Prof. Dr. Ali Rıza Büyükuslu
Dijital Ekonomi ve Sürdürülebilir Kalkınma
Profesör Büyükuslu’nun Türkiye’de Yeni Sanayi Politikası Olarak Endüstri 5.0’ A Geçiş ve Sürdürülebilir Ekonomik-Sosyal Kalkınma İnovatif Politika Önerileri
Gezegenimiz ve insanlık adına normatif bir yaklaşım olan sürdürülebilir kalkınma politikalarının yaşanan dijital teknoloji devrimi ile bütünleşerek, insanlık ve çevre adına çok daha müspet sonuçlar doğuracağını öngörmekteyiz. Kısacası, aynı anda DİJİTALLEŞME TABANLI ekonomik kalkınma, üretim ekonomisini kurma ve aynı anda sosyal gelişme, çevre ve doğayı koruma mümkündür. Yine aynı anda ileri teknoloji geliştirmek, aynı anda ileri teknolojinin işsiz bıraktığı iş gücüne yeniden yetenek kazandırmak veya yeni iş alanlarına yönlendirmek, girişimciliği teşvik etmek, yeni iş imkanları yaratmak da mümkündür.
Hiç kuşkusuz ki, ekonomik büyüme tek başına yeterli değildir, söz konusu büyümenin toplumu kapsayıcılığı, adil paylaşımı, çevrenin-toprağın-yüksek biyolojik çeşitliliğinin korunması, küresel ısınma ve iklim değişikliği ile ilgili mücadelenin yoğunlaştırılması sosyal dengesizlikleri ve çevre felaketlerini azaltacaktır.
Endüstrinin Ar-Ge ve inovasyon için ihtiyacı olan eko-sistemin oluşturulması ve en iyi altyapı imkanlarının sanayiciye ve yeni nesil entelektüel girişimciye sunulması için stratejik planlamalar ve makro endüstriyel dönüşüm, ArGe ve teknoloji politikaları yeniden yapılandırılmalıdır.
İnsancıl, sosyal ve çevreci bir endüstriyel transformasyon ya da endüstriyel dönüşüm bize Endüstri 4.0’dan Endüstri 5.0’ a geçişi müjdelemektedir. Endüstri 5.0’a geçiş hiç kuşkusuz ki Endüstri 4.0 ile Toplum 5.0’ın evliliğinin ya da kurumsal birleşmesinin sonucudur. Endüstri 5.0 Endüstri 4.0’dan farklı olarak sadece dijital dönüşümcü değil, aynı zamanda ‘SÜRDÜRÜLEBİLİR EKONOMİK- SOSYAL KALKINMACIDIR’.
Endüstri 5.0 Endüstri 4.0 gibi sadece üretim odaklı teknolojik ve teknik değişim ve dönüşüm ile ilgili değildir aynı zamanda Pandemi ile birlikte bütün dünyada daha da yükselen ve çeşitlenen insanlığın toplumsal, sosyal ve çevresel ihtiyaçlarına cevap veren ve gezegenimizi koruma altına alan sürdürülebilir sosyal hedeflerle de ilgilidir.
Endüstri 5.0 çerçevesinde sürdürülebilir kalkınmanın dört önemli hedefi vardır.
1) Ekonomik Kalkınma-Ekonomik Refah
2) İnsani-Sosyal gelişim ve sosyal kapsayıcılık
3) Çevresel sürdürülebilirlik
4) Sürdürülebilir kalkınma için liderlik
Sürdürülebilir ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanması, çevrenin korunması, sosyal kapsayıcılığın artırılması, korumacı devlet politikaların uygulanması boyutuyla oluşacak maliyetlerin paylaşım ekonomisi ve toplum dayanışması çerçevesinde yeni yaratılacak kitle kaynakları veya çözüm odaklı projelerin alternatifi finansman yöntemleri ile yapılması önem arz etmektedir.
Toplumsal sorunların çözümü yönünde yeni bir sosyal sorumlu, ilgili yani toplumsal duyarlı-caring society, dayanışmacı ve paylaşımcı yaklaşımın küresel toplumda yükseldiğini görüyoruz.
Bu konuyu biyoloji bilim alanının referans kavramları ile açıklayabiliriz. Simbiyoz kavramı canlılar arasında birbirinden beslenen veya birbirileri arasında yaşamsal ortak alan ya da ilişki oluşturma anlamına gelmektedir.
Simbiyoz kavramı son yıllarda endüstriyel simbiyoz olarak karşımıza çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle, endüstriyel simbiyoz birbirinden bağımsız olarak çalışan işletmelerin bir araya gelerek, çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan kalkınmasını destekleyen bir işbirliği organizasyonunu aralarında kurabilmeleridir.
