Konveyör, Yurt Dışında da Yatırıma Hazırlanıyor
Konveyör, 5 işletmesinde toplamda 60 bin metrekare üzerinde kapalı alanda 6 fabrikada 2 binin üzerinde çalışanı ile faaliyet gösteriyor.
Konveyör Beyaz Eşya ve Otomotiv Yan San. Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Basri Aksu, Manisa’da yeni bir fabrika yatırımına başladıklarını ve bir Doğu Avrupa ülkesinde de yatırım için fırsat kolladıklarını belirtti.
Konveyör A.Ş.’nin kurumsal kimliği hakkında bilgi verir misiniz?
Hasan Basri Aksu: Ana şirketimiz Konveyör A.Ş., 3 ortaklı (şahsım, eşim, ve kızım) ve ağırlıklı olarak buzdolabı ve klima parçaları üreten bir yan sanayi kuruluşudur. Bu şirketimiz altında, Tuzla Deri Organize Sanayi bölgesinde (DOSB) konuşlu 2 işletme ile Eskişehir ve Manisa Organize Sanayi Bölgelerinde konuşlu birer işletme daha yer almaktadır. Bir de, gene ana şirketimiz Konveyör A.Ş.’nin %99 gibi bir oranla sahibi olduğu ve DESBAŞ (Tuzla Serbest Bölgesinde) faaliyette olan Konveyör Limited şirketimiz bulunmaktadır. Böylece, her biri ayrı yöneticilerle yönetilen toplamda 5 işletmemiz bulunmaktadır. Tuzla DOSB bölgesindeki işletmelerimizden biri yan yana 2 fabrika binasında faaliyette olduğundan, toplamda 60 bin metrekarenin üzerinde kapalı alan ile 6 fabrikamız ve 2 binin üzerinde çalışanımız olduğu söylenebilir.
Kurumsal faaliyetimiz 1979 yılında, şahsım ve diğer 5 ortaklı Konveyör Sanayi Limited Şirketinin kurulmasıyla başlamıştır. Merak edenlerin ayrıntıları web sitemizde (www.konveyor.com) bulabilecekleri gibi, başlangıçta havai taşıma sistemleri (overhead conveying systems) imal etmeyi amaçlamış olan bu şirketimiz; bu işin yanı sıra, 1981 yılından itibaren yan sanayi kapsamındaki işlere de başlamış ve 1992 yılından sonra da tamamen bir yan sanayi şirketi hüviyetini kazanmıştır. Bu günkü manadaki “Konveyör”ün kuruluşunun ise; ortaklık yapısının değişip, sahipliğinin %100 Aksu ailesine geçtiği 1988 yılının başı olduğu söylenebilir. Faaliyetimizin ilk başlangıca göre tamamen değişmiş olmasına rağmen, ismimizde eski ve ilk uğraşla ilgili “Konveyör” kelimesini muhafaza ediyor olmamız, bir nevi geçmişimize olan saygının yanında bu ismin bizim için özel bir anlam taşımasından kaynaklıdır.
Konveyör, Üretiminin %45’ini İhraç Ediyor
Farklı şehirlerde lokasyonlarınız var. Hangi ürünleri hangi lokasyonlarınızda gerçekleştiriyorsunuz? Fabrikalarınızın üretim kapasiteleri hakkında bilgi verir misiniz?
Hasan Basri Aksu: İşletmelerimizde üretilen ürünler şöyle sıralanabilir:
KONVEYÖR LTD (Serbest Bölge İşletmesi): Hepsi ihracat maksatlı olmak üzere; No Frost Evaporatörler, TOP (tube on plate) Evaporatörler, Buzdolabı Dönüş Borusu grupları, Fırın-Ocak Gaz Nakil Boruları. Alüminyum ekstrüzyon preslerinden sarılı kangallar halinde üretilen muhtelif ebat alüminyum borular ise, bir miktar ihracatla birlikte genellikle kendi işletmemizde üretilen çoğu üründe ana girdi olarak kullanılmaktadır. Bütün işletmelerimiz için makine ve otomasyon sistemleri de imal eden bu işletmemiz %90-95 oranında ihracata çalışmaktadır.
