Dr. İlhami Pektaş
Yerli ve Milli Üretime Adanmış Ömürler-58: Özgüven Döküm Sanayi
Dr.İlhami Pektaş
1965 yılında Fuat Demirci tarafından kurulan Özgüven Döküm Mak. San. Ltd. Şti., 60 yıla yakın sektördeki tecrübesi ile otomotiv, traktör, ağır hizmet araçları, hidrolikler, kompresör gibi sektörlerde pik ve sfero döküm parçalarını uluslararası standartlarda üretiyor. Sincan’da 27.000 metrekare alan üzerine kurulu 25.750 metrekare kapalı alanda, yıllık toplam 13.000 ton döküm kapasiteli iki adet döküm fabrikasından oluşuyor. Özgüven Döküm, Türkiye'deki yüksek teknolojiyle donatılmış modern işleme tezgahlarında ürettiği parçaların %85’ni işleme kapasitesine sahip öncü firmalardan birisidir. Kaliteli ve rekabetçi hizmet anlayışıyla birlikte çevreye duyarlı çalışan Özgüven Döküm; üretiminin %75’den fazlasını Avrupa Birliği ülkelerine ihraç ediyor.
Tecrübeli sanayici, Fuat Demirci, OSTİM’de yapılmayacak yoktur. Teknoloji olarak yabancılardan hiçbir zaman aşağı değiliz. OSTİM’e Tank desinler yapar, top desinler yapar, uçak desinler yapar.
Özgüven Dökümün yönetim kurulu başkanı Fuat Demirci’den Başarı hikayesini dinliyoruz.
OSTİM’le ne zaman tanıştınız?
1965’te sanat okulunu bitirdim. Büyük Sanayi’de 60 metrekare bir yerde, dökümcülük yapıyorduk. O yıllarda rahmetli Cevat Dündar OSTİM’i kurmaya başladı. Cevat ağabeyi Büyük Sanayi’den tanıyoruz. Babamın çok iyi arkadaşıdır. OSTİM’in ilk yıllarında benzinliğin arkasında, Birinci Etap diye anılan tek sıra bir yer yapıldıydı. Ama o tarihte bizim paramız yok, hiçbir şeyimiz yok. Bir yardımlaşma Derneği vardı. Büyük sanayide atölyemizde kıt kanaat ekmek paramızı ancak çıkarıyorduk. OSTİM’deki yerler o günlerde bize hayal geliyordu. Birinci etabın olduğu bölgeye arada bir gidip, geliyorduk… Sonunda biz de bir yer aldık. O dönemde 350 metrekare yer bize fabrika gibi geldi. Cevat Dündar rahmetli oldu, Turan Çiğdem ağabey başa geçti. Benim yazıhanem bile yoktu, bir tane çizgili defterim vardı bir tarafına alacağımı yazardım, diğer tarafına borcumu yazardım, toplar çıkarırdım aradaki farkı görürdüm, paramı bilirdim. Bir tane tenekemiz vardı, onun üzerine otururduk. İskitler’de bizim bir evimiz var, çatısı akar böyle bir at harasından bozma da bir işyerimiz var orda çalışıyoruz. Almanya’da çalışan vatandaşlar o yıllarda arabaları ile gelip giderlerdi. Uçağa binenlere büyük adam gözüyle bakılırdı.
1980 senesiydi; OSTİM’de tek dükkan yeri aldık, bodrumlu. İlk etaptan sonra bize burası ufak geldi. 29. Sokak’ta üç dükkan var. Üç dükkan var ama suyu yok, elektriği yok. Şantiye elektriği vardı, arkada bir çukur var yağmur suları dolardı. Orayı aldık. O zamanki şartlarda 12 bin lira ödedik. 12 bin lira parayı koyduk çantaya Turan Çiğdem ağabeye teslim ettik. Ondan sonra dükkan sahibi geldi de tapuyu aldık. 29. sokaktaki 112 numaraya yürüyerek giderdim; araba gitmezdi. Yol falan nerede… Yol çamur, yağmur yağdığı zaman buralara girilmezdi. Arabamız yoktu. OSTİM’den Demetevler 1. Cadde’nin başına kadar yürüdüğümü çok iyi bilirim. Şantiye elektriğini, eğri direkten bir tane kablo çekerek temin ettik. İşimiz döküm olduğu için su lazım. İlk zamanlar burada su yoktu. Taşıma suyla, tankerle su getirttirirdim… Zaman içerisinde iki dükkan daha kiraladık, yan yana beş dükkanımız oldu. O dönemde ben OSTİM’in en çok elektrik parası ödeyen firmasıydım.
