Dr. İlhami Pektaş
Yerli ve Milli Üretime Adanmış Ömürler-36: E-Berk Tünelaçma Makinaları Başarı Hikayesi ve Özgür Savaş Özüdoğru
Yerli ve Milli Üretime Adanmış Ömürler-36:
E-Berk Tünelaçma Makinaları Başarı Hikayesi ve Özgür Savaş Özüdoğru
E-Berk Makine ve Metalurji Sanayi, 2017 yılında tamamen Türk mühendis, teknisyen ve işçilerinin emeği ile %51,4 yerlilik oranına sahip Türkiye’nin “İlk Yerli Tünel Açma Makinesi” üretimini gerçekleştirerek ülkemizi dünyada tünel açma makinesi üreten 8. ülke seviyesine yükseltti. İlk üretilen 3,25 metre çapında, 92 metre boyunda ve 175 ton ağırlığındaki Anadolu marka yerli tünel kazma makinesinin görev yeri Tekirdağ’da Ergene Derin Deşarj Tünel ve Arıtma Projesi oldu. E-Berk, Lale marka 2.TBM makinasını üretti ve yine Ergene projesinde kullanıldı. Kocaeli Karamürsel su iletim tünel açma için 3. TBM’yi üretti. İhraç ettiği Asya mikro tünel açma makinesi Tunus’ta çalıştı. Türkiye’de ilk olarak çok amaçlı Tünel içi servis aracı (MSV) üretimine başladı ve 6 adet üretti. E-Berk şu ana kadar geliştirdiği teknoloji ile Tek ve Çift Kalkan, Zemin Denge Basınçlı (EPB) ve Çamur Tipi zemin şartlarının gerektirdiği her türde TBM ve çok amaçlı tünel içi servis araçları üretiyor.
E-BERK’in başarı hikayesini öğrenmek amacıyla kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Özgür Savaş Özüdoğru ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Özgür bey bize kendinizi tanıtır mısınız?
Ben 1975 İzmir doğumluyum, 1995 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Metalürji Mühendisliği bölümünden 20 yaşımda mezun oldum. Ondan sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesinde yine Metalürji Mühendisliği üzerine yüksek lisans yapmak üzere Ankara’ya geldim. Ne tesadüf ki benim ailem aslında 1994’e kadar Ankara’da yaşıyordu, onlar emekli olup İzmir’e yerleştiler. Ablam vardı Ankara’da, ablamların evine biraz misafir oldum, yüksek lisansımı yaparken iş hayatına atıldım.
1995 yılında bir dökümhanede çalışmaya başladım sonra 1996’da bugün sahibi olduğum ısıl işlem tesisinde mühendis olarak işe başladım. 1998’le 2005 arasında Göçmaksan firması ile 7 yıllık bir ortaklık sürecimiz oldu. Göçmaksan, OSTİM’in çok değerli firmalarından birisi. 2005 yılına geldiğimizde ben artık tek başımaydım, 30 yaş hayalim de gerçek olmuştu. Üniversiteden mezun olunca en büyük hayalim, 30 yaşında kendi iş yerimin sahibi olmaktı. 23 yaşında şirket ortağı oldum en sonunda da 30 yaşında 2005’te kendi işyerimi kurarak hedefimi gerçekleştirdim.
Evet, şanslıyım ben. Bu şans biraz da doğum tarihiyle ilgili herhalde, 14 Mart, Albert Einstein’la aynı gün doğmuşuz, bu tabi hayalci, hayalperest bir burç. Einstein’nın çok sevdiğim bir sözü var, “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kapsar.” yani hayal etmek bilgiden daha önemli düşüncesi bana da temayüz etmiş ve böylece ben de 30 yaşında şirket sahibi oldum. 2005 yılının sonunda oğlum Ege-Berk’in adını taşıyan, E-Berk Makine A.Ş. firmasını kurdum. E-Berk, 100 metrekarelik bir ‘atölye’de kuruldu, 4 çalışanımız vardı. 2 tane CNC tezgah aldık. Babam da destek oldu, hem sigorta şirketimiz, hem ısıl işlem şirketimiz vardı aynı zamanda E-Berk’i kurduk, o tarihte 3 şirketimiz olmuştu. E-Berk’te ilk üretimimize böyle başladık. 100 metrekare yer tabi bize yetmedi. Ondan sonra yanındaki 100 metrekare, sonra onun yanında 100 metrekare, sonra sokağın karşısındaki 100 metrekare olan işyerlerini aldık. Tabi onlar da yetmedi ve 2010 yılına geldiğimizde Sincan Organize Sanayi Bölgesinde kiralık bir fabrikaya taşınmaya karar verdik. 2013’te Yenikent’te bir fabrika satın aldık, oraya yerleştik. Eş zamanlı Anadolu OSB’de de bir fabrika yatırımımız vardı. Yenikent’teki yer zamanla çok küçük geldi, oraya 17 kişi gittik, 47 kişiyle ayrılmak zorunda kaldık ve Anadolu OSB’ye geçtik. Burada E-Berk, tünel makineleri sektöründe çok ilerledi.
Tünel Açma Makineleri (TBM) üretimine nasıl karar verdiniz?
