Çare İle Bahane Yanyana Gezmiyor
Coşkunöz Metal Form ve Makina End. A.Ş. Genel Müdürü ŞÜKRÜ TETİK:
1956 Afyon doğumluyum. İlk ve orta öğrenim hayatım Eskişehir’de geçti. 1979 ODTÜ Makina Mühendisliği bölümü mezunuyum. Bir buçuk dönem kadar, akademisyen olma niyetiyle, okulda kaldım. Sonrasında Kütahya’da, enerji sektöründe çalışmaya başladım. Orada, Türkiye Elektrik Kurumu’nda, askerliğime dek üç yıl çalıştım. Güzel bir tecrübeydi. Otomotiv sektörü öncesi enerji sektörünün dinamizmi gerçekten kayda değerdi. Askerlik sonrası, bir süre Burdur Traktör Fabrikası’nda görev yaptım. 1982 yılında Oyak Renault’da çalışmaya başladım ve çok zevkli, yoğun bir beş yıl geçirdim. 1987’de Coşkunöz’de üretim müdürü olarak göreve başladım. Yani 27 yıldır Coşkunözlüyüm. 32 yıldır bu sektörde hizmet veriyorum. Evli ve üç çocuk babasıyım.
Çocuklarınızın da sizin gibi otomotiv sektöründe çalışmasını arzu eder misiniz?
Oğlumuz endüstri mühendisliği tahsili yaptı. İki kızımız da üniversite birinci sınıftalar, gelecek yıl endüstri, işletme mühendisliği ve ekonomi arasında bir seçim yapacaklar. Meslek seçiminde onlar danışmadıkça bir yönlendirmede bulunmuyoruz. İlgi duydukları meslekteki kişilerin ne yaptığı, nasıl yaşadığı konusunda bilgileri ve görgülerinin oluşumuna elbette katkıda bulunduk. Oğlumuz otomotiv sektörünü tercih etti. Kızlarımız ise sektör kararı için henüz erken diyorlar. Malum Y nesli...
Peki otomotiv size nasıl bir heyecan veriyor?
Bulunduğunuz sektör sizin için ne ifade ediyor?
Bende otomotiv heyecanı okullu yıllardan itibaren var desem yanlış olur. O dönem enerji sektörüne yönelik büyük bir tutkum vardı. Stajımı enerji sektöründe yapmıştım. Enerji sektöründe hayran olduğum şey yüksek teknolojinin varlığıydı. Türbin teknolojileri, gelişmiş elektronik komuta sistemleri... Süreç kontrolleri ile ilgili parametreler enerji sektöründe çok gelişkindir. Otomotivin de buna benzer bir yanı var. Ama bendeki sevgi asıl Oyak-Renault ile başladı. Orada yaşadıklarım ve özellikle Renault kültürü. Oradaki beş yıllık süre içerisinde iyi projelerde, iyi görevlerle iyi bir staj yaptım. Otomotivcilik kanınıza işlediği zaman onsuz yapamıyorsunuz, alternatifini düşünemiyorsunuz, kopamıyorsunuz.
Otomotivde üretim sürecinin oluşumuna baktığınız zaman takım oyunu, paslaşma o kadar güzeldir ki... Bakıyorsunuz mühendislik, pazarlama, planlama, satın alma, üretim, bakım, kalite, satış, satış sonrası hizmet... Bırakın bunların hepsinin varlığını, tek başına bir süreç dahi, bir ömür geçirilebilecek kadar derin. Öte yandan otomotivin global bir jargonu, global bir dili var. O konuda aldığınız eğitimin dünyanın her yanında geçer akçe olarak kullanılabileceğinizi bilmek de ayrı bir huzur.
O bakımdan, şans eseri de olsa, doğru bir kulvarda olduğumu süreç içerisinde hissettim ve buradan çıkmayı da düşünmedim. Otomotiv çok hızlı kariyer yapılan bir sektör değil. Özellikle takım oyununun derinliğinden ötürü birkaç yıla birçok şeyi sığdırmak kolay değil, diğer sektörlere benzemiyor. Buna rağmen yeteneklerinize uygun bir hırsınız ve odaklı/tutkulu bir yapınız varsa yine de hızlı koşulabilecek bir kulvar.
