Rahmi TAMER ve RTC TEC Bağlantı Elemanları Başarı Hikayesi
Yerli ve Milli Üretime Adanmış Ömürler-51: Rahmi TAMER ve RTC TEC Bağlantı Elemanları Başarı Hikayesi
Yerli ve Milli Üretime Adanmış Ömürler-51:
Rahmi TAMER ve RTC TEC Bağlantı Elemanları Başarı Hikayesi
Dr. İlhami Pektaş
Mühendislerin insanlık tarihinin yazarları olduğunu söylerler. Niş bir sektör olan Hızlı Bağlantı Elemanları sektörünün yerli ve milli üretim tarihimizin içerisinde yer almasını sağlayan duayen makine mühendislerimizden ve sanayicilerimizden Sayın Rahmi TAMER’i ve RTC TEC Bağlantı Elemanları A.Ş. (“RTC”)’yi tanıyacağız.
Sektörün öncü ve vizyoner girişimcilerinden biri olan Sayın Rahmi TAMER, hızlı bağlantı elemanlarının yerli ve milli olarak üretilmesini ve denizaşırı ülkelere ihraç edilmesini sağlayan ilk mühendis ve sanayicilerimizdendir.
RTC firması, RTC Coupling Technology (“rtc”) markasıyla, İstanbul’da bulunan fabrikasında hızlı bağlantı elemanları üretimi yapan %100 yerli sermaye ile kurulmuş bir Türk firmasıdır. RTC, 30 yıllık bir sektörel tecrübeyi arkasına alarak, “rtc” markasıyla çıktığı başarı yolculuğuna, dünyanın en çok tercih edilen hızlı bağlantı elemanları üreticilerinden biri olarak devam etmektedir. Başarı öyküsünün arkasında; “yüksek kalite, hızlı teslimat ve uygun fiyat” ile müşteri memnuniyetini en üst seviyede sağlamayı ilke edinen dürüst hizmet anlayışı, tecrübesi, modern teknolojik altyapısı ve uzman personel kadrosu vardır. 6 kıtada 60'dan fazla ülkede yer alan ofisleri, depoları, bayileri ve operasyonlarıyla müşterilerine “Küresel Erişim”-Akıllı Çözümler” mottosuyla dünya genelinde hizmetler sunan RTC, ülkemizin hızlı bağlantı elemanları alanındaki prestijli yüzü olmaya devam etmektedir. Hâlihazırda RTC, hızlı bağlantı elemanları (quick coupling), çoklu hızlı bağlantı elemanları (multi coupling), kolektörler, manifoldlar, elektrik konektörleri, kelepçeli ve kelepçesiz hortumlar, akıllı akış kontrol cihazları (Huracan), su regülatörleri, karbür kesici takımlar ve kalıp temizleme makinesi gibi birçok ürünün üretimini ve satışını yapmaktadır. RTC sadece üretici bir firma olmakla yetinmeyen aynı zamanda yeni ürün tasarımı ve dizaynı yapabilen güçlü ar-ge, ür-ge ve mühendislik uygulamaları ile yenilikçi ve akıllı çözümler sunabilen global bir markadır. RTC ürünlerinin %99’unu kendi üretmekte ve üretiminin yaklaşık %90’ını ihraç etmektedir. RTC, her yıl artan ürün gamı ve müşteri portföyü ile yatırımlarına ve dünyaya ihracat yapmaya devam etmekte, “rtc” markasını ve al bayrağımızı yeni coğrafyalara taşımaktadır.
Öncelikle kendinizden bahseder misiniz ve sanayici olma fikri sizde nasıl gelişti?
Hikâyemin benim gibi Anadolu’nun küçük bir kasabasında doğan tüm gençlere ilham kaynağı olması ümidiyle paylaşmak istiyorum. 01 Nisan 1956 tarihinde Adana’nın Kadirli ilçesine bağlı Çınar Köyü’nde doğdum. 1968 yılında Çınar Köyü İlkokulu’ndan, 1972 senesinde Kadirli Merkez Ortaokulu’ndan, 1975 yılında Gaziantep M. Rüştü Uzel Makine Teknik Lisesi’nden mezun oldum. Aldığım teknik eğitim hayata bakışımı değiştirdi. Artık mühendis olmak istiyordum. En büyük hedefim ise Makina Mühendisliği idi. ODTÜ Makina Mühendisliği Bölümünü kazandım ve 1975 yılında ODTÜ’de eğitime başladım. İlk yıl İngilizce Hazırlık okudum. Ocak 1982’de ODTÜ’den mezun oldum. Artık yıllardır hayalini kurduğum Makina Mühendisliği diplomamı almış ve meslek hayatıma Makina Mühendisi olarak başlamaya hazırdım.
Ancak, mezuniyet sürecinde iş bulmak o kadar da kolay olmadı. Özellikle mesleki açıdan tecrübesiz ve askerlik hizmetimi yapmamış olmam önümde ciddi bir engel teşkil ediyordu. Askerlik şubesine başvuru yapsam da yığılma olduğu için hemen askere alamayacaklarını söylediler. Çevremden maddi destek alma şansım olmadığından mutlaka bir iş bulmam ve çalışmam gerekiyordu. Öncelikle Kadirli’ye evime döndüm ve oradan iş aramaya başladım. Abim Mehmet TAMER’in vesilesiyle Ankara’daki Pi Makina şirketinde işe başladım. Bir ay gibi çok kısa bir süre içinde Pi Makina’da kendimi gösterme ve başarılı projelere imza atma, ayrıca mevcut projelerde ciddi iyileştirmeler yapma fırsatı buldum. Pi Makine’de kısa sürede gösterdiğim başarılar nedeniyle, aynı firmanın grup şirketi olan ERG İnşaat Firmasının Çatalan Baraj Şantiyesinde görevlendirildim. Kısa bir süre sonra ise askerlik nedeniyle firmadan ayrıldım. Askerlik sonrası, 1984 yılının başında İstanbul’daki Alarko Alsac firmasında işbaşı yaptım. Alsac’ta Teklif Hazırlama Bölümünde çalışmaya başladım. Ancak teklif hazırlama işinde kendimi geliştiremeyeceğimi, mesleki açıdan giderek köreleceğimi fark ettim. Bu nedenle 1984’de İstanbul Maltepe’deki Singer Dikiş Makinaları Üretim ve Montaj Fabrikasında genç bir üretim mühendisi olarak çalışmaya başladım. 1992 yılına kadar, benim için ikinci bir teknik okul anlamına gelen Singer Dikiş Makinası Fabrikası’nda çalışma hayatıma devam ettim.