2000 Krizinde Yurt Dışına Açıldık
2000 yılında büyük krize yakalandık. Krizde herkes yerinde oturuyor. Ya Rabbim iş yok, güç yok. Elime çantamı, yanıma da bir tercüman aldım İtalya’ya gittim. Kapı kapı geziyorum; adam kapıdan kovuyor, bacadan giriyorum. Bacadan kovuyor, kapıdan giriyorum. İş alacağım, çaresi yok ihracat yapacağım. Bir firmaya gittim, numune yapmayı teklif ettim…
Traktör için döküm parçası yapıp göndereceğim. Adam dedi ki, “Ya Türkler hep ilk numuneyi iyi gönderir ondan sonraki parçalar aynısı olmaz.” Çok üzüldüm. Al aşağı ver yukarı, “50 tane gönder.” dedi. “O parça zaten 100 kilo gelir, ben sana 500 tane göndereyim para da istemiyorum.” karşılığını verdim. 500 tane yaptık ve bedelsiz gönderdim. Bir, iki ay geçti hiç ses yok. Üçüncü ayda bin tane sipariş geldi bize. Bin taneyi yaptık gönderdik, arkadan bir teknik resim geldi. Bir model yaptık ondan sonra bir tane daha. O zaman böyle imkan da yok ki, ahşap model yapıyorsun, üretim yapıyorsun ama ihracat yapmayı bilmiyorsun, neler çektik. Ardından parça siparişi çoğalmaya başladı.
Aradan bir sene geçti, ahbap olduk. İtalya’ya gidip parçalarda herhangi bir sıkıntı yaşanıp yaşanmadığını görmeye gittik. Hemen kontrol ekibinden üç dört kişilik bir heyet oluşturdular. Biri dedi ki, “Arkadaş, parçada 1 mm fazla kalınlık var.” Ben o zaman dökümcüyüm, işlemeyi hiç bilmiyorum. İşlenmiş parçayı son haliyle takmak istiyor. İmkanım yok ki. Ben sadece döküm işi yapıyorum.
Dökümün Yanısıra İşleme Tesisi Kurduk
Dökümhanemiz var fakat CNC işleme tezgahımız yok. Biz döküyoruz, taşlıyoruz, çapağını alıyoruz, sandığa koyup, gönderiyoruz ama İtalyan da diyor ki, “Arkadaş bunda benim yapacağım işlemi kaldır, aldığım gibi takayım makineye.” Çare arıyorum… OSTİM esnafına yaptırmaya karar verdik. Ahmet’e gittik, sarıldı, Mehmet’e gittik, sarıldı.
Böylece bu işi piyasaya yaptırmaya başladık. Herkes krizde oturuyor ben çalışıyorum. Atölyenin işleri açıldı. Zaman içerisinde işleme atölyesi kurmaya niyetlendim. Ortağım, “Biz yapamayız, herkes kendi mesleğini yapsın” dedi. Yaparsın, yapamazsın… Ben yapacağım dedim.
İkinci bir arkadaş buldum. Bana ortak oldu. 200 bin dolara tezgah satın aldık. Ortağıma şunu söyledim: “Arkadaş bak bu işi bizim yapmamız lazım. Bu tezgahları biz 200 bin dolara aldık. Bir sene kullandık, oldu ya işi beceremedik, bunu 150 bin dolara geri satarız. 50 bin dolar bizi batırır mı?”
Benim felsefem hep böyledir. Her işe girerken sonundaki riske, beni ne kadar sarsacak ona bakarım. Beni alıp götürecekse yapmam; azıcık daraltacaksa girerim, risksiz bir iş olmaz. Yeni ortakla kolları sıvadık. Arkamızdaki iki dükkanı da kiraladık. Beş dükkan, oldu yedi dükkan. Elektrik yeterli gelmiyor.
OSTİM Yönetimine müracaat ettim, yardım ettiler. Elektriği bağladık, tezgahım çalışmaya başladı. İşimize yatırım yapalım, Allah hepsini verir. Rabbim senin çabanı görür.
İşlerimiz büyüdükçe daha geniş bir yer arayışımız oldu ve 1. Organize Sanayi Bölgesi’nden yer alarak oraya fabrika inşa ettik. 2002 yılında ufak çapta başlayan Özgüven Makina’nın; makina parkı ve üretim kabiliyeti zaman içinde gelişti. 2007 senesinde de fabrikamızın yanına bir fabrika daha aldık. Fabrikama, iş yerime, OSTİM’e yatırım yapmayı çok seven bir insanım.
2007 yılında Sincan’da bulunan yeni fabrikamızda kalıplama sistemimizi değiştirerek otomatik kalıplama sistemini kullanmaya başladık, indüksiyon ocaklarımızı geliştirdik, yüksek basınçlı döküm teknolojisine geçiş yaptık. Teknoloji ve robot yatırımlarımız sayesinde daha önce 25 kişinin 1 günde yaptığı işi, 1 saatte yapabilir duruma geldik. Üretim kapasitemiz arttı, daha hızlı ve seri üretime geçtik, bu şekilde gelişim sürecimiz hız kazandı.
OSTİM’de Aradığınız Herşeyi Bulursunuz
Haftada, hiçbir şey bulamazsam bile nefes almak için OSTİM’in içinden geçerim. Buraya hayranım. Yeni yerime geçtikten sonra buradaki dükkanımı boşalttım. Allah bin kere razı olsun; burayı kurandan, bugüne kadar getirenden, çalışandan, güvenliğinden, başkanına kadar hepsinden. OSTİM’e muhakkak uğrarım. Hiçbir yere uğrayamazsam Orhan Başkanın, Sıtkı Başkan’ın yanına giderim, bir çayını, kahvesini içerim.