2002 yılında ben ısıl işlem tesisinde hem mühendis hem de şirket ortağı iken ak saçlı bir amca gelmişti, Bedir amca, halen sağ, şu anda 90 yaşlarında, o da İstanbul Teknik Üniversiteli, elinde bir resimle bana geldi bu parçaları üretir misin diye. Ben de tabi üretirim, ama bana bir numune vermeniz lazım, yani kibrit kutusu büyüklüğünde de olsa bir numune verin ki ben bunun kimyasal analizine bakayım, mikro yapısına bakayım, malzeme kalitesini öğreneyim, sertliğini ayarlayayım. Numune malzemeyi getirdi ve ben 3 tane parça ürettim. Bedir amca buyurun 3 tane parça, malzemeleriniz hazır. Bedir amca, oğlum dedi bunları al şimdi İstanbul’a götür, İstanbul’da Proje Müdürü Ömer Gündüz var, onu bul, bu malzemeleri o değerlendirecek. Ben çok üzüldüm. Bir kere 3 ay zaman harcadım, sonra Bedir amca ürünü almadı ve beni İstanbul’da başka bir yere yönlendirdi. Ne olduğunu bilmediğim bir ürün için İstanbul’a gittim, Ömer Bey beni karşıladı. Son derece milliyetçi, ülkesini seven, makinesini yerli ve milli ürüne dönüştürmek isteyen çok değerli bir mühendis abimizdi Ömer Bey. Ömer Beye bu malzemeleri verdim. Fakat hangi makinede çalışacak, işlevi nedir bilmiyordum. Teşekkür ederim, biz sizi arayacağız dedi ve 3 gün sonra beni aradı Ömer bey. Meğerse bu bir tünel açma makinesinin 12 inçlik kesici diskiymiş, 300 milimetre çapında bir disk, böyle ring gibi düşünün, o parçayı denemişler. Özgür Bey 3 parçanızı da denedik, gayet iyi sonuçlar aldık, fiyatı da uygun 50 adet sipariş veriyoruz dedi.
Yani E-Berk’in temellerinde Bedir amca ve o hiç bilmeden sattığımız ilk ring parça var aslında. Bugün 20 yıl geçmiş üzerinden, o yıllarda Ömer bey her gittiği projede bizden kesici disk aldı, ben arabamın bagajında bu Alman malı makinenin ürünlerini taşıya taşıya, şirkette 3 boyutlu koordinat cihazlarında ölçtüre ölçtüre her birini yerlileştirdim. Parçaları yerlileştirdikten sonra hem Bursa’da, hem Azerbaycan’da işlerimiz devam etti.
Ömer Gündüz, 2013’te taşındığımız 40 kişilik Yenikent’teki fabrikamıza ziyarete geldi ve dedi ki, Özgür’cüğüm, bu makineyi artık yerli olarak üretelim. Sen zaten yedek parçaları yapmayı öğrendin, TBM makineleri tanımaya başladın, bu makinenin bizzat kendini üretelim. Nasıl olacak dedim? Ben dedi mühendis olarak seninle çalışırım. O tarihte Ömer Gündüz, bizim 40 kişilik firmamıza katıldı ve birlikte çalışmaya başladık.
2013’te çalışmaya başladıktan sonra, tesadüf bu ya Gülermak ve Doğuş İnşaat’tan İstanbul metro inşaatlarında kullanılan iki tane tünel açma makinesinin revizyonu işini aldık. İkisi de çok eski, yani 6,5 metre çapında, 650 ton ağırlığında, 100’er metre uzunluğunda 1995 model iki tane tünel açma makinesinden bahsediyorum. Bu makineleri biz sahada revizyon yapmayı, sahada çalıştırmayı ve ilk defa fabrika dışında bir yerde iş yapmayı öğrendik. Dört ay gibi bir zamanda da makinelerin revizyonunu tamamladık. Bu sayede tünel açma makinesi sektöründe revizyon yapan bir firma olarak Türkiye bizi tanımış oldu.
O makineler çok başarılı oldu, Mahmutbey-Mecidiyeköy metro inşaasında çalıştılar ve çok iyi performans gösterince biz de dedik ki, madem öyle neden tünel açma makinesini biz üretmiyoruz? Tünel açma makinesi üretmeye karar verdik ve ilk yerli tünel açma makinesini üretmek için de 1501 TEYDEP projesi kapsamında TÜBİTAK’a başvuruda bulunduk. Proje reddedildi. Zor durumda kaldık. E-Berk olarak yaklaşık 25 milyon euroluk bir fabrika yatırımı yaptık ve çıkış yolları arıyoruz. Türkiye’nin ilk tünel açma makinesi tesisini kurduk, krediler kullandık, acil işe ve paraya ihtiyacımız var.
Allah yardım etti ve Çorlu Ergene’deki 20 kilometrelik tünel inşaatı işini anahtar teslimi aldım. Dedim ki, makinelerinizi de ben bulayım, işletmesini de ben yapayım, tüneli de ben kazayım, yeter ki siz bize bu fırsatı verin. Ve biz 2017 yılında Anadolu adını verdiğimiz ilk yerli tünel açma makinemizi Çorlu Ergene’de kullanılmak üzere tamamen kendi öz sermayemizle, kendi imkanlarımızla yaptık ve tamamladık. 2017 yılında üretim hattından indirdiğimiz yerli Anadolu tünel açma makinemizin açılış törenine o dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Orman ve Su İşleri Bakan yardımcısı Harun Tüfekçi katıldı.
Anadolu markası nasıl doğdu?
