Pandemi ve Küreselden Yerele Dönüşüm
UKUB Yönetim Kurulu Başkanı Şamil Özoğul, 2020 yılını değerlendirdi.
Pandemi ve Küreselden Yerele Dönüşüm
UKUB –Ulusal Kalıp Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı
Şamil Özoğul
Korona salgını, kalıpçılık sektörünün en önemli halkalarından biri olduğu otomotiv tedarik zincirinin çalışma şekliyle ilgili birçok şeyi değiştirmeye başlamış görünüyor, ancak tedarik ağının devasa boyutundan dolayı bu değişimin uzun bir zamana yayılacağını söyleyebiliriz.
Korona salgını, küresel boyutta faaliyet gösteren otomotiv tedarik zincirlerinin ne kadar savunmasız olduğunu net bir şekilde hepimize göstermiştir.
Çin'deki üretim merkezlerinin aniden kapanmasıyla, küresel üreticilerin arasında kaosa neden olan domino etkisi, Avrupa, ABD , Hindistan ve Güney Amerika'da kademeli olarak hissedilmiştir. Bu şok etkisiyle birlikte, üretim faaliyetlerini düşük maliyetli ülkelere aktaran birçok ana ve yan sanayi tedarikçisi artık daha kısa veya yerelleştirilmiş bölgesel tedarik zincirleri kurmak için çabalamaya başlamıştır.
Pandemiden aylar önce bile, kritik bileşenlerin üretimini yerelleştirme konusunda küresel üreticiler arasında istişareler başlamıştı. ABD ve Çin arasında artan ticaret savaşıyla birlikte zirveye ulaşan gerilim, diğer bazı ülkelerde de daha geniş bir milliyetçi ruhun yükselmesine neden olmuş, korumacılığın yoğunlaşması, çokuluslu otomotiv kuruluşlarının başa çıkması gereken gerçek bir tehdit haline gelmiştir.
Batılı şirketlerin büyük çoğunluğu, günümüze kadar, mümkün olan en düşük fiyata odaklanmış olan küresel tedarik ağları sayesinde nihai ürünlerin rekabetçi bir şekilde bir araya getirildiği ve yüksek kazançlı pazarlara gönderildiği düşük maliyetli ülkelerde, merkezi üretim tesisleri kurmuştu.
Otomotiv üreticileri, özellikle daha ucuz oldukları için Çin'den yüksek miktarda ürün tedarik etmektedirler. Bununla birlikte, hızlı siyasi gelişmeler, doğal afetler ve yaşamakta olduğumuz küresel pandemi süreci, böyle bir uzak tedarik modelinin özündeki doğal zayıflığı net bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Bu tür bir zayıflığa daha erken bir örnek vermek gerekirse, İngiltere, Avrupa Birliği'nden ayrılma niyetini 2016'da açıklandığında, Avrupalı otomotiv OEM'leri ve tedarikçileri olası bir tedarik aksaklığı yaşamamak için yeni tedarik kaynaklarına yatırım yapmak üzere hemen çalışmalara başlamışlardı.
Küresel otomotiv endüstrisi tarafından daha fazla esnekliğe ve çok seviyeli kaynak kullanımına yönelik bir değişiklik çoktan ihtiyatlı bir şekilde başlamış olsa da, COVID-19 şoku artık bu değişim ihtiyacını daha kesin ve acil bir eylem planı haline getirmiştir.
Avrupalı üreticiler, Çin'deki ilk salgınla birlikte sekteye uğrayan tedarik sisteminde gelecekte yaşanabilecek benzer sorunlardan kaçınmak için üretimi uzak doğudan tekrar Avrupa’ya getirmek üzerine planlar yapmaya başladılar. Zira Çin’deki parça fabrikalarının kapanması, Avrupalı araç üreticilerini montaj hatlarını beslemek için çözüm arayışlarına itmiş, değişime zorlamıştır.
Korona virüs salgını, maske, önlük gibi kişisel sağlık koruma ürünlerinin neredeyse tamamını ucuz olduğu için Çin’den tedarik eden Avrupa ülkeleri için acı verici bir başka bağımlılık durumunu da ortaya çıkarmıştır.
Avrupa otomotiv satışlarını % 30 gibi rekor seviyede düşüren derin sektör çöküşüne rağmen lojistik rotalarının hemen kısaltılması, günde 10 milyona yakın parçanın oldukça rekabetçi fiyatlarla tedarik edildiği Çin’in tedarik zincirinden bir anda ve tamamen çıkarılması tabii ki mümkün değildir.