Otomotiv sektörünün bir güzel yanı da kayıtlı bir ekonomi olmasıdır. Otomotiv sektörü, dünyanın her yerinde kayıtlı bir ekonomidir. Hiçbir zaman zan altında olmaz. Firma olarak, kişi olarak gördüğünüz itibar üst düzeylere taşınır. Yani bir ana otomotiv sanayinin o yılın en iyi tedarikçisi ödülüne layık görülmek, Avrupa’nın en iyisi olabilmek gibi. Ki Coşkunöz olarak biz bu konularda Türkiye’de de Avrupa’da da çeşitli ödüller aldık. Almaya da devam ediyor olacağız. Bunları yaşamak çok güzel. “Dünya vatandaşı” olma kimliğini otomotivcilikte derinlemesine yaşarsınız.
Türkiye’den Rusya’ya:
“En akıllı, En Ekonomik Çözüm Türk Otomotiv Yan Sanayisi ile Gelir”
Rusya Federasyonu (RF) ile ciddi bir çalışma içindeyiz. Dört yıldan beri OİB Rusya Masası olarak ciddi faaliyetlerimiz oldu, orada daimi bir temsilciliğimiz var. Burada benimle beraber UİB içerisinden sadece bu işle ilgili çalışan arkadaşlarımız var. Rusya’da otomotiv pazarı Türkiye’den çok büyük. İleride çok daha hızlı büyüyecek. Yani yılda iki milyon araçlı rakamlardan dört milyonlu rakamlara giderken önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde Rusya’da büyük yatırımlar olacak. Önemli seviyede otomotiv yan sanayi firmalarına ihtiyaçları olacak. Doğal olarak Rusya’da bugün Sovyetler Bloğu’nun dağılmasından sonraki 25 yılda girişimcilik henüz yeşermemiş. Dolayısıyla biz bu boşluğu, bu ihtiyacı görünce onlara doğru önermelerle, doğru yardım teklifleriyle gittik.
Bakan, bakan yardımcıları seviyesinde, ciddi boyutlarda ilişkilerimiz oluştu. İki devlet arasındaki Karma Ekonomik Kurul (KEK) toplantılarında şimdi artık özel tanımlanmış “Otomotiv ve Makina Çalışma Grubu” var ve amacımız; TAYSAD, OSD, OİB gibi ilgili olabilecek tüm diğer paydaşlarımızla beraber bir çalışma yürütmek. “Türk-Rus biraraya gelelim sizin güçlü olduğunuz yönleri siz yazın, bizim güçlü olduğumuz yerleri biz yazalım ve bir haritalama yapalım. Çizilmiş alanlarda eğer birbirimize yetiyorsak başkasına bakmayalım” dedik.
Coşkunöz dahil olmak üzere Rusya’da yatırım yapıp o piyasada doğru birim fiyatların oluşumuna katkıda bulunan Türk firmaları ile benim dört yıldan beri dile getirdiğim “En akıllı çözüm, en ekonomik çözüm Türk Otomotiv Yan Sanayisi ile gelen çözümdür” sözü de ispatlanmış oldu. Onlar da bunun farkındalar, biz Türk firmaları ile çalışmaya büyük bir arzu duyuyorlar. Konu TC Ekonomi Bakanlığı düzeyinde de büyük ilgi gördü. İnanıyorum burada büyüyemediğimiz, açılamadığımız, kapasite fazlası verdiğimiz alanlar için Rusya’dan çok faydalanacağız.
