Türk Sanayicisinin En Büyük İsteği Öngörülebilirlik ve Finansal İstikrar
PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz: Türk Sanayicisinin En Büyük İsteği Öngörülebilirlik ve Finansal İstikrar
PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz:
Türk Sanayicisinin En Büyük İsteği Öngörülebilirlik ve Finansal İstikrar
PLASFED–Plastik Sanayicileri Federasyonu Başkanı Ömer Karadeniz, Kasım sayımıza özel 2022 yılının sektör değerlendirmesini yaptı.
2021 yılında artan lojistik maliyetler ve hammadde fiyatları gerilemeye başlamış olsa da Rusya-Ukrayna savaşının da etkisiyle hızla artan enerji maliyetlerinin işletme sermayesi ihtiyacını arttırdığını gözlemliyoruz. Diğer yandan ise dünyanın içinden geçmekte olduğu yeşil dönüşüme adapte olunabilmesi adına ülke sanayimizin yeni yatırımlara hız vermesi gerekiyor. Gerek işletme sermayesi gerek yatırım sermayesi ihtiyacında ortaya çıkan bu talebin karşılanabilmesi adına finansmana erişimi kolaylaştıracak ve finansman maliyetini düşürecek makro politikalar hayata geçirilmeli.
Petrol ve doğalgaz başta olmak üzere enerji fiyatlarında yaşanan hızlı artışların işletme sermayesi ihtiyacında büyük sıçramalara neden olduğunu ve plastik sektörü gibi enerji yoğun sektörlerde bu etkinin derinden hissedildiğini görüyoruz. Öte yandan 2022 yılının son çeyreği ve 2023 yılı daha büyük bir belirsizliği barındırıyor. Malum olduğu üzere, iç piyasanın daraldığı bu süreçte sanayi üretimimizin ayakta kalmasını sağlayan ihracat pazarlarımızda gösterdiğimiz performanstı. Girdi maliyetlerinde yaşanan artışlar, düşen alım gücü sebebiyle iç piyasaya yansıtılamazken ihracat tarafında böyle bir sorunun yaşanmaması firmalarımızın karlılıklarını koruyabilmelerini sağlıyordu. Geldiğimiz noktada ise artan enerji fiyatları sebebiyle dünya ekonomisinin bir durgunluğa sürüklenmesi ihracatımızın geleceği açısından hepimizi tedirgin etmektedir. Nitekim son 1,5 yıldır pozitif seyreden ihracat iklim endeksimizin ilk defa eşik değerin altına gerilediğini görüyoruz. İhracat pazarlarımızın yavaşlaması durumunda sanayicilerimizin girdi maliyetlerinde yaşanan artışı iç pazara daha fazla yansıtmak zorunda kalacağını ve bunun enflasyonist bir baskı yapacağını öngörebiliriz. Hem tüketicilerin hem üreticilerin korunması adına işletme sermayesine erişim kanalları geliştirilmeli ve finansman maliyetleri aşağı çekilmeli.
Avrupa başta olmak üzere dünyanın tamamında yeşil dönüşümün hız kazandığını ve bu dönüşüme ayak uydurmanın Türk sanayisi için büyük önem arz ettiğini göz ardı etmemek gerekiyor. Önümüzdeki dönemde ihracat yaparken ürünün kalitesi ve fiyatı kadar, o ürünün üretiminde sürdürülebilir girdiler kullanılıp kullanılmadığı da önem kazanacak. Şu an Avrupa’da hazırlığı yapılan ve yakın zamanda uygulamaya konulacak mevzuatlar bu değişimin bir göstergesidir. Bu bağlamda sanayimizin, tedarik zincirini bu yeni paradigmaya uygun dizayn etmek ve GES yatırımlarıyla ürün başına karbon ayak izini asgari düzeye çekmek gibi yatırımlara bir an önce başlaması gerekmektedir. Aksi takdirde söz konusu uygulamaların hayata geçirilmesi akabinde ihracatımızda yaşanacak sert düşüşlerin yanı sıra pazar kayıplarının kalıcı hale gelmesi de işten dahi değildir. Tabi tüm bu yatırımların hayata geçirilebilmesi için yatırım sermayesi gerekmekte. Yıllardır dile getirdiğimiz üzere ülkemiz sanayisinde ölçek büyüklüğünün yakalanamamış olması ve işletmelerin sermaye yapılarının yetersiz olması sebebiyle bu finansman ihtiyacı ancak kredi yoluyla giderilebilecektir. Bu noktada üretim tesislerimizin bahse konu bu dönüşümü yapabilmeleri adına ihtiyaç duydukları finansmana erişimi kolaylaştıracak adımlar atılmalı.
TÜİK oranlarına bakıldığında Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksinin (Yİ-ÜFE) yıllık bazda %151,5’e ulaştığını, Tüketici Fiyat Endeksinin ise yıllık bazda %83,45’te kaldığını görüyoruz. Yani daralan iç pazar ve düşen satın alma gücü sebebiyle üreticilerin maliyetlerinde yaşanan artış oranında bir fiyatlama yapamadığını ve bu sebeple kar marjlarının hızla eridiğini gözlemliyoruz. Gerek tüm dünyada artan emtia fiyatları gerekse Türk Lirasının hızlı değer kaybı neticesinde yaşanan bu durum tüm sanayi kollarımızı derinden etkilemekte. Ülkemizde yaşanan ve tüm vatandaşlarımızın zor günler geçirmesine sebep olan enflasyonun talep yönlü değil, maliyet yönlü olduğu gerçeğiyle hareket edilerek maliyetleri düşürecek önlemler alınması gerekmekte.
Girdi maliyetlerinde yaşanan artışlardan dolayı rekabet gücü azalan sanayicimiz, her ne olursa olsun üretmek için çok çalışıyor ve ihracatını devam ettiriyor. Fakat girdi maliyetlerindeki artışın devam etmesi sanayicimize ciddi bir sermaye sıkıntısı yaşatmakta ve üretimine sekte uğratmaktadır. Maalesef bu durumdan kaynaklı yeterli üretim yapamayan ya da mecburen kısıtlı üretime geçen sanayicimiz çok. Ülkemizde yaşamış olduğumuz enflasyonun temel kaynağı zaten bu durum. Sırf bu problemden kaynaklı sermaye sıkıntısı yaşayan, üretim yapamayan ya da neredeyse yapamayacak duruma gelen sanayicimizin sermaye sıkıntısı da devam ederse ihracattaki artış düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak, uluslararası piyasalarda potansiyelimiz yok olacaktır.
Çatı kuruluş PLASFED – Plastik Sanayicileri Federasyonu olarak, enerji başta olmak üzere üretici üzerindeki maliyetlerde yaşanan sürekli artışın yıpratıcı etkilerini katıldığımız her platformda dile getiriyoruz. Döviz kurunun yüksek olması ve girdi maliyetlerinde döviz bazında yaşanan artış siparişleri olumsuz etkiliyor. Sanayiciler maliyet hesabı yapamaz hale geldi. İç ve dış olmak üzere, piyasaları rahatlatacak, yatırıma ve üretime teşvik edecek girişimler yapılmalı. Sürdürülebilir bir büyüme olması için bu söylediklerimizi yapmamız şart. Türk Sanayicisinin en büyük isteği öngörülebilirlik ve finansal istikrar olarak karşımıza çıkıyor.
Ömer Karadeniz
PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı