Doruk ile Dijitalleşen Sanayicilerden Tecrübe Paylaşımları-1: ESO Basınçlı Döküm Kalıp A.Ş.
ESO Basınçlı Döküm Kalıp A.Ş. Fabrika Müdürü Feyzullah Bayar, dijitalleşme yolundaki dönüşüm sürecinde yaşadığı deneyimleri ve edindiği bilgileri anlattı.
Doruk ile Dijitalleşen Sanayicilerden Tecrübe Paylaşımları-1: ESO Basınçlı Döküm Kalıp A.Ş.
ESO Basınçlı Döküm Kalıp A.Ş. Fabrika Müdürü Feyzullah Bayar, ProManage iş birliğiyle hayata geçen “Dijitalleşen Sanayicilerden Tecrübe Paylaşımları” radyo programında dijitalleşme yolundaki dönüşüm sürecinde yaşadığı deneyimleri ve edindiği bilgileri anlattı.
Sanayi ekosistemine döküm ve talaşlı imalat konusunda çözüm ortaklığı yapan ESO Basınçlı Döküm Kalıp AŞ Fabrika Müdürü Feyzullah Bayar, Çelikel Alüminyum firmasında çalışırken tanıştığı Doruk’un akıllı üretim yönetim sistemi ProManage ile 2007- 2020 yılları arasında yaptığı çalışmaları, biriktirdiği deneyimi ve bilgi birikimini yeni firmasına taşıyarak sürece entegre etti.
ESO Basınçlı Döküm’de çalışmaya başladıktan sonra oluşan dijitalleşme talebi doğrultusunda Doruk ile iş birliği yapıp ProManage ile yeni bir sürece girdiklerini ve bu süreçte 11 ayı geride bıraktıklarını belirten Bayar, “Çelikel’de elde ettiğimiz başarının aynısını burada da devam ettirme ve iyi bir noktaya gelme hedefimiz var” dedi.
Bayar, ‘Sanayide Dijital Güç Birliği’ oluşturma kapsamında Doruk Yönetim Kurulu Üyesi ve ProManage Corporation Genel Müdürü Aylin Tülay Özden ve ProManage Müşteri Başarısı Yöneticisi Murat Uruş’un sorularını yanıtladı.
Aylin Tülay Özden: Feyzullah Bey, işletmenizde veri toplama, durum, dar boğaz ve kayıp analizleriyle üretim planlamanızdaki kaynaklarınızı daha verimli kullanmak, işletmeyi daha iyi tanıyabilmek için dijitalleşme ihtiyacını hissettiniz. İlk dijitalleşme adımlarınızı atarken sanayicilerimize ve KOBİ’lerimize neyi hedeflemelerini tam olarak önerirsiniz? Hangi ihtiyaçlarınızı dijitalleşme araçlarıyla çözebileceğinizi öngörmüştünüz? Bu konudaki planlamalarınızdan kısaca bahseder misiniz?
Feyzullah Bayar: KOBİ düzeyindeki firmalarda genelde muhasebe ile ilgili konular, üretim ile ilgili konular onlar için önemli olduğundan genelde onlara bakıyorlar. Tabi işin derinine indiğimizde firmanın hayatını sürdürebilmesi için fiyat ve kazanç üçgeninde bir çalışma olması gerekiyor. Baktığımızda birçok firmanın (büyük firmaları kastetmiyorum) verimsiz bir tempo ile çalıştıklarını görüyoruz. Bu bağlamda baktığımızda verimlilik çalışmaları özellikle verilerin toplanması ve analizinde sizlere yol gösterecek çalışmalara gidilebilmesi için doğru veriyi doğru zamanda hızlı bir şekilde elde etmek gerekiyor.
Biz geçmişte mevcut MRP programına veri sağlama konusunda sorun yaşıyorduk. Çünkü veriler arasında ciddi tutarsızlıklar vardı. Üretimle ilgili verileri giriyorduk ancak ay sonu gelip stok kontrolü yaptığımızda yüzde 3-4 gibi farklar oluşuyordu. Siparişleri zamanında gönderme konusunda maliyet hesabı yaptığımızda ciddi sapmalar oluyordu. Aslında otomasyon programıyla ilgili veri toplama ve verilerin analizi için eleman ihtiyacımız söz konusu değildi. İlk olarak bilgi işlem biriminden makine kökenli bir çalışma arkadaşımızın, problem olduğunda günde birkaç saat destek vermesi yeterli oluyordu. Burada işin merkezinde olan üretim planlama ve üretim kısmında Keyuser’lar önem arz ediyordu. Bunlar eğitim olarak çok yüksek eğitim düzeyi gerektiren şeyler değil. Süreci bir süpervizör dediğimiz esas sorumlu onun haricinde bilgi işlem ve bakım bölümlerinden birer kişiyle yönetebileceğimizi gördük. Zaten normalde bir planlama mühendisi günlük siparişlerden sevkiyata kadar olan tüm süreçlerin yönetimiyle ilgili belli faaliyetleri yapıyor. Sadece var olan işi destekleyecek verilerin elde edilmesi gerekiyordu. Çünkü 45 dakika ila 1 saatten fazla sadece veri toplama ve raporlamaya zaman harcıyorduk. Bu süreç yaklaşık 10-15 dakikaya düştü. Ayrıca kaydın basılı kopyasının alınması, değerlendirilmesi, rapor tutulması ve aylık toplantılar yapılması gibi uzun süreli mesailer harcıyorduk. Buradaki zaman kayıplarını da neredeyse günlük aldığımız rapor seviyelerine düşürmüş olduk.
Otomasyon programı ile ilgili deneyim kazanmaya ve fark etmeye başlayınca taleplerimiz de arttı. Buradaki asıl konu, ham maddeden sevkiyata kadar olan tüm süreçte verilerin birbirilerine bağlanması ve iletişim içerisinde olmasıydı. Sadece üretimin değil, bakım bölümünün özellikle makine bakımıyla ilgili verilerin, duruşların ve analizlerin üretimle ilişkilendirilmesi ve bağlantılı olması önem taşıyordu. Bir problem olduğunda ki bence en önemli konumuz makine veya kalıp arızasıyla ilgili doğrudan duruşun olması gereken bölüme anlık olarak ekranlardan veya bilgisayar üzerinden ilgili mesajların düşmesi, ilgili arızaya müdahale etme sürecinin kısalması ve benzer şekilde mevcut kayıtlar üzerinden duruşların analiz edilerek var olan ya da tekrarlayan duruşların bertaraf edilmesi ve iyileştirilmesi için çalışmaların yapılması gibi çok daha farklı noktalara gittiğini gördük. Dolayısıyla işletmeler, konuya sadece bir veri toplama olarak değil de verimsizliği azaltmak, maliyeti düşürmek, kârlılığı artırmak için bir araç olarak bakıp da işin niteliklerine uygun çalışanlarını oraya adapte ettiklerinde ciddi bir iş yükünden kurtulduklarını göreceklerdir.
Aylin Tülay Özden: Aslında kurumsallaşma noktasına giden bir dijitalleşme öneriniz var. Bu sistemleri birkaç kere satın aldınız, ihtiyacınızı biliyordunuz, ne almanız gerektiğini ve ne işe yaraması gerektiğini biliyordunuz. Satın alma yapacak olan sanayicilerimiz için dijitalleşmede nelere dikkat etmelerini önerirsiniz?
Feyzullah Bayar: 2007 yılında satın almayı yapmak için tavsiye ile hareket ettik. Bu bağlamda ilk kıstasımız referanslar, programla ilgili teknik özellikler ve yeterlilikti. Referanslar bağlamında bir sorun yoktu, Türkiye’nin önde gelen firmaları zaten programı kullanıyordu. İçerik olarak baktığımızda da istediklerimizi yerine getirebilecek ve getirmeye müsait ve fazlasını verecek donanımdaydı. Takip eden süreçte de hiçbir sorun yaşamadık ve çok kısa sürede beklentilerimizi karşıladı. Ardından 2011 yılında MRP programını değiştirme sırasında gerek yurt içinde gerekse yurt dışındaki firmaların yaptıkları yazılımların ve ortaya çıkan ürünlerin, kullandığımız otomasyon programının çok gerisinde olduğunu gördük. Bu doğrultuda o günkü şartlarda boşluğu ilk dolduran firma ProManage oldu. Bu konuda sizlere çok teşekkür etmem gerekiyor.
Bu program sektörün ilerlemesi ve iyi bir noktaya gelmesinde ciddi katkılar sundu. Edindiğimiz deneyimlerde ilk olarak teknik desteğin önemini gördük. Teknik desteği ne kadar iyi ve hızlı aldığınız büyük önem taşıyor. Çünkü dijitalleşmenin sürekli kendini yenilediğini, devam eden ve sonu olmayan bir süreç olduğunu biliyoruz. Teknik desteğin yanı sıra kendini yenilemeyi bilme ve destek verme ile maliyetlerin önemli olduğunu söyleyebilirim. Maliyet konusunda yurt dışındaki benzer yazılımlar ile arada ciddi farklar bulunuyor özellikle de bakım ve yeni güncellemeler konusunda ciddi maliyetler oluşturuyor. Dolayısıyla birçok firmaya tavsiye ettim ve içim rahat bir şekilde etmeye devam ediyorum. Çünkü yeni bir yazılım ciddi bir ekip çalışması gerektiriyor. ProManage, ihtiyaçlarımızı sınırlamadan, son derece çözüm odaklı yaklaşıyor. Tabi KOBİ düzeyindeki firmalar ilk olarak maliyet odaklı hareket edilecektir ancak maliyetlerin kısa sürede geri dönüşünü alabileceklerini rahatlıkla söyleyebilirim.
Aylin Tülay Özden: Dijitalleşme yolunda mutlaka sorunlarla da karşılaşmışsınızdır. İşletmenizde engeller hangi noktalarda çıktı ve bunların nasıl üstesinden geldiniz?
Feyzullah Bayar: Bu konuda birinci faktör, altyapı ve altyapıdan kaynaklanan istikrar. Bir önceki çalıştığım iş yerim Çelikel’de bu konuyla ilgili sorunlar yaşıyorduk. Yeni fabrikanın inşası sırasında tüm bunlar göz önüne alınarak, ciddi bir tasarım ve kurgu yapıldı. Sonunda da başarılı bir ürün ortaya çıktı. İkinci faktör ise, insan. Tamamen dijitalleşseniz, en iyi teknoloji ve ekipmanı alsanız dahi insan faktörü en önemli noktalardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Zaten kültür değişimi ve çalışanın, sistemin veya ailenin bir parçası olması konusunda çok çaba sarf ettik. Bunun neticesinde büyük bir aile kavramı ortaya çıktı. KOBİ’den büyük ölçekli bir noktaya gelirken amatör ve profesyonel ruhu birlikte yaşadık. Siz amatörlüğü bırakıp profesyonelliğe giderseniz gri noktalar artar ve siz ciddi sıkıntılar yaşayabilirsiniz. Biraz önce belirttiğiniz gibi çok zor şartlarda üretim yapılıyor, faaliyet ve kârlılık noktasında çok sınırlı limitleriniz var. Bununla ilgili dengeyi sağlayamadığınızda sorunlar yaşayabiliyorsunuz. Bu şekilde belirli noktalar artırıldığında istihdamı da artırmanız söz konusu ancak maalesef bütçeler buna izin vermiyor. Ama verimlilik olarak baktığımızda esas önemli olan maliyeti azaltmadır. Parça maliyetten ziyade, firma ve ürün bazlı maliyetler önem taşıyor. İşletmeler bunu sağladıklarında aslında gerçek resmi görüp kendilerinin nerede olduğunu anlayacaklar ve bu onlara iyileştirme konusunda ciddi faydalar sağlayacaktır. İlk başta işe başlama noktasında donanım tarafında ciddi yatırımlarımız oldu, teknoloji sürekli gelişiyor ve bunu yenilemeniz gerekiyor. İlk aldığımız şeyler PDT’ler daha sonra devreye kiosk ve PC’ler devreye girdi. Tabi kültür dediğimiz için biraz önce esas kültür oluşturmanız için çalışanları işin içerisine katmanız gerekiyor, olayın bir parçası olduklarını ve yaptıkları işin neleri etkileyeceğini, geri dönüşün nasıl olacağını, firmanın sürekli genç kalarak yaşlanmadan nasıl ileriye dönük çalışabileceği felsefesini çok iyi işledik.
