Gürkan Hüryılmaz
GENEL GÖRÜNÜM
Değerli Meslektaşlarımız,
Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi konusunda üst kurum kimliği ile hareket eden TÜSMOD olarak, Avrasya'nın en büyük satınalma buluşması olan CPOINT – Uluslararası Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Zirvesi'ni İstanbul'da başarıyla tamamladık. Ulusal ve uluslararası alandan 500’ün üzerinde paydaşın katıldığı zirve, sektörün mevcut durumunu ve geleceğini tartışmak üzere önemli bir platform oluşturdu. Zirvenin açılış konuşmasını gerçekleştiren Yönetim Kurulu Başkanımız Gürkan Hüryılmaz, TÜSMOD Mesleki Ekosisteminin Türkiye için önemini vurguladı. Bu kapsamlı ekosistem; Meslektaşlar, Etik dernekler, Üniversiteler, Sektörel yayınlar, İş dünyası ve sanayi odaları, Organize Sanayi Bölgeleri (OSB’ler), Mesleki start-up’lar, Uluslararası kuruluşlar ve Kamu kurumları gibi geniş bir yelpazeyi kapsayarak sinerji yaratmayı hedefliyor. CPOINT’in uluslararası bir zirve haline gelmesinde kilit rol oynayan TÜSMOD Genel Sekreteri ve Uluslararası Satınalma ve Tedarik Yönetimi Federasyonu (IFPSM) Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Temsilcisi Seran Akın, "TÜSMOD ve IFPSM çatısı altında, tüm paydaşlarımızla birlikte; mesleğimiz için daha güçlü bir ekosistem, meslektaşlarımız için daha kapsayıcı bir gelecek ve ülkemiz için daha yüksek bir uluslararası temsil gücü inşa etmeye kararlıyız. Birlikte çalışarak, birlikte üreterek, birlikte başaracağız." mesajını verdi.
AA haberine göre; Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, küresel ekonomiye ilişkin büyüme beklentisini bu yıl için %2,4'ten %2,5'e, gelecek yıl için %2,3'den yüzde 2,4'e çıkardı. Fitch, Küresel Ekonomik Görünüm Raporu'nun aralık sayısını "Artan bilgi teknolojisi yatırımları ve yükselen hisse senedi piyasaları ABD'deki yavaşlamayı hafifletiyor" başlığıyla yayımladı. Raporda, artan bilgi teknolojisi yatırımları ve canlı hisse senedi piyasalarından kaynaklanan servet etkilerinin tarife artışlarının ABD ekonomisi üzerindeki etkisini hafiflettiği belirtilerek, Avro Bölgesi'ndeki büyümenin de beklenenden daha iyi seyretmesiyle 2025 ve 2026 yılları için küresel ekonomik büyüme tahminlerinin yükseltildiği bildirildi. Fitch'in raporunda, büyüme tahminlerindeki yukarı yönlü revizyonlara rağmen küresel ekonomik büyüme hızının 2024'teki %2,9 seviyesinden bu yıl %2,5'e ve gelecek yıl %2,4'e yavaşlamasının beklendiği kaydedildi. Raporda, dünya ekonomisinin 2027'de ise %2,6 büyümesinin beklendiği aktarıldı. Fitch, eylül ayında yayımladığı raporda dünya ekonomisinin bu yıl %2,4 ve gelecek yıl %2,3 büyümesini öngörmüştü. Raporda, ABD ekonomisine ilişkin büyüme tahminlerinin bu yıl için % 1,6'dan % 1,8'e ve gelecek yıl için % 1,6'dan % 1,9'a çıkarıldığı belirtilerek, ülke ekonomisinin 2027'de ise % 2,1 büyümesinin beklendiği kaydedildi. Avro Bölgesi'nin ekonomik büyüme tahmininin bu yıl için % 1,1'den % 1,4'e ve gelecek yıl için % 1,1'den % 1,3'e yükseltildiği aktarılan raporda, bölge ekonomisinin 2027'de ise % 1,2 büyümesinin öngörüldüğü belirtildi. Raporda, Çin ekonomisinin büyüme tahmininin bu yıl için % 4,7'den % 4,8'e çıkarıldığı, 2026 ve
2027 yılları için % 4,1 olarak korunduğu kaydedildi. Türkiye ekonomisine dair değerlendirmelerin de yer aldığı raporda, ülke ekonomisinin büyüme beklentisinin bu yıl için % 3,5'ten % 3,8'e çıkarıldığı belirtildi. Raporda, Türkiye ekonomisinin 2026 ve 2027 yıllarına ilişkin büyüme beklentilerinde ise değişikliğe gidilmediği, ülke ekonomisinin gelecek yıl % 3,5 ve 2027'de % 4,2 büyümesinin öngörüldüğü aktarıldı. Fitch'in raporunda, yapay zekanın belirgin bir makroekonomik etkiye sahip olduğu vurgulanarak, ABD'nin bu yılın ilk yarısındaki Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) büyümesinin neredeyse % 90'ını oluşturan bilgi teknolojisi sermaye harcamalarındaki artışa işaret edildi. Hisse senedi piyasalarındaki yükseliş ve yapay zeka ile ilgili sermaye harcamalarındaki artışın finansal sistemde "balon" risklerine ilişkin endişeleri artırdığı belirtilen raporda, ABD hisse senedi piyasalarının birçok değerleme ölçütü açısından kesinlikle çok zengin göründüğü ancak sermaye harcaması patlamasının bir ivmeye sahip olduğu ve şu aşamada şirket borçluluğunda belirgin bir artışla ilişkili olmadığı ifade edildi. Ayrıca raporda, ABD, Avro Bölgesi ve İngiltere'de politika faizlerinin 2026'nın ortasına kadar "nötr" seviyelere yaklaşmasının tahmin edildiği de aktarıldı. ABD Merkez Bankasının (Fed) aralıkta faizleri sabit tutmasının ancak tarife şokunun istikrar kazanması ve işsizlik oranının yükselmesiyle birlikte hazirana kadar 3 faiz indirimi gerçekleştirmesinin beklendiği belirtilen raporda, İngiltere Merkez Bankasının da işsizliğin belirgin şekilde artmasıyla 2026'da 3 kez faiz indirmesinin öngörüldüğü, Avrupa Merkez Bankasından ise ilave bir faiz indirimi beklenmediği belirtildi.
