UKUB Başkanı Şamil Özoğul:
Kalıp Sektörü Kendini Yenilemeli ve Teknolojiye Yatırım Yapmalı
2015 yılında Kalıp Zirvesini 5. kez düzenlediniz. Zirvede neler konuşuldu?
Şamil Özoğul: Kalıp Zirvesinin ana teması aynı olmak üzere her yıl geliştirerek yapmaya devam ediyoruz. Türkiye’deki kalıpçılık sektörünün bir nevi SWOT analizini yapmayı amaçlıyoruz. Sektörün güçlü yönü, zayıf yönü, potansiyel imkânları, tehditleri nelerdir? Gibi sorulara cevaplar aradığımız bir zirve oluyor. Özellikle her kesimden sektör çalışanının gelmesini istiyoruz. Zirveyi tedarik zinciri olarak düşünüyoruz ve ana sanayiden en küçük tedarikçiye kadar, farklı bakış açılarıyla yapacakları katkıların Türk kalıpçılığının gelişimi için oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu sene zirvenin süresini uzattık, öğle yemeği de içine alındı. Birebir sohbet imkânı olması için kahve araları da yapıldı. Sektörden birbiri ile tanışmak isteyen kişilere de bu fırsatı vermiş olduk. Zirvenin süresi uzadıkça konsantrasyonun düştüğünü gördük. Akşama doğru ilgi dağıldığı için önümüzdeki sene sabah erken başlayıp saat 15:30 gibi bitirmeyi düşünüyoruz. Akşama doğru ilginin dağılmasında İstanbul trafiğinin de etkisi olabiliyor. Çünkü bizden izin isteyip trafiğe kalmamak için çıkmak zorunda olduklarını belirten katılımcılar oldu. O yüzden seneye sabah 8:30’da başlayıp 15:30 gibi bitirmeyi planlıyoruz.
Bu sene geçen seneden farklı olarak ana sanayi hariç firma isimlerini öne çıkarmadan sunumlar gerçekleştirildi. Geçen seneki seminerden sonra Türkiye’de daha önce yapılmayan, son birkaç yıldır yapılan özel projelerin sunumlarını yapmak gibi bir kararımız vardı. Onu uygulamaya çalıştık. B Plas’tan Cüneyt Bey önceden İtalya’dan ithal edilen ama artık hem kendi firmaları hem de başka firmaların yaptığı instrument panel, tampon kalıplarının geldiği noktayı anlatan bir sunum yaptı. Biraz başarı hikayesi havasında ve Türkiye’de kalıpçılık sektörünü 5-10 yıllık geçmişe dönük projeksiyonla nereden nereye geldiğini çok güzel ortaya koyan sunumlar oldu.
Önümüzdeki sene zirvede bunu daha çok yapmaya çalışacağız, bir firma ile değil de 2-3 firma ile bunu yapmak istiyoruz. Daha önceden yurtdışından ithal edilen ama artık Türkiye’de yerlileşmiş kalıp projelerin sunumunu, özellikle ana sanayilerin dikkatini çekecek sunumları, yapmaya çalışacağız. Geçen sene zirveye 209 kişi katılmıştı ve bu sene katılım 315 kişiye çıktı. Ne kadar çok katılım olursa o kadar çok bilgi paylaşımı oluyor. Biz de bunu istiyoruz. Her sene katılan kişi sayısının artması bizleri de sevindiriyor.
Kalıp Sektörünün Hem Teknolojiye Hem De Onu Kullanacak Nitelikli İnsanlara İhtiyacı Var
Zirvede kalıp sektörü kendini yenilemeli diyorsunuz. Bunu bize açıklayabilir misiniz?