Şu anda, önde giden küresel otomotiv üreticilerinin çoğu, modüller ve alt montajlar dahil olmak üzere parçalarının % 30 ila % 60'ını Çin'den tedarik etmektedir. Her biri farklı teslimat sürelerine sahip olan inanılmaz derecede yüksek parça sayısı göz önüne alındığında, bölgesel tedarik zincirlerine dönüş, son derece karmaşık, zorlu ve maliyetli bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna rağmen, COVID-19 sonrası bir dünyada bu zorluğun paydaşlar tarafından üstlenilmeye değer olduğu da düşünülmektedir.
Bölgesel, yerel tedarik zincirlerine dönüş olsun veya başka alternatif çözümler olsun, neticede gerçek olan şudur ki otomotiv tedarik ağının yeniden yapılandırılması artık kaçınılmaz hale gelmiştir.
Üretim hacimlerinde ve programlarda ani dalgalanmaların yeni normal olarak hayatımıza girmesiyle birlikte, tedarikçi ve lojistik operatör zincirleri, deprem, sel, yangın gibi doğal afetlere, endüstriyel grevler, sosyal huzursuzluk ve Covid-19 gibi belki de insan yapımı felaketlere karşı anında reaksiyon gösterebilecek duyarlılığa, sağlamlığa, esnekliğe ve çevikliğe sahip olmak zorundadır.
Tek kaynaktan tedarik risklerini azaltacak alternatif yeni tedarik zincirleri kurmayı amaçlayan OEM'ler, bileşen üreticileri ve alt sistem montajcıları artık stratejik olarak kendi bölgesel sınırları içinden tedarik, montaj ve teslimat imkanlarını araştırmaya ve yeni bölgesel lojistik merkezleri kurmak için çalışmalara başlamışlardır.
Yeni modelde, olası bir kriz sırasında küresel tedarik zincirine istikrarı geri getirmek için insan faktörünü etkisizleştiren, insana daha az bağımlı olan protokollerin oluşturulması ve devreye alınması da dikkate alınmalıdır.
Üretim kayıplarının neden olduğu acıya rağmen, tedarik zincirinin dayanıklılığını artırmak o kadar da basit değildir. Küresel tedarik zincirlerinin uzunluğunu ve karmaşıklığını yeniden yapılandırmak ve azaltmak, tabii ki bütün zorlukları bir anda ortadan kaldırmayacaktır.
Kaçınılmaz olarak, kısa vadeli maliyetlerin yanı sıra, gerekli olan becerilere, bilgiye ve deneyime sahip yeni personeli işe alma yeteneği ve yeterli sermayeye erişim zorlukları da göz önünde bulundurulmalıdır.
Çoğu ülkede, hükümet politikaları, ithalat-ihracat tarifeleri ile yerel üreticilerin desteklenmesini teşvik etmektedir. Yerel tedarikçiler alternatif olarak dikkate alındığında, şartnamelere ve kalite standartlarına göre üretim yapmak üzere hazır olmaları, gerekli sertifikasyonları ivedi olarak sağlamaları da gereklidir.
Tedarik zincirlerini kısaltmanın faydaları, olası kriz süreçlerinde tedarik aksaklıklarına karşı daha fazla güvenlik ve yıkımın etkilerine karşı daha fazla esneklik sağlaması bakımından dikkate değerdir. COVID-19 bunları gündemimize getirmiş olsa da OEM'ler için tek risk bu değildir maalesef. Doğal veya insan yapımı olayların, güçlü ticaret ülkeleri arasında devam eden ticaret anlaşmazlıkları ve tarife savaşlarının neden olduğu sürekli mevcut olan tehditler, kritik hammadde tedarik eden bölgelerde yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, milliyetçilik ve korumacılığın yükselişi, dünya çapında yaşanan önemli sorunlar haline gelmiştir.
Dahası, Çin'in imalat sektöründeki ortalama ücretlerinin, örneğin Brezilya veya Meksika gibi ülkelere karşı artış göstermiş olması, deniz aşırı tedarik ihtiyacını azaltan, güçlü ve ikna edici bir ekonomik argüman haline de gelmiştir.
Kalifiye personele, becerilere, teknolojiye ve yenilikçiliğe daha kolay ve hızlı erişim gibi birçok önemli faktör yerel tedarik merkezlerinin kurulması gerekliliğini ve ihtiyacını destekleyen diğer önemli faktörlerdir. Ana pazara yakınlık, kontrol edilebilir, sürdürülebilir kalite faktörleri de başka önemli konulardır. OEM'lerin her daim kaliteyi en düşük maliyetle tedarik etmeye odaklı oldukları dikkate alındığında ve eğer çalışma sistemi doğru kurgulanabilirse, yerel tedarikçilerle çalışmanın en büyük avantajı, her ikisini de yani kalite ve maliyet avantajını sağlama becerileridir. Yerel tedarikçilerle çalışmak, birden çok saat dilimi, dil ve kültür arasında iletişim kurmayla ve ulaşımla ilgili zorlukları da doğal olarak azaltacaktır.
