Sanayide Geleceğe Hazırlanma Sohbetleri – 2
Doruk Yönetim Kurulu Üyesi & ProManage Genel Müdürü Aylin Tülay Özden: Sanayide Geleceğe Hazırlanma Sohbetleri–2
Sanayide Geleceğe Hazırlanma Sohbetleri – 2
Geleceğe hazırlanırken önemli konunun gelecekte kime ne satacağımız, nasıl satacağımız olduğunu ve gelecekte satın alma yapacak olan kişilerin beklentilerinin günümüze göre nasıl değişeceğini geçen ay ele almış; ürünlerimiz ve müşteri iletişimimizde inovatif yöntemleri tüm şirket olarak kullanmaya başlamamızın gerektiğini ve iş yapış tarzlarımızda mutlaka dijital yöntemlere doğru gelişmemiz gerekeceğini irdelemiştik.
Sanayicimizin en tercih edilen ürünü en iyi yöntemler ile pazara sunuyor olması tabi ki tercih edilmeyi çok kolaylaştıracaktır.
Bunun yanı sıra iki önemli unsur daha bulunmaktadır.
Ürün teslim süresi ve satış fiyatı ile de pazarda rekabetçi olunması gereklidir.
Verimlilik ve çeviklik olarak adlandırdığımız bu iki konudan ilki olan verimlilik, birim zamanda ve birim kaynak kullanılarak en fazla ürünü üretmek ile ilgilidir.
Sanayide verimliliği ölçmek ve takip etmek için kullanılan pek çok performans göstergesi ve hatta bununla ilgili standartlar bulunmaktadır. Bir başka yazımda bu standartlara ilişkin de bilgi vermek isterim.
Bu göstergelerin dayandığı en temel KPI’lar hep “birim zamanda üretilen satılabilir ürün miktarı” çevresinde yerleşir. Bir şirkette üretim performans analizleri yapılmıyor ve bu analizlere odaklı iyileştirme faaliyetleri de yerine getirilmiyor ise o işletmede birim zamanda üretilen satılabilir ürün miktarı olması gerekenin %40’ları mertebesinde, bazı işletmelerde %20’lere kadar inebilir. Tüm dünyada ve Türkiye’de istatistikler bu yöndedir.
Peki bunun anlamı nedir?
Canlandırma yapalım; bir vardiyada işletme çalışmaya hazır, işçiler işletmeye ulaşmış, özlük hakları tahsis edilmiş, ISG koşulları uygun, aydınlatma, ısıtma, soğutma, hammadde, enerji kaynakları üretim için tahsis edilmiş üretimin başlaması bekleniyor ve başlıyor. Vardiya bitiyor, üretim raporları alınıyor, kontroller yapılıyor.
-Üretim adedi bilinebiliyor,
-Hurda ve firelerin miktarı bazen bilinebiliyor, bazen bilinemiyor,
-Tamir miktarları ve bunlar için harcanan zaman aşağı yukarı biliniyor,
-Makinenin net kaç saat çalışıp kaç saat durduğu bilinemiyor, bilinebilmesi için operatörlerin bir kağıda bunları yazması gerekiyor ki hiç efektif değil, bununla uğraşmak yerine kaliteli üretim yapmaları ve ürün kalitesine odaklanmaları daha uygun,
-Makinenin üretmek yerine durmak ile geçirdiği süre ve nedenleri de bilinemiyor ya da en belirgin olanları belki takip ediliyor,
-Üretimin nominal hızı yani birim zamanda kaç adet ürünün üretilmesi gerektiği konusundaki bilgiler zayıf, dolayısı ile makine durmamışsa bile üretim hızı uygun muydu bilinemiyor.
Bilinen üç önemli veri var:
-Üretilmiş olan satılabilir ürün adedi
-Geçmiş olan zaman
-Üretimin olması gereken nominal hızı
İlk iki verinin oranını 3. ile kıyasladığınızda %20 - %40 arası değeri buluyoruz.
Peki kayıp olan zamanlar nerelerde harcanmış? Neleri iyileştirirsek makineler durmak yerine üretime devam edebilirler?
Cevabı bilebilmek için iki seçenek var:
Makinenin başına bir personel yerleştiririz. Tüm işi bunları kaydetmek olur. Bu kayıt tutacak kişilerden çok sayıda lazım. Başka bazı kişiler bu kayıtları bilgisayara girer. Bu da nerede ise tam zamanlı bir iştir. Bir başkası verileri analiz eder ve gerçek resmi görmemizi sağlar.
Makinenin üretimini dijital olarak takip eder, istediğimiz tüm bu ilgilere net biçimde sahip oluruz ki kayıplarımızın kök nedenlerini tespit edebilelim.
Peki biz üretimden veri topladık, bu bilgileri elde ettik. Elimizde raporlar var. İşimiz bitti mi?
Hayır.
Üretimden veri toplamak sadece başlangıçtır. Kazanımlar, bu verileri iyileştirmek için yapacaklarınız, kuracağınız sistem ve operasyonel yönetim sonucunda elde edilir.
Tespit ettiğimiz bu bilgiler ışığında üretim koşullarında iyileştirmeler yapmamız ve iş yapış tarzlarımızı bu kayıplar olmayacak şekilde revize etmemiz gerekir.
Bu kayıpların çoğunun tezgah arızası veya operator kusuru olacağı tahmin edilir genellikle. Ancak yine istatistikler gösterir ki kayıpların %80’i planlama konuludur ve üretim operasyonlarının daha dinamik yönetilmesi ile çözülebilecek konulardır.
Ağırlıklı olarak tezgah arızalarının, kalite kayıplarının azaltılmasına odaklanan, TPM, lean yöntemleri uygulayan işletmeler satılabilir ürün adedi KPI’ını %60’lara kadar çıkarabilirler. Daha da yukarı çekebilmek içinse Üretim Operasyonlarını dinamik biçimde yönetmek, işletmedeki iş yapış tarzını reaktiflikten proaktifliğe çevirmek gereklidir.
Eski adı ile MES, yeni konsept adı ile MOM (Manufacturing Operations Management) olarak tanınan bu sistemler proaktif ve anlık biçimde işletmenin ve işletmedeki operasyonların her an en yüksek performansın alınacağı şekilde eksiksiz yönetilmesini sağlayan dijital operasyonel yönetim sistemleridir.
Peki bir dijital operasyonel yönetim sistemi neleri yapar ya da yapmalıdır ve tam olarak ne işe yarar? Bir sonraki sayıda bu konuya zaman ayıracağız.
Doruk Yönetim Kurulu Üyesi & ProManage Genel Müdürü
Aylin Tülay Özden
aylin.ozden@promanage.com