Bülbüloğlu Vinç Sanayi Başarı Hikayesi ve Kurucusu Önder Bülbüloğlu
Yerli ve Milli Üretime Adanmış Ömürler-57: Bülbüloğlu Vinç Sanayi Başarı Hikayesi ve Kurucusu Önder Bülbüloğlu
Yerli ve Milli Üretime Adanmış Ömürler-57: Bülbüloğlu Vinç Sanayi Başarı Hikayesi ve Kurucusu Önder Bülbüloğlu
Dr. İlhami Pektaş
1985 yılında Ankara’da küçük bir atölyede başlayan sanayi sevdası, bugün 400 çalışanı, 37000 metrekarelik kapalı alana sahip üretim tesisleri; Ankara, İstanbul ve İzmir Bölge Müdürlükleri, Çukurova Servis Bölge Müdürlüğü, Almanya Satış ve Servis Müdürlüğü, yurt içi ve yurt dışındaki bayileri, yaygın satış sonrası servis ağı ve sektörüyle ilgili dünya markalarıyla yaptığı işbirlikleri ile devam ediyor. Türk vinç sektörünün tartışılmaz en büyüğü olan Bülbüloğlu, hem Türkiye’nin her noktasında çalışmakta olan vinçleri, hem de dünyanın dört kıtasında 90’ı aşkın ülkeye vinç ihraç etmenin gururunu yaşıyor.
Bülbüloğlu vinç sanayi başarı hikayesini kurucusu Önder Bülbüloğlu, bizlere ilk günkü kuruluş heyecanıyla anlatıyor.
Önder bey Kendinizi tanıtır mısınız?
1961 Ankara doğumluyum ama aslen Trabzonluyum, Trabzonlu bir ailenin çocuğuyum. TED Ankara Kolejini bitirdim, mezun olduğum sene de İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi’ni kazanıp 5,5 yıllık bir eğitimden sonra iş hayatına atıldım. Seçtiğim iş alanı, üniversitede benim en çok sevdiğim bir ders konusu olan kaldırma ve iletme makineleri üzerine idi. Üniversitede okurken kafamda hep bu alanda üretim yapmak geçiyordu ve mezun olunca da bu alanı tercih ettim.
Bülbüloğlu Vinç Sanayi’ni nasıl kurdunuz?
Bülbüloğlu Vinç Sanayi, tam bir başarı hikayesidir ve hakikaten yoktan var edilmiş bir firmadır. Mezun olduktan sonra hiçbir yerde çalışmadan ve hiçbir tecrübem olmadan iş hayatına atılmanın tabi çok büyük zorluklarını yaşadım. Ama bu bir anlamda da çok büyük bir avantaja dönüştü, çünkü her şeyi yaşayarak öğrendim.
Bir güzelliği de, benimle beraber 37 yıl önce başlayan ve hala benim yanımda çalışan arkadaşlarımız var. Benimle birlikte başlayıp benimle birlikte bugünlere gelen, imalatta benimle beraber birlikte kahır çekmiş, çile çekmiş, şirketi bugünleri getirmiş arkadaşlar hala devam ediyorlar; bu ayrı bir güzellik, bana çok şey kattılar.
İlk aldığım iş, çok enteresandır, GÜRİŞ’ten aldığım bir işti böyle zorla ve çok büyük ısrarlarla gidip görüşme yaparak aldığım bir işti. Ama hadi sözleşmeyi hazırla getir dediklerinde sözleşmenin bile nasıl yapılacağını bilmiyordum. Avansı alacağım zaman banka hesabım bile yoktu, makbuzum da yoktu, dolayısıyla parayı birkaç gün sonra makbuzu bastırarak almıştım.