Rusya’da bugün bırakın mühendisliği oraya buradan mavi yaka ihracını dahi yapabileceğimiz bir potansiyel var. Mühendislik alanında ortak çalışılabilir. Rusya’da özellikle teknik eğitim çok iyi, eksiklikleri 20-25 yıllık bu kısa süreçte, henüz girişimcilik ruhu oluşmamış. Yani bir sosyal yapı çöküp yerine yenisi gelinceye kadar o boşlukta şu anda, bizim KOBİ dediğimiz oluşumlar yeşerememiş. Onların ifadesiyle, bir gecelik zenginler, oligarklar dönemi de bitti. Bir boşluk içindeler, bu boşluğu biz en yakın komşuları olarak fırsata çeviriyoruz, çevirmeye de devam etmeliyiz. Sıkıntılarının KOBİ yeşertememek olduğunu, bizim de bu açıdan iyi bir model olabileceğimizi belirttik. Bunun ardından Rusya’nın birçok bölgesinden Türkiye’deki organize sanayi bölgelerine, TAYSAD’a, kurumlarımıza ziyaretler yapıldı. Devletlerarası oturuldu; “KOBİ’lere ne sağlıyorsunuz, KOBİ’ler nasıl çalışıyor, ne yapmalıyız, nasıl teşvik etmeliyiz” gibi konular tartışıldı. O coğrafyanın hakkını verecek bir çalışma içine girmemiz lazım.
Türk Otomotiv Sanayi'nin Yaşayan Tarihi
Artık çok sayıda OEM yok, onlar da konsolide oluyorlar. Samimi konuşmak gerekirse Türkiye’de bu sektörde yetişmiş çok fazla sayıda insan yok. Bizim ağabeylerimizin ağabeyleri, ilk otomotivciler 60 yıllık kıdemdeler. Sonrası Ali İhsan İlkbahar Bey’lerin dönemi. 50 yıllık kıdemdeler. Bizim neslimiz de 40’lı kıdem yıllarına doğru gidiyor. Türkiye Otomotiv Sanayindeki bu 60 yıllık birikimde hemen hemen tüm şahitlerin, abilerimizin yanımızda olmaları büyük şans..
Mesela bir tedarikçi gününde baktığınız zaman otomotiv ana sanayinden, otomotiv yan sanayinden belli bir kıdemin üzerinde sınırlı sayıda insan var ve çoğumuz birbirimizi tanıyoruz. Hangi konuda uzmanlıklarımızın olduğunu biliyoruz. Bu yönü ile Türk Otomotiv Sanayi’nde güzel bir ahenk var ve güçlü yanımız da bu.
Ben Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği OİB’in Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye İhracatçılar Meclisi, TİM’de Rusya Masası Koordinatörü sıfatı ile beş yıldır çalışmaktayım. Rusya’daki sempozyumlarda, çeşitli biraraya gelişlerde “Türkiye’nin otomotiv ana sanayi, otomotiv yan sanayi olarak Rusya’daki dostlarınıza aktaracak neleriniz var?” dediklerinde “çok şeyimiz var” diyorum. Herşeyden önce Avrupalı’nın, Amerikalının size sıfırdan nasıl başladıklarını anlatabilmeleri çok zor olmanın ötesinde mümkün de değil. Çünkü onların dedeleri şimdi toprak oldular. “Ama biz şanslıyız, daha o nesiller yanımızda. Onlara danışma şansımız var” diyoruz.
Coşkunöz’ün Rusya’daki çalışmalarından sözeder misiniz?
Üç-dört yıllık sürecin başlangıcında biz Moskova’daki bir firmanın satın alınması ve bir ana otomotiv sanayine hizmet etmek için gittik. Ve olay farklı bir boyutta gelişti. Tataristan’daki bir başka ana otomotiv sanayine hizmet verme gündeme geldi. Teklif verme aşamasında tabii ki çok rakip vardı. Sıkı bir mücadele sonunda ipi biz göğüsledik. Öyle iri birinci seviye tedarikçiler vardı ki, herkesi şaşırtan bu sonuç ile Coşkunöz olarak gururlandık. İtalyan ortağımız bize “nasıl yaptınız, bu nasıl mümkün oldu ?” diye soruyor. Bunlar hep doğru iletişim ve odaklı kalmak ile başarıldı. Tabii ki hepsinin temeli iyi bir takım çalışması.