OECD, "Dayanıklı Büyüme Ancak Artan Kırılganlıklarla Birlikte" başlıklı Ekonomik Görünüm raporunu yayımladı. Raporda, küresel ekonomide bu yıl, 2026 ve 2027'ye ilişkin büyüme, enflasyon tahminleri yer alırken, gümrük tarifelerinin küresel ekonomideki etkileri analiz edildi. Raporda yer alan Türkiye ekonomisine yönelik tahminlere göre, 2024'te % 3,3 büyüyen Türkiye ekonomisinin bu yıl % 3,6, 2026'da % 3,4 ve 2027'de % 4 büyüyeceği öngörülüyor. Böylece, OECD Türkiye ekonomisine ilişkin 2025 ve 2026 için büyüme öngörüsünü eylüldeki tahminlerine göre yukarı yönlü revize etti. Kurum eylüldeki ara dönem raporunda Türkiye ekonomisinin bu yıl ve 2026'da % 3,2 büyüyeceğini öngörmüştü. Rapora göre, ABD'nin yüksek gümrük vergilerinin etkilerinin Türkiye'nin ihracatında görece daha az ve kısa vadeli olması beklenirken, iyileşen finansal koşulların 2026 ve 2027'de özel tüketim ve yatırımı destekleyeceği tahmin ediliyor. OECD Türkiye'de enflasyonun ise bu yıl için % 34,5 ve 2026'da % 20,8 seviyesine gerileyeceğini ve 2027'de ise % 11,7'ye düşeceğini öngörüyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) politika faizini indirmeye başlamasıyla 2025'in üçüncü çeyreğinde para politikası daha destekleyici hale gelirken, daha düşük enflasyonun 2026 ve 2027’de ilave faiz indirimlerine alan sağlayacağı öngörülüyor. Ancak OECD'ye göre, sıkı para politikası duruşunun enflasyon kalıcı şekilde düşene kadar sürdürülmesine ihtiyaç duyuluyor. Bu kapsamda, TCMB'nin politika faizini mevcut % 40,5 seviyesinden 2026 sonunda % 25'e ve 2027 sonunda % 17'ye düşüreceği tahmin ediliyor. Böylece, reel faiz oranı pozitif kalırken, para politikasında sıkı duruş da sürecek. Bütçe açığının ise bu yıl beklenen %3,1 seviyesinden 2027'de % 2,8'e gerilemesi bekleniyor ve bu mali sıkılaşmanın vergi tabanını genişletmeye ve kayıt dışılıkla mücadele etmeye yönelik çabalar tarafından destekleneceği değerlendiriliyor. Cari açığın 2026'da % 3,3 ve 2027'de % 3,4 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. Türkiye'de işsizliğin bu yıl ve 2026'da % 8,4 seviyesinde seyretmesinin ardından, 2027'de % 8,1'e düşeceği öngörülüyor. Ekonomideki istikrarlaştırma sürecinin, enflasyonun hedefe kalıcı biçimde yakınsayana kadar politika önceliği olmaya devam etmesine ihtiyaç duyulurken, yatırımcı güvenini artırmak ve daha fazla uluslararası sermaye çekmek için istikrarlı ve öngörülebilir bir düzenleyici çerçevenin sağlanmasının kritik olmaya devam etmesi bekleniyor. OECD, küresel ekonomiye yönelik tahminlerinde ise değişikliğe gitmedi. Kurum, önceki raporunda olduğu gibi, küresel ekonominin bu yıl % 3,2 ve 2026'da % 2,9 büyüyeceğini öngörüyor. Küresel ekonominin 2027'de ise hafif toparlanma göstererek % 3,1 büyümesi bekleniyor. Rapora göre, dünya ekonomisi bu yıl beklenenden daha dayanıklı bir performans sergiledi ancak altta yatan kırılganlıklar varlığını sürdürüyor. Destekleyici makroekonomik politikalar, yeni teknolojilerin potansiyel etkisine yönelik iyimserlikle güçlenen finansal koşullar, yapay zekayı mümkün kılan koşullar ve ticaretteki artış, ekonomiler arasında farklı ölçüde olsa da tüketici talebini destekledi. Bu durum, artan politika belirsizliği ve ticaret engellerinden kaynaklanan olumsuz rüzgarları kısmen hafifletti. Küresel ekonomide ABD'nin ülkelere farklı oranlarda açıkladığı yüksek gümrük tarifelerinin etkileri henüz hissedilmedi ancak bu vergiler özellikle ABD'deki harcama eğilimleri, iş yapma maliyetleri ve tüketici fiyatlarında giderek daha görünür hale geliyor. ABD ekonomisinin bu yıl ve 2026'da sırasıyla % 2 ve % 1,7 büyüyeceği tahmin edilirken, büyümenin 2027'de % 1,9'a yükselmesi bekleniyor. OECD eylüldeki raporunda ABD ekonomisinin bu yıl % 1,8 ve 2026'da % 1,5 büyümesini öngörmüştü. Avro Bölgesi'nde büyümenin bu yıl %2,1'den 2026'da %1,9'a düşeceği, 2027'de ise %2 olacağı tahmin ediliyor. Kurumun Avro Bölgesi'nde ekonomik büyümeye yönelik önceki tahmini bu yıl için %1,2 ve 2026 için %1 olmuştu.
Morgan Stanley Kasım ayı raporunda öne çıkan başlıklar şu şekilde oldu : Yıllık küresel ekonomik büyüme, dirençli tüketim ve sermaye harcamalarının da yardımıyla 2025'te %3'e ve 2026'da %3,2'ye gerileyebilir ve 2027'de istikrara kavuşabilir. Enflasyonun çoğu büyük ekonomide ılımlı seyrini sürdürmesiyle birlikte, ABD, İngiltere ve Euro bölgesindeki para politikası yapıcılarının faiz oranlarını düşürme imkanı bulunuyor. Olası ekonomik sonuçların yelpazesi geniş, ancak sağlıklı bilançolar ve artan zenginlik ABD tüketimini desteklerken, yapay zeka işletme harcamalarını artırıyor. Alternatif senaryolar arasında ABD'de beklenenden daha güçlü talep, yapay zekanın şaşırtıcı verimlilik artışları veya hafif bir durgunluk yer alıyor. S&P Global analistlerine göre; 2026'ya girerken küresel makroekonomik sonuçlar, ABD'nin şimdiye kadarki mütevazı gümrük vergisi etkilerini ve bazı uygun zamanlanmış olumlu rüzgarları yansıtarak beklenenden daha güçlü kalmaya devam ediyor. ABD'de yapay zeka ile ilgili yatırım patlaması, makroekonomik göstergelerde bir hareketlenme yaratıyor ancak genel ekonomik zayıflığı maskeliyor ve diğer ekonomilerdeki teknoloji ihracatını artırıyor. Son dönemdeki olumlu revizyonların yanı sıra, önümüzdeki döneme ilişkin ılımlı bir iyileşme beklentisini de yansıtan çoğu ülke için GSYİH büyüme tahminlerini bir kez daha yükselten kuruma göre; ABD politikasının öngörülemezliği, tahminler üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor ve işgücü talebi, tahvil getirileri ve yapay zekânın gelecekteki zımni kazançları sağlayıp sağlamayacağıyla ilgili riskler de bunda etkili olmaya devam ediyor. 