Konveyör, 9 Fabrikasıyla Beyaz Eşya Sektörüne Üretim Yapıyor
Konveyör A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Basri Aksu, Konveyör’ün kuruluşundan bugüne gelişim sürecini ve bundan sonraki hedeflerini anlattı.
Konveyör, 9 Fabrikasıyla Beyaz Eşya Sektörüne Üretim Yapıyor
Türkiye’de 5, Polonya’da 1 olmak üzere toplamda 6 işletme, 9 fabrika, 100.000 metrekareyi aşan üretim alanı ve 2500’ün üzerinde çalışanı olan bir yapıya ulaşan Konveyör A.Ş. 2019’da Manisa fabrikası yatırımından sonra 2021’de de Eskişehir fabrikası yatırımı ile üretimine devam edecek. Konveyör A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Basri Aksu, Konveyör’ün kuruluşundan bugüne gelişim sürecini ve bundan sonraki hedeflerini anlattı.
SUBCONTURKEY: Konveyör’ün kuruluşundan bugüne tarihçesi hakkında bilgi verir misiniz?
Hasan Basri Aksu: Bugünkü şirketlerimizin adını devam ettirmekte oldukları ilk Konveyör Sanayi Limited Şirketi, 1979 yılında, 2 şirketli mütevazi bir yan sanayi grubunun 3. şirketi olarak fabrikalara anahtar teslimi konveyör (taşıma) sistemleri imal etmek amacıyla kurulmuştur (hatta, halen bugün de kullanımda olan şirket logomuz, bir havai taşıma konveyör zincir baklasının stilize edilmiş halidir). Adı geçen 2 şirket sahiplerinin birlikte çoğunlukta oldukları bu yeni şirketin kuruluşunda Hasan Basri Aksu küçük ortak olarak bulunuyordu. 1981 yılı içinde, konveyör işlerinin yanı sıra, gazlı ocak ve fırınlar için yanıcı bek başlıklarının da imalatına başlanmasıyla birlikte şirketimiz, yan sanayi alanına ilk adımını atmış oldu.
1987 yılı sonuna kadar yukarıda açıklanan ortaklık yapısı ve faaliyet alanı ile devam eden şirketimizin ortaklık yapısı 1988 yılı başı itibariyle değişmiş ve şirket, diğer ortakların hisselerinin devralınmasıyla birlikte, tamamen Aksu ailesinin kontrolüne geçmiştir. Çok geçmeden yan sanayi kapsamı işlere ağırlık verilmiş, süreklilik göstermeyen konveyör işleri 1994 yılı içinde sonlandırılmış ve şirketimiz tamamen bir beyaz eşya yan sanayi şirketi haline gelmiştir. Dolayısıyla, bu günkü manadaki Konveyör’ün kuruluşu 1988 senesidir denilebilir.
(Detaylı bilgi almak isteyenler web sitemizde daha ayrıntılı bilgilere ulaşabilirler. www.konveyor.com )
SUBCONTURKEY: Bugün kaç lokasyonda üretim yapmaktasınız? Hangi fabrikada neler üretmektesiniz?
Hasan Basri Aksu: Kuruluş ve emekleme yılları diyebileceğimiz 1988-1997 arası, Kartal’da 3 ve Eskişehir’de 1 olmak üzere toplam (1000+700+300)+300= 2300 metrekarelik ve hepsi kiralık olan işyerlerinde faaliyetini sürdürmüş olan şirketimiz, 1997’den itibaren hem Eskişehir OSB, hem de Tuzla Deri OSB’lerinde inşa edilmiş olan kendi fabrika binalarına geçmiştir. Yine bu yıllar içinde şirket yapısı “anonim şirket”e döndürülmüş (1995) ve BEYSAD çatısı altında katılmaya başladığımız yurtdışı fuarlarla birlikte (1995-2000) ihracatla tanışılmıştır.
