Termikel Grup CEO-su Ahmet Kaya: Hızlı ilerlemek için Global Markalar Satın Almalıyız
Termikel Grup CEO-su Ahmet Kaya, 10-13 Aralık-ta Bolu Gazella Otelde, BEYSAD-Beyaz Eşya Yan Sanayiciler Derneği-nin 3.kez düzenlediği arama konferansına katıldı.
Beyaz eşya sektörünün bugünü, yarını, fırsatları ve tehditlerinin masaya yatırıldığı etkinlikte Ahmet Kaya ile röportaj yapma imkanı da bulduk. Termikel Grup CEO-su Ahmet Kaya, marka olmanın önemini vurgulayarak, marka olmak için 100 sene beklemeye gerek olmadığını, devlet desteği ile global markalar satın alarak, hızlı ve uzun adımlar atmamız gerektiğine vurgu yaptı.
Termikel Grup Hakkında genel değerlendirme yapar mısınız? Ayrıca 2015 yılı nasıl geçti? 2014 yılına kıyasla değerlendirir misiniz?
Ahmet Kaya: Termikel, 2015 yılında bir önceki yıla göre %12 büyüme kaydetti. Bu büyüme hem ihracatta hem de iç pazarda yaşandı. 2014 yılında 190 milyon TL ciro yapmıştık, 2015 yılında ise 225 Milyon TL ciro gerçekleştirdik. Ciromuzun yarısını ihracattan gerçekleştiriyoruz. Toplamda 73 ülkeye ihracat yapıyoruz. Termikel olarak 110 ayrı markaya üretim yapıyoruz.
Termikel, Ankara-da 45 bin metrekaresi kapalı, toplam 65 bin metrekare alanda üretim yapmaktadır. Ayrıca Yozgat-ta Termikel-e yan sanayi olarak hizmet veren bir fabrika ve izmir Gaziemir Serbest Bölgede bulunan bir diğer fabrikamız var. Grubumuzda toplam 2200 personel çalışmaktadır.
2011 yılında yöresel teşvikler sayesinde Yozgat fabrikamızın yatırımını yaptık. 10 bin metrekare kapalı alana sahip Yozgat fabrikamızda 150 personel çalışmaktadır. Bu fabrikamız ankastre ürünlerimize yan sanayi olarak çalışmakta ve küçük metal aksamlar (tepsi, şase, ayak, kulp vb.) üretmektedir. Ayrıca üretilen ürünlerin boyanması da yine Yozgat Fabrikamızda olmaktadır.
Gaziemir Serbest Bölgedeki fabrikamızın ise bir bölümünde elektronik komponentler üretilmektedir. Diğer bölümü de plastik enjeksiyon bölümüdür. Termikel ve Elektromed-in tüm plastik aksamları izmir Gaziemir fabrikamızda üretilmektedir.
Elektromed Markamız ile Sayaç Pazarında Oldukça iddialıyız
Sayaç pazarında Elektromed markamızla yer almaktayız. Türkiye-deki elektrik sayacı pazarının yaklaşık %60-ı, elektronik su sayacının %80-i, ön ödemeli doğalgaz sayacının da %90-ı şuan bizim fabrikalarımızda üretilmektedir. Yurtdışında çeşitli yerlerde satışlarımız var ve yine yurtdışında da sayaç pazarında oldukça iddialıyız. Bugün Azerbaycan-da yaklaşık 400 bin su sayıcımız bulunmaktadır.
Termikel Ürünleri Güney Amerika Pazarında ilk Sıralarda
Güney Amerika pazarındaki durumunuz hakkında bilgi verir misiniz?
Ahmet Kaya: Güney Amerika-da Şili pazarında çok iyiyiz. Bolivya ve Uruguay-da da gayet iyiyiz. Uruguay-ın başkenti Montevideo-da Termikel store açtık. Ürün kalitesi olarak Güney Amerika-da üretilen ürünlerden daha kaliteliyiz. %50 olan ihracatımızın %10-u da Güney Amerika pazarınadır. Güney Amerika pazarından gayet memnunuz ve oradaki çalışmalarımız devam edecek.
Termikel-in mağaza sayısı kaça ulaştı?