KONVEYÖR A.Ş. Aydınlı İşletmesi (Tuzla DOSB-1): Bu işletmemizde; klimalar, şofben-kombiler ve kurutma makineleri için bakır borulardan imal edilmiş muhtelif komponent ve parçalar ile gene tedarikçilerden temin edilen uygun ölçü bakır boruların soğuk çekme yöntemiyle çekilip inceltilmesiyle imal edilen kapiler borular imal edilmektedir. İşletme, %25 ihracat %75 yerli piyasa olarak çalışmaktadır.
KONVEYÖR A.Ş. Orhanlı İşletmesi (Tuzla DOSB-2): No Frost evaporatörler (yerli piyasa için), Klima Montaj Kitleri, Buzdolabı Çevre Isıtıcıları, Fırın-Ocak Gaz Nakil Boruları, Otomotiv Kliması Boruları (alüminyum). İşletme %100 yerli piyasaya çalışmaktadır.
KONVEYÖR A.Ş. Eskişehir İşletmesi: WOT (wire on tube) Evaporatörler, WOT (wire on tube) Kondanserler, TOP (tube on plate) evaporatörler, No Frost Evaporatör Grupları, Buzdolabı Dönüş Borusu Grupları, Bakır Servis Boruları. İşletmemiz %25 ihracat, %75 yerli piyasaya çalışmaktadır.
KONVEYÖR A.Ş. Manisa İşletmesi: Buzdolabı Dönüş Borusu Grupları, Klimalar için muhtelif bakır borudan parça ve komponentler, No Frost Evaporatör Grupları, Fırın Gaz Manifold Boruları, Şofben-Kombi Bakır Boruları, Muhtelif Servis Boruları. İşletmemiz %100 yerli piyasaya çalışmaktadır.
Değişik işletmelerimizde üretilen ürünlerin birbirlerine göre benzerlik veya farklılık göstermeleri hususu, genellikle o işletmenin hizmet verdiği ana sanayilerin coğrafi yakınlıkları ve beklentileriyle ilişkilidir.
İşletmelerimiz üretim kapasitesi bakımından olabildiğince esnek yapıdadırlar. Müşteri beklentisine bağlı olarak ve kendi makinelerimizi yapabiliyor olmanın avantajıyla, kısa zamanda kapasiteler artırılabilmekte veya bir işletmeden diğerine aktarılabilmektedir.
Konveyör A.Ş. olarak üretiminizin iç piyasa-ihraç oranı nedir? İhracatınızda yıl sonunda artış yaşanacak mı?
Hasan Basri Aksu: İşletmeler bazında ihracat nispetleri az önce söyledim. Ancak, Konveyör Grubu olarak konsolide edildiğinde cironun %45’i ihracattan, %55’i iç piyasadan gelmekte olduğu söylenebilir. Eğer senenin 2.’inci yarısı da beklentiler doğrultusunda devam ederse, ihracatımızda geçen seneye göre %5-6 gibi bir büyüme beklenmektedir.
2018 yılının ilk 5 ayı nasıl geçti? Geçen seneye göre değerlendirir misiniz? Geçen sene uygulanan ÖTV indirimin sektöre nasıl katkısı oldu? Sizce devam etmeli miydi? Beyaz eşyada ÖTV alınmasını doğru buluyor musunuz?