Takip eden yıllarda beyaz eşya üreticilerimizin hızlı büyümesi paralelinde şirketimiz de büyümesini sürdürmüş ve bugün, memleketimizde 5, Polonya’da 1 olmak üzere toplamda 6 işletme, 9 fabrika, 100.000 metrekareyi aşan üretim alanı ve 2500’ün üzerinde çalışanı olan bir yapıya ulaşmıştır. Bu işletmeler ve üretim alanları aşağıdaki şekilde özetlenebilir (kuruluş sırasıyla ve sadece o işletmeye özgü üretime “özgün” kaydı düşülerek):
Aydınlı İşletmesi: Tuzla Deri OSB’de 8000 + 2000 metrekare alanda 2 fabrika; genellikle çeşitli ölçüde bakır borulardan üretilen Klima, Kombi-Şofben, Heat Pump (özgün), Kurutma Makinesi Boruları, Buzdolabı Eşanjörleri, Dryer (özgün) ve Kapiler Borular (özgün),
Eskişehir İşletmesi: Eskişehir OSB’de: 12000 metrekare alanda 1 fabrika; WOT(özgün) ve POT Evaporatörler, NF Evaporatör Gruplaması, Buzdolabı Eşanjörleri ve muhtelif bakır servis boruları,
Manisa İşletmesi: Manisa OSB’de 25000 + 8000 metrekare alanda 2 fabrika (2.si halen boş durumda;, Klima Boruları, Klima Montaj Kiti, NF Evaporatör Gruplaması, POT Evaporatörler, Buzdolabı Eşanjörleri, muhtelif bakır servis boruları ve Fırın Ana Gaz Dağıtım Boruları (özgün),
Serbest Bölge İşletmesi: 2003 senesinde Konveyör Limited Şirketi tüzel kişiliğiyle ve Tuzla DESBAŞ serbest bölgesinde oluşturulan 2. şirketimizin faaliyette olduğu 26000 metrekare alanda 1 fabrika; NF Evaporatörler ve Gruplamaları, Buzdolabı Eşanjörleri ve muhtelif servis boruları, Fırın Gaz Nakil Boruları, Alüminyum Boru üretimi (özgün), Ar-Ge Merkezi (özgün),
Orhanlı İşletmesi: Tuzla Deri OSB’de 8000 metrekare alanda 1 fabrika; NF Evaporatörler ve Gruplamaları, Buzdolabı Eşanjörleri ve bakır servis boruları, Fırın Gaz Nakil Boruları, Klima Montaj Kiti ve Otomotive Kliması Boruları (özgün),
Konveyör Polska İşletmesi: 2018 yılında satın alınan ve Kalisz, Polonya, şehrinde konuşlu olan 5000 + 5000 metrekare alanda 2 fabrika… POT Evaporatörler, Buzdolabı Eşanjörleri ve muhtelif servis boruları, Kurutma Makinesi Boruları, NF Evaporatör Gruplaması, Buzdolabı Çevre Isıtıcı Boruları (Door Warmers, özgün)…
Görüldüğü gibi, bazı işletmeye özgün kalemler dışında kalan komponentler, birden fazla işletmemizde üretilir durumdadır. Yüzlerce farklı komponentten bazen milyonları aşan senelik üretim yapılırken sorunuzdaki “yıllık bazda adet”leri cevaplayabilmek pek pratik durmamaktadır.
Konyevör, Manisa Fabrika Yatırımından Sonra Eskişehir’de de Yeni Yatırıma Hazırlanıyor
SUBCONTURKEY: 2019 yılında Manisa fabrikasına yaptığınız yeni yatırım hakkında bilgi verir misiniz? Başka yatırımlarınız da oldu mu?
Hasan Basri Aksu: Manisa’da asma katlarla birlikte 8000 metrekare olan eski fabrikamız; gerek üretim hacimleri artan eski müşterilerimiz, gerekse Manisa’ya yatırım yapmış olan Uzakdoğulu klima üreticisi yeni müşterimizin işleriyle birlikte, neredeyse adım atılmaz bir hale geldiğinden, yeni ve daha büyük bir binaya çıkmak kaçınılmaz olmuştu. Manisa OSB portföyünden 32 bin metrekare olan son parsellerden birini satın alarak hızla projeye giriştik. 2019 yılı başlarında başlayan inşaatımızın Kasım 2019’da tamamlanıp Aralık ayı içinde de, yani “pandemi”ye beş kala taşınmayı gerçekleştirmiş olmamız, bizim için çok büyük bir şans oldu…
Yeni fabrikamız, 4’ü idari, 21’i üretim alanı olmak üzere toplam 25 bin metrekare oldu. Bu, bu gün için oldukça fazla bir alan. Ancak, ne zaman yeni bir fabrika inşa edip “artık bu bize seneler senesi yeter” dedikse, bu ülkenin beyaz eşya üretim potansiyeli bizi daima yanıltmıştır. Bu defa, yeni fabrikadaki genişleme alanı bir tarafa, eski fabrikayı da bir süre elde tutmaya karar verdik… Henüz planlanmamış olsa da, bugünlerde, İstanbul fabrikalarındaki muhtemel bir yer ihtiyacı için, buradan bir kısım imalatın Manisa’daki eski fabrikamıza kaydırmak gibi bir projeyi olgunlaştırmaya çalışıyoruz.
