüne rağmen, gelişimi garanti altında olan bir sektör olarak görülmemesi gerektiği sonucuna getirmektedir.” diyerek sözlerini sürdürdü.
2018’de büyüme beklentisi yüzde 3,1
Türk beyaz eşya sanayinin 4 ana üründe 2018 beklentileri ile ilgili reviyona gitme gereği duyulduğunu belirten Güler “2018 yılında ihracatta %6,4 büyüme beklentimizi koruyoruz. İç satışta ise %5 küçülme bekliyoruz. Bu verileri kapsayan toplam pazar hacminde %3,1 oranında büyüme olacağını öngörüyoruz” diye konuştu. Güler “Adetsel olarak beklentimiz ise iç satışta yaklaşık 7 milyon, ihracatta 19,5 milyon adete ulaşmaktır” dedi.
Ticaret savaşlarını avantaja dönüştürebiliriz. Ancak…
Dünyada korumacı politikaların bu politikaları uygulayan ülkeler için iyi sonuçlar doğurmayacağını belirten TÜRKBESD Başkan Yardımcısı Fatih Özkadı, “Türkiye ticaret savaşlarında korumacılık dalgasına kapılmamalıdır. Makro ekonominin faydası aslında her bir vatandaşın faydası demektir. Türk sanayi bir süredir çeşitli vergi ve sınırlandırmaların kıskacındadır. Girdi maliyetleri sürekli olarak artmaktadır. Döviz kuru zaten bir maliyet artışı ve bir anlamda ticaret bariyeri oluştururken, ilave vergiler ile hammadde ve ara malı temini iyice pahalı hale gelmektedir. Daha önce de belirtildiği üzere, birim maliyetlerdeki artış ihracat rekabetinde sektörü zor durumda bırakacaktır. Cari fazla veren bir sektör, ülke ekonomisine sağladığı bu avantajı yavaş yavaş kaybedecektir.” dedi.
Özkadı; “Oysa ki, ticaret savaşlarının paydaşı olmak yerine yararlanıcısı olmak mümkündür. ABD’nin yassı çelik korunma önlemi soruşturması kapsamında getirilen ilave vergi ve bunun tepkisel olarak yayılması izlenmesi gereken bir yol değildir. Zira, ABD’de iç fiyatların korumacı politikalardan dolayı çok yükselmesi, bu pazara ihracat yapan Türkiye gibi nispeten küçük ticari ortaklar için bir avantaj oluşturmuştur. Yüksek vergiler sebebiyle yükselen iç fiyatın ithalatı hala cazip kılması sebebiyle örneğin Türk demir-çelik sektörü için bir ihracat avantajı oluşmuştur.” diyerek sözlerine devam etti.
Özkadı; “Konuya biraz daha geniş açıdan bakacak olursak, korumacı politikalar sonucunda ihracatçı ülkelerde oluşacak arz fazlasının düşük fiyatlarla Türkiye’ye ithaline imkan vererek, beyaz eşya sektöründeki girdi maliyetleri ve dolayısıyla ürün birim maliyeti düşürülerek ihracatta daha da rekabetçi hale gelinebilir.” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Beyaz eşya sektörü, yerli çelik sac sektörünün kısıtları ile ithalatta gümrük vergileri arasına sıkışmıştır…
Fatih Özkadı, “yassı ve paslanmaz çelikteki gelişmeleri TÜRKBESD ve sektör olarak yakından takip ediyoruz” dedi. “Türkiye’de kaliteli çelik sac ürünleri bulunmakla birlikte, üretim hatlarının talep esnekliğine göre değiştirilmesinin çok maliyetli olması sebebiyle, talep eden sektör olarak biz bu maliyete katlanmak zorunda kalıyoruz. Bu ekonominin gerçeklerine uygun olmadığı için de, Türk beyaz eşya sektörü olarak ihtiyaç duyduğumuz teknik spesifikasyonlarda ve kalitede ve de uzun vadeli öngörülebilir fiyatlar ile yassı çelik -paslanmaz çelik ithalatı yapma gereği duyuyoruz.” şeklinde konuştu. Bu durumun sanayi üretiminin doğal bir sonucu olduğu, üretim hatlarının birçok sanayi dalı için kolay değiştirilebilir olmadığı da ifade edilmiştir. “Bu haliyle sektör ya fire maliyetlerine ya da yüksek gümrük vergilerine ve ilave mali yükümlülük baskısına katlanmak zorunda kalmaktadır.” denilmiştir.
Özkadı, ithal edilen sıcak/soğuk sac ve paslanmaz çelikte %9-15 vergi olduğunu ve bu durumun beyaz eşya firmaları Uzakdoğulu rakipleri karşısında ciddi bir haksız rekabete uğramakta olduğunu vurgulayarak “Güney Kore’li beyaz eşya üreticileri, Türkiye’ye gerçekleştirdikleri ithalatlarında çamaşır makinesi için %0,7 gümrük vergisi ödemekte; buzdolabı, bulaşık makinesi ve kurutucular için gümrük vergisi ödememektedir. Türkiye ile Güney Kore arasında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması (STA) kapsamında gümrük vergileri sıfırlanmaktadır” diye ekledi.
Özel servislerin tüketici ve ürün güvenliği açısından sorumluluğu büyüktür…
TÜRKBESD Başkan Yardımcısı İhsan Kara, özel servisler ve bunların sebep olabildiği tüketici mağduriyetine dikkat çekerek, “tüketicilerimiz bir ürünle ilgili herhangi bir sorun yaşadıklarında, müracaat edecekleri servisi mutlaka firmalarımızın web siteleri üzerinden bulsunlar” dedi. Sn. Kara “Özel servislerin ürün ve tüketici güvenliğini tehlikeye sokabilecek hizmet ve uygulamaları sonucu ortaya çıkan mağduriyetleri nedeni ile biz üreticiler sorumlu tutuluyoruz ancak tüketicinin mağduriyetini gidermek ne yazık ki mümkün olamıyor. Özel servisin ne işlem yaptığını, nasıl malzeme kullandığını kontrol edemiyoruz ve oluşan hasarı geriye döndürmek mümkün olmuyor. Tüketiciler servislerin yetkili olup olmadığı konusunda bilgi sahibi oldukları sürece, yetkili veya özel servis tercihlerini özgürce yapacaklardır. Ancak firmaların kendi web siteleri dışında temin edilen servis bilgisi tüketiciyi yanıltmaktadır. ” açıklamasında bulundu. Konu ile ilgili olarak, ilgili Bakanlıkla temas halinde bulundukları da ifade edilmiştir.
01.10.2018