2026 yılı görünüm raporunu “Yapay Zeka Yükselişi ve Ekonomik Kayma” başlığı ile yayımlayan J.P. Morgan’a göre; OBBBA etkileri nedeniyle hem ekonomik büyüme hem de enflasyon 2026 başlarında ivme kazanmalıdır. Ancak daha sonra, daha yüksek gümrük vergileri ve daha düşük göç, büyümenin yavaşlamasına ve enflasyonun düşmesine neden olacaktır. FED yetkilileri arasında geniş bir görüş yelpazesi, sığ bir gevşeme yolu öneriyor; FED'in 2026 yılında faiz oranlarını 2-3 kez indireceği bekleniyor. Bu ortamda, uzun vadeli faiz oranları aralıklı kalmalı ve eğrinin hafifçe dikleşmesi beklenmelidir. Yatırımcılar, sabit getirili gelirleri ve kredi, menkul kıymetleştirilmiş varlıklar, küresel tahviller ve belediye tahvilleri gibi aktif menkul kıymet seçimlerini benimsemeye devam etmelidir. Değerlemeler, kazançlar ve yapay zekâ olumlu görünse de sağlam temellere dayanmaktadır. Yatırımcılar, genişleyen yapay zekâ ekosistemi ve finans sektöründeki serbestleşme gibi döngüsel temalar yerine kaliteye öncelik vermeli ve seküler konulara odaklanmalıdır. Geçen on yılın uluslararası piyasaları değil: ABD ile dünyanın geri kalanı arasındaki kazanç büyüme farkı, yurtdışındaki yapısal değişikliklerin meyvelerini vermesiyle daraldı. Pozitif nominal büyüme, yapay zekâ, mali teşvikler ve hissedar dostu politikalar sayesinde güçlü uluslararası hisse senedi getirilerinin daha da artması bekleniyor. Alternatifler, yatırımcıların yapay zeka gibi 2026'da da geçerliliğini koruyacak tematik yatırımlara yönelmelerine veya tam tersine, yoğun portföylere çeşitlendirme eklemelerine olanak tanıyabilir. Küresel Makro 2026-27 Görünümü raporunu “Küresel büyüme için karışık tablo” başlığı ile yayımlayan Moody’s raporunda ise öne çıkan başlıklar şu şekilde oldu : Küresel büyüme muhtemelen istikrarlı kalacak, ancak gelişmiş ekonomilerin ılımlı bir büyüme göstermesi ve gelişmekte olan piyasaların çoğunlukla daha güçlü bir ivme sürdürmesiyle durgun seyredecek. Ticarette, artan kısıtlamalar ve belirsizlik nedeniyle Çin ve ABD'nin ayrışma olasılığı artmış olsa da, diğer küresel ekonomiler ilişkilerini güçlendirebilir. G-20 ekonomileri arasında görünümler büyük ölçüde farklılık gösteriyor. Küresel büyüme görünümü karışık. Küresel reel GSYİH büyümesinin 2026 ve 2027'de %2,5 civarında seyretmesi muhtemel; bu yılki %2,6 ve 2024'teki %2,8'lik seviyelerden düşük. Görünümümüz, Ağustos değerlendirmemizle büyük ölçüde uyumlu olup, G-20 gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomileri için yalnızca küçük bir yukarı yönlü revizyon bulunmaktadır. Genel olarak, gelişmiş ekonomilerin önümüzdeki iki yıl boyunca yıllık yaklaşık %1,5 büyümesi bekleniyor. Gelişmekte olan piyasaların bu dönemde yaklaşık %4,0 oranında büyümesini bekliyoruz; bu da ABD ve Çin için 2026'da daha güçlü büyüme beklentilerini ve bazı aşağı yönlü revizyonları yansıtıyor. Dayanıklı bir ABD ekonomisi, durgun işe alımlar ve yavaş istihdam artışıyla karakterize bir işgücü piyasasının varlığını gizliyor. ABD ekonomisi dayanıklılığını korudu, ancak iş döngüsünün son aşamasıyla uyumlu olarak zayıf istihdam ve gelir artışıyla yavaşlıyor. Çin'in ihracatı ve devlet desteği, zayıf iç ekonomiyi hâlâ dengeliyor. Çin ekonomisi, devlet teşvikleri ve güçlü ihracatın desteğiyle 2025 yılında %5 büyüme yolunda ilerliyor, ancak reel GSYİH büyümesinin 2027 yılına kadar kademeli olarak %4,2'ye gerilemesi muhtemel. Yurt içi temel göstergeler, dengesiz tüketim, zayıf kurumsal krediler ve azalan sabit kıymet yatırımlarıyla zayıf seyrini sürdürüyor. Merkez bankaları politika normalleşmesinin farklı aşamalarında. Para politikaları küresel olarak farklılaşıyor; ABD Merkez Bankası (FED) işgücü piyasası endişeleri nedeniyle politikalarını gevşetirken, diğer merkez bankaları daha temkinli yaklaşımlar benimsiyor. Gelişmekte olan piyasaların para politikaları da farklılık gösteriyor; Çin ve Endonezya merkez bankaları gevşemeye giderken, Hindistan Merkez Bankası (RBI) istikrarlı bir seyir izliyor. Jeopolitik gerilimler, olası ticaret ve piyasa aksaklıkları da dahil olmak üzere birçok risk mevcut. Teknoloji şirketlerinin değerlemelerindeki bir düzeltme, ABD hisse senedi piyasalarında önemli bir satış dalgasına yol açabilir. Jeopolitik gerilimler, ticaret aksaklıkları ve siyasi istikrarsızlık belirsizliği artırıyor. Yoğun oynaklık dönemlerine yatkın olan farklılaşan para politikaları ve kırılgan tahvil piyasaları, finansal türbülansı daha da kötüleştirebilirken, hızlı teknolojik gelişmeler, belirli sektörleri ve meslekleri geçersiz kılsa da, sektörler genelinde üretkenlik artışları ve dönüştürücü etkiler sunuyor.
Tüm bu gelişmeler altında, emtia fiyat analizleri aşağıdaki şekilde ele alınmıştır.
Selamlarım ve saygılarımla.
Metal-Demir-Çelik:
Londra Metal Borsası (LME) verilerine göre Bakır fiyatları Kasım ayını %0.50’lik artış ile 11.003 dolar/ton seviyelerinde kapatırken, LME Bakır Stokları ise aynı ay için %18.14’lük artış gösterdi. Investing haberine göre; 2026 yılında da arz sorunları devam edecek. Tüccarlar, Trump yönetimi altında olası geniş kapsamlı tarifelerden kaçınmak amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek daha fazla bakır sevk ediyor. Bunun sonucunda diğer bölgelere olan arz daralıyor. Bu eğilim ve Fed’in Aralık ayında faiz indirimine giderek ekonomik aktiviteyi canlandırma beklentisi, ABD dolarını baskılarken bakırı 11.500 dolar/ton seviyelerinin üzerine çıkarttı. BofA’dan Michael Widmer ve Danica Averion gibi analistlerin yer aldığı bir notta, Çin’deki talep %3’ten fazla daralmazsa bakırın 2026 yılına kadar açık vermesi beklendiği belirtildi. Uzun süredir dünyanın en büyük endüstriyel metal tüketicisi olan Çin’deki