Sanayicilik çok zor bir iştir, üretmek, sürekli bu yapıyı dinamik tutmak, sürekli ayakta tutmak, sürekli yeniliklere adapte olmak gerçekten benim için çok zor bir işti. Ama sonuçta bugüne kadar bütün zorlukları aşarak firmayı da hak ettiği iyi bir yere getirdiğimizi söyleyebilirim. Hani hep derler ya, insanın iş hayatında inişli-çıkışlı dönemler olur. Bizim hiç inişli dönemimiz olmadı, hep çıkışla geçti, her yıl üstüne koyarak gittik, bunu çok rahat söyleyebiliyorum.
O günkü şartlarda bir müşteriye 5 tonluk vinç satsam, inanılmaz büyük bir heyecanla koşa oynaya zıplaya zıplaya atölyeye geri dönerdim, ama bugün bu 37 yıllık süreçte gelinen noktada artık 500 tonluk vinçler yapan, sektöründe Türkiye’nin hiç tartışmasız en büyüklerinden, Avrupa’da ve dünyada da çok önemli bir yeri olan firma haline geldik.
80’li yılların sonunda, işte 1989-90 içinde bulunduğumuz sanayi bölgesi OSTİM, çok kötü koşullar altında bir yerdi, zaten bütün sanayi zor ve kötü koşullardaydı, ayrıca üretimde çalışan çok fazla mühendis de yoktu. OSTİM’de bir Sanayici ve İşadamları Derneği kurarak kurucu başkanlığını da üstlenip bölgeye bir hareket getirdim. OSTİM’in o talihsizliğini de yenmeye başladık, yolları yapıldı, suyu, elektriği yapıldı, yönetimi değişti, çok emek verdim o bölgeye, zaman içerisinde de OSTİM’in yeni başkanı Orhan Aydın zamanında bölge çok hızlı değişti. Orhan Aydın çok emek verdi.
Bülbüloğlu Vinç Sanayi nasıl büyüdü?
OSTİM’de ilk 200 metrekare ile başladığımız atölyemizi sırasıyla 400 metrekare, 600 metrekare, 800 metrekare, 1000 metrekareye çıkararak sürekli büyüterek gittiğimiz bir süreç oldu. 1997 yılında artık OSTİM’in en büyük atölyesi olmamıza rağmen OSTİM’in o günkü fiziki şartlarında, artık bize yetmeyeceğini düşünerek Sincan Organize Bölgesi’ne taşındık. Burada önce kiralık bir fabrikada işe başladık, 2001 yılında da Bülbüloğlu Vinç Sanayi olarak kendi fabrika yerimizi aldık. 2001 yılı bilindiği gibi ülkemizin en büyük krizini yaşıyordu. 2005 yılında kendi fabrikamıza geçerek işe başladık, 2007 yılında fabrikayı 2 kat büyüttük. Şu anda da aynı büyüklükte yeni bir fabrika inşatımız devam ediyor.
2023 yılında kapasitemizi yüzde 50 oranında artırdık. Şu anda sahip olduğumuz 40 bin metrekare kapalı, 70 bin metrekare açık alan bize yetmiyor. 2017’den itibaren 1.000 kişilik bir kadroyla çalışıyoruz, çünkü grubumuz çok büyüdü, bu çalışan sayısı tüm grubun rakamıdır. Bülbüloğlu Vinç Sanayi İstanbul bölge, İzmir bölge, Adana bölge, işte Almanya’da ofisler, Amerika’da yeni kurulan şirket, bu arada yeni kurduğumuz Bülbüloğlu Çelik Endüstrisinin de gruba katılması, burası da endüstriyel bir kuruluş olarak sektörün en iyi firmalarından birisidir, burada da çok sayıda arkadaşımız çalışıyor. Ayrıca farklı sektörlerde oteller, inşaat, belki rakam daha da yukarıya çıkıyor inşaatın canlılığına bağlı olarak. Bu kadar kişiyle birlikte çalışıyoruz.
