Tüm Olumsuzluklara Rağmen 2020 Yılından Umutluyuz
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan: Tüm Olumsuzluklara Rağmen 2020 Yılından Umutluyuz
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan:
Tüm Olumsuzluklara Rağmen 2020 Yılından Umutluyuz
Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, çelik sektörünün 2019 yılı değerlendirmesini yaparak 2020 yılından beklentilerini okuyucularımızla paylaştı.
2018 yılının ardından 2019 yılı da çelik sektörümüz için zor bir yıl oldu. Başkan Trump’ın, 2018 yılının Ağustos ayında Türkiye’ye yönelik koruma tedbiri vergilerini %25’ten %50’ye çıkarması ve Türkiye’ye karşı finansal sıkıntılar yaratabilecek eylemlere girişmesi sonrasında, Türk ekonomisinde ortaya çıkan belirsizliğin Türk çelik sektörü üzerindeki olumsuz etkileri, 2019 yılına da sirayet etti.
2019 yılında yurtiçi çelik tüketimindeki gerileme devam etti. Bu gerilemenin seçimlerden sonra alınacak tedbirlerle telafi edilmesi bekleniyordu. Ancak seçim sürecinin uzaması, gerileme sürecini de uzattı. Yılın ikinci yarısından itibaren alınan tedbirler sayesinde belirsizliğin kademeli bir şekilde ortadan kalkma sürecine girdiği ve sırasıyla beyaz eşya, otomotiv ve inşaat sektörü göstergelerinin olumlu bir seyir izlemeye başladığı görüldü.
2018 yılının ilk yarısında, ihracat artışı, ABD’nin koruma tedbirini %50’ye çıkartması sonrasında, yurtiçi tüketimde gözlenen düşüşün ihracata yansıtıldığı ikinci yarıya göre daha düşük seviyelerdeydi. Baz etkisi sebebiyle, 2018 yılının ilk yarısına kıyasla, 2019 yılının ilk yarısında ihracat artmaya devam ediyor gibi göründü. Ancak, bu reel bir artış değildi. Nitekim görünürdeki ihracat avantajımızı da küresel çapta alınan koruma tedbirleri sonrası ihraç pazarlarımızın daralması sebebiyle kaybetmeye başladık. Değer olarak gerilemekte olan ihracat, Ağustos ayından itibaren miktar olarak da düşmeye başladı. Türk çelik sektörü, ihracattaki düşüşü yurtiçi talepteki iyileşme ile telafi etmeye çalıştı. Fakat yurtiçi talepteki iyileşme, ithalattaki artış nedeniyle üretimdeki gerilemeyi durdurmaya yetmedi.
Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada, kısa vadede, Amerika’da ya da Avrupa’da uygulanan korunma tedbirlerini kaldırmak gibi bir imkânımız olmadığından, dünya piyasalarında kendi gayretlerimizle yeni pazarlar bulmaya ek olarak, diğer ülkelerde olduğu gibi, iç piyasamızın korunması dışında bir çıkış yolu görünmüyor. Bu sebepledir ki, yurtiçi talepte görülen iyileşmenin, ithalat artışı ile karşılanmasına izin verilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için, hükümetin iç piyasamızı gümrük vergileri ve etkin ticaret politikası araçları ile korumasına ihtiyaç duyuyoruz. Bu yönü ile inşaat demirinde gümrük vergilerinin %10’dan %30’a çıkarılmasından dolayı müteşekkiriz. Ancak, tüm dünyada, ülkelerin çelik sektörlerini korumak adına, yoğun tedbirler aldığı ve sadece 2019 yılında dünya çelik sektöründe bu kapsamda 100’ün üzerinde adet koruma tedbiri, damping telafi edici işlem vergisi uygulamaları ile soruşturmaların yürürlüğe konulduğu dikkate alındığında, özellikle en büyük ithal kalemini oluşturan yassı sıcak ürünlerde korumasız kalan sektörümüzde, mütekabiliyet kapsamında karşı tedbir alınması başta olmak üzere, yeterince önlem alınmamış olmasından ciddi rahatsızlık duyuyoruz. Tüketimdeki daralmaya rağmen, ithalatın yurtiçi tüketimdeki payının artmaya devam etmesi, son dönemde yapılan yatırımlar ile oluşturulan kapasitelerin boş kalması ve yeni yatırım çalışmalarının askıya alınması sonucunu doğurmuş bulunuyor. Halen %10,4 oranında azalmış bulunan ham çelik üretiminde, kayıpların artarak devam etmesi ve yeni yatırımların gerçekleşmemesi durumunda, doğrudan ve dolaylı 300 bin civarında kişiye istihdam sağlayan, Türkiye ekonomisi ve sanayisi için stratejik öneme sahip olan çelik sektörünün, daha ciddi kayıplarla karşı karşıya kalmasından endişe duyuyoruz.
Son iki ayda tüketimde gözlenen yüksek oranlı artışlara rağmen, 2019 yılında tüketimin %15 civarında düşüş göstermesini, 2020 yılında ise tüketimdeki iyileşmenin devam etmesini bekliyoruz. Tüketimdeki bu iyileşmenin son aylarda gözlendiği üzere, ithalata değil, yurtiçi üretime yönelmesinin sağlanması, sadece çelik sektörümüz açısından değil, cari işlem dengesinde açık vermeye yeniden dönülmemesi bakımından da hayati önem taşıyor.