Manisa’daki gelişmenin paralelinde Eskişehir fabrikamız da alarm vermeye başladığından, 2018 yılı içinde bir fırsatı değerlendirerek Eskişehir OSB içinden 52 bin metrekarelik bir arsa satın almıştık. Manisa yatırımının tamamlanması sonrası şu sıralar, bu yeni arsaya da mevcuttaki binamızdan daha büyük ve 25-26 bin metrekare gibi yeni bir fabrika inşaatını planlama aşamasındayız. İşlerimizde şu anda görünmeyen bir terslik olmazsa, 2021 yılı içerisinde bu binayı da tamamlayarak içine taşınmayı amaçlamaktayız.
Konveyör, Üretiminin %45’ini İhraç Ediyor
SUBCONTURKEY: Üretiminizin ne kadarını ihraç etmektesiniz? Ağırlıklı olarak ülkeler hangileridir? Yeni hedef pazarlarınız var mı?
Hasan Basri Aksu: Aslında 2020 yılına kadar, daha önce ihracat için koymuş olduğumuz %50 hedefine ulaşmış olmamız gerekiyordu. Ancak, artırdığımız ihracat paralelinde yerli müşterileri iş hacimlerinin de artmakta oluşu bu hedefi tutturmamıza engel olmuştur. Bugünkü görünümde, %45 seviyesinde olan ihracatımızda %50 hedefine ulaşabilmemiz için 2022 yılını beklememiz gerekiyor gibi durmaktadır, tabi o zamana kadar yerli müşterilerimizde beklenmeyen artışlar olmazsa.
İhracatımızın %75-80’i AB ülkelerine, %10-12’si Kuzey ve Güney Amerika ülkelerine, yine bir %10-12’lik kısmı da Rusya, Belarus, Ukrayna gibi ülkelere yapılmaktadır.
Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinde yeni ihracat potansiyelleri görmekte ve bunu değerlendirmeye çalışmaktayız. Bu pazarın tam olarak değerlendirilebilmesi, Polonya benzeri bir yatırımın “örneğin Meksika’ya” yapılmasından geçeceği görünmektedir, ancak bu, bizim için şimdilik biraz uzakta duran bir hedeftir.
SUBCONTURKEY: 2020 yılı, pandemiden dolayı zorlu bir yıl oldu. Konveyör olarak 2020 yılı geçti? Hedeflerinize ulaştınız mı?
Hasan Basri Aksu: Haliyle 2019 yılı sonuna doğru 2020 için hedef koyarken pandemi hiç hesapta yoktu. Bilindiği gibi, Şubat 2020’de gündeme gelmeye başlayan pandemi, özellikle Mart, Nisan ve Mayıs ayları içinde, alınmış olan kısıtlamalarla birlikte hem günlük hayatları hem de sanayi üretimini çok olumsuz etkiledi. Ancak, Haziran başından itibaren başlayıp Ekim ayına kadar devam eden “yeni normal” sürecinde, herkes gibi bizdeki üretimler de fazlasıyla arttı ve ilkbahar aylarında oluşan kayıplar telafi edilmiş oldu. Bunu önceleri “ertelenmiş olan ihtiyaçların telafi edilmesi” gibi algılamıştık, ancak Aralık ayına girdiğimiz şu günlerde bu canlılık kesintisiz devam etmekte ve 2020 ciromuzun reel bazda geçen yılkinden birkaç puan daha fazla olacağını görmekteyiz. Polonya işletmemizde de aynı süreç yaşanıyorken, ihracattaki canlılık da benzeri şekilde devam etmektedir. Haziran ayından günümüze, bir taraftan taleplerdeki artışı karşılamaya çalışırken, diğer taraftan Covid’le ilgili alınan önlemler, fabrikalarımızda rastladığımız Covid vakaları ve bunların temaslılarının izole edilmesi vb. gibi uğraşlar bu yılın bizi oldukça zorlayan problemleri oldu.
