Ortağa Ait Arsa Üzerinde Yap-İşlet-Devret Modeli Kapsamında İnşa Edilen Bina Veya Tesisler Yönünden Vergilendirme Rejimi
Yapişlet- devret (YİD) modeli ile bu modelle aynı özelliklere sahip özel projelerin vergisel neticeleri
Gelir İdaresinin yakın bir geçmişte bu konu ile alakalı olarak verdiği bir muktezada farklı bir vergilendirme rejimini öngörmüş olmasıdır.
Mukteza İle Gündeme Getirilen Yaklaşımın Temel Özellikleri
Bir şirket tarafından yapılan mukteza talebinde, arsa sahibi şahıslar ile imzalanan yap-işlet-devret sözleşmesi kapsamında inşa edilecek bina ile ilgili olarak yerine getirilmesi gereken vergisel yükümlülükler hakkında bilgi istenmiştir.
Gelir İdaresince verilen 07.08.2013 tarihli mukteza özetle aşağıdaki sonuçları içermektedir.
• Kiralık arsa üzerine yapılan ve kira süresi sonunda arsa sahibine devredilecek olan binaya ilişkin harcamalar özel maliyet bedeli olarak kabul edilemez.
• Söz konusu bina için yapılan harcamalar için, inşa edilen iktisadi varlığın emsal bedeline kar marjı ilave edilmek suretiyle arsa sahibine fatura düzenlenmelidir.
• Yapılan harcamalar ile fatura bedeli arasındaki fark, inşaatı yapan şirket tarafından kurumlar vergisi matrahına dâhil edilmelidir.
• Faturada yer alan alacak tutar, peşin ödenen kira olarak kabul edilmeli ve sözleşme süresi içinde eşit tutarlar ile kira gideri olarak dikkate alınmalıdır.
• Bu şekilde hesaplanan ve aylık dönemler itibarıyla gider yazılacak tutar, aynı zamanda arsa sahibi gerçek kişiler açısından gayrimenkul sermaye iradı olarak kabul edilmeli ve gelir vergisi tevkifatına tabi tutulmalıdır.
• Arsa sahibinin o yıl içinde borcuna mahsup edilen kira bedelleri toplamı, arsa sahibi tarafından o yıla ait gayrimenkul sermaye iradı olarak yıllık beyana konu edilmelidir.
Yap-İşlet-Devret Modeli Hakkında Genel Bilgi
Yap-işlet-devret modeli, 3996 Sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Buna göre, kamu kurum ve kuruluşlarınca ifa edilen ileri teknoloji veya yüksek maddi kaynak gerektiren bazı yatırım ve hizmetlerin özel teşebbüs eliyle yaptırılıp belirli bir süre işletildikten sonra kamuya devredilmesini amaçlamaktadır.
Kanun kapsamında, köprü, hava alanı, otoyol, tüp geçit, baraj, arıtma tesisi ve raylı sistemler gibi büyük ölçekli kamusal projeler, bütçeye yük getirmeksizin yaptırılmakta ve belirli bir süre zarfında projeyi finanse ederek faaliyete geçiren şirketin işletmesine bırakılmaktadır.
Yap-İşlet-Devret Modelinin Vergisel Sonuçları
YİD modelinde, projeyi gerçekleştiren şirket kendisine ait olmayan bir arsa veya arazi üzerine iktisadi bir varlık inşa ettiğinden, bu varlığa ilişkin olarak yüklendiği maliyeti sözleşme süresince eşit taksitler halinde amortismana tabi tutmaktadır.
İşletme süresi sonunda iktisadi varlığın kamu kurum veya kuruluşuna devri, iktisadi kıymetin emsal bedeli üzerinden yapılmaktadır. 60 no’lu Katma Değer Vergisi Kanunu Sirkülerinde, bu devir işleminde katma değer vergisi hesaplanmayacağı hususu düzenlenmiştir. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda, Gelir İdaresince verilen ve içeriği yukarıdaki bölümde özetlenen muktezanın 3996 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen projeler bakımından geçerli olmayacağını tahmin ediyoruz. Zira 3996 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen projeler bakımından 60 no’lu Katma Değer Vergisi Kanunu Sirkülerinde yer alan düzenlemede bir değişikliğe gidilmediğinden, bu konudaki yaklaşımın değişmediğini düşünüyoruz.