1987’de eşim Fatoş TAMER ile evlendim ve 1989’da ise şimdilerde iyi bir genç sanayici ve iş insanı olan oğlumuz Ergun TAMER dünyaya geldi. Artık evlenmiş ve baba olmuştum. Sıra hep aklımda olan kendi işimi kurmak ve üretim yapmak fikrini hayata geçirmeye gelmişti. Aslında kendi işimi kurmak fikri bende hep vardı. Bu, aynı zamanda ODTÜ’nün bana verdiği “Eğitim üretim içindir” prensibi kapsamında benimsediğim bir misyondu. Atatürk’ün işaret ettiği üzere “Her fabrika bir kaledir” prensibine uygun olarak ülke sanayisine ve ekonomisine katkı yapmak, kendi imkânları ile beni ODTÜ gibi çok özel ve seçkin bir üniversitede okutan bu ülkenin güzel insanlarına vefa borcumu da ödemek istiyordum. Bu süreçte babası da bir sanayici olan eşim Fatoş TAMER bana çok destek oldu. Önümdeki en önemli engel parasal bir birikimimin olmamasıydı. Bunu çözmem gerekiyordu. İş kurmak için gerekli olan sermayenin toplanması için tanıdık ve akrabalardan borç istedim. O zor günlerde bana güvenip, destek olanlara halen müteşekkirim.
Kendi markanızla üretim yapmak fikri ne zaman ve nasıl doğdu?
RTC’nin kuruluşu öncesinde ilk ticari ortaklığımı 1989 yılında yaptım. Kurucu ortağı olduğum bu firma için Maltepe’de Orhangazi Caddesindeki bir apartmanın 100 m2’lik bodrum katını atölye olarak kiraladık. Elimizdeki tüm birikimleri kullanarak aldığımız ikinci el bir adet otomat tezgâhı ile otomotiv yan sanayiine bazı küçük parçalar üretmeye başladık. Daha sonra otomotiv ana sanayii için silecek sistemleri üreten bir firmanın istediği bir parçayı talaşlı üretim yöntemiyle üretmeye başladık. Ancak firma bu parçayı İtalya’dan dövme olarak ithal edip doğrudan kullanmaya başlayınca rotamızı otomotiv ana sanayii için korna üretimi yapan başka bir firmaya çevirdik. Bu firma bizden talaşlı imalat ile üretilecek bir parçayı üretmemizi istedi. Çalışmaya başladıktan bir süre sonra bu firma da bahse konu parçayı İtalya’dan dövme olarak ithal edip kullanmaya başlayınca yine zora düştük. 1993 senesi başlarında bir holdinge bağlı tüp fabrikası, ev tipi tüplerde kullanılan dedantörlerin bazı mekanizma parçalarını üretmemizi istedi. 5 parçadan oluşan bu mekanizma bizden önce Türkiye’de üretilemiyor ve Danimarka’dan ithal ediliyordu. Biz bu dedantör parçalarını yerli olarak kendi geliştirdiğimiz özel yöntemlerle ve ekonomik maliyetlerle üretmeyi başardık. Çalışan sayımız 50 kişiye kadar çıkmıştı. Tam işler düzene girdi derken, 1993 yılının sonlarında müşterimizin bizden aldığı dedantör parçalarını kendi bünyesinde üretmek için Almanya’dan özel bir makina satın aldığını öğrendik. Eğer haberimiz olsaydı, fazla mamul ve yarı-mamul stoku yapmaz, krize hazırlıksız yakalanmazdık. Biz bu kriz ortamından nasıl çıkacağımızı düşünürken, müşterimiz deposunda stok yaptığı yaklaşık 90 bin setlik (450 bin adet) detantör parçalarını da bize bilgi vermeden geri gönderdi. Elindeki stoklar nedeniyle yeni aldığı makinenin uzun bir zaman atıl kalacağını anlayınca işin kolayına kaçıp ellerindeki bütün stoku da bize iade ettiler. Bir yanda 1994 kriz ortamı, diğer bir yanda aniden elimizden giden işler, üstüne üstlük bize iade edilerek bedeli ödenmeyen 90 bin setlik parçalar da tek kelime ile bizi iflasın eşiğine getirmişti. Olumsuz gelişmeler nedeniyle maalesef 50 çalışandan 3 çalışana kadar düşmek zorunda kaldık. Mutlaka bir çıkış yolu bulmamız gerekiyordu. Bu bize çok büyük bir ders olmuştu. Bundan sonra yan sanayi olmak yerine kendi markamızla ürün üretmek ve gerekli yatırımı da sadece kendi markamıza yapmak gerektiğini çok net anlamıştım.
Türkiye’de ilk defa hızlı bağlantı elemanlarının üretimine nasıl başladınız? Türkiye’de hızlı bağlantı elemanlarının yerlileştirilmesi sürecinde neler yaptınız?