SUBCONTURKEY: 2021 yılı hedef ve beklentileriniz nelerdir?
Hasan Basri Aksu: Pandemideki bilinmezlikler devam ederken 2021 için hedef koyabilmek pek olası değildir. Ancak, yerli ve yabancı müşterilerimizden gelen öngörüler 2021’in ilk 6 ayı için oldukça olumlu gözükmektedir. Canlılığın 2021’in ikinci yarısında da devam etmesi halinde 2021 ciromuz bu yılkine benzer seviyede oluşabilecektir. Bununla beraber, bu yıldan gelecek yıla aktarılmış olan birkaç yeni projenin devreye girip olumlu yönde seyretmesi, 2021 cirosunu artı yönde birkaç puan etkileyebileceğini düşünebiliriz.
SUBCONTURKEY: İSO İlk 500 listesinde yer alıyorsunuz. Bundan sonrası için hedefleriniz nelerdir?
Hasan Basri Aksu: Bizim geçmişten günümüze “İSO ilk 500”ünde yer almak gibi bir hedefimiz olmamıştır. Biz sadece müşteri beklentilerini yerine getirmeye çalışmış ve gereken zamanlarda gereken yatırımları yapagelmişizdir. Eğer bu listeye girmişsek bunu bizi oraya taşıyan müşterilerimize borçlu olduğumuz açıktır. Kaldı ki, bu sıralamada aldığımız yer, sadece ana şirketimiz olan Konveyör A.Ş.’nin performansını göstermekte, serbest bölgede yer alan Konveyör Ltd. Şti hariç tutulmaktadır (yani iki şirket konsolide edilebilmiş olsa sıralamadaki yerimiz daha olumlu bir yerlerde olabilecektir).
Polonya’da yatırım yapmış olmakla artık “Avrupalı” bir şirket olmuş olmalıyız. Örneğin Meksika’ya yapılabilecek bir yatırımla bir “Dünya” şirketi haline gelmek gibi bir hedef kulağa hoş geliyor, ama daha önce bahsettiğim gibi, böyle bir hedef şimdilik biraz uzun vadelidir.
SUBCONTURKEY: Ar-Ge ve ürün geliştirme, iyileştirme konularında neler yapıyorsunuz?
Hasan Basri Aksu: Günümüzde gerek müşteri beklentileri gerekse iç/dış rekabet koşulları proseslerde sürekli olarak iyileştirmeler yapılmasını gerekli kılmaktadır. Bazı iyileştirmeler, nispeten basit uygulamalar ve yalın üretim düzenlemeleriyle gerçekleştirilebilecekken, esas fayda sağlayıcı daha kapsamlı iyileştirmelerin yolunun da Ar-Ge çalışmalarından geçeceği malumdur. Bu gerçeği, şirketimizi devralışımızın (1988) daha ilk aylarında fark ederek, o günlerde bir miktar borçlanmayı da göze alarak, 1 çizim masası, 1 torna ve 1 freze ile mütevazi bir atölye oluşturmuş ve günün şartlarında kendi kullandığımız aparat, makine, ve sistemlerin imalatına girişmiştik. 30 küsur senedir hiç değişmeyen bu anlayışımız şirketimizin hızlı büyüyebilmesinde en etkin rolü oynamıştır. O mütevazi atölye, bu gün, Serbest Bölge fabrikamızda konuşlu, 4 tasarım ve 2 laboratuvar mühendisi, 20’nin üzerinde teknisyen/ustanın çalıştığı, CNC işleme merkezleri/tornalar, EDM makineleri vb ve bir de performans laboratuvarı ile donatılmış bir hale evrilmiştir. Ayrı bir organizasyonla yönetilen bu departman, her zaman olduğu gibi, bir taraftan sadece kendi işletmelerimizin kapasite artırımı/yenileme ihtiyacı olan makinelerin ve otomasyon sistemlerinin tasarım ve imalatı ile haşır neşir olurken, diğer taraftan da, işletmelerdeki makinelerin Endüstri 4.0 bağlamında dijitalleştirilmesi çalışmalarını da sürdürmektedir. 7 yıl kadar önce oluşturduğumuz performans laboratuvarı ise, gerek müşterilerimiz, gerekse kendimiz için yapılagelen ürün geliştirme çalışmalarının çok önemli bir bileşeni haline gelmiştir.