bakır talebinin, bakır fiyatlarını çeyrek asır önce 1.500 dolardan 10.000 doların üzerine çıkaran genişleme döneminin ardından yavaşlaması bekleniyor. Bölgesel politikalardaki değişimler, altyapı döngüleri ve jeopolitik değişiklikler, Çin’in bakır talebine yönelik potansiyel zorluklar olarak gösteriliyor. BofA analistleri, ülkenin bakır talebinin 2026 yılında yıllık bazda sadece %0,5 büyüyeceğini, bunun da 1988’den bu yana en düşük seviye olacağını öngörüyor. Bununla birlikte, ABD ve Avrupa’daki daha güçlü talebin Çin’deki yavaşlamayı dengeleyebilecek özel bir faktör olabileceğini BofA analistleri belirtti. Analistler, önümüzdeki yıl genel ekonomik ortamın "zorlu" kalmaya devam edeceği öngörülse de bakır konusunda "yapıcı" bir görüşe sahip olduklarını eklediler. Stratejistler, bakırın 2026’da ortalama 11.750 dolar/ton seviyesine yükselebileceğini tahmin ediyor. İstanbul Ticaret Gazetesi haberine göre; ABD'li yatırım bankası Citi, bakır fiyatlarına ilişkin tahminlerini yukarı yönlü güncelledi. Banka, 2026'nın ikinci çeyreğinde bakırın ton başına ortalama 12.000 dolara ulaşmasını beklerken, olumlu senaryoda 14.000 dolar seviyesinin de görülebileceğini belirtti. Banka, kısa vadede fiziksel talebin zayıf seyrettiğini ancak 2026'da daha güçlü temel göstergelerin fiyatlara yansıyacağını ifade etti. Banka raporda, olumlu katalizörlerin ortaya çıkması halinde 12.000 dolar/ton seviyesinin daha erken gerçekleşebileceği değerlendirmesinde bulundu. Citi, küresel imalat sektöründeki dalgalı seyrin 2025 boyunca döngüsel bakır talebi için sınırlı bir yükseliş potansiyeline işaret ettiğini bildirdi. Banka ayrıca, 2024'teki güçlü baz etkisinin ardından 2025'in son çeyreğinde tüketim artışının zayıf kalacağını, ancak ABD'deki gevşek maliye politikaları ve küresel parasal genişlemenin etkisiyle 2026'da toparlanma beklediklerini açıkladı. BloombergHT haberine göre; Goldman Sachs, bakır fiyatlarının görünümüyle ilgili tartışmalara ihtiyatlı yaklaşırken fiyatların 11.000 dolar seviyesinin üzerine çıkmasının kısa süreli olacağını belirtti. Bankaya göre, küresel talebi karşılayacak düzeyde hala bol miktarda metal bulunuyor. Aurelia Waltham'ın da aralarında bulunduğu banka analistleri, yaptıkları değerlendirmede şunları kaydetti: "Bakırda son dönemdeki fiyat artışının büyük bir kısmı, mevcut temel göstergelerden ziyade, gelecekte piyasada yaşanması beklenen sıkışıklık beklentilerinden kaynaklanıyor. Mevcut durumda 11.000 doların üzerindeki rekor seviyenin kalıcı olmasını beklemiyoruz." Bakır, Londra Metal Borsası'nda Aralık ayı başında 11.500 dolar/ton seviyesinin üzerine çıkarak rekor kırmıştı. Bu yükselişi, tarife uygulaması öncesinde metalin ABD'ye girişinin hızlanmasıyla tetiklenen küresel arz sıkışıklığı endişeleri körükledi. Geçen hafta, Mercuria Energy Group'un aşırı arz kesintileri uyarısı da ticareti canlandırmıştı. Goldman Sachs, gelecek yılın ilk yarısı için bakır fiyat tahminini yükseltirken, ABD tarifelerinin ticaretinin fiyatları destekleyeceğini ifade etti. Banka, Amerika dışındaki kritik düzeydeki düşük stokların, yüksek bölgesel primler ve sıkı LME farkları yoluyla hafifletilebileceğini öne sürdü. Bankanın tahminine göre, bu yıl talep, arzın yaklaşık yarım milyon ton gerisinde kalacak ve bakır açığı 2029 yılına kadar ortaya çıkmayacak. Analistler, "Bizim 2026 yılı için öngördüğümüz 160 bin tonluk çok daha az fazla arz, piyasayı dengeli bir seviyeye yaklaştırıyor. Bu nedenle küresel bakır piyasasının yakın zamanda bir açığa girmesini beklemiyoruz," değerlendirmesinde bulundu. Analistler, fiyatların 2026 yılında 10.000-11.000 dolar/ton aralığında kalacağını belirtti. CNBC-e haberine göre ise Bakır piyasasındaki sıkışıklığın devam edeceğini öngören büyük yatırım bankaları, 2026’nın ilk yarısına yönelik fiyat tahminlerini yükseltti. JP Morgan, bakır fiyatının 2026’nın ilk yarısında 12.500 dolara doğru yükselebileceğini belirtti.
Londra Metal Borsası (LME) verilerine göre Alüminyum fiyatları Kasım ayını yatay seyirde ile 2.825 dolar/ton seviyelerinde kapatırken, LME Alüminyum Stokları ise aynı ay için %17.31’lik artış gösterdi. Uzmanlar bakırdaki rüzgarın alüminyuma da yansıyacağı tahmin ediliyor. JPMorgan’a göre alüminyum fiyatları 2026’nın ilk yarısında ton başına 3.000 dolara yaklaşabilir. UBS’e göre ise 2026’da emtia piyasasının en güçlü alanı yine bakır ve alüminyum olacak. TradingView haberinde, “Alüminyum tarafında Çin’in kapasite kısıtlamaları ve artan enerji maliyetleri, küresel üretimde frenleyici etki yaratıyor.” ifadesine yer verilirken UBS, alüminyumun enerji geçişiyle birlikte stratejik bir yatırım teması olmaya devam edeceğini belirtiyor. Commerbank alüminyum için ton başına fiyat beklentisini 2.600 dolardan 2.900 dolara yükseltti. SMM haberine göre; Alüminyum piyasası karmaşık bir dönüm noktasında. Bir yandan, jeopolitika, enerji dönüşümü ve ticaret politikaları maliyet yapılarını ve tedarik zincirlerini yeniden şekillendiriyor. Öte yandan, güçlü "yeşil talep" ve arz tavanlarının gerçekliği, fiyat dalgalanmalarını yönlendiren temel çelişkiyi oluşturuyor. 026'ya bakıldığında, alüminyum fiyatları bir "atak yapma ve geri dönme" senaryosu sergileyebilir. Kısa vadede, yapısal arz darboğazları ve politika belirsizliği fiyatları ton başına 3.000 ABD Doları psikolojik seviyesine doğru itebilir. Ancak, piyasa mekanizmaları sonunda devreye girecek ve Endonezya ve diğer yerlerdeki yeni kapasitenin kademeli olarak serbest bırakılmasıyla arzın yeniden dengelenmesi bekleniyor. SMM, "önce yüksek, sonra düşük" bir seyir öngörüyor; fiyatlar nihayetinde ton başına 2.700–2.800 ABD Doları aralığında denge bulacak.