Aylin Tülay Özden: Dijitalleşme yatırımları sonrasında ne gibi kazanımlarınız oldu? Sektörel bazlı değerlendirdiğinizde, size ne gibi katma değerli çözümler getirdi?
Feyzullah Bayar: Verimlilik, kârlılık ve maliyet diye sıralayabiliriz. 2003 yılından 2007 yılına kadar bir değişim söz konusuydu ama ProManage yazılımını devreye aldıktan sonra üretimimiz yaklaşık yüzde 150, ciromuz da yüzde 101 arttı. Bu durum aslında ciddi bir riskin olduğunu ancak bunu verimlilik adına yaptığımız çalışmalar ile bertaraf ettiğimizi gösteriyor. Üretim miktarımız 2,5 katına çıktı, hız noktasında Çelikel bir numaraydı; çünkü çok ciddi iyileştirmeler yapıldı. Avrupa’dan gelen makine imalatçıları da söylüyordu. Verimlilik daha çok OEE üzerinden veriliyor ama biz bunu çevrim süresine göre hesaplıyoruz. OEE’yi yüzde 45’ten yüzde 80’lere çıkardık ancak çevrim sürelerinde ciddi kazanımlar elde ettik, bu ciddi bir Kaizen konusu. Çelikel’in en önemli özelliği, üretimi etkileyen her bir sarf malzemenin datasını, ömrünü takip ederek sarfiyat ve değişkenliği kontrol altına almasıydı. Bu noktada da ProManage, çok ciddi faydalar sağladı. Bu süreçte kalıp ömrüyle birlikte mamul kalitesinde de çok efektif değişkenlik oldu; çünkü kalıpta çok ciddi değişkenlik yaşıyorsunuz. Burada kullandığınız epey bir sarf malzeme var ve bu sarf malzeme ile ilgili yapmanız gereken müdahaleleri çok kısa zamanda yapmanız gerekiyor, biz bu noktada da kazanımlar elde ettik. Üretim ve cirodaki artışla birlikte, firede de yüzde 50’ye yakın düşüşler kaydedildi. Özellikle makine kaynaklı duruşlara baktığımızda da 2013 yılında 3.2 iken, bu oranı 2019 yılında 1.3’lere kadar düşürdük. Tabi burada veri ve analizi noktasındaki yeteneğinizin artmasıyla neleri nasıl iyileştireceğiniz ciddi bir ekip çalışmasıyla çok iyi analiz edebiliyorsunuz. Biz bunu sağladık ve başardık.
Murat Uruş: Feyzullah Bey, yalın üretim yönetim teknikleri olarak işletmenizde neler uyguluyorsunuz? İşletmenizin hangi kısımlarında, ne tür başarı hikayeleri oluşturdunuz?
Feyzullah Bayar: Aslında KOBİ seviyesindeki işletmelerde çalışanların bilgi birikimleri, deneyimleri belli bir noktaya gelmeyince yalın üretim ve sürdürülebilir olmaktan çıkıyor ve fayda sağlamıyor. Bu nedenle yalın olmadan önce farklı turlar ve tanımlamalar oldu. Bu kapsamda bilhassa ProManage ile başlayan bir sürecimiz vardı. Örneğin SMED (Tek Dakikada Kalıp Değişimi/Single-Minute Exchange of Die)’de çok ciddi çalışmalar gerçekleştirdik ve buradaki çevrim sürelerini yüzde 70’e kadar düşürmeyi başardık. İç ve dış set-up süreleriyle ilgili önemli çalışmalar yaptık. Bu noktada sürekli değişen çalışanlar yerine devamlı aynı işi yapan, sabit çalışanlardan kurulu bir ekip oluşturduk. 2-3 vardiya kalıp değişimlerine ayrıldı, bu doğrultuda ciddi eğitimler sunduk.
