H. Yücel Koç
Mimarsız Mimarlık
Emrah Safa Gürkan’ın YouTube kanalında Mimar Gökhan Avcıoğlu’nu konuk ettiği programa tesadüfen denk geldim. Gökhan Avcıoğlu’nu bugüne kadar tanımamış olmama üzüldüm. Böylesine özgün bir düşünce yapısına sahip insanlarla karşılaşmak, çöl ortasında bir vahada su bulmak kadar kıymetli.
Söyleşide, insanların kendileri için yapacakları iki-üç odalı evleri kendi başlarına yapabilecek bilgi ve beceriye sahip olmaları gerektiğini söyledi. Barınmanın temel bir ihtiyaç olduğunu da özellikle vurguladı. Bu sözler karşısında Emrah Safa Gürkan’ın gözlerindeki şaşkınlığı fark ettim. “Ben çay bile yapamıyorum, sen ne diyorsun!” der gibi bir bakış…
“Mimarsız mimarlık!” dediğimde ise içimden “Yok artık” diyenleri duyar gibiyim. Şehirlerin hali ortada; bu yüzden “Zaten her şehir birbirine benziyor, hem de çirkinleşiyor” diyorsunuzdur muhtemelen. Üstelik “bizim ülkemizde her Laz’ın müteahhit doğduğu” gerçeği de ortadayken, böyle bir kavram nasıl savunulabilir? Karadenizliler alınmasınlar. Bu söylem her ne kadar Karadenizliler için söylene gelse de, insanlarımızın geneli bu konuda benzer yapıdadır.
Gökhan Avcıoğlu elbette kimseye “mimara, mühendise sormadan inşaat yapın” demiyor. Onun anlatmak istediği çok daha derin ve harika bir şey: Her alanda olduğu gibi mimarlıkta da toplumun büyük çoğunluğu bilgisiz ya da yüzeysel bilgiye sahip. Oysa mimarlık da diğer tüm meslekler gibi, üyelerini bilgi ve becerileriyle zorlayan, sorgulayan bir toplumla gelişebilir. Eğer siz mimarlıkla ilgili temel bilgi ve farkındalığa sahipseniz, karşınızdaki mimarı da zorlar, tartışır, sorgularsınız. Bu da mesleği daha iyiye götürürken kaliteyi, estetiği, kültürü ve sürdürülebilirliği artırır.
Bu durum yalnızca mimarlıkta değil; mühendislikte, tıpta, sanatta, tarımda ve tüm diğer alanlarda da geçerlidir. Bir sürücünün dört zamanlı motorun nasıl çalıştığını bilmesi, bir insanın elektrik kaçağının olası sonuçlarını tahmin edebilmesi ya da bir ev hanımının sigorta attığında ne yapacağını öngörmesi kimseyi mühendis yapmaz. Ama bu bilgi, daha güvenli ve yaşanabilir bir hayatın kapısını aralar. Aynı zamanda mühendislik mesleğine duyulan saygıyı ve değeri de artırır.
Benzer şekilde, böbrek ağrısının bel ağrısından farkını anlayabilmek, çocuğunun ateşinin hangi seviyeden sonra riskli olduğunu bilmek ya da ilaçla vitaminin farkını ayırt edebilmek kimseyi doktor yapmaz; ama emin olun, hem doktorların işini kolaylaştırır hem de toplumun genel sağlık bilincini yükseltir.
Balkonunuzda yetiştirdiğiniz domateslerdeki kırmızı örümcekleri fark etmek ve buna uygun önleyici tedbirler almak sizi ziraat mühendisi yapmaz; ama üretmenin, doğayla temasın, kendi kendine yetebilmenin mutluluğunu yaşarsınız. Daha mutlu bir insan olacağınızı da hiç tereddütsüz söyleyebilirim.
Temel bilgiler hiçbir zaman yük değildir; aksine yaşam kalitesini artıran harika araçlardır. Basit bir bilgiyi bile uzmanına bırakmak yalnızca iş yükünü artırmaz, aynı zamanda sizi daha pasif, edilgen ve bağımlı hale getirir. Bu durum profesyonelliğin gelişimini engeller, üretimi kalitesizleştirir, rekabeti ve sürdürülebilirliği zayıflatır.
Toplum çoğunlukla iki tür insan modelinden oluşur:
1. “Düz” insan modeli: Edilgen, temel bilgileri zayıf, herhangi bir alanda derinleşmemiş kişiler. “Ne iş olsa yaparım abi” anlayışındadırlar.
2. “I” insan modeli: Tek alanda uzman, diğer konularla bağı zayıf profesyoneller.
Geçen hafta bir doktor arkadaşım şöyle dedi: “Otuz yıldır sadece doktorluk yapmışım, maalesef bunu yeni fark ettim.” İşte tam bir “I-insan” örneği. Aranansa, “T-insan” modeli.
T-insanın dikey çizgisi, bir alanda en iyi olmayı, yani mesleki derinliği temsil eder: iyi doktor, iyi mühendis, iyi aşçı, iyi öğretmen… Yatay çizgisi ise temel teknik okuryazarlık, genel kültür ve farkındalık alanlarını kapsar. Her konuda yüzeysel bilgiye sahip olmak kadar, sadece tek alana sıkışmak da insanı boğar. Bu nedenle hobiler, yan uğraşlar, farklı ilgi alanları insanın gelişimi için gereklidir.
Günümüzde bilgiye erişmek hiç olmadığı kadar kolay. Yapay zekâ, dijital platformlar ve çevrim içi kaynaklar büyük fırsatlar sunuyor. Yeter ki teknolojiyi amaçlı ve sistematik kullanalım.
Yeni teknolojilere adapte olanlar için öğrenme sürekli bir zevke dönüşüyor. Adapte olamayanlarsa giderek dışarıda kalıyor. Başlangıçta zor görünse de zamanla bu süreç keyifli hale geliyor. Kaçınılmaz olana direnmeyin; çünkü gelecek geldi, yarın çok geç!
Sevgiyle ve teknolojiyle kalın.
H. Yücel Koç
02 Kasım 2025 — Antalya