Londra Metal Borsası (LME) verilerine göre Nikel fiyatları Kasım ayını %2.43’lük azalış ile 14.655 dolar/ton seviyelerinde kapatırken, LME Nikel Stokları ise aynı ay için %1.24’lük artış gösterdi. Outokumpu paslanmaz çelik Aralık 2025 prim fiyatlarını; 430 kalite için 16 EUR/ton artış, 304 kalite için 20 EUR/ton artış ve 316 kalite için 5 EUR/ton artış ile açıkladı. Coface analistleri, kısa vadede fiyatların mevcut düşük seviyelerine yakın seyretmesini, 2026’nın ilk çeyreğinde ton başına yaklaşık 14.000 ABD doları civarında kalması bekliyor. Analistlere göre; bu aşağı yönlü baskı, büyük ölçüde küresel arz fazlasından kaynaklanıyor. Bu durum, özellikle Endonezya’daki güçlü üretim (başlıca ferronikel/NPI) ve Çin’deki nikel sülfat ile anot malzemeleri (pillerde kullanılan) üretiminden besleniyor. Endonezya, bu dinamiğin merkezinde yer alıyor. 2025 itibarıyla küresel madencilik üretiminin %60’ından fazlası ve rafinasyonun %42’si bu ülkede gerçekleşiyor. 2020’de işlenmemiş cevher ihracatına getirilen yasak sonrasında Endonezya hükümeti, yerel katma değeri artırmak amacıyla işlenmemiş cevher ihracatını yasakladı ve bu da büyük yabancı yatırımcıları ülkeye çekerek yerel tesislerin inşasını teşvik etti. Sonuç olarak ülke, 2014’teki 2 ergitme tesisinden 2025’te 30’un üzerine çıkarak kapasitesini hızla artırdı; bu da küresel arz fazlasına yol açtı. Bu aşırı genişlemeyi sınırlamak için hükümet, 10 Kasım’da yeni bir düzenleme (Regulation No. 28/2025) yürürlüğe soktu ve Endüstriyel İşletme İzinleri (IUI) üzerinden yeni ergitme yatırımlarını kısıtladı. Enerji ve Maden Kaynakları Bakanlığı ayrıca, 2026 yılı için nikel cevheri üretim kotalarını (RKAB) 2025 için onaylanan 319 milyon tonun altına düşürmeyi planlıyor. Ancak kısa vadede arz üzerindeki etkisi sınırlı kaldı ve piyasa tepkisi zayıf oldu. Nikel’in ana tüketim alanı olan Paslanmaz çelik alımları zayıf seyretmeye devam ediyor, özellikle Asya pazarlarında. 2025 yılında paslanmaz çelik talebinin yıllık %3–4 artışla 65 milyon tona ulaşması bekleniyor (2024’te artış %7 olmuştu). Çin’in küresel nikel rafinasyonundaki (%25) ve tüketimindeki (%60 cevher, %25 rafine nikel) kilit rolü fiyatlardaki oynaklığı artırıyor. Ülke, üretim kapasitesini sınırlamayı hedeflerken, nikelin temel kullanım alanlarından biri olan inşaat sektörü zorluk yaşamaya devam ediyor. 2026’da Çin GSYH büyümesinin %4,2’ye gerilemesi bekleniyor; bu da talebi aşağı çekebilir. Buna rağmen, enerji dönüşümünü destekleyen uzun vadeli teknolojiler – örneğin elektrikli araçlar (EV) ve enerji depolama sistemleri – Çin’in inşaat ve gayrimenkul kaynaklı zorluklarını kısmen dengeleyebilir. Nikel, EV bataryalarında kobalt bazlı teknolojilere kıyasla daha uygun maliyetli bir alternatif sunuyor. Nikel açısından zengin batarya kimyaları, araçların ağırlığını azaltıp menzili artırarak elektrikli araçların daha erişilebilir hale gelmesini sağlıyor ve yaygınlaşmasını hızlandırıyor. Çin’de Eylül ayında 1,8 milyon adet elektrikli araç üretildi ve 2025 satışlarında yaklaşık %50 pazar payına ulaşıldı. Bu, Çin’in EV pazarının orta vadede güçlü kalacağını gösteriyor.
Londra Metal Borsası (LME) verilerine göre Çinko fiyatları Kasım ayını %3.70’lik artış ile 3.255 dolar/ton seviyelerinde kapatırken, LME Çinko Stokları ise aynı ay için %48.28’lik artış gösterdi. Argus analistlerine göre; Avrupa'da 2026 yılı için uzun vadeli çinko sözleşmesi müzakereleri beklenenden daha yavaş ilerliyor; hatta bazı piyasa katılımcıları görüşmelerin henüz başlamadığını bildiriyor. Bu yavaşlama, kritik düzeydeki düşük envanterden kaynaklanan ve yakın vadeli belirsizliği körükleyen, Londra Metal Borsası'ndaki (LME) keskin geri dönüş (backwardation) durumuyla tetikleniyor. Bir piyasa katılımcısı, "Mevcut piyasa durumu ve geri dönüş gerçekten sürdürülebilir değil... daha uzun vadeli sözleşmeleri düşünmek bile zor," dedi. Üreticiler ileriye dönük satışları kilitleme konusunda isteksizken, tüketiciler arz güvencesi konusunda belirsizlik yaşıyor. Orijinal ekipman üreticileri (OEM) satış siparişlerini yavaş yayınladığı için, üreticiler gelecek yılki özel yüksek dereceli (SHG) çinko talebi hakkında kararsız. Endüstriyel tüketim eğilimleri netleştiğinde mevcut sıkışıklığın devam edip etmeyeceğini veya azalacağını belirlemeye çalıştıkları için, piyasa katılımcıları çoğunlukla bir bekle ve gör yaklaşımı benimsedi. Uluslararası Kurşun ve Çinko Çalışma Grubu, 2026'da rafine çinko küresel arzının talebi aşacağını ve 271.000 tonluk bir fazlalığa yol açacağını tahmin ediyor, bu da mevcut geri dönüş durumunun sürdürülemeyebileceği anlamına geliyor. AB, Ocak-Ağustos döneminde 674.426 ton çinko ithal etti; bu, geçen yılın aynı dönemine göre %5'lik bir düşüşü işaret ederek talebin yumuşadığını gösteriyor. Bazı kaynaklar, 2026'nın ilk birkaç ayı için güvence altına alındıkları için sözleşmeleri sonuçlandırma konusunda acele etmediklerini kaydetti. Müşteri iştahındaki son düşüş, alıcıların uzun vadeli sözleşmeler aracılığıyla talep ettikleri hacimlerin azalmasına yol açarak, bunu telafi etmek için gelecek yıl spot alımların artabileceği beklentilerini yükseltiyor. Alıcılar, kısa vadeli fiyatlandırmanın öngörülemez olduğu bir piyasada fazla taahhütte bulunmakta isteksizler. Avrupalı piyasa katılımcılarının çoğu, gelecek yılın uzun vadeli primlerinin $220/ton civarında belirlenmesini beklerken, en az bir büyük üretici $250/ton için baskı yapıyor. Alıcı hedefleri ile üretici teklifleri arasındaki bu fark, karar verme sürecinin yavaşlamasına katkıda bulunuyor. Mevcut müzakereler, spot primlerle yakından uyumlu ilerliyor; Argus haftalık SHG çinko Rotterdam depo içi primi değerlendirmesi en son 17 Kasım'da $230-260/ton olarak belirlenmişti. Benzer bir durum ABD piyasasında da yaşanıyor; birçok alıcının başlangıçta 27 Kasım Şükran Günü tatilinden önce sözleşmelerini tamamlamayı ummasına rağmen, 2026 müzakerelerinin büyük bir kısmı eksik kaldı. ABD primleri şimdiye kadar spot ve uzun vadeli müzakerelerde 18-21¢/lb ($396-463/ton) arasında seyretti.