Tedarik zincirinin yerelleşmesini belirleyici faktörler arasında, üretilen bileşenlerin veya hizmetlerin türleri, pazar talebi, yanıt hızı ve kısa teslim süreleriyle özel mühendislik çözümleri sağlama yetenekleri de mutlaka dikkate alınmalıdır.
Son yüz yılda yaşanan neredeyse en sert resesyona neden olan küresel salgının ardından, Avrupa Birliği, kilit sektörlerde stratejik özerklik, daha güçlü değer sağlamayı hedefleyen 750 milyar Euro’luk bir kurtarma paketini devreye aldı. Amaç tedarik zincirini yeniden Avrupa merkezli hale dönüştürmektir.
Başta Avrupa Merkez Bankası ve Almanya, Fransa, Hollanda gibi merkez finans kurumları, bağımsız bir şekilde ana sanayi şirketlerinin tedarik zincirlerini daha yüksek maliyetler anlamına gelse bile ana sanayi fabrikalarına yaklaştırmayı düşünmeleri gerektiğini savunuyorlar.
Sahadaki gerçekler ise, her şeye rağmen Çin'in tedarik zincirindeki mevcut dominant durumu ve üretim maliyetlerindeki farklılık nedeniyle kısa vadede Avrupa'ya büyük bir geri dönüşün olası olmadığını gösteriyor.
Asya hakimiyetine karşı koymak için, politikacılar, elektrikli araç akülerinde olduğu gibi, şirketleri Avrupa’da yatırım yapmaya ikna etmek için zorlayıcı politikalara ve sübvansiyonlara başvurmak zorunda kalabilir. Fransa ve Almanya, Avrupa’da özellikle yeni nesil elektrikli araç ve bileşenlerinin üretimine yönelik bir endüstriyel değişim başlatmak için birlikte çalışmaya başladılar.
Fransa ve Almanya hükümetleri ve iki ülkenin önde giden birçok sanayi şirketinin katkı sağladığı geniş kapsamlı bir iş birliği anlaşması imzalanarak bu endüstriyel değişim süreci resmi olarak başlatılmış oldu. Bu değişim, tedarik merkezinin sadece yerinin değiştirilmesinden ziyade, tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesiyle, olası jeopolitik risklerin azaltılmasını amaçlamaktadır.
Sanayiyi eve geri getirmeye yönelik siyasi çaba özellikle Fransa'da oldukça yoğun. Fransa hükümeti iç üretimi artırmak için mücadele eden otomotiv endüstrisine yaklaşık 8 Milyar Euro yardım paketi açıkladı. Bu sayede geçen yıl, 20 yıldır ilk kez, Fransa'da kapanandan daha fazla fabrika açıldı.
Değerli Kalıpçılar,
Otomotiv endüstrisinin hali hazırda dünyanın belirli bölgelerinde kümelenmiş olan çok sayıda tedarikçisi, riskleri azaltmanın önünde büyük engel oluşturmaktadır. Esnek tedarik zincirlerini yapılandırmanın tek yolu tedarikçilerin sayısını azaltmak veya genişletmek değildir.
Yakın gelecekte, geleneksel uzun tedarik zinciri modelleri ile yeni gelişen alternatif kısa ve yerelleştirilmiş tedarik zincirlerinin bir bileşkesinin ortaya çıkması olası görünüyor.
Yeni tip tedarik ağı, otomotiv bileşenlerini ve hizmetlerini sorunsuz tedarik edebilen, piyasa koşullarındaki her türlü değişikliklere esnek ve hızlı bir şekilde uyum sağlama yeteneğine sahip uzman tedarikçilerle işbirliği içinde kurulacaktır.
Aktardığım tüm bu bilgiler ışığında, Covid-19 krizi hepimizi büyük kayıplara uğratmış olsa da bu krizin etkisiyle yeniden yapılanacak olan üretim tedarik zincirlerinin küreselden kısmen yerele dönüşecek olması ve Asya’dan Avrupa’ya kayacak olması yakın gelecekte güzel ülkemiz, Türkiye’miz için yepyeni fırsat kapılarını aralamıştır.
Bizlere düşen, bu fırsatları değerlendirmeye hazır hale gelmek ve en iyi şekilde değerlendirmek üzere her zaman olduğu gibi bilimsel bilginin ve aklın gösterdiği yolda durmadan çalışmaktır.