H. Yücel Koç
Hadi Açıkla?
Galiba 23 sene önceydi. Yunanistan’a gezmeye gitmiştim. İlk gidişimdi. Adalarına hayran kaldım. Yemekleri nefisti. Milliyetçi, bence fazlaca dindar görünümdeydiler. Bu kadar ibadethane yapısının olmasını aklım almamıştı. Özellikle bu yönleri Avrupa’ya dahil bir ülkenin hayallerimdeki halinden çok farklıydı. Keyifli bir tatil geçirdim. Ağız tadıyla yedim, içtim, eğlendim.
Sonrasında da Yunanistan beni hep kendine çekti. Yoğun Türk iş hayatı travmalarıma pansuman oldu. Neredeyse her yıl tatil için Yunanistan’ın yolunu tuttum. Şimdi yine buralardayım. Pandemi sonrası ilk kez geliyorum. Biraz içim buruk. Özellikle Atina ve bazı adaları mülteci istilasına uğramış. Ülke küçük, nüfusu az olunca, mülteci durumu bütün çıplaklığıyla gözlerinizin önüne seriliyor. Ama asıl anlatmak istediğim konu bu değil. Belki başka bir yazıda değinirim bu konuya.
Herşeye rağmen beni kendisine çeken bu ülkenin cezbedici yanları sadece turizme dair güzellikleri ve yemekleri miydi? Öyle olduğunu düşünüyordum son gelişime kadar. Meğer çok farklı şeyler de beni derinden etkilemiş. Ben bunun farkındalığına yeni varabilmişim.
Örneğin ilk gidişimde genel tuvaletler dahil tuvaletlerin nasıl bu kadar temiz olabildiğine çok şaşırmıştım. Genç insanların da İngilizceyi rahatlıkla konuşabilmeleri, ülkem gençleri adına beni üzmüştü. Küçük bir aile işletmesi restoranının sahibine sorduğum soru karşılığında aldığım cevap da beni etkilemişti.
Turistlerin Yunanistan’a neden bu kadar ilgi gösterdiklerini sordum. Cevabı çok kısaydı. Şu oturduğunuz masada serili bembeyaz örtü ve tertemiz, taze, lezzetli yiyecekler için geliyorlar.
Bir de korna konusu var elbette. Ülke de korna sesi duymanız çok kolay değil. O tarihlerde bizim için çok şaşırtıcı bir ayrıntıydı. Bu son seyahatimde farkına vardım ki eğitimle bir şeyler öğretilebilir, iyiye dönüştürülebilir, bir şeyler de öğretilemez, kötüye dönüştürülebilir. Trafikte gereksiz yere maruz kural dışı yaklaşım seni sadece üzüp, mutsuz etmez, öldürebilir de. Yarattığı ekonomik kayıplar ülke bütçenizde deliğe yol açar.
Bir anekdot hatırlıyorum. Avrupa’nın bir ülkesinde çocuklara soruyorlar, trafik kurallarına uyulmazsa ne olur diye? Çocukların cevapları çok basit. Kaza olur, ölebiliriz. Aynı soru bizim çocuklara sorulduğunda onların cevapları da çok net. Polis ceza yazar. Hijyen sadece bir kültür sorunu, inanış sorunu olamaz. Konuya bu yönüyle yaklaşanlara sıkça rastlıyorum. Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Karadağ içiçe geçmiş, her inanış ve kültürden insanların yaşadığı ülkeler. Ama temizlik, trafik gibi konularda birbirlerinden ciddi anlamda ayrışıyorlar. Hijyene önem vermemek de sizi sadece mutsuz etmez, birçok hastalığa, özellikle salgınlara açık hale getirir. Ülkenize gelen turist profilini, dolayısıyla da turizm gelirlerinizi etkiler. Sağlık harcamalarınızı artırır, içinden çıkamadığınız sağlık sistemine sizi mahkum eder.
Bu ve benzeri konuları çeşitlendirebilirsiniz. Çeşitlendirdikçe de aslında her konunun nasıl iç içe olduğunu görürsünüz.
Eğitimin dünyayı nasıl güzelleştirebildiğini veya nasıl çirkinleştirebileceğini fark etmekle başlıyor aslında herşey. Şunu demek istemiyorum. Bunların iyi olduğu ülkeler harika, herşeyi çözmüş ülkeler, toplumlardır. Elbette ki böyle bir iddiada değilim. Ama şunu anladım ki Yunanistan ve benzeri ülkeler farkında bile olmadan nasıl beni kendine çekiyorsa, eğitimin çirkinleştirdiği ülkelerin insanları da yaşayabilmek için, ölümü göze alarak bu ülkelere akın ediyorlar. İyi ki ben sadece gezmek için gitme şansına sahibim.
Eğitim müfredatımızı geçtiğimiz haftalarda yeni baştan düzenledik. Önümüzdeki sene de birçok yıllarda olduğu gibi yeni müfredat ve düzenle eğitime başlayacağız. Daha öncekilerde olduğu gibi (umduğumuz gibi) harika şeyler olsun. İnsanlarımız daha medeni, daha üretken, daha hoşgörülü, daha bilgili, daha kültürlü bireylere dönüşsün.
İnanın ki bana dönüşmezse hayat her gün daha çekilmez hale gelecek. Umudunu yitiren gençlerin imrenerek baktıkları, iyiye dönüşebilmeyi başarmış ülkelere kaçabilme hayalleri kurdukları bir ülke olmaya devam edeceğiz.
Sevgiyle kalın.
H. Yücel Koç
19.Mayıs.2024 Mora