Başarı çok kolay olmuyor tabi, bunda işi çok sevmemiz, heyecanlı ve tutkulu olmamız, iş disiplinimizin olması çok önemli. Benim işime karşı inanılmaz bir aidiyetim vardır, 37 yıllık iş hayatım boyunca hiç ben hastayım diye işe gelmediğimi hatırlamıyorum. Tabii mutlaka birtakım önemli rahatsızlıklarım olmuştur, bu arada ciddi bir iki ameliyat ta geçirdim, o sıkıntılarda tabii işe gelemedim ama hani grip oldum, şöyle oldum, halsizdim, çok yorgunum deyip işe gelmediğimi hiç hatırlamıyorum. Hatta bu iş hayatımın ilk 20 yılı bayramlar da dahil olmak üzere Cumartesi ve Pazar günleri de çalıştım. Hep böyle yoğun bir tempo içerisinde geçti iş hayatım. İş için gittiğim yurt içi seyahatlerini hiç unutmam, hepsinde böyle sabah 4’lerde kalkar, yola çıkar, yine sabah atölyemde olacağım heyecanıyla büyük bir tempo içerisindeydim. Çok mu doğru, değil aslında, ama yıllarım hep böyle geçti. Pandemide ilk defa şirketimiz Cumartesi günleri ofisleri kapatma kararı aldı, pandemide de hiç kapanmadık biz, 1 gün bile kapanmadık. Ben de dahil olmak üzere herkes hep işine geldi. Ben gelmeyebilirdim ama hani arkadaşlarıma hep geleceksiniz çalışacaksınız derken benim gelmemem çok doğru olmaz diye ben de her gün yine fabrikaya, işime geldim, onlarla beraber oldum, ama akşam 5 gibi biraz daha erken çıktım. Hiç kapatmadım kendimi pandemi süreci boyunca ve kovid olmadan bu süreci geçirdiğimi söyleyebilirim.
Başarınızın sırrı nedir?
Evet, başarıdaki en büyük etken tabii ki tutkulu ve verimli çalışmadır. Ben şans faktörünün de çok büyük bir rolü olduğuna inanıyorum ama dürüst olmak, samimi olmak ve müşteri memnuniyeti daha önemlidir. Size şöyle anlatayım: Bülbüloğlu Vinç Sanayi olarak, işimiz gereği proje bazlı yaptığımız tüm işlerde sözleşmeyle herkese farklı bir vinç yaparız. 37 yıldır hiç kimseyle mahkemelik olmadık, kötü yaptın, geç kaldın, yanlış yaptın, zamanında yapmadın diye hiçbir şikayetle karşılaşmadık. Bizim için müşteri memnuniyeti çok önemliydi. Bu, özellikle başladığım yıllarda verilen sözlerin yerine getirilmesi, zamanında işi bitirmek müşteriler arasında çok çabuk yayıldığı için hep bizim tercih edilmemizi sağladı. Bülbüloğlu işi zamanında yapar, teslim eder diye tanındık. Hep yeni müşteri, her müşteri memnuniyeti de daha büyük bir çevreyi bize getirdi, o yıllardan beri de böyle devam ediyor. Başarının sırrı; tutkulu ve verimli çalışmak, samimi ve dürüst olmak. İşini kaliteli olarak zamanında teslim etmek yani müşteri memnuniyetidir.
İhracata nasıl başladınız, hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?
İşin başında dediğim gibi kendi sanayi bölgemde bir vinç sattığım zaman büyük bir heyacanla uçarak işe gelirdik, olayı yavaş yavaş Ankara bölgesi, sonra ulusal düşünmeye başladık, ondan sonra uluslararası alanda gözümüz daha çok açıldı. İhracat ne yapabiliriz, yurt dışına nasıl açılabiliriz diye düşünmeye başladım. 1996 yılında bir firmanın yanında yer alarak Almanya fuarına bir makine götürdüm, ama o tecrübeyle makinemin ne kadar çok eksiği olduğunu, belgelendirmede ne kadar çok eksiğim olduğunu, Avrupa’daki rakiplerimin hangi seviyelerde olduğunu gördüm, fuarda bu deneyim bana çok büyük bir ders oldu. Döndüğümde gördüğüm o eksikleri tamamlayıp ondan sonra fuarlara gitmek gerektiğini anladım. Ondan önce fuarlara gidiyordum, her gittiğimde farklı şeyler görüyordum ama kendi makinemle gidince eksiklerimizi daha çok gördüm ve eksiklerimizi tamamlama fırsatını yakaladık.