Ahmet Kaya: Bizim sadece Termikel ürünleri satan 80 tane mağaza açma hedefimiz var. 2015 yılında sadece Termikel ürünler satan mağaza sayımız 55 oldu. 2016 yılının Haziran ayında mağaza sayısını 80-e çıkarmayı hedefliyoruz. Bu mağazalarda sadece ankastre ürünler; ankastre fırın, ocak ve davlumbaz olarak 65 model var. Bugün bir mağazaya girdiğinizde sadece ankastre satan bir mağaza yok. Bizim bu mağazalarımız sadece ankastre ürün almak isteyen ihtiyaç sahiplerini düşündüğümüzde bize de avantaj sağlıyor. ihtiyaç sahibi mağazaya girdiğinde kendisine uygun ankastre bir model buluyor ve alıyor. Başka bir mağazaya girdiğinde ise ankastre ürünün yanında kahverengi ürünü de görüyor ve dikkati dağılıyor. Termikel mağazalarında tüketicinin dikkati dağılmamış oluyor. Bizim mağazalarımızın böyle bir avantajı var. Termikel store-lar perakende satışın yanında büyük çoğunlukla projelere de ürün satıyor. O bölgenin konut yapan sektörü Termikel store-lardan ürünü beğenip proje bazlı alabiliyorlar. Teknik hizmeti de direkt olarak fabrikadan veriyoruz.
Termikel Grup CEO-su Ahmet Kaya:
Özel Tüketim Vergisi, Özel Ürünlerden Alınmalı
Her yıl Eylül ayında Berlin-de düzenlenen IFA fuarına katılıyorsunuz. Siz de oradaydınız. Fuardaki izlenimlerinizi aktarabilir misiniz?
Ahmet Kaya: Fuarda yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak isterim. IFA Fuarında sergilediğimiz orijinal bir ürünümüz vardı. Sektör yetkilileri de fuarı gezdiği için bir Alman ana sanayi firması yetkilisinin bizim ürünümüz dikkatini çekmiş. Tesadüfen ben de stanttaydım. Kendisi ürünümüzü incelerken ben de ona, bu ürünün Almanya piyasasında 230 Euro-ya satıldığından bahsettim. O kişi de bana aynı özellikte bizim ürünümüz 600 Euro-ya satılıyor dedi. Bende kendisine ne farkımız var, biz neden 600 Euro-ya satamıyoruz dedim. O firmanın yetkilisi bana aynen şunu söyledi; sizinle bizim aramızda 120 sene fark var. Şirketlerin hem yaş farkı hem de marka farkı var dedi. Bu da bize şunu gösteriyor; markalaşmak kolay değil. Dünyada birçok global marka var. Uzun adım atlamak istiyorsak, hızlı gelişmek istiyorsak, dünyadaki bu tür global markalarla işbirliği yapılması ve markaların satın alınması konusunu gündeme getirmek gerekiyor. Bunu bir devlet politikası haline getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Örneğin inşaat makinaları sektöründe bugün bir Caterpillar olabilmemiz için 100 sene çalışmamız lazım. Ama Caterpillar-ı Türkiye-ye alırsak bu bir Türk markası olmuş olur ve 100 seneyi de satın almış oluruz. Bu her sektör için geçerli. Devletin de bu konuyu teşvik etmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabi ki Türk markası oluşsun ve bunun için çalışmalar yapalım ama bunun yanında kestirmeden gitmek istiyorsak uluslararası bir markayı satın alma konusunda devletin bizim arkamızda durması lazım ki biz de o markayı satın alalım. Devlet bize uzun vadeli finansman sağlayabilir ve biz de dünyaca bilinen markaları satın alabiliriz. Belli bir müddet sonra o finansman kendi kendini ödeyecek duruma gelir. Hem ihracatımız hem de istihdamımız artar. Bir mülk satın almak gibi, bir fabrika satın almak gibi bir markaya yatırım yapmanın da ayrı bir önemi olduğunu düşünüyorum.