Hasan Basri Aksu: 2018 yılının ilk 4-5 ayı toplam (konsolide) ciro açısından geçen senenin 3-4 puan üzerinde gerçekleşti. Geçen sene uygulanan ÖTV muafiyetinin etkisi sektöre çok olumlu yansımış, talepte de üretimde de adeta sıçramalar yaşanmıştır. Başlangıçta geçen yılın Nisan-Eylül dönemi için öngörülen muafiyetin sene sonuna kadar uzatılmış olması ile de sektördeki canlılık sene sonuna kadar devam etmiştir. 2018 yılına girildiğinde yerli piyasadaki beklenen daralma, ihracat tarafındaki canlılıkla telafi edilmiştir. Bu durum, beyaz eşya tarafında firmamız özelinde de böyle olmuş, ancak çalıştığımız diğer sektörler ve yeni devreye giren işlerimiz dolayısıyla firmamızın ilk 4-5 aylık cirosu geçen yılın aynı dönemine göre 3-4 puan (reel ölçüde) artış göstermiştir.
Endüstri 4.0’a yönelik çalışmalarınız/yatırımlarınız var mı?
Hasan Basri Aksu: Endüstri 4.0 olarak tanımlanan sanayideki yeni aşamanın “olmazsa olmazı” kuvvetli bir IT ve ERP alt yapısı olmalıdır düşüncesiyle biz, geçtiğimiz yıl öncesi 2-3 sene içinde yoğun çalışmalarla bu alanlardaki mevcut alt yapımızı güçlendirerek iyi bir noktaya getirdik. Bu arada almış olduğumuz ISO-27001 belgesi de geldiğimiz aşama için bir nevi durum tespit belgesi oldu. Yeni kavramın esas hedefi eğer “verimlilik” artışı ise, biz zaten bu yöndeki çalışmalarımızı hiç kesintisiz olarak senelerdir sürdürdüğümüz, ölçebildiğimiz ve ulaşılan her aşamada yeni hedefler koyup yolumuza devam edegeldiğimiz için, verimlilik çalışmaları şirket kültürünün ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ne var ki, düne kadar, gerek kendi tasarlayıp imal ettiğimiz makine ve otomasyon sistemleri, gerek proseslerimizde hedeflediğimiz ve uyguladığımız verimlilik çalışmaları hep Endüstri 3.0 kapsamı içinde olagelmiştir. Bu arada, uygun olan 3-4 prosesimizde, bir sonraki 4.0 hedefine hazırlık bakımından, robotların da kullanılmasına başlanmıştır.
Konveyör, Endüstri 4.0 Çalışmalarına Odaklandı
Bahsettiğim gibi alt yapının tamamlanmasıyla bir süredir gözümüzü 4.0 hedefine çevirmiş bulunuyoruz. Öncelikle, geçtiğimiz yılın 2.inci yarısı ortalarında MIT (Mühendislik-İnovasyon-Teknoloji) olarak isimlendirdiğimiz yeni bir departman oluşturduk ve mevcuttaki makine tasarım ve imalat birimlerimizi de bu departman altında toplayarak, dijitalleşme yolundaki transformasyonumuzun da bu departman yöneticisi arkadaşımızın koordinasyonunda yapılmasını amaçladık. Gene 4.0 uygulamasının olmazsa olmazlarından olarak, işletmelerimizdeki yüzlerce makinenin, gerek birbirleriyle haberleşebilmeleri, gerekse bir merkezde toplanıp oluşan BIGDATA'nın değerlendirilmeleri bakımından veri gönderebilir/alınabilir haline getirilmeleri gerekiyordu. Bu maksat için bu konuda uzmanlaşmış firmalardan öneri ve teklifler toplamamıza rağmen, sonunda bu işi de kendimizin yapmasının daha uygun olacağına karar verdik. İlk aşamada, prototip olarak seçilen makinemizi, gereken adaptasyonları uygulayarak, veri gönderir hale getirmiş bulunuyoruz. Şimdi aynı uygulamayı ilk 20 makinemizde gerçekleştirme aşamasındayız ve çalışan 5 taneye ilaveten 12 tane daha yeni robot siparişi verilmiş durumda. bir taraftan da IT ekibimiz, makinelerden toplanan verileri değerlendirip bunların “planlamanın otomasyonu” amacına entegre edilebilmesi için gerekli olan yazılım dahil diğer çalışmalara da başlamış bulunuyor.