Bizim Rusya’daki büyümemiz stratejik bir kurgunun sonucudur. Coşkunöz Holding’in bundan 6-7 yıl önceki vizyonunun bir alt kırılımı çok uluslu olmaktı. Ciromuzun en az buradaki kadarını yurtdışından yapmak gibi bir hedef koymuştuk. Birçok ülkelere bakıldı. Rusya kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak önümüze çıktı. Ben bunu yüksek sesle, her yerde, bütün otomotiv yan sanayicisi dostlarımıza iletiyorum. Rusya 11 zaman dilimi ile bir kıta gibi. Biz mühendisiz ve rakamları seviyoruz tabii. Ama hiç unutmadığım bir şey vardır; Rusya’da 140 milyon insan yaşıyor, dünyada ise 7,5 milyar. Yani dünya üzerindeki her 100 kişiden ikisi Rus. Ve çarpıcı olan dünya yeraltı rezervlerinin yaklaşık yüzde 36’sı Rusya’da. Yani dünya nüfusunun yüzde 2’si, dünya yeraltı rezervlerinin yüzde 36’sına sahip. 18 katlık bir refah potansiyelinden bahsediyoruz. Bu ülkenin geleceği parlak. Hele hele bir de iradeli bir yönetim var ise ki bence Putin bu ülkenin şansıdır. Bizim de bundan istifade etmemiz lazım. Yani istifade etmek derken bir kazan-kazan peşinde olmalıyız. “Sizin bir teknoloji transferine ihtiyacınız var, sizin bir know-how transferine ihtiyacınız var. Biz Türkler olarak buna talibiz. Elbette para kazanmak için gelmek istiyoruz. Ancak en ekonomik çözüm de bizde” diyoruz.
Bizim teknoloji transfer maliyetimizin Amerika, Avrupa ve Asya’nın gelişmiş ülkelerine kıyasla ekonomik olduğunu gösteriyoruz ve vurguluyoruz. Elbette fırsat sadece oraya gidip yatırım yapmakta değil. Rusya’ya mühendislik ve proje hizmetleri, kalite ile yalın üretim ve yönetim eğitimlerinin ihracı da mümkün. Bizim maliyetimiz, bizim mühendis olarak gitmemiz Avrupalı’ya göre çok daha ekonomik. Bir başka üstün yanımız ise benim ülkemin insanının gri bölgede yaşamakla ilgili bir sıkıntısı olmaz ve kolay adapte olur. Örneğin bir Avrupalı siyah ve beyaz der, aradaki bölgeyi tanımaz. Ben Ruslara bunu özellikle söylüyorum. Türk inşaat sektörü Rusya’da neden başarılı? Bizim inşaat işçimiz Libya’daki artı 40 derece sıcaktan sonra Rusya’daki -30-40 derece soğuğa da alıştı ve çalışıyor. Özetle zor ama dünya ortalamasının üzerinde kazanç sunan bir coğrafya. Üstelik bize iki saat uçak mesafesinde bir komşumuz. Büyümekte olan ekonomileri ile Hindistan, Brezilya, Çin ise bize çok uzak. Rusya bu anlamda büyük bir avantaj. Coşkunöz de o avantajı iyi kullandı. Yaklaşık 50 milyon Euro’luk kalıp/aparat işi yaptık. Proje, cesurca bir projeydi. Zira Coşkunöz olarak küçükten başlayalım, riski görelim gibi bir yorumda bulunmadık. Ve bu yaklaşım bize en az bir 5 yıl kazandırdı.. Şu anda sermaye ve insan kaynağı olarak imkanımız olsa yüklendiğimizin en az iki-üç katı daha bizim için biçilen görevler var. Kısıtlarımızın ışığında biz de sanayici dostlarımıza “Bizim limitlerimiz var, siz de gelin” diyoruz.
O bölgede bundan sonra yatırım yapmak isteyenler için ne dersiniz?
Şahsi görüşüm bir beş yıl daha imkan var. Beş yıldan sonra artık boşluklar doldurulmuş olur diye düşünüyorum. Rusya’da ana sanayi ve otomotiv yan sanayi için 166 ve 566 kodlarıyla iki teşvik yayınlandı. Şimdi bu avantajlardan faydalanmak için başlayan firmalar işlerini ilerletmiş olacaklar, sonrası için koşullar elbette aynı kalmayacaktır. Beş yıldan daha fazla beklememek lazım, ondan sonrası geç olur.