İlk ihracatımızı 1996 yılında Mısır’a büyük bir vinç kurarak gerçekleştirdik. Mısıra bir vinç yaptım ve devamı artarak geldi, ondan sonra Mısır’a çok sayıda vinç ürettik. Bir ülkeyle başlayan o ihracat süreci şu anda 91 ülkeye ulaşmış durumda. Uçakla gitmenin 24 saat sürdüğü ülkelere makinemizi göndermek hem gurur verici, hem de benim çalışma arkadaşlarımın başarısıdır tabii, onu ben tek başıma yaptığımı söyleyemem.
Hiç iniş döneminiz olmadı dediniz peki kriz dönemlerinde nasıl güçlenerek çıktınız?
İnişli-çıkışlı, hiç inişimiz olmadı derken ülkemizde tabi çok iniş-çıkış oldu, iş hayatım boyunca aşağı-yukarı 4 tane önemli kriz yaşadık. Ama hiçbirinden en ufak bir darbe almadan, en ufak bir kesinti almadan yürümeyi de bildik. Hala nasıl başardığımı çok iyi bilmiyorum, ama son krizler de dahil olmak üzere pandemi döneminin ülke ekonomisine verdiği zararı da katarsak, bugüne kadar hiçbir krizden darbe almadan aksine hep de güçlenerek çıktığımızı söyleyebilirim. İlk yaşadığımız büyük kriz 1994 kriziydi, 5 Nisan kararlarının alındığı krizdi. 5 lira olan TL-dolar kuru, sabah kalktığımızda 16-17 lira olmuştu, ağır bir krizdi o tüm ülke için. Elimde krize girmeden önce alınmış işler vardı, ondan sonra bir 5 aylık süreçte herhalde bir vinç siparişi falan alamadık, büyük bir krizdi.
O dönemde ne yaptığımı sorarsanız, bir tekstil firmasının Türkiye’de o güne kadar yapılmayan ve tamamının İsviçre’den ithal edildiği bir makineyi yapabilir misin teklifiyle birlikte makineyi gördükten sonra yaparım deyip o siparişi aldık ve ilk makinemiz çok başarılı oldu. Firma, 300 tane daha sipariş verdi, onları da yapıp bitirene kadar zaten kriz de geçti. Oradaki en önemli şey şuydu: O firma yada o firmanın sahibi, o makineyi bana sipariş verirken “bundan kimseye yapmayacaksın” diye benden bir söz almıştı. O makineden o kadar çok isteyen oldu ki benden, tüm tekstilciler istedi ama söz verdik ve başka hiç kimseye üretmedik. Acayip rakamlar önüme koydular, çünkü ben ucuz yapıyormuşum, ama yapmadık, o sözümüzü hep tuttuk. O kriz öyle geçti diyebilirim. 2000 yılında ise krizin geldiğini gördüm, tüm çalışan arkadaşlarıma yazdığım bir mektup var, halen durur. Nasıl gördüğümü bilmiyorum, ama görmüşüm önümüzün çok iyi olmadığını arkadaşlarımla paylaşmışım ve birtakım tedbirler alalım diye herkese bir 10-12 maddelik bir bildiri yayınlamışım. Tüm tedbirlerimizi önceden alarak kendimizi hazırladık. Örnek verecek olursam bunların bazıları işte o gün elimizde olan eski araçları dizellere döndürüp elimizden çıkarmaktı. Satış yerimiz ayrıydı, tüm herkesin fabrikada üretimin başında olması gerektiğini, mutlaka bu işin sonunu iyi görmediğim için bir toparlanmaya gitmiştim.
Sosyal aktivitelerinizden bahseder misiniz?
