Doçent Dr. Lütfi Apilioğulları
KOBİ’lerde Yetkinlik Temelli Dönüşüm: Eğitim, Liderlik ve Üniversite-Sanayi İş Birliği
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ’ler), ekonomik kalkınmanın temel dinamiklerinden biri olarak istihdam yaratma, yenilikçi girişimleri teşvik etme ve bölgesel kalkınmayı destekleme işlevleriyle öne çıkmaktadır. Ancak günümüzde dijitalleşme, teknolojik gelişmelerin hızlanması ve küresel rekabet baskısı, KOBİ’lerin yalnızca üretim kapasiteleriyle değil; bilgi, yetkinlik ve çevik adaptasyon kabiliyetleriyle de varlıklarını sürdürebilmelerini zorunlu kılmaktadır. Bu değişim ortamında KOBİ’lerin rekabetçiliklerini koruyabilmeleri için yalnızca fiziksel altyapıya değil, aynı zamanda insan kaynağının niteliğine ve öğrenen organizasyon yapısına yatırım yapması gerekmektedir.
KOBİ’lerin en temel sorunlarından biri, nitelikli iş gücüne erişim ve mevcut iş gücünün yetkinliklerini geliştirme konusundaki yetersizliklerdir. Çoğu işletme, bu açığı kapatmak için dış kaynaklı ve standart içerikli eğitim programları düzenlemekte; ancak bu programlar, uygulamadan kopuk yapıları nedeniyle çalışanların iş performansına doğrudan katkı sağlayamamakta, dolayısıyla eğitim harcamaları işletmeler için bir maliyet unsuruna dönüşmektedir.
Oysa etkili bir eğitim stratejisi; işletmenin özgün ihtiyaçlarına göre şekillenen, uygulamalı ve probleme dayalı modüllerle desteklenen ve çıktıları ölçülebilir bir yapıda olmalıdır. Bu çerçevede, “çözüm geliştirme yetkinliği” ön plana çıkmaktadır. Günümüz iş dünyasında çalışanlardan yalnızca görev tanımlarını yerine getirmeleri değil; aynı zamanda süreçlere katkıda bulunmaları, yenilikçi çözümler geliştirmeleri ve işletmeye katma değer sağlamaları beklenmektedir. Bu beklenti, çalışanların çok disiplinli bilgi ve becerilere sahip olmasını gerektirmekte; iş doyumu, psikolojik dayanıklılık ve kurumsal aidiyet gibi faktörlerle desteklenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
KOBİ’lerin yetkinlik geliştirme süreçlerinde üniversite-sanayi iş birliğinin sadece Ar-Ge odaklı değil, eğitim ve insan kaynağı geliştirme odaklı olarak da etkinleştirilmesi önem taşımaktadır. Akademik bilgi ve deneyimin, işletmenin saha gerçeklerine uygun şekilde uyarlanması; probleme dayalı, uygulamalı ve modüler eğitim programları ile desteklenmesi bilgi transferini hızlandırmakta ve çalışanların çözüm geliştirme kapasitelerini güçlendirmektedir. Bu doğrultuda, üniversite ve işletmelerin birlikte tasarlayacağı eğitim programları, vaka analizleri, simülasyonlar, yerinde uygulamalar ve ortak projelerle zenginleştirilmeli; teorik bilginin pratikteki karşılığı görünür kılınmalıdır.
Dijital çağın gerektirdiği sürekli değişim ortamında dört yıllık bir üniversite eğitiminin, bireylerin mesleki yaşamları boyunca ihtiyaç duyacakları bilgi ve becerileri karşılaması mümkün görünmemektedir. Bu nedenle yaşam boyu öğrenme yaklaşımı, hem bireyler hem de kurumlar için stratejik bir zorunluluk haline gelmiştir. Yaşam boyu öğrenme, bilgiyi yalnızca edinmeyi değil, onu uygulamaya dönüştürmeyi, problem çözme süreçlerinde kullanmayı ve başkalarına aktararak kalıcı hale getirmeyi esas alır. Özellikle üretim, kalite yönetimi, tedarik zinciri ve tasarım gibi işlevsel alanlara yönelik olarak tasarlanan probleme dayalı, uygulama odaklı eğitim programları; teknik yetkinliklerin artırılmasının yanı sıra, kurumun genel performansına da doğrudan katkı sağlamaktadır.
KOBİ’lerde yetkinlik geliştirme süreci yalnızca insan kaynakları veya eğitim birimlerinin değil, aynı zamanda liderlerin stratejik yaklaşımı ile şekillenmelidir. Liderlik yalnızca yönetsel kararlar almak değil, aynı zamanda örgütsel öğrenmeyi teşvik etmek, ekiplerin gelişimine öncülük etmek ve öğrenme süreçlerini kolaylaştırmak anlamına gelmektedir. Bu nedenle KOBİ liderlerinin yalnızca yönetici değil; mentör, kolaylaştırıcı ve öğrenme elçisi rollerini üstlenmesi gerekmektedir. Böylelikle çalışanlar, pasif bilgi alıcıları olmaktan çıkıp aktif çözüm geliştiricilere dönüşmekte, işletme ise öğrenen organizasyon yapısına evrilmektedir.
KOBİ’lerin sürdürülebilir rekabet gücü elde edebilmesi; yalnızca üretim süreçlerinin optimizasyonu değil, aynı zamanda bilgiye dayalı ve öğrenen organizasyon kültürüyle mümkündür. Yaşam boyu öğrenme yaklaşımı ve işletmeye özgü, sahaya dayalı eğitim stratejileri; çalışanların bireysel gelişiminin ötesinde kurumsal yapının dönüşümünü desteklemekte, üniversite-sanayi iş birliği ise bu süreci güçlendiren önemli bir yapı taşı haline gelmektedir.
Strateji ve Uygulama Önerileri:
-Üniversite-sanayi iş birliği, yalnızca Ar-Ge değil, uygulamalı eğitim ve yetkinlik geliştirme alanlarında da aktif hale getirilmelidir.
-Eğitim içerikleri, işletmenin gerçek problemlerine odaklanmalı; vaka analizleri, simülasyonlar ve yerinde uygulamalarla desteklenmelidir.
-Eğitim programları, yalnızca teknik bilgi aktarımı değil; iş zenginliği, psikolojik dayanıklılık ve kurumsal aidiyet gibi psikososyal boyutları da kapsamalıdır.
-Liderler, yöneticilik işlevinin ötesinde, öğrenme süreçlerine aktif katılan, çalışanlarının gelişimini kolaylaştıran ve örgütsel öğrenmeyi teşvik eden aktörler olarak konumlanmalıdır.
Bu stratejik yaklaşım, KOBİ’lerin yalnızca bugünkü rekabetçiliğini değil, gelecekteki sürdürülebilirliğini de güvence altına alacaktır. Eğitim, artık yalnızca bir maliyet unsuru değil; ölçülebilir geri dönüş sağlayan, stratejik bir yatırım ve kurumsal zorunluluk haline gelmiştir.