Şamil Özoğul: Türkiye’de çoğu sektörde olduğu gibi kalıpçılıkta da gelişim usta-çırak ilişkisi içerisinde olmuş. Merdiven altı olarak tabir edebileceğimiz yapılar içerisinde, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa bilimsel bilginin olmadığı, hiçbir teknolojinin kullanılmadığı ve tamamen zanaata dayalı, el melekesine dayalı bir süreç içerisinde gelişmiş. Ülkemizde kalıpçılık bu şekilde başlamış ama teknolojinin gelişmesiyle birlikte bizim kalıpçılarımız da yavaş yavaş bu duruma ayak uydurmayı başarmış ve sektör bugünlere kadar gelmiş. Fakat kalıp sektörünün daha çok gelişmiş olduğu ülkelere baktığımızda müthiş yazılımlar, bilgisayarlar, çok hızlı CNC tezgahlar kullanıldığını görüyoruz. Teknolojinin her türlü nimetlerinden faydalanıyorlar. Ülkemizde bazı şeyler halen el yordamıyla yapılmaya çalışılıyor. Çok eski yıllarda kalıp üretim sürecinin içerisinde yüzde 80-90 el melekesi gerektiren işler varken; yüzde 10 da makine teknolojisi gerektiren durumlar vardı. Bu durum günümüzde tam tersine döndü. Artık el işçiliği gerektiren durumlar minimum seviyelere geriledi. Günümüzde gelişmiş tezgahlara, yazılımlara ve gerekli know-how’a ihtiyaç duyuluyor. Bunlara sahipseniz, küresel pazarlarda rekabet imkânına sahip olabilirsiniz.
Türkiye’de her alanda olduğu gibi bu süreç de geriden işliyor. Ülke olarak teknolojik gelişimimiz sürüyor fakat Avrupa’daki kadar hızlı değil maalesef. Avrupalı üreticilerle rekabet edebilen firmalarımız tabi ki var fakat sayıları yüzde 10 – 15 civarında… Diğerleri değişen oranlarda insanların ustalığına ve el melekelerine dayalı üretim yapıyorlar. Bu mantıkta tabii ki kişiye bağlısın. Planlanabilir bir maliyet olamaz. Böyle bir ortamda planlama yapmanız mümkün değil. Planlama yapamazsanız da maliyetleri kontrol altında tutmanız ve rekabetçi olmanız mümkün değil. Geride ve güvenilmez bir sektör olarak kalırsınız.
Rekabet her geçen gün zorlaşıyor. Rekabetin zorlaşması işinizi daha kısa sürede daha iyi yapmanızı gerektiriyor ancak bunu aynı kalite seviyesini muhafaza ederek yapmanız gerekiyor. Bunu yapabilmenin tek yolu da teknolojidir. Hedefimiz küresel anlamda rekabet etmek ise hata yapma lüksümüz yok. Her yapılan kalıp başlı başına bir projedir. Kalıpçılık mesleğinin en zor kısmı herhangi bir kalıbın parçasını bir seferde doğru bir şekilde yapmanızdır. Aynı kaliteyi ilk seferde sağlamanız gerekiyor. Bunu sağlamanız için öncelikle insana bağlı hataları en aza indirmeniz gerekiyor. İnsanın olduğu yerde her zaman hata vardır. İnsana bağlı hataları en aza indirmenin de iki yolu var. Birincisi teknolojiyi daha çok kullanmalı, teknolojiye yatırım yapmalı. İkincisi de yaptığınız imalat içerisinde teknoloji oranını ne kadar yükseltirseniz yükseltin nitelikli insana ihtiyacınız vardır. Nitelikli personel sayısını arttırmalı. Yenilenme bu iki unsurla olmalı. Hem teknolojik anlamda yenilenmeliyiz hem de nitelikli personel seviyesini yükseltmeliyiz.
Zirvede benim vurgu yaptığım diğer bir konu da verimlilik oldu. Özellikle tezgah yatırımı yapmadan önce verimliliklerin ölçülmesine vurgu yaptım. Çok net söylüyorum; herhangi bir kalıpçıda ortalama tezgah çalışma verimliliği %50’yi geçmez. Bu da şu demek oluyor, her kalıpçıda makine kapasitesi olarak %30-40 daha kullanılabilir kapasite var. Müthiş bir kaynak var şuanda ama kim bunu kullanılır hale getirecek; cevap yine nitelikli insan. Bu atıl kapasiteyi kullanılabilir hale getirecek nitelikli insana ihtiyaç var. Bir firma 3 çalışanını eğitiyor geliştiriyor, diğer bir firma beş kişiyi eğitiyor, yetiştiriyor ama bu sayılar sektörümüz için yetersiz kalıyor. Sonra yetişen personeller diğer firmaya oradan başka firmaya geçiyor bu şekilde kısır döngü oluyor. Bütün imalat sanayinde yaşanan en büyük sıkıntı personel sorunu.
