Markalaşmada Esas Olan Sürdürülebilirliği Sağlamak
Aktaş Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve İcra Kurulu Başkanı Sami Erol:BUSİAD tarafından düzenlenen Turquality Paneli’ne konuşmacı olarak katılan Aktaş Holding CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Sami Erol, Aktaş Holding’in global pazarda üstlenmiş olduğu rol ve Aktaş’ın Turquality destek programına dahil olma sürecini katılımcılarla paylaştı.
Aktaş Holding’in CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Sami Erol, BUSİAD tarafından gerçekleştirilen Turquality Paneli’nde yaptığı sunumda, markalaşma süreciyle ilgili dikkat çekici paylaşımlarda bulundu. Hava süspansiyon sistemleri üretiminde global bir marka haline gelen Airtech hava süspansiyon sistemlerinin Aktaş Holding’e ait bir marka olduğunun altını çizen Sami Erol; “Türkiye'nin uluslararası pazarda kendi markalarıyla ayakta durabilen global bir oyuncu olması amacıyla oluşturulan ve dünyadaki devlet destekli ilk markalaşma platformu olan Turquality programının önemli kazanımları bulunduğu açıktır” dedi.
Sami Erol : “Marka Bilinci Oluşturmada Turquality Çok Önemli”
Turquality sürecini; yatırım ve büyüme hedefleri, pazar hedefleri, yönetim modelleri ve paydaş beklentileriyle kurumsal yönetim sürecinin farklı bileşenlerini bir markaya dönüştürme yaklaşımı olarak açıklayan Erol, “Turquality bir teşvik programı olmakla birlikte, bu teşvikin asıl çıktısı, bir markadır. Bu anlamda markalaşma, sürdürülebilirliği gerektirir. Sonrasında ise sistemler, markayla ilgili gelişen teknolojik şartlara, bilgi yapısına, müşteri talep yapısına göre sürekli iyileşmeye ihtiyaç duyar. Yani siz dinamik yapıda bu gelişmenin önüne geçemezseniz, müşteri isteklerinin gerisinde kalırsanız, markanız da geride kalır ve kaybolur. Dünyada pek çok bilinen markanın 50 yılda geldiği noktadan 5-6 yılda nasıl silindiğini çok iyi biliyoruz.
Dolayısıyla markalaşmak zor ve yorucu bir süreç ancak geriye düşmek çok kolay. Bu noktada esas olan arkasında sürdürülebilirliği sağlayan sistemlerin kurulmasıdır. Marka bilinç ve kültürünün oluşturulması ve farklılık yaratmak adına da Turquality çok önemli katkılar sağlıyor” dedi.
Markalaşma Sürecinde Önceliklendirme Yapılması Şart!
Marka yönetim stratejileri içerisinde, kurumun global bir marka yaratırken kendi ürünlerindeki pek çok markayı aynı anda markalaşma sürecinde götürmeye çalışmanın, kaynakların etkin kullanımı anlamında pek çok sıkıntı yaratabileceğine dikkat çeken Erol, “Bu noktada kurumun finansal kaynaklarının etkin kullanımı adına stratejik planlamayı esas alan önceliklendirmelerin yapılması lazım. Örneğin biz kendi üç ana markamızı; Aktaş, Airtech ve Aircomfort olarak belirledik. Markalaşma sürecinde biz alt yapı oluştururken, küresel ligde Airtech’i önceledik. Çünkü küresel pazar analizi yaptığımızda, marka bilinirliğini, tanınırlığını en hızlı arttırabileceğimiz, rekabeti en iyi yönetebileceğimiz, hem maliyet hem de satış yönetimi acısından Airtech daha öne çıktı” diye konuştu.
“Aktaş Holding Turquality İle Dünya Çapında Bir Marka Kazandı”
Aktaş Holding olarak Turquality programında yer almaktan dolayı memnuniyet duyduklarını dile getiren Erol, “Aktaş Holding Turquality programına dâhil olup burada faaliyetler yaratarak ne kazandı diye sorarsanız, bana göre dünya çapında bir marka kazandı. 90’dan fazla ülkeye ihracat yaparken belki de 200’den fazla ülkeye ihracat yapmak için bir marka yaratmış olduk. Pek çok ülke markalarının sayesinde değerini arttırıyor. Ülke markalaşmalı, markalar ülkeyi marka haline getirmeli. Bunun için Turqulaity muhteşem bir fırsat” ifadelerini kullandı.
Marka, pazarlama, tasarım ve perakende gücümüzü ortaya koymalıyız
Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü Markalaşma ve Ar-Ge Destekleri Dairesi Şube Müdürü Mehmet Ali Kılıçkaya, ‘Turquality ve Marka Destek Programına Nasıl Dahil Olunur?’ konulu bir sunum yaptı. Hizmet dışındaki bütün sektörlerde firmaların Turquality programına dahil olabileceğini belirten Kılıçkaya, “Toplamda 144 firmamız 158 marka ile destek programında yer alıyor” dedi. Turquality’nin çok iddialı bir program olduğunu ve gelinen noktada Türkiye için sadece üretim gücünün yetmeyeceğini vurgulayan Kılıçkaya, nihai hedefin; global Türk markaları çıkarmak olduğunu ifade etti.
“Marka, pazarlama, tasarım ve perakende gücümüzü ortaya koymalıyız” diyen Kılıçkaya, hedeflerini; ‘Küresel Türk markalarından yurtiçinde lokomotifler yaratmak’, ‘Şirketlerin marka gücü ile kurumsal altyapısını güçlendirmek’ ve ‘Yurtiçinde marka bilinci yaratmak’ olarak özetledi.
Turquality’nin aslında bir kurumsal yönetim sistemi olduğuna işaret eden Kılıçkaya, program dahilinde ‘İhracata Hazırlık’ için eğitim, Ur-Ge ve çevre destekleri, ‘Pazarlama’ aşamasında pazar araştırması, pazara giriş, fuarlara katılım ve yurt dışı birimi, ‘Markalaşma’ da ise tasarım ve marka desteği verildiğini açıkladı. Cevabı merakla beklenen “Firmalar Turquality programı kapsamına nasıl alınır?” sorusunu da yanıtlayan Kılıçkaya, en temel şartın; hedef pazar olarak ortaya konulan en az bir ülkede markanın tescillenmesi olduğunu söyledi.
Kılıçkaya şöyle devam etti: “Başvuru sahibi firmanın 20 bin liralık giriş ücretini belirlenen 6 danışmanlık firmasından birinin hesabına yatırması gerekiyor. Ödemenin bir ay içinde yapılmaması halinde başvuru geçersiz sayılır ve 6 ay içinde yeni başvuru yapılamaz. Öte yandan; Turquality programında destek süresi 5+5 yıl, marka programı kapsamında ise 4 yıl… Turquality programında, yüzde 50’si karşılanmak üzere limitsiz marka, patent, sertifika, moda ve benzeri alanlarda destek sağlanıyor. Yapılan yatırımlar stratejik olmalı. Sadece bu desteklerden faydalanmak için Turquality programına girilemez. Amacımız global Türk markaları çıkarmak, uluslararası, hatta ‘Şampiyonlar Ligi’ne markalarımızı sokabilmek.”
03.09.2014