1991 yılında Ankara Sanayi Odası’na OSTİM’deki küçük sanayicilerin de girmesi gerektiğini düşünerek orada da bir sanayi hamlesi başlatıp oldukça fazla kişinin Sanayi Odası Meclisi’ne girmesini sağladım. Dolayısıyla bütün bu hamleler hem sizin tanınırlığınızı, hem yaptığınız işi birçok yere ulaştırıyor. 22 yıl aralıksız Ankara Sanayi Odası’nda hizmet verdim; Yönetim Kurulu Başkanlığı, Meclis Başkanvekilliği, Yönetim Kurulu Başkanvekilliği görevlerinde bulundum, bu görevler işime çok büyük katkı sağladı, vizyonumu geliştirdi, büyük bir tecrübeydi, çok değerli sanayicilerle tanıştım, onlarla sohbet ettim, onlarla yürüdüm, çok şey öğrendim onlardan.
Spora ve futbola karşı aşırı bir düşkünlüğüm vardır, koyu bir Trabzonspor taraftarıyım, ama Ankara kulüplerinde de yöneticilik yaptım. 1994 yılında Gençlerbirliği’nde İlhan Cavcav’la birlikte, rahmetliyle, onu da rahmetle anmış olayım ilk yöneticilik deneyimim oluştu, ondan sonra Ankaragücü’nde de 1 yıl yöneticilik yaptım. 2006 yılında Trabzonspor’da yöneticilik serüvenim başladı ve yakın zamana kadar da devam etti. Türk sporuna da öyle keyif alarak, severek çok hizmet ettiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Burada TED kolejinin de yeri çok farklıdır, orada çünkü sadece futbol değil bütün branşlar vardı. Dört takımı da Süper Lig’de oynatabilen, hepsini de aşağı yukarı Avrupa kupalarına kadar götürebilen bir başkan olmakla hep övünürüm. Mezun olduğum okul TED Ankara Koleji’ne de çok büyük emeklerim vardır, orada da Vakıf Başkanlığı dahil her türlü görevi yaptım. Spor kulübünün 5 yıl başkanlığını yaptım, çok keyifle geçen, başarılarla geçen bir 5 yıldı. Sosyalleşme gerçekten çok önemli, küçücük bir ortamda bile hiç ummadığınız birinden kapabileceğiniz çok şey var, ben bunu o kadar çok yaşadım ki, halen de yaşıyorum. Dozunu iyi ayarladığınız sürece mutlaka işinizle, iş hayatınızla ilgili sosyal her türlü aktiviteye katılmaya çalışmalısınız. Bu da başarının ayrı bir parçası oluyor, bunsuz olmuyor, ama dediğim gibi bunun dozunu da iyi ayarlamak lazım.
Gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Şimdi genç arkadaşlar görüyorum, genç müteşebbisler görüyorum. Bazısı sadece işine gömülüp orada kalıyor, birkaç yıl belki ama devamında mutlaka bir tarafı eksik kalıyor. Bu nedenle genç arkadaşların sosyal olmasını tavsiye ediyorum. Sosyal yönü zayıf kalan bazı arkadaşlar da birkaç yıl sonra işin bir tarafının çok eksik kalacağını anlıyor. Ama bunun dozunu çok iyi ayarlamak gerekiyor. Gençler, yaptığınız işi severek, heyecanla ve tutkuyla yapın. İşinizle ilgili yenilikleri mutlaka yakından takip edin. İşinizde dürüst olun, samimi olun ve verdiğiniz sözü mutlaka yerine getirin. Bazen birkaç yıl geçince köreliyorsunuz işin içinde ama bütün bu parametreler bir araya gelince de bu başarı kendiliğinden geliyor.
Kaynak:
1. www.bvs.com.tr,
2.Önder Bülbüloğlu ile Röportaj
3.www.moment-expo.com.tr/dergiler/11/sektorden/vincin-ustasi-bulbuloglu,
4. bitterlive.com/2023/bir-basari-hikayesi-bulbuloglu