İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Levent Hakkı Yılmaz’a Açık Mektup (2)
Necati Terziöz`den İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Levent Hakkı Yılmaz’a Açık Mektup (2)
İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Levent Hakkı Yılmaz’a Açık Mektup (2)
SUBCONTURKEY 2019 Ocak sayısında ITSO Başkanı Sayın Levent Hakkı Yılmaz’a İskenderun’da bir FİLTRE ENSTİTÜSÜ[1] KURULMASI teklifimi içeren bir açık-mektup yazmıştım. Gerekçeleri izaha ihtiyaç duymayacak çok açık bu teklifimi, sektörde yer alan tüm firmalarda devam eden geleneksel ürün yapısından sıyrılarak katma değeri yüksek ürünlere onları yöneltmek içindi; bu enstitü sayesinde: bu günkü kopya /taklit, yada markalaşma sürecini tamamlayan yabancı firmalara fason üretim yerine, kendi özgün tasarımlarına dayalı yeni /yenilikçi ürünler üretmelerinin önünü açmaktı.
Filtre Enstitüsü, yüksek teknoloji merkezine[2] dönüşmesi: rekabet öncesi firmaların ortak sorunlarda işbirliği için en uygun çözümdür.
İskenderun’dan –uzak bir bölgeye yerleşik olmamın, bu dijital dönüşüm çağında sorun yaratmayacağı için , bu ve benzeri (Ar-Ge kurumları / Teknoloji Merkezleri vb.) gelişime yol açabilecek tüm yenilikçi (inovatif) girişimleri birikimimle destekleyeceğimi çeşitli platformlarda ifade edip; yazılarımda paylaştığımı okurlarım hatırlayacaktır. (Bkz. Subcon Turkey arşivine)
Üç yıldan uzun zaman geçtiği halde Levent başkandan, bu çağrıma ne yanıt nede teklifim doğrultusunda -bana ulaşan- bir aksiyon görmeyince -pandemi nedeniyle- iki yıl ertelediğim seyahatimi: (2022 Ağustos’unda) gerçekleştirdim, açık mektubun tüm muhataplarda etkisini tetkik etmiş oldum, İskenderun’a gitmeden önce dışarıdan bakarak-özellikle Suriye’li- sığınmacılarla başı dertte olan bu bölgeyi, Hatay BŞB Başkanı Sayın Doç Dr. Lütfi Savaş’ın çığlıklarından duymuştum… Gelip gözlemlediğim de bu yakıcı sorunda olumlu bir gelişme olmadığına -üzülerek- tanık oldum. Sn. Lütfi başkanın büyük umut bağladığı EXPO 2021 etkinliği bekleneni vermemiş; on yıldır devam eden bir iç savaşa komşu vilayet olma etkisiyle, EXPO 2021 de bekleneni verememişti. Hatay’ın diğer ilçelerine kıyasla bir hayli avantajlı konumdaki İskenderun: İSDEMİR ve Liman başta olmak üzere pek çok artısı ile bu bölgede yoğunlaşmış sektörel kümelenme avantajı da bulunan Filtre Sektöründe, niceliksel bir artış gözleniyordu, ancak nitelik anlamında -kayda değer- gelişme kaydedilmemiş! Sübjektif gözleme dayalı bu kanaatimi, -İskenderun’daki diğer kanaat önderlerinde yaptığım görüşmelede duymasam; paylaşmaya cesaret edemezdim.
Filtre Sektörünün, bölge firmaları üst yöneticilerine bu açık mektupla seslenmek katma değer üretiminin geleneksel ürünlerle mümkün olamayacağını bu sektöre standartların yerleşmesinde emeği olan bir Ar-Ge Uzmanı olarak belirtmek isterim.
