“Demiryolu Depo Ekipmanları”
Kenan ÇELİK
AYKOR A.Ş
Genel Koordinatör“Türkiye'yi Sarmaya Başlayan Yüksek Hızlı Tren'de (YHT), Türkiye'nin 15 Büyük Vilayeti Birbirine Bağlanacak.” “Hızlı tren, Türkiye'nin yarısı kadar bir nüfusu kapsayacak. Ankara- İzmir arası 3.5 saate inecek.”
“İzmir'in hızlı seferlere dahil olmasının ardından Eskişehir-Antalya, Erzincan- Trabzon, Bursa-Bandırma-Balıkesir- İzmir, Sivas-Erzincan- Kars arasında hızlı trenler çalışmaya başlayacak,”, “YHT, Diyarbakır'a kadar genişleyecek.
TCDD, kent içinde de raylı sistemi cazibe merkezi haline getirecek”…
Tüm bunlar son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz ve de giderek benzerlerini daha sık duymaya alışacağımız yazılı ve görsel basından alıntılar.
Zaman faktörünün her geçen gün önemini artırdığı günümüz dünyasında, maliyet ve etkinlik değerlendirmelerini de gözönüne alarak yapılan incelemede, demiryolu ulaştırmasının, diğer ulaştırma çeşitliliği arasında ki çarpıcı önemi hemen göze çarpmaktadır.
Demiryolu ulaşımı hat kapasitesi, arazi işgali, yapım maliyeti, kullanım ömrü, enerji tüketimi, çevre dostu olmasının yanında en güvenli ulaşım aracı olarak önem taşımakta ve bu nedenle 19 ve 20. yüzyıllarda kanıtlanmış öneminin yanı sıra 21. yüzyılın taşıma sistemi olarak da kabul edilmektedir.
İlk başlarda insan taşıma maksadıyla başlatılan raylı sistem çalışmaları, sahip oldukları gücün çok ötesinde ve nispeten yüksek süratle yük taşıma kapasiteleri ile bu sistemi, yeni dünyanın en dikkat çekici sembolü haline getirmiştir. Öyle ki o dönemin modern yerleşim alanlarını, endüstriyel anlamda daha da geliştirerek teknolojik ilerleme ve ekonomik büyümede en etkin rolü oynamıştır.
Ülkemizin geldiği durum ise açıktır. Özetle tanımlamak gerekirse, bu işin içinde olan bizlere “keşke!” dedirtecek kadar bir geç kalınmışlık olduğu ortada görülen bir gerçektir.
Ancak kamu yatırımları alanında ki olumsuz gelişmelere karşın, kamunun ulaştırma yatırımlarının artmakta olduğu da memnuniyetle gözlenmektedir. Bununla beraber çağdaş belediyecilik anlayışının gelişmesi ile, özellikle Büyükşehir Belediyeleri yapılanmalarında, raylı sistemlere verilen önem ve çok güzel örneklemeler her geçen gün artan bir hızla karşımıza çıkmaktadır.
Genel olarak baktığımızda, ulaştırma sektörünün arz–talep ilişkisi üzerine yapılanması ve “dünyada mevcut konjonktür içinde politik ve ekonomik gelişmelere karşı duyarlı” olmasıyla birlikte bu sektör stratejik bir alan olarak betimlenmektedir. Bu nedenle ulaşım sektöründe, özellikle ulaşım altyapıları ile işletme yatırımlarında halen temkinli bir duruş sergilenmektedir.
Konuya, son dönemde yüksek önem arz eden enerji ve verimlilik açısından bakarsak, gerek ulaşım, gerekse demiryolu politikalarının enerji verimliliği ile de doğrudan bağı bulunduğu kolaylıkla görülebilmektedir. Ülkemizin enerji dışa bağımlılığı ve toplam enerji tüketiminde ulaştırmanın payı incelendiğinde, bu hususun ne denli önem arz ettiği kolayca görülebilmektedir. Gelişen ekonomilerde daha da ağır basan bir faktör olarak esas olan; belirli bir yükü, belirli bir mesafeye en az enerjiyi tüketerek taşımaktır. Buradan hareketle, demiryolu taşımacılığının ekonomik etkinliği diğer sistemler ile karşılaştırılamayacak kadar büyüktür.
Bütün bu anlatılanlar ışığında konunun sahip olduğu önem zaten hepimizce malumdur. Dolayısıyla “ne yapılması gerektiği” gibi sorular da, son dönemin popüler söylemleri arasındadır ve tarafımdan bir kez daha yinelenmeyecektir. Ancak ben, şu anda hızla atılmış olan ve atılacak adımlar sonunda gelinecek durum içinde, altyapı yatırımlarının verimliliği ve bunu sağlayabilmek için etkin proje yönetimi modelleri konusuna vurgu yapmak istemekteyim.
Hepimizin bildiği üzere demiryolu operasyonlarının temel direği öncelikle çok iyi bir bakım tutum sisteminden geçmektedir. Demiryolları ve üzerinde binlerce ayrı sabit ve hareketli parçadan oluşan son derece karmaşık sistemi düşünürsek; eğer servisin güvenirliğinden söz ediyorsak, sistemi oluşturan tüm aksamın da o denli güvenilir, düzenli olarak bakım gören ve teknolojik gerekleri, çağın ötesinde karşılayacak özelliklere sahip olması gerektiği aşikardır. Dolayısıyla “rolling stock” olarak adlandırılan ve sistemi oluşturan tüm sabit-hareketli ekipmanı kapsayan parçalar veya tekerlekli demirbaş, sistemin en önemli kısmı oluşturmakta bu güvenin sağlanabilmesi için düzenli ve titiz bakım tutum işlemine tabi olmaları esas olmaktadır.
Burada gelinen nokta, bahsedilen bakım tutum operasyonları için uygun bir depo ve bakım alanı tesisinin yarattığı önemdir. Son 100 yılı ele aldığımızda bu konuda temel tasarımın artık çok geliştiğini görmekteyiz. Ancak halen daha, bazı tasarım konularının eskisi ile paralel olduğunu da söylemekteyiz. Burada ihtiyaç; çağın gereklerini, modern, hızlı ve ekonomik raylı sistemlere uyarlayabilecek ve bir o kadar modern, hızlı ve ekonomik çözüm üretmeye imkan sağlayacak depo alanları ve bunların donatımıdır.
Sonuç olarak konunun özeti şudur. Raylı sistemlerin, ulaşım sistemleri içinde ki altın değerinde ki konumu ne denli önemli ise, sistemin bakım-tutumu ve işletmesini destekleyecek depo alanları, bunların tasarımı ve donanımı, dolayısıyla bu depoları faal hale getirecek olan etkin proje yönetimi de o denli önemlidir. Yapılacak tüm yatırımların, en başından itibaren planlanmasında bu konu apayrı bir önem yaratmaktadır.
Aykor-Marinex Grubu olarak, vizyonumuz içinde ele aldığımız ve özellikle son dönem çalışmalarımız ile ayrı bir üstünlük ve yetenek olarak nitelediğimiz “Demiryolu Depo Ekipmanları” projelerimiz ile müşterilerimize hizmet odaklı ve ekonomik çözümleri sunmaya hazır olduğumuzu bir kez daha vurgular; sağlık, esenlik ve her köşesi demiryolları ağı ile örtülü bir coğrafya dilerim.
Haberin Kaynağı : RailwayTurkey Demiryolu Tedarikçileri Dergisi
11.10.2013