Paylaşım ekonomisi (sharing economy) olarakta tanımlayabileceğimiz söz konusu yeni ‘SİMBİYOZ EKONOMİSİ’ dijitalleşme ve teknolojide her geçen gün yaşanan baş döndürücü gelişmeler sonucunda gündeme gelmiştir.
Makro-mikro iktisat açısından bildiğimiz veya ezberimizde olan ve genelde küresel sermayeyi, çokuluslu şirketleri veya ulusal büyük sermayeyi destekleyen finans organizasyonlarının geleneksel işleyişi dışında KOBİ’lerin, küçük işletmelerin, entelektüel girişimcilerin başlangıç sermayeleri, yatırımları ve finansmanı konusunda çok fazla yenilikçi çözümleri gündeme getirmek gerekmektedir.
Söz konusu alternatif yenilikçi finansal çözümlerin toplumsal dayanışma çerçevesinde kamu harcamalarının finansmanı boyutuyla da önemlidir.
Katma değeri yüksek teknoloji üretiminin artırılması ve katma değeri yüksek inovasyon ve girişimcilik tabanlı yeni iş alanlarının desteklenmesi, yeni şirketlerin kurulması, yeni fikir ve projelerin desteklenmesi için başta kamu bankaları olmak üzere bankacılık sisteminin girişim sermayesi alt yapısı oluşturması, melek yatırımcı ağlarının kurulması, sosyal girişimciliğin ve yeni yaratıcı sektörlerin fonlanması ve gerekli finansal desteğin sağlanması yönünde yeniden yapılandırılması elzemdir.
Gıda, enerji, komünikasyon, savunma, ilaç, medikal teknolojiler, deniz kıyısı liman işletmeciliği, toplu taşıma, havacılık gibi stratejik sektörlerde kamu işletmeciliğini destekleyecek kamu iktisadi teşebbüsleri tekrar kurulması önem arz etmektedir.
Kamu ve özel sektör ortaklığı ile stratejik sektörlerde büyük ölçekli firmaların kurulması ve dünya markalarının yaratılması boyutuyla desteklenmelidir.
Dünyada marka olmuş küresel firmalar özellikle yüksek teknoloji firmaları ile ortaklık, satın alma dahil her türlü işbirliği yapılmalıdır.
Çokuluslu şirketlerin ülkemizde Ar-Ge ve Laboratuvar yatırımı yapmalarının teşviki için kamu finansmanı, alt yapı, kamu arazisi tahsisi, enerji, eko-sistem desteği ve mühendis-teknik insan kaynağı tahsisi ile teşvik edilmelidir.
Türkiye’nin içine düşürüldüğü bu ekonomik kriz felaketinden kurtulması için önerimiz ‘Kalkınma Seferberliği’’nin vakit kaybetmeden başlatılmasıdır.
Tüm coğrafyamızı kapsayıcı sürdürülebilir kalkınma politikası başta sanayi, hizmet, tarım, enerji olmak üzere akıllı ekonomik ve sosyal dönüşüm ile birlikte tüm sektörleri içeren reform paketleri ve programları hayata geçirilmelidir.
Bu nedenle öncelikli mücadele alanı fakirleşme, derin yoksullaşmadan milletimizi kurtarmak olmalıdır. Üretim güçlerini ve ülkemiz insanını düşürüldüğü düşük gelir sarmalından çıkarmamız gerekmektedir.
Bunu somut olarak ortaya konulması gereken bilim-liyakat-sosyal adalete dayalı hümanist-devlet yönetimi ve dijital teknoloji, inovasyon, girişimcilik tabanlı sürdürülebilir kalkınma ve üretim ekonomisi ile başarabiliriz.
Servet dağılımı yerine kişi başı milli geliri artıracak sosyal adalete dayalı milli gelir politikaları ve sermaye birikiminin tabana yayıldığı üretim ve paylaşım ekonomi politikaları uygulayarak yapabiriz.
Cehalet değil bilim ve eğitim yüceltilmeli, milli teknoloji devrimi-akıllı devlet-akıllı şehirler-akıllı sistemler-akıllı üretim-akıllı tarım ve her şeyden önemlisi yoksulluğun-işsizliğin-eğitimsizliğin panzehiri ve refah devletinin temeli olan akıllı toplumun inşası için eğitim reformu (ana okuldan yükseköğretime ve sonrasına kadar) entellektüel rönesans ve zeka devrimini gerçekleştirilmelidir.
Kaynak: OECD (2016), Skills for a Digital World.
