Ahmet Yılmaz
Otomotive Genel Bakış
2022 yılı sonunda dünyada yaklaşık 82 milyon araç satılmış olacak. Korona, çip krizi, tedarik zinciri sorunları, hammadde kıtlığı, Ukrayna savaşı gibi küresel sorunlar olmasa idi bu rakam 95 milyon araç seviyesinde olacaktı. 2004 yılından itibaren sürekli büyüyen bu pazar, 2008 krizinde bir daralma yaşadı ama ardından 2017/18’de doruğa ulaştı. Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı araç satış rakamlarında (tabii ki üretim rakamlarında da) düşüş yaşandı. Bu düşüş dünyanın tüm bölgelerinde değil, bilhassa Avrupa ve Kuzey Amerika’da görüldü. Çin ve Hindistan gibi büyük pazarlarda düşüş değil aksine artışlar görüldü. Diğer taraftan bu düşüşler otomobil üreticisi firmaların karlarını düşürmedi, aksine hemen hepsinin net kar artışları oldu.
Dünya otomobil üretiminde elektrikli araç oranı oldukça düşük kaldı. İyimser senaryolara göre 2030 yılına kadar 27,5 milyon elektrikli araç üretileceği tahmin ediliyor. Bu ifadenin altını çizmek gerek; iyimser bir hesaplamaya göre bu böyle olacak. Zira, elektrikli araç için gerekli hammaddelerde kıtlık, mevcut üretim hatlarının bu yönde transformasyonu, dijitalleşme (özellikle yazılım ve çip tedariki anlamında) büyük zorluklar içeriyor.
2021 rakamları ile belirtmek gerekirse dünya otomobil üretiminde Toyota liderliğini sürdürüyor, ikinci sırada Volkswagen Group ve üçüncü sırada Hyundai’yi görüyoruz. 2021 yılında adından çok sık bahsedilen Tesla ise
14. sırada (tabii ki Tesla sadece e-araç üreticisi). Bu sıralamayı yazmaktaki amaç tarihe bir gönderme yapmak ve oradan bir çıkarsama yapmak için. Şöyle ki, Japonlar batılı kriterlerde araç üretmek için 60 sene büyük bir uğraşı içine girdiler, Koreli üreticiler için bu süre 30-40 sene, Çinliler için 15 sene sürdü. Teknolojinin çarpan etkisi süreci hızlandırıyor, dolayısı ile bugün alt sıralarda olan bir üreticinin yukarı basamaklara tırmanması doğal görülmelidir. Ama yine de bu yol zahmetsiz ve bedelsiz yürünecek gibi görünmüyor.
Çip krizinin 2023 yılında da büyük oranda devam edeceği, batarya teknolojileri ve batarya hammadde tedarikinde, yazılımcı istihdamı için personel aşırma alanında kıyasıya rekabete tanık olacağımız bir sene bizi bekliyor. Önümüzdeki yılda ana sanayilerin net karlar elde edeceğini söylemek için fala bakmak gerekmiyor. Çünkü ana sanayiler bir kaç yıldır otomobil satışlarında pazarlama/satış masraflarını minimize ettiler ve satışlarda eskiden alışık olduğumuz rekabet indirimleri de söz konusu değil artık (Avrupa ve Kuzey Amerika piyasalarında karlılığın yüksek olduğu orta üst ve üst segmentte yok satıyorlar denilebilir). Diğer taraftan Hindistan ve Çin’de artan mobil etkinlik talebi canlı tutuyor.
Tedarikçiler İçin Zor
Otomotivin paydaşı olan tedarikçi işletmeler için sürecin pek pozitif geçtiği ve geçeceğini söylemek maalesef mümkün değil. Sektördeki insanların bildiği, yakından takip ettiği gibi birçok işletme krize girmiş ve girmek üzere. Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika piyasalarında beklenen durgunluk tehlikesi (veya bunun üzerine fazla konuşulması bile) maliyetleri artan, karlılıkları düşen tedarikçiler için tehlike çanlarının çalmasına neden oluyor.
Tedarik sanayisini zora iten sadece ana sanayilerin fiyat baskısı değil, küresel çapta belirtilen sorunlarla başa çıkmak, direnç mekanizmaları yaratmak bilhassa orta ölçek işletme karakteristiğine sahip işletmeler için sürekli sorundu. Şimdi bunun üstüne bir de teknolojik değişim, dönüşümün etkisi eklenmektedir. Tedarikçi işletmelerinde dijitalleşme oranı hala oldukça düşük, ayrıca yeni araç mimarisinde yer edinemeyecek tedarikçi işletmeleri kendilerini dönüştürmekte pek başarılı olamadılar. Gerçekçi bir şekilde belirtmek gerekirse belli bir büyüklükte olan tedarikçi işletmelerin bu büyük değişim-dönüşüm görevini tek başlarına halletme potansiyelleri ve güçleri yok. Otomotivin güçlü olduğu birçok coğrafyada kamu bu süreçte tedarikçi işletmelerin yeni duruma uyum, adaptasyon sağlamaları için özel sektörel destek programları uygulamaktadır.
Türkiye gibi, özellikle yüksek ihracat potansiyeli olan tedarik sanayisindeki işletmeler yeni dönemde yalnız bırakılmamalıdır. Bu işletmelerin yeşil ve dijital yolculuğuna mutlaka destek sunulmalıdır. Bu alandaki ihtiyaçlar sektör temsilcileri tarafında gayet iyi bilinmektedir. Özel sektörel bir destek programına hem teknolojik ve yeşil dönüşüm için hem de küresel sorunların bu işletmelerin kucağına bıraktığı sorunlar yumağına çözmek anlamında acil ihtiyaç vardır.