Londra Metal Borsası (LME) verilerine göre Kurşun fiyatları Kasım ayını %1.61’lik azalış ile 1.953 dolar/ton seviyelerinde kapatırken, LME Kurşun Stokları ise aynı ay için %17.40’lık artış gösterdi. Aynı dönem için LME Kalay fiyatları %8.63’lük artış ile 39.100 dolar/ton olurken, LME Kalay stokları %13.26’lık artış gösterdi. Ekonomim haberine göre; Küresel kalay piyasasında daralan arz ve güçlü talep nedeniyle Londra Metal Borsası’nda (LME) ton başına fiyatlarda 39 bin dolar sınırı aşılırken, kalay yılbaşından bu yana %34’lük yükselişle endüstriyel metaller arasında en güçlü performansı gösterdi. Piyasadaki rallinin temelinde Güneydoğu Asya’dan gelen arz kesintileri yer alıyor. En büyük üretici Myanmar’da madencilik kotaları devreye alınsa da kritik Man Maw madeninin denetim nedeniyle kapatılması ve bölgede yaşanan deprem sonrası altyapı hasarı, üretim kapasitesini ciddi biçimde sınırladı. Buna ek olarak yağmur mevsiminden kaynaklanan aksaklıklar da tedariki daralttı. İkinci büyük tedarikçi Endonezya’da Devlet Başkanı Prabowo Subianto’nun Sumatra’daki bin kaçak madenin kapatılması yönündeki talimatı arz tarafındaki baskıyı artırdı. Arz tarafındaki bu sıkışıklığa karşın elektronik, yarı iletken ve elektrifikasyon sektörlerinden gelen talep güçlü seyrediyor. Veri merkezlerinden elektrikli araçlara, güneş panellerinden otomotiv elektroniğine kadar geniş bir alanda kullanılan kalayın tüketimi önümüzdeki yıl da artmaya devam edecek. Çin’de kalay izabe tesislerinin konsantre eksikliği nedeniyle kapasite artıramaması da fiyatları destekleyen başka bir unsur. BMI, bu tabloyu göz önünde bulundurarak 2026 fiyat tahminini ton başına 32 bin dolardan 35 bin dolara yükseltti. Analistler, madencilik projelerinin sınırlı sayıda olması nedeniyle yeni arzın yavaş ilerlediğini, rafine üretim için gerekli cevher tedarikinin rekabeti artıracağını ve piyasa açığının daralmaya devam edeceğini belirtiyor. Kalayın elektronik tüketiminde artışla birlikte geleceğin emtiası konumunu güçlendireceği vurgulanıyor. Kalay talebi, küresel ekonomide hız kazanan dijitalleşme ve elektrifikasyon eğilimleriyle birlikte güçlü bir yapısal destek görüyor. Yarı iletken endüstrisi, veri merkezleri ve güç elektroniği gibi alanlarda lehimleme malzemesi olarak yoğun biçimde kullanılan kalay, özellikle yapay zekâ uygulamaları için kurulan yüksek kapasiteli sunucu altyapılarında kritik rol oynuyor. Elektrikli araçlarda her yıl artan elektronik bileşen sayısı, batarya yönetim sistemlerinden şarj ünitesine kadar pek çok noktada kalay kullanımını yukarı çekiyor. Güneş panellerinin fotovoltaik hücrelerinde temel malzemelerden biri olan kalay, yenilenebilir enerji yatırımlarındaki ivme sayesinde talep tabanını genişletiyor.
Demir Cevheri fiyatları, Kasım ayında %0.94’lük azalış göstererek 105 dolar/ton seviyesine geriledi. LME Çelik Hurda CFR Türkiye (Platts) fiyatları Kasım ayında %2.41’lik artış kaydederken, son 12 aylık değişimi %4.66 artış yönlü oldu. LME İnşaat Çeliği FOB Türkiye (Platts) fiyatları ise Kasım ayında %0.68 oranında artarken, son 12 aylık değişim ise %2.61 azalış yönlü oldu. İstanbul Ticaret Gazetesi haberine göre; Fitch Solutions'a bağlı uluslararası araştırma kuruluşu Business Monitor International (BMI) tarafından yayımlanan son emtia raporu, çelik üretiminin ana hammaddesi olan demir cevherinin geleceğine ışık tuttu. Rapora göre, 2025'te ton başına 110 dolar seviyesinde seyretmesi beklenen fiyatların, 2026 yılında ortalama 95 dolara gerilemesi bekleniyor. Bu düşüşe rağmen fiyatların pandemi öncesi seviyelerin üzerinde kalacağı ve ‘yüksek’ olarak nitelendirileceği vurgulandı. Fiyatlardaki aşağı yönlü baskının arkasındaki en büyük etken, dünyanın en büyük demir cevheri tüketicisi olan Çin'in yavaşlayan ekonomisi ve özellikle krizdeki emlak sektörü. BMI analistleri, Çin hükümetinin ekonomiyi inşaat ve ağır sanayiden uzaklaştırma çabalarının demir cevheri talebini zayıflatacağını belirtiyor. Çin'in çelik üretimindeki olası yavaşlama, küresel demir cevheri piyasaları için en önemli risk faktörü olarak öne çıkıyor. Piyasayı dengeleyen unsurlar da mevcut. Avustralya ve Brezilya gibi önde gelen üreticilerin arzı artırmaya devam etmesi bekleniyor. Ancak bu arz artışının etkisini sınırlayan iki önemli faktör var. Birincisi, Hindistan ve Güneydoğu Asya gibi gelişmekte olan pazarların altyapı projeleriyle artan güçlü talebi. Bu bölgeler, Çin'in yarattığı talep boşluğunu kısmen dolduruyor. İkinci önemli faktör ise madencilik şirketlerinin artan üretim maliyetleri. Yüksek enerji ve işçilik maliyetleri, fiyatlar için doğal bir taban oluşturarak sert düşüşlerin önüne geçiyor. Analistler, bu nedenle demir cevheri fiyatlarının 95 dolar seviyesinde dengeleneceğini, ancak yukarı yönlü potansiyelin sınırlı kalacağını öngörüyor. BMI’ye göre, 2026 sonrası dönemde demir cevheri fiyatlarında kademeli bir düşüş beklentisi hakim. Bunun nedeni, artan arz, düşen talep dinamiği ve çeliğin ‘daha az cevherle üretilebilen’ düşük karbonlu türlere kayması. Kuruluş, 2034 için fiyat tahminini 78 dolar/ton olarak verdi.
Plastik ve Kauçuk:
TÜSMOD Plastik Fiyat Endeksi Kasım ayında %1.59 azalış gösterirken, 2025 yılı değişimi %4.56 azalış ve son 12 aylık değişim %3.81 azalış yönlü oldu. PET %4.35’lik düşüş ile fiyatı en çok azalan plastik olurken, bunu %3.65 düşüş ile EVA ve %3.29’luk düşüş ile EPS izledi. PMMA ise %3.12 ile Kasım ayında fiyatı en çok artan plastik oldu. Chemorbis haberlerine göre; PVC, 2025’te süregelen global fiyat zayıflığı ve cansız talep nedeniyle Türkiye’de üç çeyreği aşkın bir süre düşmesinin ardından dip arayışına girdi. Aslında, satıcıların marjlarındaki daralma, düşüş eğilimini durdurmak veya kısa süreliğine yön değişikliğine uğratmak için birçok girişimi tetikledi. Ancak her girişim nihayetinde zayıf nihai tüketim ve geniş bir arz fazlası ekseninde sekteye uğradı. ABD’li satıcıların mütevazı yukarı yönlü düzeltmeleriyle desteklenen Türkiye piyasası 2025’in sonlarına doğru istikrar belirtileri gösterse de, oyuncular 2026’da toparlanma yolunun en iyi ihtimalle belli belirsiz olacağını düşünüyor. Önde gelen Tayvanlı bir PVC üreticisi, Hint distribütörleri için yeni bir indirim uygulayarak Aralık ayı için gösterge fiyatını bir kez daha düşürdü. Piyasa oyuncuları, ilave indirimin ayın toplam düşüşünü 60$/tona derinleştirdiğini söylüyor. ABD’li PE tedarikçileri, özellikle yıl sonu stok boşaltma faaliyetlerinin bir parçası olarak global piyasalara aylar boyunca agresif indirimlerle yön verdi. Akabinde Aralık ayının başlamasıyla en keskin indirimler ortadan kalktı. Avrupa’da ABD malı PE fiyatlamasında stabil veya hafif yukarı yönlü bir görünüm