Bildiğiniz gibi 2016 yılı Temmuz ayında hain bir kalkışma olmuştu. Gerçekten hepimiz neye uğradığımızı şaşırmıştık. Ben de bu bin yıllık topraklarımız olan anavatanımızdan, öz yurdumuz Anadolu’dan kimse bizi çıkaramaz diye düşünerek ilk makinemizin adını Anadolu olarak verdim, Anadolu adı buradan geliyor. Tabi Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu’na da buradan sonsuz teşekkürler, o bizi makinenin üretimi için çok yüreklendirmişti o tarihte. İlk makinemiz Anadolu, Ergene’de 6 bin metre kazı yaptı.
İkinci Tünel Açma Makinesi Lale’nin üretimine nasıl başladınız?
İlk projemizi reddeden TÜBİTAK’a yeni bir proje başvurusu daha yaptık. Lale ismini verdiğimiz bir tünel açma makinesinin üretimine başladık. Lale ismini de, Türkiye’nin ilk kadın Valisi olarak Muğla’da görev yapan Lale Aytaman’dan esinlenerek seçtim. Biliyorsunuz demir çelik fabrikalarının yüksek fırınlarına hep Ayşe, Fatma, Zübeyde gibi kadın isimleri veriliyor tünel açma makinelerine de hep kadın isimleri verilir. Biz de buradan esinlendik ve kısa süre içinde Lale marka TBM makinemizi ürettik. Bu makineyi de Ergene Derin Deşarj Tünel ve Arıtma Projesinde kullandık. T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Mustafa Varank ve Tarım Orman Bakanımız Bekir Pakdemirli’yle makinenin banttan indirme törenini, Sayın Cumhurbaşkanımız ve yine bakanlarımızla birlikte Ergene projesinin kapanışını yaptık. Ergene’de 20 kilometrelik tünel tamamlandığında Cumhurbaşkanımız da İstanbul’da bulunduğu köşkten canlı yayına katılarak, bakanlarımızla birlikte yerin 25 metre altında makine çıkışımızı, ışık görme törenimizi gerçekleşirdik.
Devamında yine E-Berk olarak Kıbrıs’ta da Güzelyurt Mesarya sulama tünelleri için 5 metre çapında bir tünel açma makinesini yine hem Cumhurbaşkanımız hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız ile birlikte tünelden ışık görme töreni düzenleyerek faaliyete gerçekleştirdik.
Şimdi yerli ve milli tünel açma makinesi olarak hem Anadolu hem Lale markası var birde ek olarak Asya TBM markamız var. Asya mikro tünel açma makinesi Tunus’ta çalıştı, Japonlara iş yaptı. Mitsubishi Sumitomo’ya Rades elektrik çevrim santralinin soğutma tünellerini açtı. Son olarak Kocaeli Karamürsel Su iletim tünel açma için 4. TBM’yi ürettik. Böylece E-Berk’in ürettiği 4 tane yerli ve milli marka TBM makinemiz oldu.
3 metre ve üzerindeki makinelere TBM tünel açma makinesi, 3 metrenin altındaki makinelere de mikro tünel makinesi diyoruz. Tunus’a giden 2.40 çapındaydı. Çamur tipiydi, çünkü Akdeniz’in tam kenarında yani deniz kenarına 20-25 metre mesafede düşünün kazdığınız her yerden çamur çıkıyor. Çok özel bir makine yaptık. Çamur tipi yeryüzü basıncıyla çalışan tünel açma makinesi ürettik, yetmedi gittik kendi ekibimizi gönderdik ve bizim ekibimiz tünel kazısını yaptı. Japonlar uzun zaman sonra ilk defa bir şirkete referans mektubu verdiler bu da bize nasip oldu. Bu sayede Japonlarla da çalışma fırsatı yakalamış olduk.
Maalesef işte bildiğiniz gibi 2017’den sonra Türkiye’de büyük ihalelerin çoğu yapılmadı, olanlar da başlayamadı. İşler 2019’dan sonra açıldığı için E-Berk de bu kadar yaptığı yatırımın karşılığında kredi borçlarını ödeyebilmek için Özsöz şirketini kurarak kendisine farklı bir yol seçti.
Özsöz İnşaat neler yapıyor?
2018 yılında Özsöz İnşaatı kurdum ve hangi marka olursa olsun tünel açma makinelerinin işletilmesi işine talip olduk. Ödeme kabiliyetimizi rahatlatabilmek için bankalarla önce kredilerimizi yapılandırdık. Hemen devamında da Özsöz İnşaat olarak İstanbul’da 3 tane 30 kilometre olan metro tünel açma işini aldık.
Özsöz’ün özelliği neydi? TBM makinelerini işletmek. Şöyle düşünün: Her bir makinede 75 kişi çalışıyor, toplamda 8 tane makinenin çalıştığı projelere yaklaşık olarak 450-500 kişilik bir istihdam da yaratarak Özsöz İnşaat İstanbul’da bu işleri yapmaya başladı. Bugün itibarıyla 30 kilometre’lik tüneli de Ulaştırma Bakanlığı ile ışık görme töreni düzenleyerek tamamladık.
Devamında da Özsöz şu anda yaklaşık olarak 1 milyar liranın üzerinde hem DSİ projesi, hem de İstanbul’da yeni Mahmutbey-Esenyurt, Kirazlı-Halkalı gibi yeni metro tünel açma projelerini de aldı. Bir nevi makinelerle ilgili ihtiyaç duyduğu her şeyi E-Berk’ten tedarik etti. Böylelikle E-Berk ödeme kabiliyeti kazandı ve bankalarla olan ödemelerini son derece güçlü bir hale getirdi. Ayrıca Özsöz gibi güçlü bir inşaat firmasının doğuşuna da tanıklık etmiş olduk.