ÖTV ve asgari ücret artışı ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Ahmet Kaya: Ben şunu düşünüyorum; özel tüketim vergisi alınsın ama özel ürünlerde alınsın. Bugün çamaşır makinesi, fırın, ütü, tost makinası gibi ürünler özel ürün değildir. Bunlardan özel tüketim vergisi alınmasının haksızlık olduğunu düşünüyorum, ayrıca alınma yönetimi de yanlış. Üretici faturayı kestiği andan 1 ay sonra %6,7 ÖTV-sini ödüyor. O ürünü 6 ay vadeli satsa dahi, 4 ay vadeli satsa dahi ÖTV-sini peşin ödüyor. Bu haksızlığın ortadan kaldırılması gerekiyor, bu bizim sektörümüzdeki sanayicilerin üzerindeki haksızlıktır. Kar marjların % 4-5-lere düştüğü bir ortamda % 6,7 özel tüketim vergisi alınıyor. Bu haksızlığın biran önce ortadan kalkması gerekiyor.
Faizler Avrupa ile Aynı Orana Düşürülürse Asgari Ücret Artışı Sanayiciyi Zorlamaz
Asgari ücret Türkiye-nin gelişmesine paralel olarak zaten olması gereken bir konuydu. Türk insanın düşük ücretlerle çalışması yerine daha doyurucu ücretlerle çalışmasını isteriz. Ancak sektörün rekabetçiliği açısından asgari ücretin 1300 lira olması ve üzerine vergisi konulduğunda ise bu bizlere çok büyük yük getiriyor. Asgari ücret yükünün yanında finansman yükü de çok ağır. Bugün yurtdışında Euro bazından %2 ile kullandığınız bir krediyi Türkiye-de %8 ile kullanıyorsunuz. Türkiye-deki faizler şuanda Avrupa-nın 4 katı. Devletin üzerine düşen görev; faizleri Avrupa-daki orana getirmek olduğunu düşünüyorum. Faizler Avrupa-daki orana geldiğinde 1300 liralık asgari ücret bizim sanayicimiz için hiçbir şey değildir, gayet rahat ödenir. Hem çalışan hem de sanayici rahat eder. Yani asgari ücret artışının telafisinin yöntemi piyasa faizlerinin gerçek orana düşürülmesidir.
Bütün sektörlerin ortak sorunlarından bir tanesi de ara eleman (aranan eleman) konusu. Bu konuda devletin nasıl bir eğitim politikası izlemesi gerekir ki sanayi için ara eleman sorunu çözülsün?
Ahmet Kaya: Devletin teknik eğitim stratejisini değiştirmesi gerekiyor. Özellikle son 3-4 yıldır bu değişti ama yine de istenilen seviyeye gelmedi. Bundan 20 yıl önce staj için işletmelere öğrenciler gelir ve haftanın 3 günü işletmede bir şeyler öğrenirdi. Staj yapmayan bir personelden bir şey bekleyemezsiniz. Şuan staj için öğrenciler işletmelere gitmiyor. Hepsinin hedefi üniversiteye gitmek. Meslek lisesinden, teknik liseden mezun bir öğrenci hayata atılırdı. Bugün ise üniversiteye gideyim sonrasında memur olayım zihniyeti var. Bu zihniyet ortadan kalkmadığı müddetçe ara eleman sorununu çözemeyiz. Eğitim stratejisini de buna göre programlamak gerekiyor.
Ortak Kullanımlı Ar-Ge Merkezlerine izin Verilmeli
Ar-Ge merkezleri konusunda sizin bir projeniz olduğunu biliyoruz. Bu konudan bahsedebilir misiniz?
Ahmet Kaya: Termikel-in Ar-Ge merkezi var ve Ar-Ge Merkezimizde 30 tane mühendis çalışmaktadır. Termikel-in 50 tane de tedarikçisi var. Bunların kiminde 3, kiminde 5, kiminde 8 tane mühendis çalışıyor ama bir Ar-Ge merkezi kurmaları ve teşviklerden faydalanmaları mümkün değil. Biz tedarikçilerimizle bir olalım diyoruz. Yönetmelikte bir değişiklik yapılsın ve tedarikçilerimizin bizim Ar-Ge merkezinden hizmet almalarının önü açılsın. Ar-Ge bölümünde bir tedarikçi masası oluştururuz ve onlarda bizim Ar-Ge merkezinde çalışabilirler, bütün sorumlusu da biz oluruz. Kısacası ortak kullanımlı Ar-Ge merkezlerine, devlet gerekli teşvikleri verebilecek yönetmelikleri çıkarmalı. Devletin burada hiçbir kaybı olmamış oluyor. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Ar-Ge Merkezi yönetmeliğinde değişiklik yaparak küçük ve orta ölçekli firmalara bu imkanı sağlayabilir. Böylelikle ülkemizde daha çok katma değerli ürün yaratmış oluruz.