RTC’nin kuruluşu öncesinde hızlı bağlantı elemanları sektörüne nasıl geçiş yaptığımı anlatmak istiyorum. 1994 kriz ortamında, ilk ortaklığım olan firma ile düştüğümüz zorlu durumdan bir çıkış yolu arıyordum. Yakınımızda bulunan bir hırdavatçı dükkânında sohbet ederken, “yurtdışından gelen ve yerli üretimi olmayan ürünler olup olmadığını” sorduğumda dükkân sahibi bana ithal edilen basit bir (026 pnömatik serisi) “hızlı bağlantı elemanını (quick coupling)” gösterdi. “Bak, bu Almanya’dan ithal geliyor, şu fiyata satıyoruz.” dedi. Ürünü görünce hemen ilgimi çekti ve üretebileceğimi söyledim. Satın alacak kadar da param olmadığı için hemen 2 adet numuneyi emanet olarak aldım ve incelemeye başladım. Ölçüsel kontroller, malzeme analizleri vs. derken konuyu çözdüm ve üretim resimlerini hazırladım. Yakınımızda pirinç hammadde satan bir komşudan da 4 boy pirinç çubuk ödünç aldım. Bir miktar üretip gerekli testleri de yaptıktan sonra ithal edilen bedelin çok altında bir maliyetle ürünü hazırlamayı başardım. Sıra satış-pazarlama işine gelmişti. Öncelikle basit de olsa bir katalog bastırmak istiyordum. Yakın bir arkadaşım beni tanıdığı bir matbaacıya yönlendirdi. O güne kadar ne parça numarası biliyordum, ne de örnek bir katalog incelemiştim. Sonunda basit de olsa bir formata karar verdik. Bu broşür ile beraber “hızlı bağlantı elemanları” bir teknik terim olarak tarafımca Türk literatürüne kazandırılmış oldu. Hızlı bağlantı elemanları konusuna ilgim ve merakım iyice artmaya başlamıştı. Araştırma yaptığımda, hızlı bağlantı elemanlarının çok farklı tür ve boyutlarda mevcut olduğunu keşfettim. Bu sektörün Türk sanayisinin ihmal edilmiş, gözden kaçırılmış bir yanı olduğunu fark ettiğimde ülkemizde “niş bir pazar” yakalamış olduğumu da gördüm. Türkiye’nin ilk hızlı bağlantı elemanı üretiminde Rahmi TAMER imzasının olacak olması beni heyecanlandırıyor ve gururlandırıyordu. Bir sanayici olarak bugüne kadar süren o uzun ve zorlu ama bir o kadar da gurur duyduğum bir yolculuğa başlamış oldum. İçerisinden her türlü akışkan (hava, su, hidrolik vs.) geçen bu hızlı bağlantı elemanlarının son derece hassas işlenmesi gerektiğini ve sızdırmazlık şartını sağlayacak üretim makinelerine ve test cihazlarına ihtiyaç vardı. Elimizde kalan son birikimleri de bu makine ve test cihazlarına yatırdık. 1990’lı yıllarda su ve pnömatik serisi hızlı bağlantı elemanlarının, 2002 yılında hidrolik serisi ve çoklu bağlantı elemanlarının ve 2007 yılında ise yüksek basınç serisi hızlı bağlantı elemanlarının üretimine başladık.
İlk olarak ihracata başlamanız nasıl oldu? İhracata neden önem veriyorsunuz?
İhracata başlamamızın en temel nedeni 1994 yılındaki krizden aldığım dersti. Diğer bir neden ise iç piyasada yerli üretimin beklediğimden daha az ilgi görmesi ve yerli ürünlere yeterince güvenilmemesiydi. İhracat bana göre sanayicinin çıkış yoludur. İhracat; sanayicinin iç pazara olan bağımlılığını azaltmakta, iç pazardaki durgunluğu ve dalgalanmaları telafi etme imkânı vermekte, firmaların üretim kapasitelerini tam olarak kullanmalarını sağlamakta, maliyetleri düşürebilmelerine ve karlılığı arttırabilmelerine yardımcı olmaktadır. Yine ihracat, bir ülkenin büyümesi ve rekabet gücünü arttırması bakımından önem arz etmektedir. Unutmayın, son zamanlarda dillere pelesenk edilmiş bir söz var: “Her ihracat firması bir gümrük kapısı gibidir.” Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü (YYS) gibi gümrük sertifikasyonları bu hususu doğrular niteliktedir.
Benim ihracata başlama hikâyem ise şöyle oldu. İlk hızlı bağlantı elemanı yerli üretimini yaptıktan sonra, Karaköy/İstanbul’daki hırdavatçı firmaları dolaşıp ürünlerimizi satmak istedim. Fakat hırdavatçılar ürünü Türk malı olduğu gerekçesiyle almak istemedi. Eşim ve oğlum yanımda İstanbul’dan yola çıkarak Kocaeli, Bolu, Ankara, Konya, Mersin, Adana, Hatay ve Gaziantep illerimizdeki hırdavatçıları tek tek bularak, dolaşarak, ürünlerimizi satmaya çalıştım. Turun sonucunda sadece yaklaşık 1000 adet sipariş alabildim. Bizim için bu sipariş miktarı hedeflerimizin çok altındaydı. O zaman bir kere daha anladım ki rotamızı yurtdışına çevirmekten başka bir çaremiz yoktu. Bunun üzerine kısıtlı imkânlara rağmen yurtdışında katılabileceğim fuarları araştırmaya başladım. Almanya’nın Köln Şehrinde düzenlenen bir hırdavat fuarının bize hitap edebileceğini fark ettim. Fuara imkânlarımız çok kısıtlı bir şekilde katılım sağladık. Karton kutu üzerine serilmiş kırmızı masa örtüsüyle, tek bir çeşit ürün ve tek sayfa bir broşür ile kendimize stant açtık ve ilk fuar katılımımızı da gerçekleştirmiş olduk. Bu fuarın sonucunda yaklaşık on bin adet sipariş alabilmenin haklı gururunu ve mutluluğunu yaşadım. Böylelikle ilk ihracatımızı 1995 yılında Almanya’ya gerçekleştirdik. Şimdi önümüzde tek bir hedef vardı; o da ürün çeşitliliğini ve hitap ettiğimiz sektör sayısını artırarak ihracat rakamlarımızı yükseltmek ve ülkemizi en iyi şekilde temsil etmekti. 2000 yılında ise ilk defa Amerika Kıtasına ihracata başladık.
Ürün çeşitliliğini nasıl artırdınız?