E-Berk ve Özsöz toplamda 60 kilometre mekanize tünelcilik işi yaptı, yani TBM tünelciliğinde şu ana kadar 60 kilometre tüneli tamamlamış vaziyetteyiz. Şu anda dünyada TBM üretimi yapan ülke olarak 8’inci konuma yükseldik ve yıllık 250 milyon Euro’luk bir ithalatı da önlemiş bulunuyoruz.
Şu anda devam eden yurt içi ve yurt dışı projeleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Tünel açma makineleri genelde proje tamamlandığında satış fiyatının yüzde 10’una 2 el olarak ana üreticiler tarafından satın alınır. Biz müşterilerimize şöyle bir imkan sunduk. Dedik ki, kullandığınız makinayı yüzde 10’a üretici firmaya devredeceğinize, yüzde 15’e bize verin, biz size makinenizi yenileyip bir sonraki projeye hazır hale getirelim. Şu anda E-Berk 4 adet milli marka makine üretti ama 15’e yakın tünel açma makinesini de yenileyerek tekrar kullanıma hazır hale getirip projelerin içerisine dahil etti. Bu anlamda da önemli bir misyon üstlendiğimizi düşünüyorum.
Geçtiğimiz sene Amerika’da E-Berk Corporation’ı kurduk ve Kaliforniya’da şubemizi açtık. Biliyorsunuz ABD başkanı Biden 1.8 trilyon dolarlık altyapı yatırımları için Senatodan onay aldı. Bu inanılmaz bir rakam, yani 29 eyalette 43 tane TBM’li tünel açma projesi var. Bu bizim için çok büyük bir fırsat, o nedenle biz de Amerika’da etkin bir şekilde rol almak için gayret sarf ediyoruz.
Bunun yanı sıra, şu an itibarıyla 32 ülkeye ihracat yapıyoruz. Çin’e ihracat yapıyoruz, Katar’a, İspanya’ya, hem Avrupa ülkelerine, hem Afrika ülkelerine, Cezayir’e, Tunus’a, hem de aynı zamanda Asya ülkelerine ihracat kabiliyetimizi artırarak ülke sayısını 32’ye çıkardık. İngiltere’de 2022 yılı içerisinde bir ofis açmayı planlıyoruz. İngiltere’de çok önemli projeler var. Yine planlarımızın içerisinde Hindistan var, Hindistan çok büyük bir market. Hindistan marketine de bir şube açarak ilerlemek istiyoruz, ama onu 2023 olarak planladık. Bize olan talep asimetrik olarak artıyor. Bugün E-Berk ve Özsöz’ün toplam çalışan sayısı 670’e ulaştı, 2005’de ciromuz 300-400 bin dolarken şu anda yaklaşık 45-50 milyon dolar civarında konsolide bir ciro oluştu yıllık bazda, o nedenle asimetrik bir artış var yukarıya doğru, biz de bunu doğru yönlendirmeye ve yönetmeye çalışıyoruz.
Ar-Ge çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Biz aynı zamanda bir Ar-Ge merkeziyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın 1000 Ar-Ge hedefi vardı, biz 3 yıl önce 861. Ar-Ge merkezi olmaya hak kazandık. Burada yaptığımız en önemli iş, her jeolojik yapıya uygun terzi dikişi makine tasarlamak. Çünkü önce sizin jeoteknik raporlara ihtiyacınız var, bölgenin jeolojik bilgisine ihtiyacınız var, projenin bütünlüğüne ihtiyacınız var, orada fay zonları var mı, orada ne tip etkiler var, su gelirleri var mı, yeraltı suları var mı, killi yada çamurlu bir zeminde misiniz, boğaz altından mı geçiyorsunuz, bunların hepsi sizin makineyi tasarlamanız için önemli parametreler, bu nedenle jeolojik yapı bilgisi ve Ar-Ge’ye çok önem veriyoruz.
Ar-Ge merkezimizde farklı jeolojik yapılara uygun malzeme tasarımları yapılıyor. Çalıştığımız bu projelerde çeşitli zeminlere uygun kesici malzeme tasarımlarını yaparak projeler geliştiriyoruz. Tünel açma makinelerinin içerisinde çalışan elektrikli lokomotifi ürettik. Hemen arkasından Türkiye’de ilk defa 60 ton kapasiteli saatte 20-30 km hızla giden 250 KW dizel motorla çalışan tünel içi çok amaçlı hizmet aracıyla ilgili bir projemiz daha var. Yine aynı projenin elektriklisini de çalışıyoruz. Dizel motorluyu üretiyoruz ve ilk defa ülke pazarına sokacağız. Ama Amerika pazarına girmek için de şu an TOGG’la beraber çalışan Danfoss Grubuyla bu çok amaçlı servis arabasının elektrikli sistemini lityum iyon bataryalı olacak şekilde tasarlıyoruz. Bunun yanı sıra tünelcilik sektörüyle ilgili, farklı 6-7 projemiz daha var.
Ürettiğiniz tünel açma makineleri nerelerde kullanılıyor?
Tünel açma makineleri, boğaz altı tünel geçişlerinde, hidroelektrik santrali tünellerinde, atık su tünellerinde, yağmur suyu tünellerinde, temiz su tünellerinde, metro tünellerinde, hızlı tren tünellerinde bilfiil şu anda kullanılıyor, O kadar değişik sektörlerde kullanılmaya başladı ki, bu nedenle de tünelcilik sektörü için gerçekten önümüzdeki 100 yıl boyunca işi var desek bizi yanıltmaz.