Az önce bahsettiğim genel maksatlı merkezi Ar-Ge birimimizin yanı sıra, her işletmemizde de, kendilerine özgü tamir/bakım, kalıp/aparat ve Ar-Ge ihtiyaçlarını karşılayabilmek maksadıyla ayrı ayrı atölyeler oluşturulmuş durumdadır.
Bize göre, ne kadar mütevazi olursa olsun, ölçülebilir bir katma değer sağlayan her çalışma bir Ar-Ge çalışmasıdır. Bu manada her işletme, gerek kendi imkanlarıyla, gerekse merkezi Ar-Ge birimiyle işbirliği sonucu oluşturduğu iyileştirmelerle, bunlardan sağlanan katma değeri periyodik olarak üst yönetim ve diğer işletmelerle de paylaşmaktadır. Pandemi öncesi 3 veya 4 aylık sürelerde yapılabilen işletmeler arası “iyileştirme ve paylaşım” toplantıları, pandemiyle beraber artık aylık ve online yapılabilir hale gelmiştir. Bu toplantılarda bir işletmenin, ulaşılan katma değerle birlikte sunduğu bir Ar-Ge çalışması diğer işletmelerle de paylaşılmış olmakta ve o çalışma benzeri ihtiyaç içinde olabilen diğer işletmelerde de kısa zaman içinde uygulanır hale gelebilmektedir.
Oldukça yoğun ve kapsamlı Ar-Ge çalışmaları içinde olmamıza rağmen resmi bir “Ar-Ge Merkezi” oluşturmaya gerek duyulmamıştır. Çünkü Ar-Ge çalışmaları ve ilgili personel Serbest Bölge fabrikamızda yoğunlaşmış durumdadır ve kurumlar vergisinden zaten muaf olan bölgede böyle bir merkez oluşturmanın bir anlamı olmamaktadır.
Türkiye Beyaz Eşya Sektörü Büyümeye Devam Edecek
SUBCONTURKEY: Dijitalleşme ve Endüstri 4.0 konusundaki yatırımlarınızı detaylandırabilir misiniz? Neler yapıyorsunuz?
Hasan Basri Aksu: Sürekli iyileştirme uygulamalarını adeta bir hayat tarzı olarak benimsemiş ve bu yolla belli bir rekabet gücü sağlamış ve sağlamakta olan bir şirkete, Endüstri 4.0 kavramının artı yönde nasıl bir avantaj sağlayabileceği sorusu akla gelebilir. Ancak, Konveyör gibi birbirinden ayrı 6 işletmede her gün binlerce operasyonla yüzlerce komponent üretilen bir şirkette makine ve sistemlerin etkin bir planlamayla optimum verimlilikte kullanılmalarının gereği de ortadadır, hele müşterilerin ani ihtiyaç ve program değişiklikleri gibi beklentilerinin hızla yerine getirilmesi gerekiyorsa ve bunlar adeta günlük olağanlar haline gelmişse. Nihai tüketiciye belli bir plan dahilinde ve sayılı değişkenlikle ürün üretilen bir fabrikanın, etkin bir Endüstri 4.0 uygulamasıyla, “karanlık ve soğuk” hale getirilmesinin, mümkün olduğu bilinirken, böyle bir hedef Konveyör misali yan sanayi kapsamında üretim yapılan fabrikalar için acaba gerçekçi olabilir mi? Bizim şartlarımız ve anlayışımızda, Endüstri 4.0 kapsamında ulaşılabilecek ilk hedefi, “makine performansları ve iş yüklemelerinde optimum verimliliği sağlarken, insan faktörünü de minimize etmek” şeklinde koyduğumuz söylenebilir. Bu yoldaki serüvenimizi kısaca özetlemek gerekirse:
Bir fabrikada Endüstri 4.0 kavramının uygulanabilmesi için her şeyden önce o fabrikadaki makine ve sistemlerin “veri gönderir / veri alır” hale getirilmeleri, yani bunların “dijitalleştirilmeleri” gerekmektedir. Yaklaşık 3 yıl önce bir işletme yöneticimizin önayak olmasıyla başlattığımız makinelerin dijitalleştirilmesi projesine, öncelikle bu konuda uzmanlaşmış otomasyon şirketlerini araştırmaya başladık. Sonrası, tespit ettiğimiz 3 uygulama şirketiyle toplantılar yaparak fiyat tekliflerini aldık. Makine başına 3 bin ile 5 bin Avro arasında gelen teklif alım süreci sonrası yapılan değerlendirme toplantısında; IT yöneticimizin, bu konuda yaptıkları kapsamlı çalışmalar sonucunda, uygulamada kullanılması gereken elektronik aksam ile bunların üreticilerini tespit ettiklerini, makine başına 1200-1300 Dolar gibi tutacak olan aksamları satın alırsak gerisini kendi imkanlarımızla yapabileceğimizi anlatması üzerine hiç tereddüt etmeden işe giriştik. 