Makine Sektöründe Kurumsallaşma Öne Çıkmalı
Plastik makine, aksam ve parçaları sektörünün deneyimli isimlerinden Safi Yılmaz, gelecek dönemde Türkiye plastik sanayisinin gelişimine bağlı olarak plastik makineleri sektöründe de olumlu ya da olumsuz etkileneceğini belirtti. Yılmaz’ın vurguladığı bir diğer unsur ise sektörde hem şirket bazında hem de sektörün geneli itibariyle kurumsallaşmanın öne çıkması oldu. Safi Rezistans Yönetim Kurulu Başkanı Safi Yılmaz,
-Plastik işleme makinelerinde de aksam ve parça imalatında da hızlı bir büyümenin ardından sıkıntılı bir süreç var gibi görünüyor, siz kendi deneyimlerinize bakarak bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Safi Rezistans olarak 1983’te faaliyete başladık. O tarihten bakacak olursak, hızlı bir yerli makine üretimi vardı ama son dönemde bu elbette kesildi. Hatta 1990’lı yılların ilk yarısından itibaren sıkıntılar görülmeye başlandı.
80’li yıllardaki hızlı büyüme süreci elbette plastik firmalarının hızlı büyüdüğü dönemden güç aldı. O döneme bakarsanız, Türkiye’nin geneline bakarsanız hızlı sanayileşmenin başlangıç noktasıydı. Talebe kapasite yetişemiyordu. Çantasını alıp, parasını koyup gelenler vardı, parası hazır bir müşteri kitlesi. Yerli firmalar fevkalade iş yaptı ama kapasite doldukça, bu talep de yavaşladı. O dönemin büyümesini, bugünlerin inşaat sektörü gibi görebilirsiniz. Dolayısıyla herkesin işi biraz kolaydı. Çok önemli üreticiler Türkiye’ye hizmet etti. Remzi Bey, (Kanbur) en önemli hizmeti verenlerden birisi.
Şu an bana göre tamamen herkes yerini buldu diyebiliriz. Furya halinde bir talep yok. Artık bilinçli tüketici ve bilinçli makineci (üretici) olmak zorunda. Merdiven altı üretim artık mümkün değil. Küçük küçük işletmelerin bile ayda 3 makine yaptığı dönemler bugün mümkün değil.
Uzakdoğu ve Avrupa’nın rekabeti çok ciddi. Avrupa hala ileri teknoloji ile ayakta durabiliyor. Avrupalılar bir makineyi hala 300 bin dolara satabiliyor. Uzak doğu da 30 bin dolara satılıyor. Büyük fark var ama satabiliyor. Avrupalı yüksek verimli, robotuyla birlikte satış yapabiliyor. Şu anda sadece ekstrüder makine alanında yani boru profi l alanındaki üretim yapan makinelerinde birkaç fi rma ayakta kalabildi diyebiliriz. Enjeksiyonda bazı fi rmalar var ama büyük kapasitelere henüz ulaşamadılar. Yeni yatırım yapanlar da var elbette, hatta bazıları gurur verici tesisleri kurdular.
Biz de 60 metrekare bir alanda başladık ve sadece yan sanayii olarak çalışıyoruz. Rezistanslar üretiyoruz. Türkiye mümessilliği olduğum markalar var, Türkiye’de olmayanları da oradan tedarik ediyoruz. Bugün 2 bin metrekare kendi binamızı yapıp Safi Rezistans’ı oluşturduk.
-Peki hangi alana odaklanmalıyız, makine üretimi yerine yan sanayiye odaklanmak bir strateji olabilir mi?
Bu konuda görüş beyan etmeyeceğim ama sohbetlerimizde zaman zaman konusu geçer. Makine üretiminin hızlı büyüdüğü dönemde, yan sanayii biraz küçümseniyordu. Bizlere rezistansçı, şaseci, kaportacı, milkovancı dendiği bir dönem var.
Şimdi ne yapmalı?. Bir üniversiteyle, kimlerle uzmanlarla kimlerle çalışılarak bir yön çizilmeli. Sektörümüz çok bireysel hareket ediyor. Hatta Türkiye’de işletmeler böyle davranıyor. Şu olsun, bu olsun, nasıl bir makine üretilir de rekabet edilir bunların hepsi ciddi sorular, uzmanların yanıt verebileceği bir konudur.
Kendi deneyimimizden söz edersek, şu anda makine aksam ve parçaları üretenlerden bazıları Avrupaya çalışıyor. 90’lı yıllarda yurtdışı fuarlara ilk katılanlar (makine aksam ve parçaları) bizlerdik. Üretiyorduk ama rekabet edip edemeyeceğimizi bilmiyorduk. Farkettik ki rekabet edebiliyoruz. Mesela yıllar önce hammadde üreticilerimizden biri K fuarındaydı, ben de sordum, “Avrupa hammaddede hakim durumda, nasıl rekabet edeceksiniz?” diye.. Yanıtı da “Avrupalı üreticiler güçlü ama ben de isteğe göre özel hammaddeler üretebiliyorum” olmuştu. Sonra biliyoruz ki sipariş aldı ve çalışmaya başladı. Benzer bir durumdayız.
Bizim de İsviçre’den bir müşterimiz var. Ne yapıyoruz ekstrüder firmasına numune takım yaptık. Beğendiler ve onay verdiler, siparişimizi de aldık. Kaliteli üretim yapan, merdiven altı değil uzmanlık olan bir üretici olduk. Çok ileri gider mi?.. Bence herkes kapasiteyi koruma derdinde. Çünkü şu anki tüketimi düşünürseniz mesela inşaat sektörünün en hızlı olduğu zamandır, o durunca plastik üretimi bir sıkıntılı aşama geçirecek. Bunun etkisi ne olur onu uzmanlara bakmak lazım.