Ülkemizde de son 20 yıldır çok fazla tüneller yapılıyor. Bolu Tünelinden başlamak üzere, Zigana, Suruç, Ilgaz, Avrasya, Osmangazi, Ovit, Nurdağ, Mavi tünel, Ergene gibi Türkiye’nin bir sürü yerinde karayolu, demiryolu, suyolu tünelleri açıldı. Bu alanlarda çok kullanılıyor.
Ürettiğiniz tünel açma makinelerinde yerlilik oranı nedir?
İlk yaptığımız makinede yerlileştirmede en büyük basamaklardan biri olan trafomuzu yerlileştirerek yüzde 51,4’e ulaşmıştık. Şu anda yerlilik oranımız yüzde 54, hedefimiz ise yüzde 60. Ülkemizde gerçekten çok ciddi gelişen teknoloji firmaları var, onları yakalamaya çalışıyoruz, yazılımsal anlamda, hidrolik anlamda, elektrik ve mekanik anlamda, onlarla birlikte yaptığımız önemli projeler ve çalışmalar var, bu firmaların da yerlileştirme adına ciddi emekleri var. Umarız yakın zamanda yeni makinelerimizde artan yerlilik oranlarımızı yüzde 55’i, 56’yı, 57’yi ve hedefimiz olan yüzde 60’ı paylaşacağız İnşallah.
Bir tünel açma makinesinde ne kadar parça bulunuyor?
Bir TBM makinesi ortalama 12 bin parçadan oluşuyor. Bir puzzle düşünün, 12 binlik bir puzzle’ı tamamlıyorsunuz aslında. Önce fabrika testi için hepsini birleştirip makinenin kesici kafasını döndürüp ring döşeyecek hale getiriyorsunuz. Ondan sonra da tekrar onları söküp tırların üstüne yükleyip çalışacağı projede hepsini yeniden yeni baştan tekrar monte etmemiz gerekiyor, o anlamda gerçekten özel bir iş yapıyoruz. Bizde bu işleri hatasız yapmak üzere 12 ayrı sektörden mühendis arkadaşımız çalışıyor.
Ürettiğiniz tünel açma makinelerinin katma değeri, yani kilogram değeri ne civardadır?
Yaklaşık olarak biz orta yüksek kıymette bir üretim ve ihracat yapıyoruz. Kilogram değeri 20-25 USD mertebesinde değişkenlik gösteriyor. Yeni ürünler üzerinde çalışıyoruz, bazı metalürjik ürünlerde bu rakamlar 40 USD’lara kadar çıkıyor. Bizden 100 tonluk bir tünel açma makinesi çıktığında o yaklaşık 2,5-3 milyon USD değerinde bir makinedir diye düşünebilirsiniz.
Isıl işlem çalışmalarınız devam ediyor mu?
Tabi ki bildiğiniz gibi zaten beni ben yapan yer ısıl işlem tesisi. Yani bir Metalürji mühendisi demek malzeme bilimi ve mühendisi demek. Bir makinede 10 binin üstünde, yaklaşık 12 bin tane farklı malzeme var. Her bir malzemeyi nereden nasıl seçmeniz gerekiyor, hangi mukavemette olması gerekiyor? Çalıştığı yerdeki ömür ve performansları nasıl oluyor? Onlarla ilgili bir alan Metalürji mühendisliği. Ben çok şanslıyım ki tamamen kendimle ilgili bir alanda çalışıyorum. Isıl işlem de bunun en önemli kısmı. Bir makinenin çalışabilmesi için en önemli konu biliyorsunuz mukavemeti, malzemenin mukavemet kazanması, aşınmaya dayanıklı olması. Bu bir dişli çark olabilir, bu bir redaktör olabilir, bu bir mil tasarımı olabilir, her birinde belirli mukavemet isteniyor. Dolayısıyla da, ısıl işlemde biz yıllarca görev yaparken 4 binin üzerinde müşterimiz oldu. 4 binin üzerinde müşteri belki de yüzlerce değişik sektörden insanlarla tanıştık. Örneğin Hidromek’te bizim müşterimizdi, TAI’de bizim müşterimizdi, ASELSAN’da, ama bir yandan Samur Halıları da, Tokat Tekel Sigara Fabrikası da bizim müşterimizdi. Çünkü halıları üretmek için makinelerin dişlilerinin ısıl işlemine ihtiyaç var. O anlamda o kadar değişik sektörlere hitap ettik ki makineyi üretmeye karar verdiğimizde aslında yıllarca yaptığımız bu ısıl işlem çalışmalarının bizim için bir öncü olduğunu, o sayede orada edindiğimiz tecrübeyle bu makineyi rahatlıkla tasarlayabildiğimizi ve yapabildiğimizi gördük. Isıl işlem hala devam ediyor ben onu OSTİM’den taşıdım, Anadolu Organize’deki E-Berk fabrikasının içerisindeki bir hole yerleştirdim. Artık eskisi gibi dışarıya iş yapmıyoruz, ama yıllardır ticaret yaptığımız 1995’ten beri tanıdığım kıramadığım 40-50 tane firma var onların yine ısıl işlem ihtiyaçlarını burada karşılamaya devam ediyoruz.
Gelecek öngörüleriniz nelerdir?
Şu anda yeni üretimlere girdik. E-Berk’in tünelcilik sektöründe bir market olma hedefi var. Bu markette Tünelcilik ihtiyacının, yani mekanize tünelciliğin ihtiyaç duyduğu her türlü makine ve ekipmanı üretip pazarlamakla ilgili bir çalışmamız var.