3-4 ay içinde tamamlanan 20 makinelik ilk pilot çalışma ve bunu takip eden 2-3 aylık uygulama süresi sonunda, dijitalleştirmenin bütün makineleri kapsamamış olması halinde bile, dijitalleşen her makinede verimliliğin “beklendiği gibi” % 3 nispetinde arttığı tespit edilmiş ve bu uygulamanın Konveyör geneline yaygınlaştırılması kararı verilmiştir.
Elbette bu dönüşümün amacı %3 gibi bir verimlilik artışı olmayacak, bir de “çizelgeleme” diye adlandırılan bir planlama programının da devrede olması gerekecektir ki seçilen bir program şimdilik 3 işletmemizin kullanımı için satın alınmış ve uygulanır durumdadır. Ancak, halen 120 makineyi kapsar durumdaki dijitalleşmenin bütün makinelere yaygınlaştırılabilmesi, makinelerden gelen verilerin program çerçevesinde değerlendirilebilmesi ve bütün işletmelerimizde bunu yapabilecek planlama mühendislerinin devreye girebilmelerinin sağlanması bir 3 sene daha zaman alacak gibi durmaktadır.
Bu değişimi ne ölçüde başarabileceğimiz, başarmamız halinde yukarıda bahsedilen %3’lük başlangıç verimliliğini ne miktarda artırılabileceğimiz ancak bu 3 sene olarak öngördüğümüz yolculuğun sonunda belli olabilecektir. Bir kültürel değişimi de getireceğine inandığımız bu yolculuğun sonunda fabrikalarımızı biraz “serin ve loş” hale getirebileceğimizi bekliyor, daha “soğuk ve karanlık” fabrikalar için de yeni hedefler koyabileceğimizi umuyoruz.
SUBCONTURKEY: Beyaz eşya sektörünü önümüzdeki yakın dönemde neler bekliyor? Nasıl bir gelişim ve değişim öngörüyorsunuz?
Hasan Basri Aksu: 40 yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz ülkemizdeki beyaz eşya sektörünün çok başarılı performansı bizi hep yanıltmıştır. Yine az önce bahsettiğim gibi, her yeni fabrikadan sonra başka birine gerek olmayacağını düşünmemize rağmen 3-5 sene sonra ilave yer ihtiyacı baş göstermiş ve yeni fabrikalar inşa etmeye yönelmişizdir. Söz gelimi, İstanbul’da aynı bölgede 4 etapta 4 ayrı fabrika inşa etmiş olmamız ve her seferinde “artık bir başkasına ihtiyaç kalmaz” beklentisi içinde olmamıza rağmen, İstanbul işletmelerimizdeki üretim alanı ihtiyacı, 4-5 sene önce inşa edilen 4. fabrikamızdan, sonra gene had safhadadır. Benzeri durum Eskişehir ve Manisa fabrikalarımız için de söz konusu olmuş; geçen yıl Manisa’da eskisine göre 2,5 misli daha fazla kullanım alanı olan bir yenisini inşa ettikten sonra, bu yıl da Eskişehir’de eskisine göre aynı oranda daha büyük olan yeni bir fabrika inşasını planlamış bulunuyoruz. Hatta bu 2 şehirdeki eski fabrikalarımızı elde tutarak, İstanbul’dan bu şehirlere olan ulaşım sürelerinin eskisine göre çok daha kısalmış olmasının da avantajı ile İstanbul fabrikalarımızdan bu şehirlere bir miktar üretim kaydırılmasıyla, İstanbul fabrikalarının yeni yer ihtiyacının da karşılanabileceğini düşünmekteyiz.
