Kanca, Üretiminin Yüzde 90’ını Otomotiv Sektörü İçin Yapıyor
Bu yıl kuruluşunun 55. yılını kutlayan Kanca A.Ş. 55 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.
Kanca, Üretiminin Yüzde 90’ını Otomotiv Sektörü İçin Yapıyor
Bu yıl kuruluşunun 55. yılını kutlayan Kanca A.Ş. 55 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Kanca Genel Müdürü Alper Kanca, üretimlerinin yüzde 90’ını otomotiv sektörüne yaptıklarını ve binek araçlarda oldukça fazla ürünlerinin mevcut olduğunu ve yüzde 70’lik pay ile sektörde pazar lideri olduklarını belirtti.
SUBCONTURKEY: Firmanızın otomotiv ve yan sanayii sektöründeki faaliyetlerini kısaca anlatır mısınız?
Alper Kanca: Kanca ailesi olarak bu yıl 55. kuruluş yılımızı kutluyoruz. Yarım asırlık faaliyetlerimizin önemli bir bölümü otomotiv ve yan sanayi sektörünün içinde geçti. Bugün de hem Türkiye’de hem de Avrupa’daki ilk 5 otomotiv ve yan sanayi kuruluşu ile çalışıyoruz. Dövme parçaları, taşıt araçlarında; motor, aktarma organları, ateşleme sistemleri, aks ve süspansiyon sistemleri, direksiyon ve sürüş takımları gibi geniş bir alanda kullanılıyor. Otomotiv ciromuzun üçte ikisini doğrudan binek ve ticari araç üreticileri ile üçte birini de birinci seviye (Tier-1) yan sanayi ile yapıyoruz.
1966 yılında İstanbul’da 46 metrekarelik bir atölyede el aletleri üretimi ile işe başlayan, 1980’li yıllarda otomotiv sanayine yönelen KANCA Dövme Çelik A.Ş, bugün otomotiv devlerinin vazgeçilmezi haline geldi.
2004 yılından bu yana Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki TOSB’da (Taşıt Araçları Organize Sanayi Bölgesi) faaliyetlerini sürdüren KANCA’nın üretiminin yüzde 90’nı otomotiv, yüzde 10’nu ise el aletleri oluşturuyor.
Kanca A.Ş. 1960’lı yıllarda Abdullah Kanca ve kardeşi tarafından İstanbul’da kuruldu. 46 metrekarelik minik bir atölyede çekiç ve marangozların kullandığı işkence gibi el aletleri üretimi ile işe başladılar. O yıllarda sanayi değil, tarım ve ziraat sektörü ağırlıkta olduğu için el aletleri imalatı yapılıyordu. Daha sonra atölye sayısı 5’e çıkınca, daha fazla büyümek için Güneşli’de 15 bin metrekarelik bir fabrika yapılarak burada üretime devam edildi. 1980’lere kadar el aletleri üretimine devam ettik. O yıllarda ülkemizde otomotiv sektörü gelişmeye başlayınca biz de yavaş yavaş otomotiv sektörüne yöneldik. Binek araç parçaları yapmaya başladık. Otomotiv sanayine parça yapmaya başladıkça sektör de bizi keşfetmeye başladı. 90’larda daha fazla otomotiv sektörüne yöneldik, yatırımlarımızı ona yönlendirdik.
Üretimin yüzde 90’ı otomotiv
Firma olarak her geçen gün büyüdük ve bu nedenle 2004 yılında Gebze’deki fabrikaya taşındık. Gebze’de 55 bin metrekarelik arazi içinde 30 bin metrekarelik kapalı alana sahip üretim tesisi kurduk. Taşındığımız yıl 30 milyon Euro mevcut yatırıma 10 milyon Euro ek yatırım gerçekleştirdik. 2004 yılından bugüne ise 70 milyon Euro yatırımla hem mevcut tezgahlar modernize edildi, hem de yeni teknolojiler hayata geçirildi.
Üretimin yüzde 90’lık payı otomotiv, yüzde 10’luk payı da el aletlerine ait olup, toplam üretimde ihracatın payı da yüzde 50’dir.
Türkiye’de pazar lideri
Üretim tesislerimizde 300 değişik otomotiv parçası, yılda 16 milyon adet ve tonaj olarak da 30 bin ton üretim yapılmaktadır. Üretilen parçalarımız emniyet parçaları cinsinden olup, bu parçalar, bir aracın kullanımında hiç hata yapılmaması ve yüksek nitelikli olması gereken parçalar. Bu parçaların bazıları motor ve aktarma organlarındaki biyel kolları, krank milleri, çelik piston kafaları, salıncak kolları, dişli parçaları, dizel sistemlere ait enjektör gövdeleri ile dizel ray parçalar, tekerlekleri araca bağlayan ve dönmesini sağlayan porya ve akson parçalarını sayabiliriz.