Mevcut işimizin karakterine bakaraktan fabrikalarımızı “tamamen soğuk ve karanlık” hale getirebilmek bizim için ütopik bir hedef gibi olsa da, önümüzdeki birkaç sene içinde Endüstri 4.0 hayat tarzını olabildiğince uygular hale geleceğimize inanıyoruz.
Kısa vadede yeni yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?
Hasan Basri Aksu: Manisa’da artan ve daha da artacak görünen iş hacmimizi dikkate alarak yeni bir fabrika binası yatırım kararı vermiş durumdayız. Bunun için MOSB’da 33 bin metrekarelik bir arsa satın almış ve mevcuttaki binamızın iki mislinden büyük olacak yeni fabrikamız için proje çalışmalarına başlamış bulunuyoruz. Yeni binamızı 2019 yılı sonuna kadar tamamlayıp oraya taşınmayı ve mevcuttaki binamızı da satarak ya da kiraya vererek değerlendirmeyi hedefliyoruz.
Diğer taraftan, global müşterilerimizin önceleri tavsiye niteliğinde başlayan ve firmamızın bir Doğu Avrupa ülkesine yatırım yapması hususu, son 1-2 senedir adeta bir nevi baskıya dönüşmüş bulunuyor. Önümüzde bir seçimin olduğu ve döviz kurlarında da hareketliliğin yaşandığı bu günlerde bir yurtdışı yatırımı için karar alabilmenin zorluğu malumdur. Bununla beraber bu doğrultudaki arayışlarımız ve fırsatları kollama duruşumuz devam etmektedir.
Beyaz eşya sektörüne uzun yıllar hizmet veren bir duayen olarak sektörün gelişimini ve geleceğini değerlendirir misiniz? Sizce sektörün önündeki en büyük sorun/sorunlar nelerdir? Neler yapılmalı? Yardımcı sanayicilerin en çok dikkat etmesi gereken ve kendini geliştirmesi gereken konular nelerdir?
Hasan Basri Aksu: Mezuniyet sonrası, zamanın tek Arçelik fabrikası olan Çayırova fabrikasında çiçeği burnunda bir mühendis olarak çalışmaya başladığım 70’li yılların ilk yarısı içinde, sağda-solda bulunan reklam panolarında Arçelik’in kullandığı sloganın “1 milyonluk tecrübe” olduğunu ve bu sloganın birkaç yıl içinde “3 milyonluk tecrübe” olarak değiştirildiğini çok iyi hatırlarım. Kuşkusuz buradaki “1 milyon” veya “3 milyon” sözlerinden, Arçelik’in o güne kadar ürettiği buzdolabı, çamaşır makinesi ve fırının yanı sıra; muhtemelen elektrik süpürgesi, gazlı ocak, ütü, şofben, soba, gibi küçük ev eşyaların da dahil edildiği toplam üretim rakamı kastediliyordu. Çayırova’da 2 yıl kadar proje mühendisi olarak çalıştım… Görevim o zaman inşaat halindeki Eskişehir fabrikasında üretilecek olan buzdolaplarının tasarım ekibini koordine etmek ve atölyede prototiplerin yapılmasını sağlamaktı. Aslında ana dizayn GE’den gelmişti, biz de resimleri tekrar çizerek Türkçeleştiriyor (yerli imkanlarla üretilir hale getiriyor), oluşturulan grup resimlerinde problem olmadığını gördükten sonra da, resimleri üretim mühendisliği bölümüne veriyorduk. Kesitleri ve iç aksesuarları birbirinin aynı ama sadece boyları farklı 3 tip buzdolabı söz konusuydu… Bir kısmı GE’ye gönderilmek üzere onlarca da prototip yapmıştık. Yaptığım işten büyük zevk alarak heyecanla çalıştığım 2 seneydi. Başarılı olmuş olmalıyım ki, Paris’te yapılan beyaz eşya fuarına gönderilmiştim. Fuar benim için inanılmazdı!.. Adeta köyünden hiç çıkmamış bir insanın birdenbire Bağdat Caddesine bırakıldığında yaşayabileceği heyecan ve şaşkınlığa benzer bir ruh haliyle dolaştığımı hatırlıyorum. İlginç gördüğüm detaylar için notlar alıyor, saklı saklı çizimler de yapıyordum… Bir taraftan da üzülüyor, hayıflanıyordum… Acaba yerli üreticilerimiz de buralara gelebilecek, ihracat yapabilecekler miydi, acaba bunu ben yaşarken görebilir miydim?