Türkiye rekabetçilikte nasıl bir noktada ve sizce ne yapmak gerekiyor?
Bana göre rekabetçiliğin iki ayağı var. Bir tanesi ana ve yan sanayiye düşen, bizim yapmamız gereken görevler, verimlilik anlamında, etkinlik anlamında bize düşenler... Bunları gereği şekilde yapmamız lazım. Biz Türk Otomotiv Yan Sanayi olarak her türlü israftan arınmış üretim ve yönetim sistemleri konusunda bir know-how’a sahip olmalıyız. Bu konudaki anahtar kelimenin “yalın dönüşüm” olduğu konusunda çok inançlıyım. 2004 Kasım’ında Coşkunöz’de bir Yalın Dönüşüm faaliyeti başlattık. Bu yolculuğumuzda 10. yılımızı doldurduk. Biz yalın dönüşüm ile ilgili bu kararı almamış olsaydık, bugün bizi gerçekten çok daha zor koşullar bekliyor olurdu. İşletme sermayesini optimum hale getirmiş, üretim verimliliğini optimum hale getirmiş bir ana sanayi ve bir yan sanayi profiline ulaşmak, bence yalın üretim-yönetim tekniklerini uygulamaktan geçer. Verimliliğimizin ve etkinliğimizin dünya ortalamasını, Avrupa ortalamasını yakalaması ve geçmesi gerekir. Biz Avrupa kalitesinde üretiyoruz ama henüz Avrupa verimliliğinde üretemiyoruz. Daha alınacak yolumuz var.
Rekabetçiliğin ikici ayağında ise devlete düşen bazı görevler var. Türk otomotiv yan sanayi bugün aylık 1.200 Euro’ları bulan giydirilmiş işçilik maliyetine sahiptir. Bu maliyetin içinde bizim denetimimizin dışında devletin denetiminde olan girdiler vardır. Rekabetçiliği etkileyen en önemli faktörlerden bir tanesi Türk Otomotiv Yan Sanayi’nin verimliliği ve etkinliği ise bir o kadar önemli olanı da devletin vergiden, elektrik fiyatından tutun da teşviklere kadar olan desteklerini doğru konumlamasıdır. Kısacası; rekabetçiliğimizin henüz yeterince iyi olmamasının arkasında tek bir adresi göstermek yanlış olur. Vakayı çok daha derinlemesine irdeleyerek, tek bir nedene bağlamadan genelleme hastalığına düşmeden ele almak gerekir. Bu fabrikada, bu kadar uzun zamandır üst düzey yöneticilik yapıyor olmanız karşılıklı bir beslenmeyle ilgili olmalı. Sizin nasıl bir yönetici olduğunuzu merak ediyoruz.
Benim yalınla tanıştığım 2004 yılından sonra o felsefenin gereği bir bakış açım oluştu ama öncesinde de insan odaklı bir yapım vardı. Benim için önce insan. Bir insanın yaklaşık 40 yıllık çalışma süresi var. İnsanın sabah işine, ayakları geri geri giderek değil de koşarak gelmesi için bir nedeni olması lazım. Yani aylık maaşının, gelirinin dışında bir nedeni olması lazım. Söz konusu sadece hayatını idame ettirmekle ilgili bir gereklilik olursa kurum açısından da, kişi açısından da sürdürülebilirliği olmaz. Bir gün, bir yerde ipler kopar.