Dolayısıyla, ülkemizde çok kapsamlı bir eğitim reformunun acilen hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. Yeteneğe ve beceriye dayalı bir milli eğitim sistemine ve bilim ve teknoloji üreten-uluslararası teknoloji transferi yapabilen yükseköğretim modeline geçiş şarttır. Şu anki durumumuz matbaanın zamanında ıskalanmasından daha vahimdir.
Sürdürülebilir kalkınma ve güçlü ekonomiye geçiş için yeni sermaye birikiminin temelini oluşturan yüksek nitelikli insan kaynağı yetiştirmenin yanı sıra yüksek katma değeri olan ürünler ve teknolojik ürün ihracatımızdaki düşük performansı artırmak için Devlet gerek ekonomik aktör olarak gerekse ilgili alanlara yatırım ortamını artırmak için doğrudan ya da teşvik edici, düzenleyici ve denetleyici rolü ile aktif olarak devreye girecek ve özellikle Ar-Ge yatırımlarını artırmak için çalışacaktır.
Diğer taraftan, Tarım ekonomisini güçlendirmek için toprak reformu ya da devletin topraklarını tarım sektörüne uzun süreli tahsisi veya kiralamaya açması kaçınılmazdır. Köylünün, çiftçinin kooperatifler üzerinden yeniden örgütlenmesi ve tarımsal üretime yönlendirilmesi elzemdir.
Ürettikleri tarımsal çıktılarla aynı zamanda Devletin kuracağı büyük endüstriyel kamu işletmelerinin tedarikçisi olmaları sağlanmalıdır.
Hayvancılıkta da benzer örgütlenme ve üretim modeli ile kurulmalı köylü-kırsal kooperatifler teşvik edilmeli ve ayrıca kamu işletmeleri kurulmalıdır.
Kriz sonrası stratejik bir sektör olduğu daha iyi anlaşılan sağlıklı beslenme ve ilaç sektörü de bu çerçevede yeniden yapılandırılmalıdır.
Geleneksel ilaçların ham maddesinin sağlanması ve alternatif tıp açısından da önemi bir kez daha anlaşılan doğa, doğanın korunması ve doğadaki şifalı bitkilerin önemi bu alanda da devlet destekli yeni bir kalkınma stratejisine ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
Ülke geneline yayılmış KOBİ ölçeğindeki firmaların sayısının artması için milli ekonominin güçlendirilmesine paralel her bölgenin farklı ekonomik altyapısına uygun üretim alanlarının ve endüstriyel gelişimin planlanması ve teşvik edilmesi gerekir.
PANDEMİ sonrası yeniden yapılanan dünyanın hiç kuşkusuz ki Pandemi esnasında ÇİN’e dayalı tedarik zincirleri yerine yeni arayışlara gireceği gözlenmektedir. Bu bağlamda, Türkiye Avrupa’nın, Kuzey Amerika’nın, Orta doğunun ve Kafkasların yeni tedarik ve lojistik üssü olabilir.
Birçok ilimiz deniz kenarında ya da yakınında olduğu için kıyı liman depoculuğu ve deniz taşımacılığı bize rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. Ayrıca, güçlendirilecek KOBİ yapısıyla birçok uluslararası, bölgesel ve ulusal büyük şirketlerin ihtiyaç duyduğu ara mamul imalatı, değer katan imalat-value added manufacturing veya değer katan servis- value added services hizmetleri veren yeni ekonomik bölgeleri Türkiye geneline yaygınlaştırılmalıdır.
Milli üretim ve milli marka yaratılması için felsefemiz sadece montaj endüstrisine dayalı made in Turkey değil aynı zamanda teknolojisini ve ara mamullerini bizim ürettiğimiz made from Türkiye olmalıdır.
Geleneksel işlerin yerini dijital iş ve istihdam modelleri alacaktır.
İşsizliği özellikle genç işsizliği önlemede ve kadınını çalışma hayatına katılımının artırılmasında genç ve kadın istihdamının, girişimciliğin ve fikirlerin ticaretleşmesinin önü açılmalıdır.
Bu bağlamda, tüm Anadolu da yaygınlaştırılacak bilişim vadilerinin, akıllı tasarım ofislerinin, işbirliği platformlarının ve akıllı inovasyon ofislerinin/merkezlerinin açılması, gerekli ekosistemin devlet eliyle organize edilmesi sağlanmalıdır.
Hızla dijital teknoloji tabanlı üretim ekonomisine geçilmeli, insanlarımızı iş sahibi, girişimci yapmak ya da çalışacak bir işlerinin olmasını sağlamak için devletin tüm imkanları seferber edilmelidir.