söz konusu. Türkiye’de marjların sıkışmasıyla ABD’li satıcılar kademeli olarak agresif tutumlarını bıraktı. Asya ise rekabetçi ve yüklü ABD mallarını almaya devam etse de aşağı yönlü baskı hafifledi. Türkiye’nin PP piyasası, beş aylık düşüşlerin ardından Kasım ayını satıcıların marjlarını savunması ve 3-6 Aralık tarihli Plast Eurasia fuarı öncesinde teknik bir dip oluşturmasıyla stabil bir tonda kapatıyor. Genel hava artık büyük ölçüde stabilize oldu; ancak toparlanma sinyalleri halen çoğunlukla belirli türlerle sınırlı. Özellikle elyaf, sıkışan arz ve bazı mevsimsel destekler doğrultusunda daha iyi bir performans gösterdi. Poliolefin piyasaları, Türkiye’de yıl sonu durgunluğu ve hammadde piyasalarındaki gevşeme ışığında Kasım başında yeni indirimler gördü. Oyuncular global eğilimleri ve lokal dinamikleri takip ederken, fiyatların son yılların en düşük seviyesine gerilediği şimdilerde halihazırda dip yapmış olduğu gündeme geldi. Satıcılar, 4. çeyreğin başlarında sektörel etkinlikler sırasında yapılan alışverişlerle canlanan satış performanslarının ardından temkinli bir iyimserlik içine girdi. Kuzey Amerika, operatörlerin üretim oranlarını düşürmesi ve stokların rahatlamasıyla daha disiplinli bir şekilde çalışırken, Avrupa PE ve PP marjlarının erozyana uğramaya devam etmesiyle en fazla baskı altında kalmaya devam ediyor. Asya ise, devam eden kapasite ilavelerinin baskısı altında zayıf kalmayı sürdürüyor. Avrupa, 2026 yılına son iki yılda yoğunlaşan yapısal baskıların şekillendirdiği kritik bir dönüm noktasında giriyor. Kronik arz fazlası, zayıf nihai talep, yüksek enerji ve karbon maliyetleri ile artan global rekabet, marjları daralttı, daha fazla Avrupa tesisini rasyonalizasyon veya kalıcı kapanışa itti ve bölgenin ihracatçı konumdan ithalata bağımlı bir yapıya dönüşmesini hızlandırdı. Bu bağlamda, PP fiyatları son yılların en düşük seviyelerinde kalmaya devam ediyor, yurtiçi varlıklar giderek artan bir baskıyla karşı karşıya kalıyor ve 2021 öncesinde net ihracatçı olan Avrupa küresel ticarette giderek net ithalatçı rolünü üstleniyor.
Politika gelişmeleri de odak noktası haline geliyor: ABD’den yapılan ithalata uygulanan gümrük vergisinin kaldırılması önerisi ve olası korumacı önlemler, ticaret akışlarını ve rekabetçi dinamiklerini daha da etkileyebilir. Bu gerçekler, 2026’yı, kısa vadeli dalgalanmalardan çok uzun süredir sektörü yeniden şekillendiren yapısal ve politika kaynaklı etkenlerin şekillendireceği bir yıl olarak öne çıkarıyor. 2026’ya yaklaşırken, Asya’daki önde gelen PE piyasaları, yapısal arz fazlası, zayıflayan talep ve süregelen makroekonomik baskıların etkisi altında kalmaya devam ediyor. 2025’in ikinci yarısı, ikili gerilimlerin hafiflemesiyle Çin’e agresif ABD menşeli malların akması ve Çin’deki devam eden kapasite artışı nedeniyle halihazırda yerleşik olan aşağı yönlü baskıyı artırmasıyla pek bir rahatlama getirmedi. Avrupa’daki iki önde gelen stirenik üreticisi, Aralık ayı için fiyat artışları açıklayarak sekiz ay boyunca devam eden aşağı yönlü eğilimi tersine çevirdi. Son hamleler, stiren kontratının Kasım ayına kıyasla 21€/ton artmasının ardından geldi ve PS, ABS ve SAN piyasalarına maliyet desteği sağladı. Asya’da PS ve ABS fiyatları, süregelen arz fazlası ve durgun tüketim nedeniyle 5,5 yılın en düşüklerinde zayıf kaldı. Bölge genelinde hava, zayıf türev talep, bol arz ve Çin ile diğer menşeler arasındaki fiyat farkının oldukça açık kaldığı Güneydoğu Asya’da rekabetçi Çin tekliflerinin birleşimiyle baskı altında kaldı. Maliyet dinamikleri rahatlama sağlayamadı. Asya’da, şişelik PET piyasalarında hava bu hafta değişti ve fiyatlar son artışların ardından stabil veya gevşeme eğilimli bir seyir izledi. Stabil monomer maliyetlerinin bir miktar destek sağlamasına rağmen, temkinli alım, rahat arz ve hava koşullarına bağlı aksaklıklar yakın vadede beklentileri zayıf tutuyor. Genleşmiş polistiren (EPS) piyasası, Ekim ayında son 5 yılın en düşük seviyesine geriledikten sonra Kasım ayında toparlanma sinyalleri vermeye başladı. Türkiye’de yurtiçi üreticiler ayı ilk olarak stabil seviyelerden açsa da, Avrupa’da keskin bir şekilde artan spot stiren fiyatları yedi aylık düşüş eğiliminin ardından ilk artışları getirdi. Fiyatların dip yaptığı görülürken, işleyiciler yıl sonu bilanço dönemi olmasına rağmen bir miktar stok yenileme konusunda istekli davrandı.
Enerji ve Petrol:
Boru Hatları İle Petrol Taşıma AŞ’nin (BOTAŞ), internet sitesinde Aralık ayı için doğalgaz satış tarifesi yayımlanmadı. En son 2 Temmuz 2025 tarihinde fiyat güncellemesi yapan BOTAŞ’ın fiyat açıklamaması Son üç ayda olduğu gibi Aralık ayı için de tarifede bir değişiklik olmayacağı şeklinde yorumlandı. Elektrik fiyatları için EPDK tarafından Kasım ayı için de yeni bir bildirim yapılmadı. Son bildirim 27 Mart’ya yapılmış ve 5 Nisan’dan itibaren geçerli tarife tabloları açıklanmıştı. Yurtiçi pompa fiyatları Kasım ayında Motorin için %0.79 azalırken, Benzin için %1.65 artış gösterdi. Buna göre yurtiçinde 2025 yılı ortalama fiyat değişimi %23.39 artış yönlü oldu. AA haberine göre; ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA), küresel petrol piyasalarındaki gelişmeleri dikkate alarak bu sene ve gelecek yıl için ortalama petrol fiyatı tahminini yukarı yönlü revize etti. EIA'nın "Kasım 2025 Kısa Dönem Enerji Görünümü Raporu"na göre bu yıl için Brent türü ham petrolün ortalama varil fiyatının 68,76 dolar seviyesinde olacağı öngörülüyor. Fiyat, önceki raporda 68,64 dolar olarak tahmin edildi. Batı Teksas türü (WTI) ham petrolün ortalama varil fiyatının ise 65,15 dolar olacağı değerlendiriliyor. WTI için geçen ay yapılan fiyat tahmini 65 dolardı. EIA, gelecek yıl için ise ortalama varil fiyatını Brent petrolde 54,92 dolar, WTI'da 51,26 dolar olarak tahmin ediyor. Önceki raporda Brent petrolün ortalama varil fiyatı 52,16 dolar, WTI ham petrolün varil fiyatı ise 48,50 dolar olarak öngörüldü. Fiyatlarda yapılan yukarı yönlü revizyonda Çin'in stratejik petrol rezervlerini artırmak için sürdürdüğü yüksek hacimli alımlar ve Rusya'ya yönelik yeni yaptırımların üretimi sınırlama olasılığı etkili oldu. EIA, Çin'in ocak-eylül döneminde stratejik stoklarına günde ortalama 800 bin varil petrol eklediğini tahmin ediyor. Kurum, Çin'in 2026'da da alımlara devam edeceğini ancak bu yılkine kıyasla daha yavaş tempoda ilerleyeceğini öngörüyor. EIA, Rusya'ya yönelik yaptırımların 2026'nın ilk çeyreğinde günlük ham petrol üretimini 100 bin varil azaltacağını tahmin ediyor ancak yaptırımların daha güçlü etkiler yaratması durumunda üretimdeki düşüşün öngörülenden fazla olabileceği, bunun da fiyatları yukarı çekebileceği belirtiliyor.