Kalıp değişimiyle birlikte aslında kalıp ısıtma ve devreye alma süreçleri vardı. Yaklaşık 45 dakikalık kalıp bağlama süresinin yanı sıra 40 dakika civarında da bir kalıp ısıtma süreci söz konusuydu. Bu noktada kalıp ön ısıtma sistemini devreye alarak birkaç farklı teknik denedik. En sonunda kalıpları yerde ısıtarak daha hızlı bağlama ile yaklaşık yüzde 50-70 oranında başarılı sonuçlara ulaştık. Kaizen kısmında da benzer şekilde önemli kazanımlar elde ettik. Her türlü veri ve üretimin tüm aşamaları analiz edildiği için örneğin yağ kaçağıyla ilgili dökümhaneden, makine bakımdan, satın almadan arkadaşlarla ekipler oluşturarak çok büyük kazanımlar sağladık. Yaz sarfiyatlarında yüzde 30-40’lık düşüşler gözlemledik. 5S ile ilgili ekipler kurarak çalışmalar yaptık. Sürekli temizlik ve düzen olunca aslında üretim ayağında da büyük kazanımlar elde ettik. Bu yolculuk kısa değil, uzun bir yolculuk ve sürekli iyileştirmeler yapmanız gerekiyor. Mesela makine cihaz alımı söz konusu olduğunda, ilgili teknik şartnameleri oluşturarak satın alma yoluna gittik. Bu da bize önemli bir avantaj sağladı. Bu konuda da tek kişi yerine farklı kişiler özellikle de kullanıcılar işin içine girince bakış açısı değişti.
Murat Uruş: Kullandığınız dijital araçların, planlı ve otonom bakıma faydaları neler oldu?
Feyzullah Bayar: Fabrikalarda genellikle planlı bakımın planı kâğıda çizilir, yetkili kişilere imzalatılır ve duvara asılır. İlgili kişiler de zamanı gelince bakımların yapılıp yapılmadığını, ne kadar sapma olduğunu devamlı not etmek zorundadır. Ancak mevcut MRP programımız ve ProManage ile iş birliğimizde, direkt dijital ortama aktarılan bir üretim planlama ve bakım planı, zamanı gelince uyarıda bulunarak planlı bakımın yapılmasını hatırlatıyor. Bu bağlamda ilgili tüm kayıtları, yapılan faaliyetleri kayıt altına alıyorsunuz ve geriye dönük olarak da size analiz yapma imkânı veriyor. Eğer bir duruş ya da sapma olursa size otomatik olarak kademeli bir biçimde gereken yerleri uyarmak için bildirim sağlıyor. Dolayısıyla bakımın zamanında ve etkin bir şekilde yapılması konusunda avantajlar sağlıyor diyebilirim.
Aylin Tülay Özden: Dijitalleşme konusunda büyük ölçekli yatırımlar yaptınız. Üretim operasyonlarınızın daha anlık, daha veriye dayalı yönetilmesi, metot çalışmalarınızla ve işletme verimliliğini artıracak faaliyetlerinizle desteklenmesini dikkate aldığınızda, yatırımınızın geri dönüşü ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Feyzullah Bayar: Yatırımın geri dönüş süresini; bebeğin emeklemesine, yürümesine ve koşmasına benzetiyorum. İlk yatırım yaptığınızda emekleme dönemi oluyor ve burada kazancınız nispeten daha az gerçekleşiyor. Yürümeye başlayınca kazanç artıyor. Esas koşmaya başlayınca kazanç katlanarak gidiyor. 6 ay ila 1 yıl sonra kendini amorti ediyor diye bakabilirsiniz. Ancak ilerleyen süreçlerde katlanarak gittiği için katlı bir katma değere dönüşüyor.
Her zaman dediğimiz gibi; “Bir şeyi ölçebiliyorsanız, analiz edebiliyorsunuz ve yönetebiliyorsunuz.” Analiz ettikçe de hangi konumda olduğunuzu, neleri iyileştirebileceğinizi görüyorsunuz. Şayet elinizde analiz edeceğiniz bir veri yok ise ve sadece deneyimle bunu ortaya koyuyorsanız düşündüğünüzden çok farklı resimler ortaya çıkacaktır. Çünkü kayıplar, kaçaklar, duruşlar, küçük duruşlar görülemeyecek ve tam olarak ölçümlenemeyecektir. Bir kişi dijitalleşmeye yatırım yapma konusunda “Benim ihtiyacım yok, süreç çok uzun” dediğinde, bazı şeyleri tam olarak analiz etmediği kanısına varıyorum. Benim yaşadığım tecrübeler bunu gösteriyor.