Toplumdaki dezavantajlı kesimler için vatandaşlık geliri uygulamasına geçilmelidir. Sosyal yardımlar başkalarının ya da kayıt dışı yapıların inisiyatifinden çıkarılarak kurumsal, insan onuruna yakışır ve hümanist devlet organizasyonunda yapılmalıdır.
Hem hümanist sosyal devlet olmanın gereği hem sürdürülebilir kalkınma için üretimin devamlılığı, yani ekonominin çarklarının dönmesi, hem de yaşam açısından zaruri olan stratejik sektörlerde üretilen mal ve hizmetlere olan toplam talebin azalmaması için vatandaşlara en azından temel ihtiyaçlarını giderecekleri satın alma gücünü sağlamak ve kimseye muhtaç olmamak boyutuyla verilecek vatandaşlık geliri son derece önemli bir politik tercih olacaktır.
Başka ülkelerin teknolojisi ile yürütülen montaj ekonomisi yerine daha fazla Ar-Ge yatırımları ile yerli teknolojiye dayalı üretim sistemlerine ve alternatif temiz enerjiye geçmeliyiz dolayısıyla yabancı menşeli teknolojiye, ithal know-how’a ve konvensiyonel enerji ithalatına ayırdığımız dövizi ülke içerisinde tutmalıyız.
BU BAĞLAMDA ÖNERECEĞİMİZ YENİLİKÇİ KALKINMA PROJELERİNDEN BAZILARI:
1-Tarım, hayvancılık ve orman alanında çok önemli potensiyeli olan bölgelerde yapısal bir döşüm projesiyle geleneksel tarım-hayvancılık ve ormancılık faaliyetlerini otomasyona ve yüksek teknolojiye dayalı akıllı tarım-hayvancılık ve ormancılığa dönüştürülmesi,
2-Bölgesel kalkınma projelerimizin özellikle küresel iklim krizi nedeniyle ülkemizi, bölgemizi ve tüm dünyayı tehdit eden beslenme sorunu boyutuyla stratejik olarak gördüğümüz Gıda gibi sektörlerde devletçilik politikasına geçilmesi, bu politikanın bir unsuru olarak kurulacak devlet işletmeleri başka bir ifade ile kamu işletmeleri ile yapmalıyız.
Ayrıca, halkın organizasyonu ile kurulacak kooperatifler, kobi ölçeğinde veya yeni girişimcilerin kurduğu küçük işletmeleri kuracağımız büyük ölçekteki kamu işletmelerinin tedarik ve lojistik zincirleri haline getirmek suretiyle gıda endüstrisine dayalı yeni bir ekonomi ve binlerce iş ve istihdam yaratmak mümkün olacaktır.
3-Kooperatifciliğin, bireysel çiftçiliğin ve hayvancılığın ilk kademede geliştiği ekilebilir toprakların ve meraların çoğaltılması ve toprakların belirli zümrelerin elinde toplanmasını engellemek için devlet arazilerinin yerine göre bilabedel ya da çok düşük kira bedelleri ile belirli sürelerle tahsisi veya kiralanması sağlanmalıdır.
4-Yeni bölgesel ekonomik atılım ve kalkınma için ihtiyaç duyulan nitelikli insan gücü bölge gençlerinden oluşacak, il merkez ve ilçelerinde kuralacak yeni ‘yetenek geliştirme’ merkezlerinde eğitilecek ve sertifikalandırılacaktır.
5-Jeopolitik özelliğine ve bölgenin eko-sistemi analiz edilerek, bazı bölgelerde bilişim vadileri kurarak, bazı bölgelerimiz dijital teknoloji ve yazılım merkezi haline getirmelidir
6-Söz konusu bilişim vadileri girişimciliğin yeşereceği, start-up’ların doğacağı kuluçka ve inovasyon merkezleri ile donatılacağı gibi ayrıca ilk üretimin yapılacağı prototip atölyeler kurulacak ve teknoloji ürünü üreten ya da teknoloji tabanlı üretime geçmek isteyen firmalar için üretim alanları tahsis edilmelidir.
7-Kurulduğu bölgeyi dijitaleşme ve teknoloji dönüşüm üssü haline getirecek bilişim vadileri ülkemizden entelektüel sermaye doğuracak, entelektüel sermayenin kaybını yani beyin göçünü durduracak aksine, tersine göç yaşanmasına neden olacaktır.
8-İçinde sosyal konutları, kültür-sanat yaşam merkezleri, çocukları için okulları olan bilişim vadisine yatırım yapacak şirketlerden, yurt dışından veya yurt içinden gelecek girişimcilerden ofis kirası, operasyonel giderler gibi hiç bir maliyet bedeli alınmamalıdır, burada istihdam edecekleri özellikle mühendis ve teknik personelin maaş ve diğer sosyal güvenlik giderleri devlet tarafından beş yıl süreyle karşılanmalıdır.