Rakip firmalar ile rekabet edebilmek için ürün çeşitliliğimizi artırmamız ve daha fazla sektöre hitap etmemiz gerekiyordu. Bunun için bir yandan rakip firmaların ürünlerini inceliyor diğer yandan müşteriler tarafından üretilmek üzere gönderilen numuneler üzerinde tasarım çalışmaları yapıyordum. Böylelikle çok kısa süre içerisinde çok fazla ve çeşitli sayıda ürünü inceleme imkânı buldum. Hızlı bağlantı elemanları konusunda her geçen gün tecrübem ve konuya olan ilgim ve heyecanım artıyordu. Satışa sunduğumuz ürün çeşitliliğinde hatırı sayılır oranda artışlar meydana gelmesiyle bir kez daha doğru yolda ilerlediğimden emin oldum. Bu süreç bana sadece üretimin yeterli olmadığını, başarıya giden yolda tasarım ve ürün geliştirmenin olmazsa olmaz diğer iki unsur olduğunu gösterdi.
Firmanızın gelişimi ve kısa tarihçesi hakkında bilgi verebilir misiniz?
RTC’yi kurma fikri, 2013 yılında sıfırdan büyüttüğümüz ve ortağı olduğum eski firmamdan ayrılmak zorunda kalmam sonrasında ortaya çıktı. Takvimler 28 Mayıs 2013’ü gösterdiğinde Tuzla OSB’de 2600 m2 kapalı alana sahip kiraladığımız ilk binamızda RTC TEC Bağlantı Elemanları A.Ş. adıyla müşterilerimiz ile buluştuk. Bugün “rtc” markasıyla 6 kıtaya ulaşan başarı serüvenimiz o gün başlamış oldu. Geçen 10 yıllık sürede sayısız değerli âna şahit olduk.
RTC firması; 2013 senesinde İngiltere’deki Birmingham Üniversitesi’nden Makine Mühendisi olarak mezun olan oğlum Ergun TAMER’in önderliğinde kurulduktan sonra Genel Müdür olarak N. Kenan ERSÖZLÜ ve diğer çalışma arkadaşlarımız bize katıldı. Ar-Ge’nin başına Tamer ÖZEL, Bakım Bölümünün başına Mustafa KÜÇÜKERUĞURLU, İndex Bölümünün başına da Metin ÇİFTÇİ geçti.
Böylelikle “rtc” markasının temelleri atılmış, sıfırdan fabrika kurarak üretime başlanmıştı. En temel hedefimiz; ürünlerimizi en iyi kalitede ve en hızlı şekilde üretmek ve sürdürülebilir fiyat politikasıyla pazarlamak oldu. Bu hedef doğrultusunda bugün “rtc”, 6 kıtaya ihracat yapan %100 yerli bir Türk markasının başarı hikâyesine dönüşmüştür.
“rtc” markası isim ve soyadımın ilk harflerinden yola çıkılarak “Rahmi Tamer Couplings” olarak seçildi. İhracat odaklı bir sanayici olduğum için daha çok yabancı müşteriler ile çalışılacağını düşünerek “rtc” gibi telaffuzu ve yazımı kolay bir marka isminde karar kılındı. Logonun rengi güven ve sorumluluk hissi vermesi nedeniyle koyu mavi seçildi; aynı zamanda daha ılımlı ve sempatik olması nedeniyle küçük harf kullanımı tercih edildi.
RTC Türkiye’de hızlı bağlantı elemanları sektörünün başlamasına, milli ve yerli bir görünüme dönüşmesine olanak sağlayan ben ve diğer mühendis ve uzman arkadaşlarımın onlarca yıllık teknik birikimi üzerine kuruldu. İstanbul Tuzla OSB içerisinde 9. Cadde üzerinde yeni bitmiş sıfır bir binada faaliyete başladı. Binanın elektrik ve ısınma gibi altyapılarının hazır olmaması bizi biraz yavaşlatsa da kısa sürede eksikler giderildi. İlk günlerde doğru dürüst ne ofis, ne de yemekhanemiz vardı. Satın aldığımız makinelerin kasalarını masa gibi kullanıp üzerlerinde yemek yiyorduk. İşe gidiş- gelişleri 2. el olarak aldığımız panel van tipi bir araç ile yapıyorduk. İlk günler çok zor geçti. İlk maaş ödemesini ancak banka kredisiyle yapabildik. Yeni 2 adet CNC ve birkaç adet İndeks tezgâhı satın aldık. Azar azar parça üretmeye başladık. CNC ve İndeks makinelerinin sayısını kısa zamanda arttırdık. Üretimimize uygun CNC makineleri birer ikişer satın almaya devam ettik. Binanın bodrum katına CNC makineleri, zemin kata da indeks tezgâh parkurunu yerleştirip devreye aldık. Binanın birinci katına da yarı mamul ve mamul depo raflarını, hemen yanına da montaj masalarını yerleştirdik.
En büyük zorluğumuz üretimde çalışacak kalifiye personel bulunmasıydı. Yeni markamız “rtc” ile yola çıktığımızı duyan birçok sektör mensubu personel, talaşlı imalat sektöründe sahip olduğumuz iyi izlenim nedeniyle bize katılmak ve heyecanımıza ortak olmak istedi. Böylelikle kısa süre içerisinde çekirdek kadromuzu oluşturma fırsatı bulduk.