Endüstri 4.0 hakkında neler düşünüyorsunuz?
Ahmet Kaya: Geçtiğimiz Temmuz ayında yaptığımız Tedarikçi Günü etkinliğindeki konuşmamda bu konuya vurgu yaptım. Hem bizim hem tedarikçilerimiz hem de satış kanallarımızın endüstri 4.0 sistemine geçmesi gerekiyor. Üretimde daha çok otomasyona dayalı hızlı ve sıfır hatayla üretim yapmalıyız. Ayrıca bütün üretim yapılan sahanın, tedarikçilerin, müşterilerin, servislerin elektronik bir ağ ile birbirine bağlanması gerekiyor. Bu yapıldığında tedarikçinin şuan itibariyle tezgahında bizim için ne üretiyorsa onu görebiliyoruz, stok seviyelerini tutabiliyoruz, tedarikçinin tedarik ettiği malzemelerde bir sıkıntı varsa onu görebiliyoruz, fabrikanın stok seviyesini ayarlayabiliyoruz, müşterilerimizin mamul stok seviyesini ayarlayabiliyoruz, son tüketicinin servis vs. memnuniyetini görebiliyoruz. Kısaca bunu akıllı bir sistemin bir şemsiye olarak bütün sistemimizi kontrol etmesi olarak görebiliriz. Buradaki amaç da verimliliğin artırılması, hızlı üretim, maliyetin düşürülmesidir. Avrupa bunu dördüncü sanayi devrimi olarak görüyor ki görmekte de haklılar. Türkiye-nin de geç kalmadan ana ve yan sanayilerimizin bu sisteme adapte olması gerekiyor.
Beyaz eşya sektörünün iç piyasada farkındalık yaratabilmesi için neler yapılması gerekiyor?
Ahmet Kaya: Beyaz eşya sektörümüzün kamuoyunda sesinin iyi ve güçlü çıkması için iyi temsil edilmesi gerekiyor. Bu temsil dernekler vasıtası ile yapılıyor. Derneklerin de bir kısmında 5 firma diğerinde 7-8 firma olarak bölünmüş vaziyette olduğu görülüyor. Gür bir ses çıkmıyor. Beyaz eşya ana sanayilerin bir arada olduğu dernek TÜRKBESD. Yeni bir dernek kurmaya gerek olmadığını düşünüyorum. TÜRKBESD-in üyelerinin artırılması ve katılımcıların yönetimde biraz daha etkin temsil edilmesi halinde beyaz eşya sektörünün kamuoyunda ve devlet nezdinde iyi temsil edileceğini düşünüyorum.
BEYSAD-ın bu arama konferansı çalışmasını da çok faydalı görüyorum. Burada konuştuğumuz konular bildiğimiz fakat dillendiremediğimiz konular olarak ortaya çıkıyor. 1 kişi yerine 60 kişi düşünüyor ve 60 tane beyin yan yana geldiğinde değişik fikirler çıkıyor. Bu bakımdan BEYSAD-ı da tebrik ediyorum ve her yıl ya da en azından 2 yılda bir bu toplantıların tekrar edilmesi gerektiğine inanıyorum.
Termikel olarak TÜRKBESD-e neden üye değilsiniz?
Ahmet Kaya: Biz 60 yıllık bir firmayız ve Anadolu terbiyesi almış bir firmayız. Biz şunu biliriz, davete icabet etmek sünnettir. Bugüne kadar bize bir davet gelmediği için TÜRKBESD-e üye değiliz. Üye olmayışımız, bugüne kadar davet almayışımızdandır. Davet gelirse elbette ki pozitif yönde değerlendiririz.
Haberin Kaynağı : SUBCONTURKEY YAN SANAYİ ve TEDARİKÇİ GAZETESİ
19.01.2016