Tünel açma makinelerinin içerisinde çalışan elektrikli lokomotifi yine TÜBİTAK’la bir proje yaparak başardık, elektrikli lokomotifi ürettik. Arkasından da tünel içi çok amaçlı hizmet arabasını ürettik. Bu hizmet aracı 2 kabinli, hem önde, hem arkada şoför mahalli olan bir araç. Bir tır gibi düşünün, 60 ton kapasiteli, saatte 20 ila 30 km. hızla ve 17 derece eğimle giden 250 kw bir dizel motorla çalışan tünel içi servis aracını üretiyoruz. Açılış töreni için 6 tane makineyi banttan çıkardık. Bu 6 makinenin yurt dışı değeri 2,5 milyon Euro. Böylelikle tünelcilik sektöründe çok amaçlı servis araçlarını da Türkiye’de ilk üreten firma olmanın gururunu yaşıyoruz. Bütün faydalı model, tasarım, patent başvuruları yapıldı ve onaylandı.
Bunun yanı sıra, yine tünelcilik sektöründe en çok kullanılan inşaat demiri kesme, bükme makineleri var. Bu makinelerle ilgili de bizim Ar-Ge ekibimiz çok iyi çalıştı. Türkiye’deki mevcut makinelerden çok daha güçlü, çok daha fonksiyonel makineler tasarladık. Onları da yakın zamanda piyasayla paylaştık, en son yapılan KOMATEK Fuarında sergiledik.
Her geçen gün sektörde ihtiyaç duyulan birçok ürünü üreten bir firma olma arzumuz devam ediyor. Bunun için de ASO-2 Organize Sanayi Bölgesinde mevcut 48 bin metrekarelik arazimizin ve 17 bin metrekare kapalı alanın dışında 70 bin metrekarelik yeni bir yer daha aldık. Gelecek planlarımızda orada da mekanize tünelciliğin içerisinde olan çeşitli ürünlerle yer almayı planlıyoruz.
Başarınızın sırrı nedir? Gençlere, yeni yatırımcılara neler yapmalarını tavsiye edersiniz?
Açıkçası ben ailemle gurur duyuyorum, yani babam öğretmen, annem ebe hemşireydi benim, bizim memur bir ailemiz vardı, şehirden şehire çok taşındık. Bu şehirden şehire taşınmalar benim her yaz bir yerlerde iş bulup çalışmalarım, kendi harçlığımı kendim çıkartmam, üstelik ailemin böyle bir şeye ihtiyacı olmamasına rağmen içimden gelen bir duyguyla bunu üniversite yıllarında da devam ettirmem benim en büyük girişkenlik hazinem aslında. Ailemin bana duyduğu güven ve beni İstanbul Teknik Üniversitesi gibi bir okulda okutabilme ayrıcalığını bana yaşatmış olmaları. Her ne kadar ben üniversitede okurken yarı zamanlı akşamları otobüs firmasında bilet kesiyor olsam da bu benim ne satranç kulübünde olmamı etkiledi, ne basketbol takımı kaptanı olmamı etkiledi, ne de tiyatro yapmamı etkiledi. Çok sosyal bir insandım. Bir yandan sosyal yönde ilerlerken bir yandan da kendi bölümüm olan Metalürji mühendisliğini de sınıfın üçüncüsü olarak tamamladım. Bu nedenle benim için hayatta en önemli şey, hayatta her şey karşınıza çıkabilir, sorunlarla yüzleşmeniz gerekir, problemler karşısında bazen üzülürsünüz, bazen canınızı sıkarsınız, ama bizim üzülmek gibi bir lüksümüz yok. Bob Marley’in çok güzel bir şarkısı var “Get up, stand up, stand up for your rights” diye, yani kalk, dik dur ve ilerle. Bizimde hemen ayağa kalkıp, dik durmamız ve işlere devam etmemiz gerekiyor. Biz üzülmedik dik durduk ve yaşadığımız bütün krizlerden büyüyerek çıktık. Her ne yaşamış olursanız olun konsantrasyonunuz varsa, bir şeye odaklanmışsanız eğer, o odaklılık sizi mutlaka sonuca götürür. Bunun canlı örneği benim. Benim ne anne tarafında, ne baba tarafında ticaretle uğraşan hiç kimse yoktu. Sonuç olarak eğer siz bir şeye odaklanırsanız ve hayal ederseniz Einstein’dan girmiştik zaten ilk başlarken. Hayal ederseniz, o hayalleri de bilgi ve beceriyle donatmayı başarabilirseniz geleceğiniz yerler mutlaka hedeflediğiniz yerler olacaktır. Ben hayatımda hiç sosyallikten vazgeçmedim, herkese de aynı şeyi öneririm. İşinize odaklanın ama işiniz hayatınızın bütünü olmasın. Ben hala bilgisayar kullanmayı bilmiyorum, cep telefonumla idare ediyorum. Ben hala Excel, Word dosyası nasıl açılır bilmem ya da bilgisayarla böyle uzun süre haşır neşir olmam. Telefonumdan gelenleri açıp okumayı vesaire onlarla ilgilenirim. Çünkü zihnimde çok fazla şey tutmayı sevmiyorum. Olabildiği kadar var olan şeylere, yani hedeflediğim şeylere odaklanarak ilerlemenin bana çok şey kattığına inanıyorum, ama bunun yanında sosyallik mutlaka olmalı. Ben şu anda Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu üyeliği yapıyorum. Bir yandan spor dalında Galatasaray Spor Kulübünde Yönetim Kurulu üyeliğine kadar rahmetli Mustafa Cengiz’le beraber görev aldık iki sene kadar görev yaptım. Dolayısıyla, hayat sadece iş, hayat sadece sosyallik te değil, aile de var. Ben hala akşamları 18.30-19.00’da evinde olan bir adamım. Olabildiği kadar vaktimi de ailemle ve çocuklarımla geçirmeyi, hafta sonları onlarla birlikte olmayı çok seviyorum. Bu anlamda ben en önemli şeyin iş hayatında odaklılık ve konsantrasyon olduğuna devamında da sosyallik ve iyi bir aile ilişkisi kurmak olduğuna inanıyorum.
Türkiye’deki yerli üretimi nasıl görüyorsunuz, nasıl iyileştirilebilir? Bu konuda neler önerirsiniz?
Bizler sanayici olarak yalnızız yani kişisel olarak kendimden bahsetmiyorum, ülke olarak bizden, sanayicilerden bahsediyorum, biz üreticiler olarak gerçekten yalnızız. Bizler hep kendi imkanlarımızla bir şeyleri yapmaya çalışmış olduğumuz için yalnızız. Yalnızlık bize inovasyon getiriyor, yalnız kalınca daha iyi düşünüyoruz, kendimize yapacak yeni işler arıyoruz. O işleri aradıkça ülkemize yatırım yapmak için çalışıyoruz. Kazandığımızı yatırım yapmak için, istihdam sağlamak için yalnız kalıyoruz. Neden? Biz hala bir mevzuatı başaramadık. Büyük ihalelerin tamamı yapılıyor biliyorsunuz, metro ihaleleri yapılıyor, üst yapı ihaleleri, altyapı ihaleleri, tren yolu ihaleleri, baraj ihaleleri birçok ihaleler yapılıyor. Peki, bu ihaleleri alanlar gerçekten yerli ve milli ürünler mi kullanıyorlar? Hayır, çoğu kullanmıyor. Neden kullanmadıklarını size söyleyeyim. İhale yasamızda çok büyük bir boşluk var. İhale yasasının içerisinde o ihaleyle ilgili kullanılacak olan makinelerin tanımı yapılsa, her birinin adetleri listelense, ihtiyaç analizi yapılsa, firmaya da dense ki, senin kapasite raporunda bu makineler varsa onları kullan ama bu makinelerin dışında yeni bir makine alman gerekiyorsa ben sana burada aldığın bütün yerli makineler için devlet desteği uyguluyorum dese bu hem ihaleyi alan firma için itici bir güç olur hem de aynı zamanda biz yerli firmalar için de satış kabiliyetimizi artırma adına önemli bir potansiyel getirir. Cumhurbaşkanımız, bakanlarımız herkes yerli milli diyor ama yerli millinin içerideki taleplerinin artırılmasında yaşadığımız en büyük tıkanıklığın ben ihale yasası olduğunu düşünüyorum.
Bununla ilgili de Ankara Sanayi Odasında ve bulunduğum her yerde, meclis kürsüsünde, bakanlarımızla da bir araya geldiğimde bunu özellikle hep vurgulamaya çalışıyorum. En büyük sorunun bu olduğunu düşünüyorum açıkçası.
En son şu global krizden dolayı, pandemiden ve Rusya-Ukrayna savaşlarından dolayı şu anda hani dövize gelen aşırı fiyat farklarından dolayı çoğu üreticilerimiz zarara girdi. Kur ve enflasyon artışlarından kaynaklanan zararların giderilmesi gerekiyor.
Devlet Malzeme Ofisini biliyorsunuz burada en önemli alıcılardan bir tanesi Devlet Malzeme Ofisidir, birde ihaleyi yapan idarelerdir. Devlet Malzeme Ofisinin kesinlikle bütün maliyetleri yeniden analiz eden bir ekibe ihtiyacı var. Satın aldığı, değerlendirdiği her türlü üründe de özellikle bununla ilgili doğru ve gerçekçi analiz yapmasına ihtiyaç var. Bu anlamda hala eksik olduğumuzu ve bunun bir an evvel giderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben örneğin, sacı 8 liraya, 9 liraya alırken, şu anda 23 liraya alıyorum 1 yıl geçti üzerinden.
Çok aşırı bir artış var. Yani enflasyona bakın yüzde 61, ama benim söylediğim rakama bakın yüzde 230, yüzde 240. Çimentoyu konuşalım, 350 liradan 1150 liraya çıktı, yaklaşık yüzde 270. Demire bakın 4 bin liradan 14 bin liralara çıktı. Yani böyle olunca bu kadar büyük makasların olduğu bir yerde bunu makinecinin ya da inşaatçının kapatmasını bekleyemezsiniz. Biz devletten daha büyük değiliz ki. Ya da imkan olarak bizim kısıtlı kaynaklarımız bunu yapmaya zaten müsait değil. Bu nedenle öz sermayenizi ve kaynaklarınızı kaybediyorsunuz. Piyasa zaten vadeli alışverişlerde çok büyük bir tıkanıklık yaşıyor, şu an birde bunu konuşmak lazım. En büyük problemlerden bir tanesi de tamam hammadde alacaksınız ama vade yok peşin diyorlar. Üstelik de malzeme gelmeden önce alıyorlar sizden parayı. Malzeme geliyor bu sefer çatlak testine sokuyorsunuz malzeme çatlak çıkıyor iade ediyorsunuz, 1-2 ay oradan kaybediyorsunuz vesaire. O anlamda tabi ki piyasalar bir süre sonra çok daha stabil bir hale gelecektir, ama şu anda ciddi bir kaos yaşadığımızı rahatlıkla söyleyebilirim.