Türkiye ve Avrupa’da otomotiv sanayinin önde gelen firmalarıyla çalışıyoruz. Türkiye’deki müşterilerimiz Tofaş, Renault, Ford ve Toyota, Avrupa’daki müşterilerimizden bazıları ise Volkswagen, Audi, ve Scania.
Son dönemde Türkiye ve Almanya demiryollarına da tren çeki kancaları başta olmak üzere, koşum takımı, cer mili ve süspansiyon halkası parçaları ile hizmet veriyoruz.
Binek araçlarda oldukça fazla ürünlerimiz mevcut olup ve yüzde 70’lik pay ile sektörde pazar lideriyiz. Hibrit motorların Krank mili ve Biyel kolları ile elektirikli araçlara parça vermeye başladık ve Tam elektirkli araçların rotor şaft, ana şaft gibi parçalarında da prototip üretimler çalışmalar yapılmış olup, seri parça siparişleri için görüşmeler devam etmektedir.
55 Ülkeye İhracat
SUBCONTURKEY: 2020 yılı sizin için nasıl geçti? Hedeflerinizi tutturabildiniz mi? 2020 yılı itibarıyla satışlarınızın yüzde kaçını ihracattan karşıladınız? Bugün itibarıyla kaç ülkeye satış yapıyorsunuz?
Alper Kanca: 2020 yılı pandeminin gölgesi altında özellikle Nisan-Temmuz ayları arasında oldukça sıkıntılı geçti diyebiliriz. Ancak Ağustos ayı itibariyle gerek iç pazardan gerekse ihracat yaptığımız pazarlardan gelen yüksek talepler ile 2020 yılını bir önceki yılın %5 üzerinde kapattık. Cirosal olarak hedeflerimizi gerçekleştirdik fakat miktarsal olarak %5 kadar geride kaldık. İhracatımız ise toplam satışlarımızın %45’ine ulaştı. Direk olarak ihracat yaptığımız ülke sayısı otomotiv ve diğer sektörlerimizi de dikkate aldığımızda 55 ülkeye ulaşmıştır. Önemli hedef pazarlarımızdan ABD’de kurduğumuz depo ve temsilciliklerimiz ile gelecek 5 yıl için 10 milyon dolar ciroya ulaşacağız.
SUBCONTURKEY: 2021 yılına yönelik ihracat, istihdam, üretim, proje ve yatırım hedeflerinizden bahseder misiniz? Yeni ihracat pazarlarınız hangileri oldu?
Alper Kanca: 2021 yılında %20 büyümeyi bekliyoruz. Mevcut kadromuzda artış yapmadan robot ve otomasyon yatırımları ile verimliliğimizi artırarak rekabetçiliğimizi korumayı hedefliyoruz. Zira rekabet ettiğimiz pazarlarda var olabilmek ve kalıcı olarak devam etmek için sürekli iyileşmekten başka çare yoktur.
Bizim ciromuzun yarısı doğrudan ihracat. Yurt içine sunduğumuz ürünlerimizin de yaklaşık %25’i dolaylı olarak ihraç ediliyor. Dolayısı ile ihraç pazarları ciromuzun %75’ini oluşturuyor. Başlıca ihraç pazarlarımız Almanya, Fransa, İsveç, İspanya, Avusturya, Polonya, Romanya, Çek Cumhuriyeti.
İhracatımızın en önemli kalemleri motor ve aktarma organları ile sürüş takımlarıdır. Dövme sektöründeki parçaların ağırlıklı kullanım yerleri bu komponentler. Aynı zamanda parçaların hassas oluşu ve teknoloji gerektirmesi nedeniyle de mühendislik altyapımızı verimli olarak kullanabildiğimiz kritik ve emniyet parçaları da bu gruplarda bulunuyor. İhraç pazarlarında başarılı olabilmek ve ciroyu arttırabilmek için yeni gelişmelere ayak uydurabilmek, hatta Ar-Ge, mühendislik ve imalat becerileriniz ile öne geçip müşteriye çözümler sunmak çok önemli. Bizim de yapmaya çalıştığımız bu, çünkü Türkiye Doğu Avrupa ile kıyaslandığında artık ucuz işgücü ülkesi değil. Rekabetçi kalabilmek ve gelişebilmek Ar-Ge ve yetişmiş beyin gücünü sanayide kullanabilmekten geçiyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde, Türkiye Otomotiv sektöründe bu yönde doğal bir seleksiyon (ayıklanma) olacağını düşünüyorum. Bu yeteneklerini geliştirebilmiş şirketler ayakta kalacak.