Fuar dönüşü, daha önce bana yapılmış olan ve esas olarak “tasarımında bilfiil yer aldığım bir ürünün imalatını da görmek/deneyimlemek” amacıyla kabul etmiş olduğum Eskişehir fabrikasının ilk kadrosunda yer alarak Eskişehir’de çalışmaya başladım. Çok sıkıntılarla geçen ilk aylardan sonra günde 100 tane buzdolabı üretmeye başladığımızda sevinçten havalara uçtuğumuzu iyi hatırlarım… Burada kısaca, bugün yan sanayilerden temin edilmekte olan bütün alt parçaların o yıllarda fabrika dahilinde imal edilmek zorunda olduğunu, Eskişehir’in mütevazi küçük sanayi çarşısında sadece 2 tornacı ile birkaç da soğuk demirci bulunduğunu da not etmiş olayım.
Benim ilk fuar şaşkınlığımdan sonra, zamanın 2 yerli beyaz eşya üreticisinin yurt dışı fuarlarda boy göstermeye başlaması için bir 10 yıl daha, yan sanayicilerimizin BEYSAD çatısı altındaki ilk fuar tecrübeleri için bir 20 yıl daha ve Türkiye’nin toplam beyaz eşya (4 ürün) üretiminde 1 milyonu geçebilmesi için bir 25 yıl daha geçmesi gerekecekti…
Sektörün Avrupa’da Büyümesini Sürdürmesi İçin Hükümetimizin Acil İmaj Yenilemesi Gerekiyor
Az önce özetlemeye çalıştığım ve Türkiye’mizdeki beyaz eşya serüvenini neredeyse başlangıcından günümüze bizzat yaşamış benim misal kıdemli bir “beyaz eşyacı” için, bugün yerli üretimin 25 milyonu aştığını ve Türkiye’mizin son 4-5 yıldır Avrupa şampiyonluğunu sürdürmekte olduğunu görmek, elbette tek kelime ile “inanılmaz”dır. Elimizde ölçülü bir kıyaslama olmasa da, Türk beyaz eşya sanayinin teker teker bütün Avrupa ülkelerindeki beyaz eşya yan sanayilerini geçmiş olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz.
Gelinen noktada, Avrupa şampiyonluğunun önümüzdeki yıllarda da devam etmemesi için ve bana göre görünen bir sebep yoktur. Belki tek engel, ülkemizin son yıllarda Avrupa’da zedelenmeye başlayan imajıdır. Bazı global üreticilerin, yakinen bildiğimiz 3 arkadaşımıza ve aynı sebeple “üretiminizi Doğu Avrupa’ya taşımazsanız sizinle devam edemeyebiliriz” diye baskı yaptıkları; 1 arkadaşımızın da müşteri satın almacısından gelen (fiyat, anlaşma, onay süreci vs.den sonra) “projenin üst yönetimce iptal edilip işin Türkiye dışından bir rakip yan sanayiye verildiği” bilgisinden sonra, sebep sorulduğunda “lütfen bunun sebebini sormayın” söylemiyle karşılaşmış olduğu, yakın çevremizden bizim şahit olduğumuz olumsuzluklardır. Kendi hesabımıza da 2-3 yurtdışı müşteride aynı sebeple olduğunu düşündüğümüz bazı olumsuzlukları yaşamakta olduğumuzu söyleyebiliriz. Gene bir global üreticinin, 2 yıl kadar önce yurtdışında yaptığı bir yan sanayi toplantısında açık açık “duydukları endişe nedeniyle Türkiye’de yapmayı planlamış oldukları bir yatırımı Polonya’ya kaydırmış olduklarını” ifade etmiş olması da, deneyimlediğimiz ayrı bir gelişmedir.