Ayrıca; kurucu kadromuzun emek ve özverileriyle kısa sürede RTC adeta bir mesleki akademiye dönüştü ve kendi kadrosunu yetiştirmeye başladı. Parçaların üretimini yapabiliyor ancak personel eksikliği nedeniyle montaj bölümünde zorluklar yaşamaya devam ediyorduk. Bu süreçte biz yöneticiler olarak hem üretim, hem de montaj yapıyorduk. Bu arada Almanya’daki ofisimizden siparişler gelmeye başlamıştı. Hammadde temini yaparak Almanya’nın istemiş olduğu hızlı bağlantı elemanlarını üretmeye ve hızlıca sevk etmeye başladık. Kısa bir süre sonra küçük bir montaj ekibi oluşturunca biraz daha rahatlamış olduk. Böylece RTC’de çekirdek bir kadro oluştu…
Bu arada “rtc” markalı ürünlerimiz için ürün kataloğu hazırlamamız gerekiyordu. Çünkü 2013 Aralık ayının ilk haftasında İstanbul Beylikdüzü TÜYAP Fuar Merkezinde bizim sektörü yakından ilgilendiren “Plast Avrasya-2013” fuarı vardı. Fuara stantlı olarak katıldık. Kartvizitlerimizi bastırıp fuar hazırlıklarımızı tamamladık. Aralık 2013’te RTC’nin tüm yönetim kadrosu ile katıldığımız ilk fuar çok verimli geçti. Markamızı ve kısıtlı sayıda da olsa ürünlerimizi tanıtma fırsatı yakaladık. Fuar sonrasında bazı yurt içi firmaları ziyaret edip, ürün satışları da gerçekleştirdik. 2013 yılında ilk kurulduğumuzda çalışan sayımız 40’dan azdı ve ürettiğimiz “rtc” markalı ürünlerin neredeyse tamamını, Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika Kıtalarına, ülkemizin adını yurtdışına taşımanın heyecanıyla ihraç ettik. Diğer yandan teknolojik altyapımızı güçlendirmemiz gerekiyordu. Genel Müdürümüz Kenan ERSÖZLÜ “Bir makina eksik alalım, ama bir ERP programına mutlaka sahip olalım. İlk günden böyle bir ERP ile başlamamız gerekir. Zaten bu programın kuruluş ve devreye alma süreci 1 yıla yakın bir zaman alacaktır. Şu anda tam zamanıdır” diye teklif edince, bu öneriyi yerinde bularak ERP yazılım firmasıyla Mart 2014’te anlaşma sağladık.
RTC’nin kıtaları aşan başarı öyküsünden bahseder misiniz?
“rtc”nin bir dünya markası olması tüm gelişmiş ülkelerde satış ve pazarlama organizasyonun kurulması ile mümkündü. Bu amaçla oğlum Ergun TAMER ve Genel Müdürümüz N. Kenan ERSÖZLÜ, 2014-15 yıllarında çok yoğun yurt dışı seyahatleri yaptılar ve çok sayıda fuara katıldılar. Gittikleri her ülkede ve fuarlarda bir yandan “rtc” markasının tanıtımını yaparken, diğer yandan da o ülkenin durumuna göre kendi ofisimizi açma veya bir bayi bulma konusunda çalışmalar yapıyorlardı.
2014 yılından itibaren yurtiçi ve yurtdışı marka tanınırlığımızı ve bilinirliliğimizi artırmak için büyük çaba gösterdik. Her yıl 20 civarı sektörel fuara katılım sağladık. Bu fuarlara ciddi harcamalar yaptık ve emeklerimizin karşılığını birkaç yıl içerisinde “rtc” markasını onlarca gelişmiş ülkede bilinir, tanınır hale getirerek aldık. Birçok ülkede bayilikler oluşturduk. İhracat seferberliği yaparak 6 kıtaya çıkartma yaptık. Satışlarımızın %90-95’ini yıllarca yurtdışına gerçekleştirdik. “rtc” markasını dünya çapında bir Türk markası olarak tescil ettirdik.
AB ülkelerinin satış organizasyonunu Almanya’nın Stuttgart şehri yakınında bulunan Göppingen’deki satış ofisi ve depomuzdan gerçekleştirdik. Türkiye’den gönderilen ürünler bu depoya iniyor, oradan da tüm AB ülkelerine dağıtılıyordu. Oğlum Ergun TAMER ve ekibi Avrupa’daki satış ve pazarlama organizasyonunu zamanla genişleterek Almanya dışındaki ülkelerde de ofisler açtılar. Böylece o ülkelerdeki müşterilerimize daha yakın olmaya başladık. Özellikle Portekiz, İtalya, İspanya ve BeNeLux ülkelerindeki müşterilerimiz öncelikli hedef pazarlarımızdı. Kuzey Amerika’daki satış organizasyonumuzu ise Meksika, Brezilya ve Kanada’da bulunan satış ofisleri üzerinden gerçekleştirdik.
2015 yılında yurtdışı markalaşma çalışmalarına hız verdik. 2015 yılı itibarıyla 45’den fazla ülkeye ihracat yapmaya başladık. Hızla artan siparişlerimiz sonucunda 2.600 m² alana sahip İstanbul Tuzla OSB’deki binamız bize yetersiz gelmeye başlamıştı. Yeni bir yer arayışımız devam ederken, İstanbul Deri OSB (İDOSB) içerisinde şu andaki fabrikamızın bulunduğu arsayı satın aldık. Yeni fabrika binası inşaatına hemen başlayacak nakdimiz kalmadığından mecburen bu projeyi ileriki yıllara ertelemek zorunda kaldık. 3 yıllık bir bekleyişten sonra 28 Mayıs 2016 tarihinde İDOSB içerisinde 13 bin m2 kapalı alana sahip olacak yeni fabrikamızın temelini attık. 2017 yılı itibarıyla 10 ayrı ülkede RTC Satış Ofisleri ile faaliyet vermeye başladık, 18 ülkede bayilik sistemine geçtik ve 6 kıtada 53 ülkeye ihracat gerçekleştirdik. Çok kısa bir sürede çok hızlı yol aldık. Çin, Hindistan, Güney Afrika, Fas, Brezilya gibi ülkelerde bayilikler oluştururken, Portekiz, İtalya, İspanya, Meksika başta olmak üzere birçok ülkede kendi ofislerimizi açtık.
2017 yılında RTC Yönetim Kurulu Başkanı Ergun TAMER liderliğinde, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından “İhracatın Yıldızları” projesi kapsamında “Yılın Genç İhracatçısı” ödülüne layık görüldük. 2013 yılında Tuzla OSB’de başlayan serüvenimiz, Ağustos 2018 ayında İstanbul Deri OSB’de yeni inşa edilen 13 bin m2 fabrikamıza taşınmamızla yeni binamızda devam etti. 2018 yılı sonunda çalışan sayımız 200 kişiye kadar yükseldi.