-Sektörde yeni bir hızlı büyüme dalgası olabilir mi?
Bir örnek anlatayım, Türkiye’deki bir makine üreticisi firmanın ikinci kuşak yöneticisine, yabancı konuk soruyor: Sizin fi rmanın kurucusu teknisyen, sıfırdan şirketi kurmuş ve makine üretmeye başlamış. Sizlerin de eğitimini sağladı şimdi siz mühendissiniz. Siz firmanızı nerelere götürürsünüz?
Yanıtı ise şu: Ben üniversiteyi bitirmiş olabilirim, iyi eğitim almış olabilirim ama artık 1980’li yıllar değil. İkibinli yıllar başlamış. Doymuş bir Türkiye pazarı, Asya’da Avrupa’da üreticiler var. Sadece kapasitemizi tutmaya çalışıyoruz. Eğer 1980’li yıllarda ben başlamış olsaydım daha farklı olabilirdi. Bence doğru bir yaklaşım. Mevcut ortam ve pazar durumu bize “ne katkı yapacaksınız” sorusunu zor hale getiriyor.
Bu durum, makine aksam ve parçaları, o ki; makine imalatı yapsak, rekabete girsek, zor bir dönem. İmalat için fabrika inşa eden bir firmanın, başka sektörde acil imalathane isteyen bir firmaya tesisini satmasının ardından imalattan kısmen çekildiğini ve yeni bir fabrika yaparak onu da kiraladığını görüyoruz mesela. Daha karlı gördü demek ki.
Türkiye’de Ar-Ge’ye dayalı üretim yapabilen son derece sınırlı. Avrupa bu konuda hala önde. K fuarında görüyor herkes, diyelim 4 bardak basan makine üretiyorsanız, diğeri 24 bardak basanı yapmış. Türkiye’deki ağabeylerimiz, daha geniş bakabilir ama bireysel çalışmalar oldu hep.
-Makine aksam ve parçaları için tasarımcı üretici modeli otomotiv sektöründe işledi. Plastik makineleri için de bir örnek olabilir mi?
Öncelikle makine tasarlanacak ki biz de ona uygun tasarımlar yapabilelim. Bu önemli bir unsur. Yani tasarlanmış, belirlenmiş bir makine projesi için bana sipariş verilirse biz üretebiliriz. “Şöyle bir makine tasarladım, mevcut kapasiteyi 2 katına çıkaracağım, Safi bey rezistans için nasıl bir tasarım yapmalıyız” denilmiyor ve ne bana ne de diğer üreticilere gidilmiyor. Para verip belirli bir ürün isteniyor. Bence esas önemli unsur bu. Ucuz üretim için asbestli makineler kullanıldığı oldu çünkü ucuz. Bu rekabet değildir.
Eğer bir makine tasarlanıyor ve bize rezistans tasarımı isteniyorsa ben bütün Ar- Ge’mi kullanırım. Yurt dışındaki firmalardan biri soğutucu rezistans istendi. Üç ayrı tasarım yaptım ve sunumu hazırladım. Bana dediler ki, “saatte şu kadar üretim yapan makinemize hangisini kullanalım” .. Bizden örnek istediler. Numune yaptık ve başarılı oldu. Zaten patentli ürünlerimiz. Patent konusunda yeterli koruma yok ama yavaş yavaş düzene giriyor. Tasarım konusunda ayrıca, artık verimlilik ön planda. Buna da dikkat edilmeli.
-Nasıl bir yol izlenebilir?
Kurumsallaşma ön plana çıkmalı. Yine bir örnek vereyim, üç ortaklı bir firmanın ortağı olan dostumla konuştum . Toplam 500 bin dolara kurumsallaşma için danışmanlık alıyor.
Neden? Çünkü; firmanın devam etmesini istiyor. Kurumsallaşma patronluktan farklı bir şey. Onlar bütün firmaya ilişkin yapılması gerekeni söylüyorlar. Bundan sonra firma gelecek için neler yapabilir yönlendirecek, firma aile şirketi gibi olmuyor artık. Bu bir örnek, bu şirket gibi yapmaya başlarsak daha iyi olacaktır.
-Yabancı büyük makine üreticilerinin Türkiye’ye çekilmesi de bir yol olarak görülüyor?
Avrupalı yatırımcılar Türkiye’de üretim hattı açmaya çalıştılar. Bazı büyük firmalar geldi, halen çalışanlar var. O fi rmalar şu anda Avrupa’da üretim hattını yenilemek isteyenler için üretim yapıyorlar ve onlara makine veriyorlar. Ancak sayıları son derece az. Nereden takip ediyoruz, bizimle de Avrupadaki rezistans üreticileriyle de çalışmak istiyorlar.
Sektörün gelişmesi için, bizim sektörle ilgili, herkes ne yapıyorsa bu devam ettirilebilir. Çok çok ileriye ne götürülebilir bilemiyorum.
1983’ten bu yana çalışıyorum, bildiğim tek şey şu; bütün sektör işletmeleri için çalışıyoruz. Malta’da, Hindistan’da ürün yaptırıyorum. Almanya, Belçika, ABD’den çeşitli ürünler alıyorum. Kaliteli bir şey yapabilmek için kalitelisini almanız gerekiyor. Türkiye’de bunu yapabilmek için güçlü sermaye gerekiyor. Öz sermaye ağırlıklı çalışmak gerekiyor. Stok tutuyoruz, kur riskine karşı. Şu anda makine sektöründe herkes iş yapıyorsa, ağırlıklı olarak özsermaye ile çalışıyor.
Haberin Kaynağı : PLASFED DERGİSİ
16.09.2014