Bu olumsuzlukların yanı sıra çoğu yurtdışı müşterimizle ilişkilerimizde henüz herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmamış olmamız da nispeten içimizi serinletmektedir.
Bozulan imaj sorununun çeşitli toplantılarda ve çeşitli vesilelerle ilgili bakanlara iletilmek üzere dile getirildiğini, ya da doğrudan iletildiğini de yakinen biliyoruz. Şimdi bütün dileğimiz, seçimler sonrası oluşacak olan hükümetimizin bu konuya ayrı bir önem atfetmesi ve ülkemizin tekrar “Avrupa’nın yükselen yıldızı” günlerine kavuşabilmesi için gerekli lobi ve tanıtım faaliyetlerine ağırlık vermesidir.
“Yardımcı sanayilerimizin kendilerini geliştirebilmeleri için dikkat etmeleri gereken konular”la ilgili olarak; iyi bir kalite sistemi, iyi/kaliteli insan yapısı, iyi bir IT alt yapısı ve ERP sistemi gibi herkesin söyleyebileceği genel-doğru başlıklar yerine, kendi deneyimlerimizden hareketle:
- İşe hakimiyet: yapılan işin konusu ne olursa olsun, en ince detaylarına kadar hakim olunmalıdır.
- İnovasyon/yaratıcılık: mevcut proseslere daima şüphe ile bakılmalı, mükemmel diye bir olgunun olmadığını unutmamalı, olası imalat/kalite problemleri için beyin fırtınası toplantıları yapıp, en uçuk fikirler bile dikkate alınmalı. Tespit edilen verimlilik veya kalite iyileştirmesi projelerinin uygulanmasında olabildiğince dıştan bağımsız olabilmeli (yani gereken değişiklik ve ilaveleri uygulayabilmek için iç bünyede yeterli donanımda bir atölye olmalı, tasarım mühendis(ler)i, uygun sayı ve yeterlilikte tekniker ve ustalar istihdam edilmeli. Proje geliştirme ve uygulama ekibi günlük imalat kaygısından uzak olabildiğince bağımsız çalışabilmeli).
- İçselleştirilmiş ISO-9001 uygulaması: bu belge hiçbir zaman “var mı, var” veya “1 hafta kala eksikleri tamamlar denetimden geçeriz” gibi anlayışlarla hafife alınmamalı. Üst yönetim, genellikle senede bir yapılan YGG (yönetimin gözden geçirmesi) toplantılarına mutlaka katılmalı, departmanların performans kriterleriyle ilgili bir önceki yıl koydukları hedefleri ne derece tutturabildikleri, bir sonraki yıl için koydukları iyileştirme hedeflerinin ne olduğu titizlikle incelenmeli ve giderekten bu belgenin uygulanması ve yaşatılması şirket kültürünün bir parçası haline getirilmeli… bu yolla her sene toplamda yapılabilecek yarım puanlık bir iyileştirmenin, 5 sene sonra kendiliğinden oluşan 2.5 puanlık ekstra bir iyileşme manasına geleceği göz ardı edilmemelidir.
- İhracat: mutlaka hedeflenmeli ve artırılmaya çalışılmalıdır. Başlangıçta olabilecek olası hatalar ve başarısızlıklar karşısında sabırlı ve kararlı olunmalıdır (firmamızın 1995 yılındaki ilk BEYSAD yurtdışı fuar organizasyonu sonrası çok mütevazi bir ölçekte başlamış olduğu ihracatta, başlangıçta koymuş olduğumuz “1 milyon dolar” hedefine ulaşabilmek için bir 10 yılın geçmesi gerekmiştir).