Eski fabrikadan yeni fabrikaya geçişle beraber teknolojik olarak da kendimizi çok geliştirdik. Yeni fabrikaya geçişi daha modern bir teknolojik ve kurumsal yapıya geçiş için bir fırsat olarak gördük ve bu fırsatı da en iyi şekilde değerlendirdik. 2019 yılında bir ilke daha imza attık. Yüksek kaliteli Karbür Kesici Takımları tasarlamaya ve üretmeye başladık. Özel tasarım kesici takım ürünlerini ürün yelpazemize katmış olduk. Tarihimizde yeni bir dönemi başlattık. Başarı öykümüzü taçlandırdık.
Covid-19 salgınının küresel ticaret üzerine muhtemel etkilerini dikkate alarak stratejik bir yol haritası oluşturduk. RTC olarak stoklarımızı gözden geçirip, stok seviyelerinde düzenleme yaptık. Bu belirsizlik ortamında, üretim metotlarımızı geliştirici hamleler ve iyileştirmeler de yaptık. Makine parkurumuzu yeniledik, eski teknoloji tezgâhlarımızı yeni teknoloji tezgâhlarla değiştirdik. Bu iyileştirmeler sayesinde üretim kapasitemizi artırdık.
Sunduğunuz yüksek müşteri deneyiminden bahsedebilir misiniz?
Dünyanın her yanında, 6 kıtada 60’ı aşkın ülkede sahip olduğumuz ofislerimiz, depolarımız, bayilerimiz ve operasyonlarımız ile müşterilerimize ayrıcalıklı bir hizmet sunuyoruz. Yöneticilerimizden çalışanlarımıza, tedarikçilerimizden bayilerimize kocaman bir aile olarak durmadan çalışıyoruz. Kısalan teslimat sürelerimiz sayesinde ürünlerimizi daha hızlı bir şekilde ulaşılabilir hale getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Ülkemizin hızlı bağlantı elemanları alanında prestijli yüzüyüz ve bu alanda müşterilerimize ayrıcalıklar katmaya devam ediyoruz. Dünya genelinde 60’dan fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. Çeşitli sektörlerdeki yurtiçi ve yurtdışı birçok üst markanın (OEM, tier1 ve tier2) tedarikçi listelerine ve teknik şartnamelerinde yer alıyoruz. Bir taraftan iç pazar payımızı artırırken diğer taraftan ürünlerimizin yaklaşık %90’ını ihraç ediyoruz. İhracatımızın %73’ünü Avrupa’ya, %15’ini Çin’e ve %10’unu Kuzey ve Latin Amerika’ya gerçekleştiriyoruz. Herkes Çin’den ithalat yaparken biz Çin’e olan ihracatımızı her geçen gün arttırıyoruz. “rtc”nin dünya genelindeki markalaşma hedeflerine katkı sağlamak üzere Turquality Marka Destek Programı sertifikasyonunu kısa zamanda tamamlamayı hedefliyoruz.
İlk günden beri sürekli ürün yelpazemizi geliştirmekte, sektör ve müşteri ihtiyaçlarına uygun yenilikçi ürünler üretmekteyiz. Ürettiğimiz standart hızlı bağlantı elemanları dışında, işletmelerin ihtiyaçları doğrultusunda müşteriye özel ürünler tasarlayıp, üretmek suretiyle özelleştirilmiş çözümler de sunmaktayız. Satıştan müşteri hizmetlerine işbirliğimizin her adımında müşterilerimizi memnun edecek detayları incelikle düşünüyoruz. 3’üncü yatırım teşvik belgemizi de tamamlamak üzereyiz. Yıllık ciromuzun en az %5’ini ar-ge faaliyetlerine ayırıyoruz. Üretim alanı veri toplama için dijital teknolojiyi kullanıyoruz ve dijital dönüşüme büyük önem veriyoruz.
Müşteri memnuniyetini ve sürekliliğini yüksek kalite bilinci ile oluşturduğumuz Kalite Yönetim Sistemimiz ile sağlıyoruz. Uluslararası sahip olduğumuz kalite standartları; ISO 9001, ISO 27001, ISO 45001, ISO 14001, IATF 16949, ISO 22163 (IRIS-son aşamada). Kalite laboratuvarımız son teknoloji ölçüm ve kontrol cihazları ile donatılmıştır. Bugün ulusal ve uluslararası binlerce firmanın çözüm ortağı haline gelen RTC olarak, ürünlerimizin %99'unu kendi fabrikamızda üretmekteyiz. Bu şekilde her zaman rekabetçi fiyatlar sunuyoruz.
Hangi sektörlere hizmet veriyorsunuz? hangi ürünleri üretiyorsunuz?
Ağırlıklı olarak, plastik, otomotiv, raylı sistemler, makine, enerji, yiyecek/içecek, kimya ve sağlık sektörlerine hizmet veriyoruz. Her sene hitap ettiğimiz sektör sayısı artmakta ve ürün yelpazemiz de genişlemektedir. Sürekli büyümekte ve gelişmekte olan RTC, Türkiye’de hızlı bağlantı elemanlarının ilk tasarımını ve üretimini yapan 30 yılı aşkın tecrübeye sahip mühendis kadrosuyla farklı sektörlerin ihtiyaçlarına yönelik standart ve özel hızlı bağlantı elemanları tasarımı ve üretimi yapmaktadır. Hâlihazırda RTC, hızlı bağlantı elemanları (quick coupling), çoklu hızlı bağlantı elemanları (multi coupling), kolektörler, manifoldlar, elektrik konektörleri, kelepçeli ve kelepçesiz hortumlar, akıllı akış kontrol cihazları (Huracan), su regülatörleri, karbür kesici takımlar ve kalıp temizleme makinesini üretimi ve satışı yapmaktadır. Ana ürün grupları arasında; hava, su, hidrolik başta olmak üzere birçok hızlı bağlantı elemanı mevcut olup elektrik konektörleri de üretmekteyiz. Birçok farklı sektörde ve birçok farklı uygulamada özel olarak tasarlanmış ve geliştirilmiş ürün gruplarımız var. Bunların arasında; -50°C +320°C sıcaklıkta çalışabilen hızlı bağlantılardan, 2.500 bar gibi ultra yüksek basınçta çalışan hızlı bağlantı elemanlarına, vakumlu ve yüksek titreşimli ortamda çalışabilecek özel ürünlere kadar birçok farklı ürünler sayabiliriz. Firmamız bünyesindeki teknik kadromuz sürekli olarak yenilikleri ve ihtiyaçları analiz ederek yeni ürün tasarımı yapıyor. Bu doğrultuda firmamızın çok sayıda patent ve faydalı modelleri bulunuyor. İhracat yapmak istiyorsanız, katma değer oluşturmanız gerekir. Bu ise sadece üretici olmakla mümkün olmaz aynı zamanda tasarım ve ürün geliştirme yapabilmenizi de gerektirir.
Hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz? Yıllık üretim kapasiteniz nedir?
Tüm dünyaya ihracat yapıyoruz. Almanya, Portekiz, İtalya, İspanya, Kanada ve Meksika’da satış ofislerimiz var. Dünya genelinde; İngiltere’den Güney Afrika Cumhuriyeti’ne, Brezilya’dan Çin’e, Hindistan’dan Fas’a, Amerika’dan Avustralya’ya, Moğolistan’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar 60’dan fazla ülkede bayiliklerimiz ve operasyonlarımız bulunuyor. Avrupa, Asya-pasifik, Kuzey ve Güney Amerika ve Afrika olmak üzere 6 kıtada faaliyet gösteriyoruz ve ürünlerimiz aktif bir şekilde satılıyor. RTC, kısa sürede dünyanın en çok tercih edilen hızlı bağlantı elamanları üreticilerinden ve dünya çapındaki markalardan biri haline geldi. Üretim faaliyetlerimiz, 13.000 m2 alana sahip tesislerde yılda 70.000 farklı parçanın üretimi yapılarak gerçekleşiyor.
RTC’nin güçlü yanlarından bahseder misiniz?
En güçlü yönümüz tasarım, ar-ge, ür-ge yeteneğimiz ve sahip olduğumuz know-how ve patentlerimizdir. Sektörün neredeyse tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek teknik, bilimsel ve fiziksel kapasiteye sahibiz. 30 yıllık tecrübeyi içeren köklü bir geçmişimiz var. Uzman kadromuz; Türkiye’de hızlı bağlantı elemanlarını ilk kez tasarlayan ve üreten mühendislerden oluşuyor. Sadece üretmiyor, tasarlıyor, ürün geliştiriyor ve müşterilerimizin sorunlarına odaklanarak kısa sürede çözümler sunuyoruz. Bugün dünyada ve Türkiye’de birçok firmanın bizi tercih etmesinin nedeni sadece üretici bir firma olmamız değil aynı zamanda yüksek kaliteli ürün üretme kapasitesine sahip olmamızdır. Kısalan teslimat sürelerimiz sayesinde ürünlerimizi daha hızlı bir şekilde ulaşılabilir hale getirmemiz ve yetişmiş bir insan gücüne sahip olmamız güçlü yanlarımızdır. Fabrikamızda yaklaşık 200 kişi çalışmakta olup, çalışanlarımız işine tutku ve sadakatle bağlı aile ruhu ile hareket eden insanlardır. Personelimizin gelişimine büyük önem veriyoruz. 2023 yılında Türkiye’de bir ilk olarak hızlı bağlantı elemanları üzerine eğitimler vermek üzere kendi bünyemizde “RTC AKADEMİ”yi kurduk. RTC AKADEMİ’de çalışanlarımıza, yurt içi ve uluslararası iş ortaklarımıza, bayilerimize ve müşterilerimize yönelik eğitimler sunuyoruz. Güçlü bir yurtiçi ve yurt dışı satış pazarlama organizasyonumuz var. Prestijli bir müşteri portofolyamız olmasının altında yatan temel neden de budur. Çalışan dostu işyeri olarak çalışanlarımız ile aramızda güçlü bir bağ kuruyoruz. RTC Ailesi olarak, insan hayatını her şeyin üzerinde tutuyor, çalışanlarımızın güvenliğini ve sağlığını çok önemsiyoruz. RTC olarak doğal kaynaklarımızın korunmasını ve çevreye duyarlı üretim yapmayı önemsiyoruz. Sürdürülebilir kalkınma, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakmak ve ekonomik büyümeyi daha sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmek için çalışıyoruz.
Özel tasarım hızlı bağlantı sistemlerinden bahsedebilir misiniz?
Özel tasarım hızlı bağlantı sistemleri; birçok farklı sektör ve birçok farklı uygulama için özel olarak tasarlanmış ve geliştirilmiş ürün gruplarımızdır. Aynı plaka üzerine birden fazla su, pnömatik, hidrolik ve elektrik hızlı bağlantı elemanları yerleştirilmek suretiyle; bağlama ve ayırma süreleri ve hatalı bağlantı riski minimize edilmektedir.
Kalıp sektörüne yönelik ürünlerinizden olan “Huracan Akış Kontrol Cihazı” ve “Mobil Kalıp temizleme makinasından” biraz bahseder misiniz?
Enjeksiyon kalıplarında kalıp sıcaklığının kontrolü, ürün kalitesi ve çevrim süreleri açısından çok önemlidir. Soğutma kanalarındaki akış debisinin ve akış sıcaklığının hassas olarak kontrolü ve takibi Huracan Akış Kontrol Sistemi aracılığı ile kolayca sağlanabilmektedir.
Yüksek hassasiyetli ultrasonik akış ve sıcaklık sensörleri sayesinde hassas ölçümlerin yapılmasına olanak sağlamaktadır. Dokunmatik ekranı ve özel yazılımı ile kalıp verilerini kaydetmekte, akış ve sıcaklığın kabul edilebilir değerlerin dışına çıkması halinde uyarı sistemi devreye girmektedir.
Böylelikle üretimde bir hata yaşanması halinde geriye dönük olarak hatanın hangi zaman diliminde gerçekleştiğinin ve hangi parçaların olumsuz etkilendiğinin tespit edilmesine olanak sağlar. Huracan Akıș Kontrol Sistemi, en güncel endüstriyel standartları esas alan, temassız ölçüm ve sezgisel kontrol özellikleri ile Endüstri 4.0’a hazırdır. İster makinanızın üzerine monte edebileceğiniz gibi ister seyyar olarak da kullanabilirsiniz. Aynı zamanda internet bağlantısı olan her yerde, mobil uygulama ve bilgisayar üzerinden üretiminizi yakından izlemenize olanak sağlar.