Son 15 yılımda makina mühendisliği üstüne insan mühendisliği master’ı yapıyorum. Bence birinci önemli özellik dürüst ve şeffaf olmak. Bir insanın gizli ajandası olmamalı, tahmin edilebilir, güvenilir olmalı. Kişi sizde bu bütünlüğü göremezse, sizin tatlı-sert tavrınızı da farklı algılayabilir, yumuşak tavrınızı da farklı algılayabilir. Ben otokratik bir yönetimden ziyade insanı bu şekilde öne çıkaran bir yönetim tarzından yana oldum. O yüzden yalın üretimdeki tavır çok hoşuma gider. Bir sorun olduğu zaman “bunu kim yaptı ?” yerine olayı öznesinden arındırıp “ne oldu?” sorusuna cevap ararsınız. “Bunu kim yaptı ?” derseniz birileri savunmaya geçer. Malum, Çare ile bahane yan yana gezmiyor. Ya birisi ya da öteki var. İnsan hata yapabilir. Bütün mesele iyi niyet. Tabii tek başına iyi niyet, tek başına sadakat, verimsizlik boşluğunu doldurmaz. Hızla değişim ve dönüşüm içinde olan bu dünya artık eskisi gibi değil. Hedefleri insanlar ile birlikte oluşturmalı, insanları hedefe dahil etmeli ve insanlarla hedefe ulaşıncaya kadar disiplinli, odaklı ve iyi iletişim içinde kalınmalıdır. Dışarıdan fazla demokrat bir görüntüm var diye algılanabilir. Çok hırslı, klasik Amerikanvari bir yönetim modelim yok. Otomotiv sektörününün dinamiği içerisinde, daha uzun vadeli, daha maratoncu bir tutum ile ilerliyorum diyebiliriz.
OİB ve Coşkunöz dışında kalan zamanlarınızda neler yaparsınız?
Şu günlerde özellikle son bir-iki yıldan beri çekirdek ailem ile özellikle de eşim ile beraber nitelikli zaman geçirmeye önem veriyorum. Çok sık olmasa da her fırsatta birlikte yakın veya uzak çevreye seyahat etmeyi seviyoruz. Ben köylü çocuğuyum, doğayı seviyorum. Afyon’da doğduğumuz köyde bir yayla evimiz var. Fırsat buldukça hafta sonları yayla evimize gidiyoruz. Oraya meyve ağaçları diktim, onları budamak, diplerini kazmak ve sulamak büyük bir zevk benim için. Ayrıca kitap okumanın yanı sıra ailece tiyatro ve sinemaya gitmekten hoşlanırım. Geçmiş yıllarda Bursa ODTÜ Mezunları Derneği’nde uzun süre çalıştım. Bu tür sosyal faaliyetleri seviyorum ama şimdi OİB YK Üyeliği ve özellikle TİM Rusya Masası Koordinatörlüğü yeterince zamanımı doldurduğu için pek boşluk kalmıyor. Hiç bırakmadığım en büyük alışkanlığım akşam evde en az yarım saat-bir saat, sabahları yürüyüş bandında yarım saat kitap okumak. Evimize gazete almayalı 20 yıl olmuştur. İstisnalar dışında televizyon seyretmem. Nitelikli oturumları seçerek izlerim.. Avrupa Kupası, Dünya Kupası ölçeğindeki futbol maçlarını,tenis turnuvalarının yarı final ve final maçlarını ve Avrupa/Dünya Atletizm Şampiyonalarını izlemekten hoşlanırım. Fenerbahçeli olmama rağmen, Fenerbahçe maçlarını bile sürekli takip ettiğim söylenemez. Derby maçlarını dahi atladığım oluyor.
Özetle benim yaşam felsefem şu: Bu gezegende 7,5 milyar insan var, 7,5 milyar senarist/ rejisör/ yapımcı, 7,5 milyar başrol oyuncusu var.. Bir de başka senaryolara davet ediliyorsunuz. Bazen bir dakikalık, bazen 10 dakikalık bazen de (eşiniz ile olan birlikteliğe denk düşen gibi) filmin daha uzun kısmında yardımcı oyuncu olarak rol alıyorsunuz. Ancak yardımcı oyuncu olarak katılabileceklerimizin sayısı sınırlıdır ve sınırlı da olmalıdır. Yani kendi senaryonuzu oynuyorsanız, kendinizi gerçekleştirmekle ilgili bir yolculuğunuz varsa her yerde olmanız mümkün değil, limitleriniz var. Öncelikleri doğru tespit etmek gerekir. Önce çocuklarımın babası, sonra dayı, amca, komşu olmak gibi...
Haberin Kaynağı : TAYSAD
26.08.2014