SUBCONTURKEY: Ar-Ge faaliyetleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Bu yılki bütçenizin yüzde kaçlık kısmını Ar-Ge harcamalarına ayırdınız? Ar-Ge faaliyetleriniz kapsamında son bir yılda pazara sunduğunuz yeni bir ürün bulunuyor mu?
Alper Kanca: Ar-Ge faaliyetlerimizi birkaç grup altında yönetiyoruz. Birincisi metal şekillendirme ve dövme sektöründe yeni ürünlerin geliştirilmesi. Geleneksel olarak bizim sektörümüzün en önemli rakipleri saç şekillendirme, döküm ve sinterdir. Bir geliştirme sürecinde rakip sektörlerden daha ekonomik, daha hafif ve daha dayanımlı ürünleri müşteriye sunabilmek oyuna önde başlamak için en önemli kural. İkinci alan ise ağırlık azaltma konusu. Mevcut ve yeni projelerde kazanılacak her gramın değeri var. Araçların hafifliği artık daha da önemli. Bunun için tasarım, malzeme ve imalat süreçlerimiz koordineli bir çalışma yürütüyorlar. Araçların hafifliği ve emisyon değerleri günümüzün en önemli konusu.
Bu alanları destekleyen diğer bir alan ise malzeme mühendisliği. Demir çelik sektörü gelişmemiş bir ülke otomotiv sektöründe söz sahibi olamaz diye düşünüyorum. Aynı durum bizim dövme sektöründe de geçerli. Hammadde üreticilerimizle sürekli daha temiz, daha dayanımlı malzemeler üzerinde görüşüyoruz. Ancak bu şekildeki ortak çalışmalarla, sürekli güçlenen motorlar ve dişli kutuları gibi ürünleri üretmek mümkün olabiliyor. Hepimizin aynı suyun içinde olduğumuzu unutmamalıyız. Bir sektördeki kuvvetli yapı, diğer sektörleri de etkileyip yön veriyor.
Başka bir alan ise imalatta yapılan Ar-Ge faaliyetleri. Artan rekabet, mümkün olan en az kaynak ile en fazla verimi almayı gerekli kılıyor. Bu nedenle esnek ve otomatik bir üretim yapmak, hem maliyetleri azaltıyor hem de ürün kalitesini arttırıyor. Ar-Ge denilince, illa çok büyük ve köklü değişim içeren faaliyetler düşünmemek gerekiyor. Küçük de olsa her bir yenilik esasında kendi içinde bir Ar-Ge faaliyetidir. Biz işletme içindeki her bir bireyin Ar-Ge’ci yönünü ortaya çıkarıp, katkısını kullanmayı amaçlıyoruz. Yıllık olarak ciromuzun da yaklaşık %2,5’ini Ar-Ge faaliyetlerimize ayırıyoruz.
Kanca El Aletleri Müzesi
Müzemizde Geçmişi 14. Yüzyıl’a uzanan aletlerimiz de var, 50 yıl önceye uzanan da… Müzedeki aletlerimiz metal, ahşap ve ahşap-metal karışımlı parçalardan oluşuyor. Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin yansımalarını taşıyan 1500 kadar parça mevcut.
Müzede basit bir tornadan; çekice, tokmağa, bıçağa, baltaya, kadar pek çok el aletiyle karşılaşacaksınız. Her bir parça insanın üretimde çalışabilmesi, bir şey ortaya çıkarması için var. Her biri bu coğrafyanın ustalarının imzası niteliğinde… Ve bu aletlerdeki değişim, gelişimin; insanı teknolojiye adım adım nasıl yaklaştırdığını gözlemleyebilirsiniz. Her parça, geçmişteki insanların bilgisi, kültürü ve yaşam tarzı hakkında ipucu veriyor. Yani “ilerleme” dediğimiz şey yalnızca bu zamana ait değil… İşte bunu görebilmek çok önemli: Geçmişi anlamak ve bugün nerede olduğumuzu görmek ve geleceğin neler getireceğini düşünmek çok önemli…
Günün birinde bugünkü üretim biçimimiz de bir müze olacak. Gelişim ve değişim, ilerleyen yaşam için kaçınılmaz.