Kalıpçılık sektörünü meslek liselerinde anlatmak gerekiyor. Meslek liselerine gidip kalıpçılık sektörünün nitelikli bir sektör olduğunu hem çocuklara hem de velilere anlatmak gibi bir projemiz vardı ancak tam olarak başarılı olamadık. Sektörde yaşanan bu sorunların çözümü için temel kalıpçılık meslek eğitiminin verilebileceği KOSGEB, BEBKA ve üyelerimizden aldığımız destekler ile Ulusal Kalıpçılık Eğitim Merkezi (UKEM)’ nin kurulumunu gerçekleştirdik. Proje kapsamında temel seviyede kalıpçılık meslek eğitimi vermek üzere ihtiyaç duyulan makine, ekipman, yazılım yatırımlarını yaparak her seferinde 15 kişilik bir gruba pratik ve teorik eğitim verebileceğimiz bir atölye ve eğitim salonu kurduk. Bu eğitim merkezinde planlı bir şekilde kalıp imalat süreci kapsamındaki bütün makine, ekipman, tasarım, analiz yazılımlarının kullanılması ölçme, doğrulama cihazlarının kullanılması, proje yönetimi, maliyet ile ilgili pratik ve teorik eğitimler vermeye başladık.
UKUB Başkanı Şamil Özoğul: Kalıpçılar Vadisi Bölgeye Çok Önemli Bir Değer Katacak
Zirvede Türk kalıp sektörünün diğer birçok gelişmiş ülkenin aksine son 10 yılda yüzde 250 büyüdüğünü, buna bağlı olarak istihdam ihtiyacıyla beraber problemlerinin de arttığına vurgu yaptım. Dediğimiz gibi nitelikli personel sektörümüzde çok büyük bir sıkıntı. Bu bakımdan insanlar bu sektörde daha fazla yatırım yapmak için çok ciddi düşünüyorlar. Bu da firmaların kalıp yapmaktansa parça imalatını tercih etmelerine sebep oluyor.
Kalıpçılar Vadisi Projesinde gelinen son nokta hakkında bilgi verir misiniz?
Şamil Özoğul: Yönetime seçildiğimiz ilk günden bu yana dile getirdiğimiz en önemli projemiz kendi alanında derinlemesine uzmanlaşmış kalıpçılarımızı kümelenme mantığı ile bir araya getirecek bir ihtisas organize sanayi bölgesi kurmaktı. Kalıpçılar Vadisi adını verdiğimiz bu projeyi hayata geçirmek üzereyiz. Üç önemli sanayi ilimizin, Bursa-İstanbul-Adapazarı üçgeninin merkezinde, Yalova’da Kalıp İmalatı İhtisas OSB’nin kuruluş çalışmaları hızla ilerliyor.
Ekim ayında kamulaştırma davamızın duruşması vardı. Bilirkişi tesbitte bulunmuştu ve aslında Ekim’de karar alınacaktı. Fakat bilirkişi raporunu yetiştiremediği için 1 aylık ek zaman istedi. Duruşma 23 Kasım’a ertelendi. 23 Kasım’daki duruşmada da bilirkişi raporu teslim etmediği için hakim duruşmayı Şubat ayına erteledi. Şubat ayında mahkeme kararını verecek ve arazi değeri belirlenecek. Değer tespiti yapıldıktan sonra bizim kanunen 1 ay zamanımız var. Değer tespit edilir edilmez biz parayı ödeyip araziyi satın almış ve alt yapıya başlamaya hazır hale gelmiş olacağız. Normal prosedür çalışmış olsaydı 2015’in ortalarında çoktan bitmiş olacaktı. Bizim tarafımızdan kaynaklanan hiçbir eksiklik ve gecikme yok. Yalova Valisi, Yalova Belediyesi, İl Özel İdaresi, Ticaret Odası hepsi bu projenin biran önce olmasını istiyor. Kalıpçılar Vadisi Bölgeye çok önemli bir değer katacak. Onlar da projeye her türlü desteklerini vermeye devam ediyorlar.
Bu arada, bu geçen zamanı biz de boşa harcamıyoruz. OSB alt yapı ve üst yapı planlaması için çalışmalara çoktan başladık. 342 dönümlük OSB içerisinde kendi alanında derinlemesine uzmanlaşmış 70 kalıp fabrikasının ve 30 adet yan sanayi firmasının faaliyet göstermesini hedefliyoruz. 70 fabrikanın her biri yaklaşık 3.000 metrekare olan sanayi parselleri üzerine yaklaşık 2.000 metrekare oturma alanlı, ideal boyutta modern kalıphaneler olabilecek.
Kamulaştırma davası başladığı andan itibaren kooperatife üye alımını durdurduk. 2016 yılının başında kooperatifle ilgili olağanüstü genel kurul yapılacak. Genel kurulda da hem bilgi paylaşımı yapıp hem de altyapı çalışmalarına hemen başlamak için kararları almak istiyoruz.