Sanayi devrimini kaçırmış fakat Cumhuriyetin, birinci Yüz yılı ilk yarısında Cumhuriyet devrimlerinin atılımıyla endüstri ülkelerini yakalama umudunu yeşertmiş bir ülke olduğumuzu unutmadık; fakat sonraki yıllarda atılımlar devam ettirilemediğinden (uçak sanayiinde olduğu gibi) tutan fidanları bile budamaya maruz kaldığından, Cumhuriyetin 100. Yılına girerken “heba edilen” son dönemin faturasını gençlere ve gelecek kuşaklara –ödetmek üzere- karamsar bir tabloyla ne yazık ki karşı karşıyayız…
2011’ler de: Cumhuriyetin 100. Yılı hedefleri (Kişi Başına Milli Gelir: 25 Milyar USD ve İhracat 500 Milyar USD/yıl hedefi konmuştu; bu gün bu hedefleri hayali bile mümkün değil! (Ekonomide ilk yirmi arasında tutunmak bile mümkün olmadığı endekslerden anlaşılıyor) konumuz ekonomi-politika olmadığından, bu istasyonda durmayacağız; asıl konumuza Ar-Ge Merkezi istasyonuna devam etmek istiyorum. Ancak başkalarına fatura kesip bahsi kapatamayız; herkes payına düşeni ödemeli: Hatay-İskenderun’da başlıca kurumlardan (ITSO; DOĞAKA ve benzerleri), Filtre sektöründeki “bizim zaten Ar-Ge Merkezimiz var” diye bu tür çağrılara kulak tıkayanlara; Teknoloji transferini en iyi akademisyenlerimiz yapar diyen: çağrıdaki projelerinden ‘patent’ damlayanlara: yani bölgenin tüm üniversitelerine (doğal olarak “teknik” üniversitesine, mühendislik fakültelerine) açık çağrı yapıyorum! Sektör için bu fırsatı değerlendirip katkı sağlayın; projeler üreterek sizlerde bundan yararlanın… Ayrıca “yurtseverim” diyen herkesi gerçekçi ciddi bir muhasebe yapmaya ve önce çuvaldızı kendimize batırmaya davet ediyorum! Bu gün herkesin bildiği Ekonomik Endeksler ortayken yakıcı cari açık bilinirken bu iş nereye kadar? Biz “nerede yanlış yaptık?” özeleştirisi tüm ilgililerce yapılmazsa, 1998 de IMF krizinde G. Koreli Filtrecilerin çok iç acıcı olmayan akıbet sizin içinde kader olur!…
İlk mektubumda bir hata/eksikliğimi fark ettim. Yakın zamanda İskenderun’da bir Teknik Üniversitenin kuruluşundan haberim olmadığı onu pas geçip, eski Mustafa Kemal Üniversite Rektörüne açık mektubumu yönlendirmiştim;
Genç girişimciler ve genç-yöneticiler için bir anımı paylaşmak isterim: 30 yıl öncede kalmış olan bu anı, İskenderun’da (doğal olarak) Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutan bir yatırımın hikâyesidir. Teknolojisi hayli eski çevreye etkisi olumsuz bir yatırımın ilginç yanı ise: filtre sektörü ile kesişen yanlarının olmasıdır; Filtre ve filtrasyon[3] da: doğa ve tüm canlılar söz konusudur, endüstriyel atıkları arındırmak, çevreyi korumak için çözüm üretmek öncelikle filtrecilerin işidir. Bu hikâyeden çıkacak pek çok dersler olmalı diye paylaşıyorum:
Karabük’te bir holding[i] 1991 de (İspanya’dan çevreyi koruma kaygısıyla sökülüp, atıl kalmış bir tesisi: -(hurda demiri ergiterek sıvı çelik üretmede kullanılan) ikinci-el tesisi, İskenderun-Sarıseki’ye getirmesi büyük olaydı: çünkü her yatırımda olduğu gibi, buda yeni iş alanı yaratacak ve milli ekonomiye katkı sağlayacaktı; ancak sabıkalı bir yönü vardı; sabıka: Sarıseki de yolun karşısındaki Filtre fabrikasında sorun yaratmış; ark-ocağından çıkan is-duman, gökten yağan asit yağmuruna dönüşerek aşağı indiğinden çevrenin diğer tesislerinde olduğu gibi Filtre Fabrikasının tüm doğramalarını çürütmüştü…. çevre ve yanı sıra o bölgede bulunanların sağlığını da çok olumsuz etkilemişti[4]…
[1] Filtre Sektörünü kapsayan “Ar-Ge Merkezi”/ ‘Mükemmeliyet Merkezi’ karşılığındaki bu terimi tercih ediyorum.
[2] ‘Filtre Enstitüsü’ne,
[3] Avrupa Birliği demir-çelik ark ocağı ile hurda ergitmek gibi kirli paslı işlerden vazgeçmeyi İspanya’dan taahhüt alarak üyeliğine kattığı için İspanya da sökülmüş ark-ocağı girişimci holding patronlarının fırsatı değerlendirmesi ile ikinci el bu tesisi İskenderun’a getirmişler, açılışı rahmetli Cumhurbaşkanı Sn. Turgut Ozal’a yaptırmışlardı.
[4] Bu filtrasyon sorununu, 1995 de bize taşındığında yöneticisi olduğum Akçay Mevkiinde Endüstriyel Filtre üreten firmamda ür-ge konusu yaparak: “200 C° üzerinde bile yanmayan malzemeyi” emprenye tekonojisi ile geliştirip, çok yüksek sıcaklığa dayanıklı “torba filtre üretimiyle” sorunu çözmüş; bunun haklı gurunu herkesle paylaşmıştık! Ancak şimdilerde özellikle -gece vardiyalarında- by-pass hattından atmosfere deşarj edilerek yeniden insan sağlığı riske edildiğini duyumlarını alıyorum…
Necati Terziöz