9-Ayrıca devlet destekli oluşturulacak bölgesel melek yatırımcı ajansları da kurulacak bilişim vadilerinde yerini almalıdır.
10-Bilişim sektörünün ve dijital teknolojilerin öngördüğü yetenek düzeyinde insan kaynağını bölgelerde yetiştirmek için ‘dijital yetenek geliştirme’ merkezleri kentlerde ve bilişim vadileri içinde ayrıca kurulmalıdır
11-Sınır Kentlerinde birçok muafiyetle donatılmış Serbest Ticaret Bölgeleri kurulmalıdır
12-Demiryolları, Limanlarla ve hava yolları ile kolay ve düşük maliyetli nakliyenin gerçekleşeceği tedarik, üretim, depolama, lojistik ve diğer üretim ağlarının entegre olduğu yeni üretim üssüleri veya kentleri oluşturmalıdır.
13-Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi sosyal mobilitenin artırılması, eğitimde fırsat eşitliğinin ve dijital platformlardan kolayca bilgiye-öğrenmeye erişim kısacası uzaktan eğitim ve her yerde öğrenme sağlanması için tüm ülke çapında kaliteli örgün eğitim ve dijital eğitime geçiş sağlanacaktır.
14-Tüm Türkiye coğrafyasında bilgisayarsız öğrenci kalmamalı, internet öğrencilere, gençlere ve kadınlara ücretsiz olmalıdır.
15-Kendi iradeleri dışında üretim dışında kalanlar ve sosyal dezavantajlı insanlarımız ise ülke çapında uygulayacağınız ‘vatandaşlık geliri veya geçim geliri devlet tarafından sağlanmalıdır. Bir tek insanımız dahi bu ülkede aç kalmamalı sadaka değil insan onuruna yakışır gelir elde etmelidir.
16-Kamu kaynaklarını üretim dışı rant/ahbap-çavuş-yandaş (Crony capitalism) ekonomisine, betonlaşmaya, ölü yatırımlara ve haksız servetleşmelerine doğrudan katkı yaptıkları büyük sermaye gurupları için kullanmak yerine küçük işletmelerin, startup’ların, unicorn firmaların yaratılmasına ve binlercesinin ülkenin her yerinde çoğalmasına yönelik kullanılması sağlanmalıdır.
17-Geleceğin dünyasını dijital teknoloji üretebilen ülkeler şekillendireceği ve hatta yöneteceği için YAPAY ZEKA, NESNELERİN İNTERNETİ, BÜYÜK VERİ, SÜPER BİLGİSAYARLAR, BLOK ZİNCİR gibi dijital teknoloji alanları stratejik gelişim ve yatırım alanları olarak teşvik edilmeli. Geleceğin mesleklerine ve yetkinliklerine yönelik istihdam-iş imkanları artırılmalıdır.
18-Tüm ülke coğrafyasını kapsayan dijital teknoloji yetenek merkezleri, inovasyon ve tasarım merkezleri, akıllı atölyeler, akıllı ofisler, akıllı ar-ge merkezleri, bilişim vadileri ve bölgesel girişimcilik merkezleri genel ve yerel yönetimlerin destekleri ve endüstri-üniversite işbirlikleri ile kurulmalıdır.
19-Bu nedenle Türkiye melek yatırım fonu ve Türkiye melek yatırım ajansı kurulmalıdır. Devletin kuracağı melek yatırım ajansları tüm coğrafyamıza genişletilerek bölgesel kalkınma politikaları haline getirilmelidir.Devlet bu sistemin merkezinde olmalı ancak gerektiğinde özel sektör melek yatırımcılarının veya kişilerin bu süreçte bireysel olarak ya da devletle işbirliği ve güç birliği ile startup’ların ve inovatif girişimlerin önünü açmaları için teşvik edilmelidir.
20-Faizcilere ve bankaların acımasız kredilendirme sistemine mahkum edilmeden doğrudan devletin organizasyonunda yerel yönetimlerin kontrolünde rant amacı gütmeden ihtiyaç sahiplerine yönelik bir SOSYAL KONUTLAR (social housing) depreme direçli akıllı kentler projeleri hayata geçirilmelidir.
Yukarıdaki sadece bir kısmını tanıttığımız yenilikçi ve projeci politika önerilerimizle ile üretim ekonomisi ve beraberinde gelecek olan refah toplumuna geçmek mümkündür.