Diğer taraftan, 3996 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen yatırımlar büyük ölçekli projeler olup, bunların fiyatlandırması detaylı finansal matematik hesaplamalarına dayanmaktadır. Projenin her bir aşama itibarıyla tabi olacağı vergisel rejimlerin hesaplamaları önemli bir değişken büyük ölçüde etkileyeceği kuşkusuzdur. Uluslararası piyasalarla entegre olmuş bir ekonomide, anlaşmanın geçerliliği ve etkileri bakımından başlangıçta karşılıklı olarak rıza gösterilen kuralların sonradan değiştirilmesi kabul edilmez. Aksi bir durum, o ekonomi açısından güven ve itibar kaybına yol açacaktır.
YİD Modeline Benzeyen Özel Projelerin Durumu
Yazımızın konusunu oluşturan muktezanın, 3996 sayılı Kanunda tanımlanan YİD modeli ile benzer özellikler taşıyan ve özel hukuk kişileri arasında gerçekleştirilen projeler bakımından farklı bir anlayış getirdiği kuşkusuzdur. Muktezaya göre, bir şirketin, bir başka kişiye ait bir arsa (veya arazi) üzerine inşa ettiği bir gayrimenkul veya tesisin kullanım süresi zarfında ve kullanım süresi sonunda tabi olacağı vergilendirme rejimi, YİD modeli kapsamındaki vergilendirme rejiminden tamamen farklıdır.
Uygulamada birçok şirketin ortaklarına ait gayrimenkuller üzerine bina veya tesis inşa ettiği ve bu işlemleri YİD modeli kapsamında değerlendirdikleri tahmin edilmektedir. Ancak, bahse konu mukteza göstermektedir ki, özel kişiler arasında gerçekleşen söz konusu projelerin YİD modeli gibi değerlendirilmeleri hem şirketler hem de arsa sahipleri açısından önemli vergisel risklere sebep olabilecektir. Muktezanın gerçek kişi ortaklarına ait arsalar üzerine bina veya tesis inşa eden şirketler ile ortakları açısından etkileri şu şekilde özetlenebilir.
• Şirket, inşaat sebebiyle yüklendiği katma değer vergisini inşaat tamamlanıncaya kadar indirim konusu yapabilecektir. Ancak, inşaatın tamamlanmasıyla ortağa fatura kesilmesi gerekeceğinden, katma değer vergisi gerçek kişi ortak tarafından yüklenilmiş olacaktır. Ne var ki, gerçek kişi ortağın bu vergiyi indirim veya iade olanağı olmayacaktır.
• Gerçek kişi ortak kiralama süresi boyunca nakit bir tahsilat yapmayacaktır. Ancak, kira bedelleri ortağa düzenlenen faturadan kaynaklanan borca mahsup edildiğinden ortak gayrimenkul sermaye iradı elde etmiş sayılacak ve gelir vergisi ödemek durumunda olacaktır.
Yukarıda açıklanan muktezadaki yaklaşım dikkate alındığında, işletmelerin 3996 sayılı Kanun kapsamında olmayan YİD modeli benzeri projelere ilişkin işlemleri ya muktezada belirtilen şekilde tekemmül ettirmeleri ya da kendi durumları hakkında ayrı bir mukteza talep etmeleri, sonradan olumsuz bir sonuçla karşılaşmamaları bakımından önem göstermektedir. Ancak, Gelir İdaresinin görüşünde ısrar etmesi halinde, şirketlerin ortaklarına ait arsalar üzerine bina veya tesis inşa etme yönündeki tercihte bulunmayacaklarını öngörmek de zor değil.
Haberin Kaynağı : PLASFED
30.06.2014