- Global müşteri ile çalışmak: özellikle ihracat ve bu tarafta büyüyebilmek amaçlanıyorsa, ve eğer henüz çalışılmıyorsa, Türkiye’de üretim yapmakta olan bir global üreticiyle “ne yapıp yapıp” çalışmaya başlayabilmek çok önemli bir aşama olacaktır. Eğer bu ilk global nitelikteki müşterinin bütün beklentileri, sabırla ve sorgulamadan yerine getirilebilir ve çalışmanın devamı sağlanabilirse, kapılar müşterinin yurtdışı operasyonlarına da açılabilecek, hatta bu müşteri referans gösterilerek diğer global üreticilerle de çalışma imkanı doğabilecektir.
- İnsan Kaynağı: kaliteli ve yetenekli insanları seçip bunlarla çalışabilmek, onları şirkette kalıcı hale getirebilmek, becerileri farklı yönlerde olabilecek farklı karakterde kişileri bir arada tutabilmek ve farklı becerilerin bileşkesini şirket hedefi/menfaati doğrultusuna getirebilmek, belki işin en zor kısmıdır (bizzat çok zorlandığım ve daha ziyade bir empati ve iç görü meselesi olan bu konuda objektif bir öneride bulunamıyorum).
- Elbette, ilk aşamayı geçmiş ve mayası tutmuş bir yan sanayi şirketi için iyi bir IT ekibi ile birlikte yeterli bir IT alt yapısı, işe uygun ve içselleştirilmiş bir ERP programı da önemlidir.
HEFI İstanbul Ev Elektroniği, Beyaz Eşya Ana ve Yan Sanayi Fuarı 20-23 Haziran’da düzenlenecek. Fuar hakkındaki görüşlerinizi tekrar öğrenebilir miyiz?
Hasan Basri Aksu: Bu soruyu, daha önceki HEFI Fuarı sayınızda paylaşmış olduğumuz görüşleri (o sayıyı görmemiş olanlar için) tekrarlayarak cevaplayayım: “Geçmişten 2000’li yılların başlarına kadar bir yıl Almanya’da (Dometechnica), ertesi yıl da Fransa’da (Confortek) olmak üzere her yıl yapılagelmiş olan beyaz eşya fuarları, galiba 2002’den itibaren artık yapılamaz olmuştur. Bunun esas sebebi olarak gelişen iletişim imkanları ile müşterinin istediği bilgilere internet üzerinden hızlıca ve masrafsız olarak ulaşabilme imkanı gösterilmiştir. Oysa, gene başlangıcı çok eskilere giden çoğu mesleki fuarlar hem Avrupa’da hem de ülkemizde binlerce katılımcı ve yüzbinlerce ziyaretçi ile ilgi görmeye devam etmektedir. Bunlardan önde gelenleri arasında Almanya’daki Tube & Wire, ISH, Chilventa, Euroshop, IFA ve Hannover fuarları; İtalya’daki Nuestro Convegno, BIMU ve Türkiye’deki SODEX sayılabildiği gibi, varlığını sürdüren onlarca diğer mesleki fuarlar da sıralanabilir. Diğer alanlarda hal böyle iken, özellikle ülkemizde bir Beyaz Eşya fuarının olmamasına hep önemli bir eksiklik olarak baka gelmişizdir. Hatta, galiba 2003-2004 yıllarında Domotechnica’yı temsilen bir girişimci ve BEYSAD işbirliğiyle İstanbul’da bir beyaz eşya fuarı oluşturabilmek için girişimlerde bulunulmuş, fakat muvaffak olunamamıştır. Şimdi, Avrupa’nın en büyük beyaz eşya üreticisi olma konumuna kalıcı olarak yerleşmiş olan ülkemizin gözbebeği İstanbul’da bir beyaz eşya fuarının (HEFI) gerçekleştiriliyor olması çok isabetli olmuştur. Avrupa, hatta Dünya çapında ses getireceğinden kuşku duymadığımız bu fuar için ilk girişimi yapan ana sanayimizi kutluyor, fuarımızın seneler senesi kalıcı olmasını diliyoruz.”
01.08.2018