Ahmet Yılmaz
“Yeni”ye Hazır mıyız?
Geçen yazıda otomotiv yan sanayi işletmelerimizin sahibi, yöneticisi yeni neslin “yeni” ye hazır olup-olmadığını sormuştuk. Yazının muhataplarından çeşitli geri dönüşler aldım. Bu geri dönüşlerde, sektördeki trendleri ana faktörler itibari ile iyi takip ettikleri anlaşılıyor hatta bazı analiz sonuçları da hem teknoloji trendlerine hem de zamanın ruhuna uygun. Bu memnun edici bir durum. Ama genel olarak gözlemlediğim bir husus, Türkiye’de yapılan analizlerin çoğu zaman sadece analiz aşamasında kalmasıdır, bunların pratiğe dönüşümü, yani işletmeleri nezdinde ete-kemiğe bürünme hali yok!
Otomotiv haber sitelerini takip edenler biliyordur, geçtiğimiz iki hafta içinde peş peşe birçok ana sanayi firması 2030 yılına kadar içten yanmalı motor kullanımının sonlanacağını ilan etti. Bunun anlamı nedir? İçten yanmalı motor kullanımı ile ilgili tüm materyal ve komponentlerin de sonlanacağıdır, değil mi? Otomotiv katma değer analizlerine göre yapılan hesaplamalardan çıkan sonuca göre, yan sanayi firmalarının yaklaşık %40’ını büyük tehlikenin beklediğidir. Türkiye’de bu yönde bir hesaplama yapıldı mı bilmiyorum ama Türkiye’de motor üretimi olmasa dahi bununla ilgili yan sanayi işletme oranının bizde daha yüksek olması muhtemel. Bu işletmeler çok ama çok acil bir şekilde bir dönüşüm gerçekleştirmek zorundadır, aksi halde varlıkları son bulacaktır.
Otomotiv sanayiinde Pandemi dönemi öncesinde başlayan tedarik zincirleri güvenliği sorunsalı Pandemi etkisi ile birlikte tavan yaptı. Şimdi aşı katkısı ile normale dönmeye çalışan piyasalarda bölgesel tedarik ağına ilgi artmaya başladı. Dolayısı ile başta Avrupalı otomobil üreticileri ve Tier 1 firmaları olmak üzere birçok firmanın Türk Yan Sanayi firmalarına olan ilgisi arttı. Bu siparişlerde bir artışa neden olacaktır ve zaten olmaya da başlamıştır. Fakat bu artışın yanıltıcı bir boyutu var; artış gerçekleştiren/gerçekleştirecek olan ürün gruplarının büyük bir oranı önümüzdeki on sene içinde ortadan kalkacak. Yani on sene sonra sipariş yok. Büyük olasılıkla bir on sene de bu parçaların “after market”e satışı söz konusu olacak. Muhtemelen bu ani ve geçici gelişmelere yaslanan yan sanayi işletmelerimiz rehavete kapılarak “yeni” ye adaptasyon çalışmalarına başlamıyorlar.
Diyelim ki, yukarıda belirttiğimiz senaryo işleyecek ve işletmelerimiz bir süre daha kazançlı projeler yürütecek buna rağmen önümüzdeki on-on beş sene için bile bir plan ve program yapmak zorunludur. Ortadan kalkacağı bilinen ürün gruplarının fabrika ürün kapasite, hatların iştigal ettiği alanlar, sırf bu ürün gruplarına yönelik yetiştirilmiş personelin durumu ne olacak diye oturup düşünmek gerekir. Yine diyelim ki, bu ürün gruplarını üreten hatları başka ülkelere kaydırmak istiyorsunuz -görece daha avantajlı bir durumu devam ettirmek için- boşalan yerlere ne konulacak?
Dikkat edilirse yukarıda belirttiğimiz ”tehlike” ve/veya baskı sadece tek bir alan ile ilgili, yani içten yanmalı motorların uygulamadan kalkması ile ilişkilendirerek değinmeye çalıştık… Peki, otomotivdeki değişim, dönüşüm sadece bu konu ile mi ilgili? Hayır, dijitalleşme, yeşil mutabakat gibi kapsamlı konular gündemde. Bu konu çok daha çetrefilli ve belki ilerde daha etraflıca değiniriz. Ama bu konularda da önerim, vakit kaybetmeden kendimiz dijitalleşme konusunda bir şeyler yapamıyorsak bu alanda faaliyet gösteren, umut vadeden dijital küçük işletmeleri satın almak!
Büyük emek, sermayelerle bugüne kadar getirdiğimiz işletmelerin yarın da varlığını sürdürmesi için rehavetten bir an evvel sıyrılarak somut ve de soyut sektörel sorunlar ile mücadele etmeye başlamalıyız. Neredeyse artık altmış yaşına ulaşmış işletmelerimizin yüzüncü yılda da varlığını sürdürmesini istiyorsak “yeni” ye uygun işlere başlamak elzemdir.