Demek istediğimiz son 30 yıldan bu yana kesintisiz büyüyen Türkiye beyaz eşya sektörünün, önümüzdeki yıllarda da benzeri bir ivmeyle büyüyeceğini öngörmek için kahin olmaya gerek yoktur. Yerli piyasa ve ihracata yönelik beyaz eşya üretimleri büyümeye devam edecektir.
Ayrıca, pandemi şartları nedeniyle Avrupa’da üretim sıkıntısı yaşayan bazı global firmaların, eksik kalan ihtiyaçlarını OEM yoluyla yerli beyaz eşya üreticilerinden temin etme yoluna gittikleri, bunun da ülkemize ilave beyaz eşya üretimi getirdiği/getireceği anlaşılmaktadır. Bu yönelmenin pandemi sonrasında da devam etmemesi için bir sebep yoktur.
Diğer taraftan, batılı ülkelerin Çin’den olan ithalatlarını kısıtlamakta oluşları kısa vadede ülkemize belli bir avantaj sağlarken; Çin’in orta vadede devreye girmesi beklenen “yeni ipek yolu” projesinin ne derece dezavantaj getireceği henüz belli değildir.
SUBCONTURKEY: Eklemek istedikleriniz var mı?
Hasan Basri Aksu: Her vesile ile çeşitli platformlarda dile getirmekte olduğumuz iki hususu burada da yinelemekte fayda görmekteyiz:
1.Batılı ülkeler nezdinde hayli bozulmuş olan Türkiye imajını, ihracatımızın daha da gelişmesi, hatta mevcudun elde tutulabilmesi için en büyük tehdit olarak görmekteyiz. Söz gelimi, bizim Polonya’ya yatırım yapmış olmamızın ardındaki ana sebep, 3 global müşterimizin de adeta ağız birliği etmişçesine, bizim Doğu Avrupa’da bir yere yatırım yapmamız doğrultusunda, 2015-2018 arasında yapmış oldukları telkinlerdir. Benzeri telkinlerin bir başka yan sanayi arkadaşımıza da yapılmakta olduğunu, bir diğer arkadaşımızın da anlaşmaya varmış oldukları büyük bir iş için müşterinin üst kademesinden, “işin ancak Polonya’ya yatırım yapmaları koşuluyla onaylanabileceği” şartıyla veto yedikleri yakinen bildiğimiz örneklerdir.
Hükümetimiz ve dış temsilciliklerimizin bozulmuş olan imajımızın hızla tamir edilebilmesi için gerekli çabaları göstermelerini dilemekteyiz.
2.Bir müteşebbisin aklında bulunan bir proje ile ilgili üretimi gerçekleştirebilmek için yatırım yapabilmesinin önündeki en büyük engellerden biri, arsa ve inşaat maliyetleri yüksekliğinin çok caydırıcı olmasıdır. Oysa, örneğin, TOKİ veya benzeri bir kuruluşun OSB benzeri sanayi bölgeleri oluşturması, buralarda inşa edeceği fabrika binalarını, mesela 10 seneye bölünmüş aylık ödemelerle müteşebbislerin kullanımına vermeleri çok yerinde olacak; böylece müteşebbis, kısıtlı olabilecek sermayesinin önemli bir kısmını arsa ve binaya ayırmak yerine, bunun tamamıyla doğrudan makine yatırımlarını yapabilecek, haliyle akıllardaki projeler çok daha kısa zaman içinde ve çok daha uygun şartlarla gerçekleştirilebilecektir.