OSTİM’de yapılmayacak bir iş yok. Teknoloji olarak yabancılardan hiçbir zaman aşağı değiliz. OSTİM ne derseniz üretir. Tank desinler yapar, top desinler yapar, uçak desinler yapar. OSTİM’de aradığınız her şeyi bulursunuz. Bulamazsanız yan komşudan bulursunuz. Ama büyük organizelerde öyle değil. Ben OSTİM sayesinde buraya geldim. OSTİM olmasa fabrikaları nasıl yapardım. Biz günlük bulup günlük yerdik, şimdi torunlarımız Amerika’da okuyor. Temelinde hep OSTİM’in helal kazancı var. OSTİM’de diyelim ki 7 bin esnaf var, 5 bini beni tanır, ben bu yaşıma geldim doğru dürüst çek kullanmadım. Benim ağzımdan bir şey çıktı mı bitmiştir, söz namustur.
OSB’de bir anket yapın. Yüzde 60’ı, yüzde 70’i OSTİM’den gitmedir. Mecburen gidiyor arkadaşlar. İş yerleri küçük gelmeye başlıyor çünkü, ama gönlümüz burada. Bizim gibi büyük yere ihtiyacı olan işletmelere ‘Büyük OSTİM’mi derler veyahut 2. OSTİM’mi derler isimlerini onlar daha iyi bilirler. İnşallah öyle yeni bir yer bulurlar da ortağı oluruz. İnşallah Allah bize o günleri de gösterir.
Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz?
İlk ihracatımız 1998 yılında başladı, ilk yıllarda döktüğümüz döküm parçaları ham olarak müşterilerimize gönderiliyordu, ancak talepler doğrultusunda dökülen parçaları Özgüven Makina fabrikamızda işleyerek göndermeye başladık. Üretimimizin %75’ten fazlasını Avrupa Birliği ülkelerine ihraç etmekteyiz. İhracatımızın büyük bir kısmını İtalya, Almanya, Polonya olmakla beraber Güney Afrika’ya da ihracata başladık.
Hangi sektörlere hizmet veriyorsunuz?
Otomotiv, tarım makinaları, iş makinaları, traktör parçaları ve elektrik enerjisi sektörüne hizmet veriyoruz.
Kalitesizliğin Maliyeti Çok Yüksektir
Kalite; Hedef değil bir süreçtir ve kalitesizliğin maliyeti çok yüksektir. Kaliteli ürün üretmek için müşteri ihtiyaçlarını, taleplerini ve standartlarını çok iyi bilmek ve bunu uygulayabilecek yeterli kalite sistemine ve ekipmanlarına sahip olmak gerekiyor. Özgüven Döküm olarak firmamız uluslararası tüm kalite belgelerine sahiptir. Üretilen ürünün metal kalitesi; spektrometre, mikroskop, çekme ve sertlik cihazları yardımıyla testler laboratuvarlarımızda yapılarak, boyutsal gereksinim ve takım doğrulama işlemleri de CMM yardımıyla kontrol ediliyor.
Gelecek öngörüleriniz ve hedefleriniz nedir?
Gelecekte bütün sektörlerde ilerleyen dönemlerde enerjinin büyük sorun oluşturacağını düşünüyoruz. Bununla ilgili olarak güneş enerjisi üretimi için ilk adımlarımızı attık. Geçen yıl ve bu yıl ham madde ve emtialardaki değişimler, lojistikteki aksamalar ve yoğunlukla yabancı para birimlerindeki büyük değişimler bizleri temkinli olmaya itiyor. Ukrayna-Rusya savaşı ile yine güncelliğini koruyan Çin-Tayvan gerginliği de bütün dünyayı, ülkemizi ve doğal olarak bizleri çok etkiliyor. Bu nedenle gerekli tedbirleri almak zorundayız. Önümüzdeki yılların bizler için verimli ama zor geçeceğini düşünüyorum.
Gençlere öğütleriniz var mıdır?
Daha önceden gazeteye ilan verirdik, beyaz yakalı arkadaşları o şekilde bulurduk. Şimdi yasak ettim, kaldırdım o işi. Çünkü telefon ediyor; ilk olarak kaç lira maaş vereceğimizi soruyor. İşin niteliğini soran yok? Ben sana ne katarım, ne geliştiririm diyen yok. Almadan vermek, Allah’a mahsus bir şey. Sen bizlere bir şeyler katacaksın ki, maaşını hak edesin, daha yüksek makamlara yükselesin. Ben memlekette krize inanmıyorum. İşsizlik demeye inanmıyorum, hepimiz boş konuşuyoruz. Memleketimizde iş de var, para da var, her şey var. Yeter ki iş yapmaya niyet et. Kendini geliştir. En az bir lisan öğren. Teknolojiyi takip et. Yeniliklere açık ol ve çalıştığın yere katma değer kat.