Kalıp Temizleme Makinası
Mobil Kalıp Temizleme Makinesi; kalıp sektörünün önemli bir ihtiyacını karşılamak üzere, kalıp soğutma kanallarını temizlemek, korumak ve tekrar kirlenmesini geciktirmek amacıyla tasarlanmıştır. Elektrik kaynağına ihtiyaç duymadan, düşük basınçlı hava ile çalışabilen, kalıptaki kaçakların da tespit edilmesine olanak sağlayabilen, kalıp ve ekipmanlarıyla tam uyum içinde çalışmak üzere geliştirilmiş patentli özel bir RTC ürünüdür.
Kısa ve uzun vade hedefleriniz nelerdir?
Hayatımı yerli ve milli üretime adadım. Geriye doğru baktığımda ülkemin hızlı bağlantı elemanları üretimi konusunda yurtdışına bağımlılığını azaltmanın ve “rtc” markasını dünya çapında tanınan bir Türk markası haline getirmenin gururunu yaşıyorum. Bugün sektördeki yolculuğumun 30. yılını kutlarken, yeni ve iddialı hedeflerimiz olduğunu gururla duyurmak istiyorum. Yüksek kalite anlayışımız ile “rtc” markamızı ve al bayrağımızı yeni coğrafyalara taşımak istiyoruz. Yüksek kalite standartlarına, inovasyona bağlılığımız sayesinde eminim ki yeni zirvelere ulaşacağız. Türkiye’deki şirketlerin büyük çoğunluğu aile şirketi ve biz de bir aile şirketiyiz. İkinci kuşağın yani oğlum Ergun TAMER’in de dâhil olduğu aile şirketimizin yurtiçi ve yurtdışı başarılarının artarak devam etmesi için sürdürülebilir bir sistem kurduk. TAMER Ailesinin, eskiden olduğu gibi gelecekte de ülkemizin geleceğinde ve refahında olumlu bir katkı sağlamasını istiyorum. Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada ofislerimizi ve bayilerimizi artırmayı hedefliyoruz. Hızlı bağlantı elemanlarının daha çok kullanılmaya başlandığı savunma sanayi, raylı sistemler ve enerji sektörlerinde pazardan daha fazla pay almak istiyoruz.
Gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Çalıştığınız yeri her bakımdan daha iyiye ve daha yükseklere taşımaya çalışın ve aldığınız maaşı hak edin. “Çalıştığınız yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et.” demiş atalarımız. İşinizi adanmışlık ve tutku ile yapın. İnsanlar, işlerini özverili yapmalarına göre değer kazanır. Özveri aldığın maaşı hak etmenin de ötesinde, kimse görmediğinde de işini hatasız yapmaya çalışmak demektir. Çünkü kimse görmediğinde dahi işini iyi yapmaya çalışan maaşının da ötesinde karakterinin hakkını vermiş olur. Özetle çalıştığınız yerde; insanlarla ilişkilerde saygılı ve uyumlu, işinizi yaparken ise özenli ve iyileştirici yönde sorgulayıcı olun.
"Cesaret, cesaret, cesaret... İşte yaşamın kanını kıpkırmızı, capcanlı yapan o..." demiş Bernard Shaw. Tehlike karşısında korkmayın, risk ve sorumluluk almaktan çekinmeyin, inisiyatif ve sağduyu örneği olun. Geçmişin, geçmişteki engellemelerin, hak ettiğiniz değeri görememiş olmanızın, ümidinizi ve motivasyonunuzu kırmasına izin vermeyin. Mutlaka sizinle çalışmanın kıymetini bilen biri çıkacaktır. Hayatta her zaman sizi cesaretlendiren kişilerden daha çok sizi eleştiren ve aşağıya çeken kişilerle karşılaşacaksınız. Ama siz çalışanlarınıza ve iş arkadaşlarınıza karşı övgüde cimri olmayın!
“rtc” markasının elde ettiği güç ve başarıda her kademeden çalışanlarımın emeği, alın teri, bilgi ve becerilerinin payı büyüktür. Hiçbir başarı tek başına elde edilemez. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin insan önemli bir faktör hatta kuvvet çarpanı olmaya devam edecek. Çalışanlarınızı cesaretlendirin. "Bir insanı değiştirmek için onun kendine bakışını değiştirmek gerekir.", demiş
Abraham Maslov. Çalışanlarınızı yukarı çekerek onların kendilerine bakışlarını düzeltin çünkü cesaretlendirmek çalışanların aidiyetini artırır. Bu terfiden bile daha etkilidir. İş dünyasında çalışanları cesaretlendirmek ve onları yukarı çekmek diğer bir ifade ile çalışanların kendilerine bakışını iyileştirmek çok önemlidir. Çalışanlarınızı tamamlayın onların eksik yönlerini siz kapatın. Çalışanlarınızı yalnız ve çaresiz hissettirmeyin.
Küresel düşünün, kendinizi ulusal pazarlarla sınırlandırmayın. İhracatın önemini mutlaka kavrayın. Hedefinizde kendi markanızı kurmak ve bir dünya markası haline gelmek olsun. Bu nedenle yabancı dil öğrenmeye önem verin.
Albert Einstein’ın ünlü sözüne atfen yaşam gibi iş yaşamı da bisiklete binmek gibidir. Bazen hızlanma bazen yavaşlama olsa da nihayetinde dengeyi korumak için sürekli hareket etmek gerekir. Rekabet artsa da diğer yandan fırsatlar da artmaktadır. Dengede kalmak ve hızlanmak yani büyümek için sadece üretim yetmez. Ar-ge, tasarım ve ürün geliştirme konularında da kendinizi geliştirin.
Unutmayın, Atatürk’ün de belirttiği üzere “Bütün ümidim gençliktedir!” Milletimizin refah içinde yaşaması siz gençlerin gayretlerine bağlıdır…