Döviz Kurları:
TCMB 28 Kasım 2025 kapanış verilerine göre, USD döviz satış kuru Kasım ayında %1.10’luk artış ile 42.43 TL; EUR döviz satış kuru %1.13’lük artış ile 49.10 TL oldu. EUR/USD paritesi ise %0.03 artışa, 1.1572 seviyesine yükseldi.. Buna göre 2025 yılında EUR ve USD ortalama kur artışı %26.73 olarak gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Kasım Piyasa Katılımcıları Anketine göre; katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 43.56 TL iken, bu anket döneminde 43.42 TL olmuştur. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 49.75 TL iken, bu anket döneminde 50.62 TL olarak gerçekleşmiştir. Forbes haberine göre; Almanya’nın önde gelen bankalarından Commerzbank, Türk lirasına ilişkin güncel kur beklentilerini açıkladı. Banka, hem dolar/TL hem de euro/TL’de önümüzdeki iki yıl boyunca düzenli fakat belirgin bir yükseliş öngörüyor. Tahminlere göre 2026’da dolar %30, euro ise %36,5 artacak. Commerzbank’ın yayımladığı yeni projeksiyonlara göre Türk lirasının önümüzdeki dönemde değer kaybı hızlanarak devam edecek. Hem dolar/TL hem euro/TL için yıl yıl artış öngören banka, özellikle 2026’dan itibaren ivmenin güçleneceğine dikkat çekti. Bankanın hesaplamalarına göre dolar/TL’de tablo şöyle şekilleniyor: 2025 Aralık: 44TL, 2026 Mart: 45TL, Haziran 50TL, Aralık 55TL. Analizde, kurun 2026 itibarıyla daha hızlı bir yükseliş eğilimine gireceği vurgulanırken, mevcut piyasa verileri de bu beklentiyi destekliyor. Euro cephesindeki beklentiler de dikkat çekici artışlara işaret ediyor. Commerzbank’ın projeksiyonuna göre euro/TL’de yıllara göre öngörülenen seviyeler: 2025 Aralık: 51.48TL, 2026 Mart: 53.55TL, Haziran 60TL ve Aralık 67.10TL. Raporda, özellikle 2026 ortasından itibaren euro/TL’nin hızla tırmanarak 2027’de 70 TL sınırına yaklaşacağı ifade edildi. CNNTürk haberine göre; Almanya’nın önde gelen finans kuruluşu Deutsche Bank, EMEA bölgesine yönelik son değerlendirme raporunu yayımladı. Raporda Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme, enflasyon, döviz kuru ve para politikası beklentileri geniş yer buldu. Banka; ılımlı büyümenin korunduğu, dezenflasyon sürecinin kademeli devam ettiği ve maliye politikasında manevra alanının sınırlı kaldığı bir makro görünüm paylaştı. Deutsche Bank, Türkiye varlıklarında yılın ilk bölümünde carry trade getirilerinin ön planda olduğunu ancak zaman içinde bu avantajın zayıflayacağı uyarısını yaptı. Bankaya göre enflasyondaki yapışkan seyir ve reel faiz avantajının daralması, yılın geri kalanında risk–getiri dengesini Türkiye aleyhine çevirebilir. Deutsche Bank’ın raporunda döviz kuru beklentileri de dikkat çekti. Bankanın 2025 yıl sonu dolar/TL tahmini 43 TL, 2026 yıl sonu tahmini 52 TL ve 2027 yıl sonu tahmini 62 TL oldu. Banka, kur tarafında yukarı yönlü baskının devam edeceğini ancak para politikasındaki sıkı duruşun sert hareketleri sınırlayabileceğini belirtti. Japon yatırım bankası Nomura’nın Küresel Döviz Stratejisi Başkanı Craig Chan, 2026 yılına yönelik dolar görünümünü değerlendirdi. Chan’e göre ABD para birimi gelecek yıl genel olarak istikrarlı bir hat izleyebilir ancak aşağı yönlü riskler giderek daha fazla öne çıkıyor. Chan, önümüzdeki yıl doların seyrini etkileme potansiyeli taşıyan üç önemli unsura dikkat çekti: ABD Yüksek Mahkemesi'nin Trump dönemindeki tarifelerle ilgili vereceği karar, FED’in bağımsızlığına yönelik tartışmalar ve FED Yönetim Kurulu üyesi Lisa Cook’un görevden alınması sürecinin yarattığı belirsizlikler. Bu başlıkların küresel piyasalarda dalgalanmayı artırabileceğini söyleyen Chan, volatilitenin devam etmesinin dolar üzerinde ilave baskı yaratabileceğini belirtti.
Yurtiçi Fiyat ve Maliyet Endeksleri:
TÜİK verilerine göre, Yİ-ÜFE (2010=100) 2025 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre %0,84 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre %26,72 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre %27,23 artış ve on iki aylık ortalamalara göre %25,37 artış gösterdi. Sanayinin dört sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %32,60 artış, imalatta %27,04 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında %24,92 artış ve su temininde %57,62 artış olarak gerçekleşti. Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara mallarında %23,09 artış, dayanıklı tüketim mallarında %33,17 artış, dayanıksız tüketim mallarında %31,65 artış, enerjide %27,40 artış ve sermaye mallarında %28,44 artış olarak gerçekleşti. Sanayinin dört sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %1,77 artış, imalatta %1,17 artış, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında %3,10 azalış ve su temininde %2,02 artış olarak gerçekleşti.Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara mallarında %1,27 artış, dayanıklı tüketim mallarında %1,08 artış, dayanıksız tüketim mallarında %0,48 artış, enerjide %0,48 azalış ve sermaye mallarında %1,54 artış olarak gerçekleşti.
YD-ÜFE 2025 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre %0,90 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre %28,69 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre %28,75 artış ve on iki aylık ortalamalara göre %25,13 artış gösterdi. Sanayinin iki sektörünün yıllık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %32,78 artış, imalatta %28,68 artış olarak gerçekleşti. Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri; ara mallarında %25,85 artış, dayanıklı tüketim mallarında %35,80 artış, dayanıksız tüketim mallarında %36,17 artış, enerjide %14,35 artış, sermaye mallarında %27,64 artış olarak gerçekleşti. Sanayinin iki sektörünün aylık değişimleri; madencilik ve taş ocakçılığında %4,74 artış, imalatta %0,83 artış olarak gerçekleşti. Ana sanayi gruplarının aylık değişimleri; ara mallarında %1,12 artış, dayanıklı tüketim mallarında %2,82 artış, dayanıksız tüketim mallarında %1,95 artış, enerjide %3,50 azalış, sermaye mallarında %0,07 artış olarak gerçekleşti.