Birçok kalıp firmasında kalıp yapmak için ideal ölçülerde tasarlanmış düzgün binalara ve verimli çalışabilecekleri bir ortama ihtiyaç var. OSB bittiği anda eminiz birçok firma hemen yatırıma başlayacaktır. Maksimum verimlilikte kullanılabilecek ideal kalıphaneler inşa edebilmek için gereken her türlü planlamayı yapıp ortak bir satın alma mantığıyla olabildiği kadar iyi bir ilk yatırım maliyeti ile OSB’yi yapmayı hedefliyoruz. Herkes bu düşünce mantığı ile hareket ederse bunu başarabileceğimizi düşünüyoruz.
OSB arazisi, Marmara Bölgesi’nin en önemli üç sanayi şehri olan İstanbul, Bursa ve Adapazarı üçgeninin tam ortasında, Yalova şehir merkezine 3 km mesafede yer almakta. Körfez Köprü Geçiş Projesi’nin tamamlanmasıyla ulaşım sorunu da olmayacağından mükemmel bir konumda. OSB’nin, köprü ve Kocaeli’nden gelerek Bursa üzerinden İzmir’e kadar ulaşan yeni otoyol ile doğrudan bağlantısı da olacak. OSB’nin içerisinde Kalıp Teknolojileri Ar-Ge Merkezi ve Ortak Kullanım Merkezi de kuracağız. Bu merkezler bünyesinde hizmet verecek olan farklı birimler olacak. Tersine Mühendislik Birimi, Analiz, Simülasyon ve Optimizasyon Birimi, Metroloji Birimi, LASER Sinterleme ve İşleme Birimi, Büyük Ölçekli Talaşlı İmalat Birimi ve Kalıp Deneme Birimlerini sırasıyla OSB içerisinde faaliyete geçireceğiz. Kalıpçılar Vadisi içerisinde kurulacak ortak kullanıma yönelik merkezler sayesinde işletmelerimiz ilk yatırım maliyetlerini ve işletme maliyetlerini düşürecek, güncel teknolojiyi yakından takip edebilecek, rekabet güçlerini arttıracaktır.
Şuan bizim en büyük şansımız Yalova’da her kesimde bu projenin bir an önce tamamlanması yönünde olumlu bir beklentinin olmasıdır. Üyelerimiz de biran önce OSB’nin tamamlanmasını ve yatırımlarını yaparak faaliyete geçmeyi bekliyorlar. Yalova Kalıp İmalatı İhtisas OSB, Yalova ve civarının da ekonomik kalkınmasına büyük katkı sağlayacak, istihdamı artıracak, doğayla dost, modern bir OSB olacak. Her geçen gün gelişen Yalova Üniversitesi, Körfez Köprü Geçiş Projesi, Bursa-İzmir Otoyolu, yeni hava ve deniz limanı projeleri ve Kalıp İmalatı İhtisas OSB, Yalova’nın değerini artıran unsurlar. Kalıpçılar Vadisi projemizi 2017 yılı sonuna kadar faaliyete geçirebilmek için tüm gücümüzle çalışmalara devam ediyoruz.
Yönetim kurulunuzda değişiklik olacak mı?
Şamil Özoğul: Görevi devralmak isteyen varsa demokratik anlamda biz de bunu seve seve yaparız ve görevi devrederiz. Ama bizim genel eğilimimiz OSB’yi de hayata geçirene kadar hem kooperatifteki hem de Birlik içindeki yönetim kurulunu değiştirmemek. OSB’yi belli bir noktaya getirdikten sonra görevi yeni arkadaşlarımıza bırakmak istiyoruz. Yönetim Kurulumuz; Levent Ganiyusufoğlu, Ayhan Demirkol, Ahmet Koç, Ahmet Kuru, Cüneyt Özumar ve Elif Özge Öztürk’ten oluşmaktadır. Bu bir ekip işi, bir uyum meselesi. İyi bir ekip bir araya gelerek takım çalışması yaptığında iyi şeyler ortaya çıkıyor. Bizden sonra da farklı heyecanı olan ve yeni nesilden gelen arkadaşlarımız bu işi yürüteceklerdir ve biz de desteğimizi onlara vereceğiz.
Haberin Kaynağı : SUBCONTURKEY YAN SANAYİ ve TEDARİKÇİ GAZETESİ
11.12.2015