Bunların düzeltilmesi, iyileştirilmesi için Sanayi odalarında, Ticaret odalarında, OSB’lerde, Kümelerde komiteler, komisyonlar kurmak lazım. Hepsinin birlik olduğu, tamamıyla şeffaf olan, her şeyin açıklıkla ortaya konulduğu çalışmalara ihtiyaç var. Yoksa tepeden kanun yapalım da bunu uygulayalım derseniz bu çalışmıyor, başarılı olmuyor zaten, burada sorun yaşıyoruz. Ama şu anda Bakanlıkta çok iyi bir ekip var. Bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Çünkü konuştuğunuzda, anlattığınızda çok hızlı aksiyon alan bir bakanlık var. O nedenle bu süreci hep birlikte el birliğiyle doğru değerlendirme şansımız var, umarım bu sorunları hep birlikte aşacağız.
İhale yasasında yerli üreticiler olarak kamudan acil beklediğiniz çözümler nedir?
İlk olarak hemen ihale yasasının içerisinde yerli malı, yerli makine diye tabir ettiğimiz makine listelerinin her birine o ihale konusu kapsamında kullanılacak ve çalışacak olan makinelerin listesini ve sayısını yazıp orada yüzde 15 yerli malı desteği verilmesi gerekiyor. Devletin bir fiil orada bu firmaya demesi lazım ki, sen eğer bu firmadan yani yerli malı olan firmalardan makineni alırsan, temin edersen örneğin Beko Loder’ini, örneğin ekskavatörünü, örneğin kule vincini, tünel açma makineni, beton mikserini sayıyorum birçok şeyi sayabiliriz, raylarını, benzer şeylerini özetle yerli üreticinin olduğu her şeyi listelerse ve bu listeler % 15 yerli katkı onayından geçerse firma zaten mutlulukla bunu yerine getirir. Niye? Yüzde 15’de devletten teşvik alacak, ama yok ki böyle bir şey. Bunu uygulamadıkları için ihale yasası bu haliyle kaldığı sürece firma diyecek ki? Çin’de bunun ucuzu var yada ben Alman markasını severim, Alman güçlüdür ben gideyim Alman malını alayım gibi hep bu felsefe devam edecek. Biz bu felsefenin önüne başka türlü geçemeyiz.
İthalatın tamamen önüne geçmek için neler yapmalıyız?
Bizim fabrikamızın yıllık üretim kapasitesi her değişik çapta tam kapasiteyle çalıştığında 100 milyon dolara kadar rahatlıkla makine üretebilme kabiliyetimiz var. Yani bizim 3 metre, 6 metre, 9 metre, 12 metre çapa kadar makine üretebilme kabiliyetimiz var. O nedenle biz ithalatı önleyebiliriz. Nasıl önleyebiliriz: Birincisi, giderek artan bir üretim yeteneğimiz ve kapasitemiz var bu sayede ithalatı engelleyebiliriz. İkincisi, ülkede daha önce projelerde çalışmış makineleri revize ettiğimiz için yurt dışından yeni makine ithalatının yapılmasını önlüyoruz. 7 milyon euroluk makineleri 1-1,5 milyon euroluk revizyonlar yaparak yeni projelerde yeniden makine satın alınmasının önüne geçerek böylece ithalatı önlüyoruz. Yani biz hem yerli ve milli sıfırdan tünel açma makinesi üretiyoruz, hem revizyonlarını yaparak yeniliyoruz, işletmesini yapıyoruz ve yedek parçalarını üretiyoruz. Böylece bu sektörde yıllık 250 milyon Euro’luk bir ithalatı önlemek mümkündür.
Ülkemizde tüm sektörlerde ithalatı önlemek için Devleti yanımızda görmek istiyoruz. Biz hizmete devam edeceğiz, biz mücadeleye devam edeceğiz. Ülkemize hizmet vermeye, yeni ürünler çıkartmaya, tünelcilik sektöründe başarılı olmaya devam edeceğiz. Çünkü önümüzde de, arkamızda da kimse yok. Sektörün ilerlemesini bizde istiyoruz ve yerlilik konusunda da bu sektördeki üreticilerin sayısının artması, makine üreticilerinin sayısının artması, işletme konusunda da daha kalifiye insanların gelmesi adına bir misyonumuz olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda umarım yakın gelecekte sanayicilerimizin, tüm dünyada sesini duyuracağı çok önemli bir teknik altyapıyla ve devlet desteğiyle devleti yanında hissederek bu süreçlere ulaşacağına yürekten inanıyorum.
Örneğin, Dünyanın bir numarası olan rakibim Alman Herrenknecht firması, başbakanları Sayın Angela Merkel döneminde onun uçağındaki heyette Katar’da futbolla ilgili dünya şampiyonası öncesi devleti de yanına alarak bütün metro projelerini, TBM’lerini tek başına üst seviyede ilişkiler kurarak yaklaşık 300 milyon euroluk anlaşmalar yapan ve Alman markasını tüm dünyaya tanıtan bir firma. Bizler de sanayiciler olarak devleti yanımızda görmek istiyoruz. İnşallah yakın gelecekte ülkemize daha farklı hizmetlerle devletimizi de yanımızda görerek ilerlemeye devam edeceğiz.